İsimsiz (Untitled)
Bir kahkaha başlatmıştı, insanca olanın bedene yerleşebilmesi için. Abdo’nun işleri bizi başlangıca; yani davranışın düşünceyle belirlenebilen bir ahlaki tutuma dönüşmediği ana götürüyor. Abdo’nun resimlerinde herkes nedeni belli olmayan bir duyumdan hareketle dans ediyor. Estetik kaygılardan uzak, daha ziyade delilere özgü bir dans bu. Aklın ötesine sıçrayan davranışlar doludizgin, şenlikli bir biçimde görselleşiyor. Abdo’nun resimleri karşısında gülümsememek elde değil. Bu gülümseme mizah duygusundan değil, sanatçının bakışıyla karşılaşmaktan kaynaklanıyor tabii. Burada Lacan’ın sözü geçerli galiba: “Tabloda her zaman mutlaka bakışla ilgili bir şey kendini açığa vurur. Ressam bunu gayet iyi bilir, sanatçının ahlakı, araştırması, arayışı, çalışması, ona bağlı kalsın kalmasın, gerçekten de belli bir bakma biçimini seçmeye dayanır.” Abdo’nun resimleri görsel dünyamızla özdeşleşen bir görüntü içermez. Bu nedenle resmi yarattığı duyumsama süreçleriyle düşünmek zorunda kalırız.  Abdo’nun bakışı izleyiciyi kronikleşen bir bakışın dışına çıkarır ve ona ait olmayan bir dünya sunar. İzleyicinin içine uyandığı bu dünya ressamın ona hediyesidir. Sanat artık bir gerçekliği anlamlandırmaktan çok kendi gerçekliğini yaratan bir edime dönüşmüştür. 
 
Abdo resimlerinde yaşama dair bir şey söylemez çünkü bunun söylenmemesi gerektiğini bilir ve üstelik resimlerinde de ortaya koyar bu bilgiyi. Resimlerine hiçbir isim vermez, adsızdır hepsi. Bunu özellikle mi yapmaktadır? Öyle görünüyor. Kendisine resimlerinin ismi sorulduğunda vereceği bir cevabı da yoktur aslında. Kelimelerle anlatmadıklarını boyayla anlatmaya çalışması, belki de bu cevapsızlıktandır. Resimlerinde yaşam hakkında hükümde bulunmak istemediği gibi başkalarına bir şey anlatma derdinde de değildir. Anlatının, anlatmanın bittiği yerde durur. Abdo’nun resmi bir Dionysos şenliğini çağrıştırıyor:
Bakkhalar, sevgililerim hazırlanın,
Karanlık çökünce yeryüzünde göksel bir şenlik kuracağız.
Geceyi aydınlatacak ateş neden hâlâ yakılmadı?
Tutuşturun yeryüzünü ve alaca rengine boyayın,
Işığı sevinçten yoksun tüm varlıklara yol göstermeli.
Ah şimdiden sarhoş olmaya başlayın,
Bırakın şarap sizi dönüştürsün,
Kendinden geçemeyen bu yolculuğa çıkamayacaktır.
Müzisyenler başlayın şarkınıza,
Dünyaya yeni bir gerçeklik sunun.
İşte sevgiye aç insanlar da geldi.
Kimleri görüyorum her şeyi bildiğini sanan tanrılar da burada
Hor görmeyin onları kardeşlerim
Onlar da sevgiye muhtaç ve bizlerden farkları yok.
 
Karşılayın misafirleri sevgililerim,
Şaraplar sunun, lezzetli yemekler yedirin,
Soyun onları yabaniliklerinden.
Herkes yeterince kendinden geçtiyse,
Oyunlar oynamanın zamanı gelmiştir,
Çünkü geceye eşlik edecek kahkahalar hâlâ eksik.
Nerde kıçıyla şimşek çakmada Zeus’la eş olan güzel cadım,
Ahaha işte bu onun gökyüzünü aydınlatan osuruğu.
Ne diyor Nıetzsche bize “Büyük bir umut olamıyorsanız küçük bir umut olun
ve önderlerin tutuşturduğu ateşi harlandırın.”
Genç kadınlar, kahkahaya alışkın olmayan erkekler,
Yaklaşın ve dinleyin şu kehaneti,
Yaşamadınız ve yaşamayacaksınız,
Çünkü sabaha hepiniz kendi gerçekliğiniz içinde uyanacaksınız.
 

***

Abdo kim diye merak edenler için kısa bilgi. Abdo Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yaşıyor, sanatsal üretimlerini de yine Kızıltepe’de gerçekleştiriyor. Resimlerinde kentin karmaşasından taşranın tenhalığına uzanan geniş bir izlenimci perspektif sunuluyor. Resimlerine hâkim olan canlı ve neşeli renkler sanatın aynı zamanda bir eğlence unsuru olduğunu hatırlatıyor.

Deha detaylı bilgi için: