'Darbe Nedir?'

Bu sorunun cevabını benim kuşağım iyi biliyor; kuşağımın büyükleri daha da iyi biliyor. Bu insanlara darbeyi anlatmak zor değil; ama zaten gerekli de değil. Bir kısmının yaşam öyküsü canlı cevap olarak duruyor gözlerimizin önünde.

Lakin aynı soru bir çocuktan geldiğinde durum değişiyor. On yaşındaki kızım Dicle, televizyonda sürekli darbe sözcüğünü duyunca, birden bu soruyu sordu geçen gün:

Darbe nedir?

Nereden başlarsınız, nasıl anlatırsınız? Askerler yönetime el koyarlar, demokrasi rafa kaldırılır, özgürlükler boğulur, aykırı görülen herkes ve her şey ayıklanır... Baskınlar, gözaltılar, işkenceler, uyduruk yargılamalar, yargısız infazlar...
Yok, böyle olmayacak. Onun çocuk ruhuna kaldıramayacağı kadar ağır korkular sokmaya hakkımız yok. Bir de, darbeyle bağlantılı o kötülüklerden her birini çocuk diline çevirmek de kolay değil.
Kestirme ve sade bir cevapla başlamak iyi olabilir:

- Darbe kötü bir şey kızım.

- Nasıl yani?

Buyurun bakalım, kaçacak yeriniz varsa kaçın! Mecburen ve öğrendiğinizi sandığınız ölçüde çocuk dilini gözeterek anlatmaya başlıyorsunuz. Gözlerinden bulutlar geçtiğini, yüzünde kaygı ifadeleri belirdiğini fark etmemeniz mümkün değil.

- Peki, geçer mi bu darbe?

Hiçbir darbenin fiziksel açıdan kalıcı olmadığını, ama hepsinin de kalıcı hasarlar bıraktığını ve geçene kadar da bir çok acı yaşattığını anlatmak yerine, çocuğu rahatlatacak bir şeyler söylemek daha iyi olur galiba. - Kızım, henüz olmadı, olmayacak da herhalde.

Biraz rahatlamış görünüyor. Bir süre susuyor, elindeki boncuklarla kolye ve bilezikler yapmaya devam ediyor. Ama yüreğindeki baharlar gibi rengârenk o boncuklar ve düşler dünyasına kendini tam olarak veremiyor belli ki. Konuşulanları kendi dünyasındaki kodlarla eşleştirmeye, böylece anlamlandırmaya çalışıyor olmalı.
Sonra o küçücük deneyim dağarcığındaki imgeleri bir araya getirerek durumu kendince çözüyor:

- Yoksa darbe, 'Çemberimde Gül Oya'da olan şey mi? Hani her yerde askerler vardı, iyi abilere ve ablalara kötülükler yapılıyordu, öyle değil mi?

- Eh işte kızım, öyle bir şey.

İmge dünyasında gezinirken en korkunç noktaya çarpmış olmalı ki, birden gözleri büyüyor, sesi titriyor, ağlayacak gibi oluyor:

- Ama orada insanlar kitaplarını da saklıyorlardı. Ben bu kadar kitabımı nereye saklarım?
Dicle okumayı çok seviyor, kitaplarına çok düşkün. Yaşı için epey zengin sayılacak bir kütüphanesi de var. Kitaplarını özenle seçiyor, dikkatle yerleştiriyor. Hepsini de tanıyor, her birinin yerini biliyor. İşte darbeyi onun için korkunç hale getiren de, bu değerli varlıklarının başına kötü bir şey gelecek olması ihtimali.

SÖZÜMÜZ VAR

Başka söze gerek var mı sizce? Galiba var; ama çocuklara değil, o dönemin yıkımlarına ve acılarına doğrudan maruz kaldıkları veya tanıklık ettikleri halde, hâlâ darbeden medet umanlara söyleyecek sözümüz var:

Konfor kırıntılarından paylarınıza düşenleri yitirmemek için, ruhlarınızı korkulara yem ederken çocukların gözlerine hangi yüzle bakacaksınız? Bu çocuklar yarın büyüyüp de, o zamanlar neredeydin, ne yaptın? diye sorduklarında, sizi şeriat tehlikesinden korumak için darbeye destek verdim mi diyeceksiniz? Kendi değerlerinize ve iradelerinize sahip çıkıp, idealleriniz için mücadele etmek yerine, hâkî eteklere tutunacak kadar aciz miydiniz? diye sorsa içlerinden birileri, ne cevap vereceksiniz?

Sizin büyüklerinizi de böyle kandırmamışlar mıydı? Şu tehlike, bu tehdit diye diye yapmamışlar mıydı o darbeleri? Her seferinde, insanca bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya, demokratik bir düzen isteyen insanların kan ve gözyaşlarını zalimce akıtıp kendi iktidarlarının harcına kattıklarını nasıl unutursunuz? O iktidarların ülkeyi nasıl talan ettiklerini, bütün çiçekleri siyanürle sulamaya çalıştıklarını, bütün renkleri silip sadece ak ve karayı hâkim kılmak istediklerini, en çok da emekçileri ezdiklerini ülkenin bugünkü haline bakıp görmüyor musunuz? i Mayıs 1977'de, darbeye giden yolu açmak için o güzelim insanların bedenlerini yerlere serenler ile bugün onların anılarına bir karanfil bırakmasına bile tahammül edemeyenlerin aynı zihniyette olduklarını görmeniz için ne yapılabilir?
Aması yok, şartı şurtu yok, darbeye ve her türlü darbe çağrısına karşıyız, karşı olmalıyız! Emekleri sömürülen, hayatları sömürge-leştirilen mazlumların demokrasiye kararlılıkla sahip çıktıkları bir süreci inşa edelim; edelim ki, Dicle'me ve ülkemin bütün çocuklarına söyleyecek sözümüz olsun!

Birgün, 4.5.2007'de yayımlanmıştır