Podemos’u Yaratan Hareket: 15-M


Podemos kurulmadan önce alternatif iki sol blok vardı. Biri Komünist Partisi’nin başını çektiği ve 30’lardaki halk cephesi geleneklerine bağlı blok, diğeri ise 2011’de kurulan Anti-Kapitalist Blok. Troçkist grupların İngiltere’deki Sosyalist Alliance deneyiminin etkisiyle oluşturdukları bir bileşim. Her iki blok 15 Mayıs 2011 tarihindeki kuruluşundan adını alan 15 Mayıs, 15-M, hareketinin içinde yer aldı ve hızla güç kazandı.

Podemos’un manifestosu 15-M hareketinin temel belgelerinden yararlanılarak yazıldı. Manifesto, uzak hedefleri amaçlayan ideolojik bir deklerasyondan daha çok bir seçim bildirgesi gibiydi.

15-M’in temel düşüncelerini kaleme alanlar, Leninist öncü parti kavramını terk eden 4. Enternasyonal’in bir fraksiyonuydu. Fransa’nın Yeni Anti-Kapitalist Partisi’ni izleyen bir oluşumdu. Troçkizm geleneğinden gelen bu akımlar 1930’lu yılların Leninist geleneklerinden uzaklaşarak 21. yüzyıl gerçeğine yöneldiler. 

Komünist Partisi’nin yönlendirdiği Sol Birlik’in sistemle bütünleşmiş olması ve desteklediği kimi adayların rüşvet skandallarına karışmış olması, bloku halkın gözünde yıpratmıştı. Bu nedenle yığınlar sisteme karşı direnecek bir alternatif arayışına yöneldi. Anti-Kapitalist hareket Podemos’u kurmakla Sol-sosyal demokrat ittifakına karşı bir alternatif oluşturdu. Amaç 15-M hareketine katılan ve ittifaka yakınlık göstermeyen gençleri çekmekti. Amaçlanan hedefe ulaşmada başarı sağlanmıştı.

15-M hareketi 2011-2012 yıllarında sağlık, eğitim ve kültür alanlarındaki kesintilere karşı kampanyalar organize etti ve 2012’de iki günlük genel greve öncülük etti. Madencilerin Madrid’e yürüyüşü, ev boşaltmalarının durdurulması için protestolar, polisin ve yargının baskılarına karşı direnişler aralıksız gerçekleştirildi. Hareket hastane özelleştirmelerine karşı 1,4 milyon insanın imzasını toplamakla kalmadı, aynı zamanda işyerlerinde konseyler örgütledi, on binleri politikaya çekti. Aynı yıllarda sendikalı işçi sayısı 3,2 milyondan 2,9 milyona düşmüştü.

İki yıllık ilericilerin önderlik ettiği kitlesel direniş, İspanya’nın politik iklimini radikal bir biçimde değişime uğrattı. Halkın örgütlü direnişlerinin en büyüğü Katalonya’nın demokratik hakları için milyonların yürüyüşüydü.

Egemen sınıfa ve düzen partilerine karşı öfke Podemos’un kuruluşuyla beraber yeni bir yön almıştı.

Podemos’un kuruluşu ve örgütsel yapısı

“Podemos’a sempati duyan enternasyonal sol Podemus’u henüz olgunlaşmamış politik bir hareket olarak tarif ediyor” (Luke Stobart, Left Flank, 5 Kasım 2014). Fakat Avrupa solu içinde en kabul gören tanım Podemos’un gelişmiş politik bilinci olan anti- politik bir parti olduğu yönündedir.

Anti-politik duruşu Podemos’un seçimleri boykot etmesi anlamına gelmiyor. Oligarşik elite karşı reformlarla yetinmiyor, daha da ileri giderek toplumun radikal değişimini “vatandaş devrimi” ile hedefine vardırmayı amaçlıyor. Sendikalardaki temsilî demokrasi dahil var olan temsilî politik sisteme karşı duruyor. Sağ-sol parametrelerinin temsilî sistem mitini yıkamayacağını, buna karşın “halk ve kast” ikileminin gerçekçi olduğunu görüyor ve örgütlenme aracı olarak gördüğü ticari medyada propagandasını yapıyor. Para ve politika içinde sıkıştırılan halkın “egemen kastın” karşısında etkin eylemlerini örgütlüyor.

Podemos’un lideri Pablo Iglesias bir defasında “Biz umudun oylarını kazandık,” demişti. Haklıydı çünkü izlediği politikalar ve çalışma yöntemleri halkın vicdanında yer buldu. İspanya ekonomik krizden politik krize, oradan da sistem krizine sürüklendiği özgün süreçte Podemos gibi umut olabilecek bir parti için subjektif ve objektif koşullar olgunlaşmıştı.

Podemos hareketi 16 Ocak 2014’te Madrid’in bir mahallesindeki Barrio tiyatrosunda kuruldu. 25 Mayıs 2014 yılındaki Avrupa Parlamento seçimlerine katıldı ve %8 oranında oy elde ederek beş sandalye kazandı. Aynı yılda ilk kongresini 8-9 Ekim’de gerçekleştirdi. Son yerel seçimlerde Podemos, sekiz seçim bölgesinde üçüncü parti oldu. Seçim günü parti lideri Poblo Iglesias sonuçları “tarihsel” ve “büyülü” olarak tanımladığı sırada üye sayısı 130.000’i aşmıştı.

İspanyol’ların % 50’si Pablo Iglesias’ı, %10’u ise Podemos’u ambleminden tanıyor. En çok izlenen TV programı olan Trueka’da bir saatlik programlar düzenlediğinden ülkede en çok tanınan isimler arasına girdi. Partide bir başka ünlü isim Latin Amerika’nın ulusal lideri Simon Bolivar’dır. Bir başka ünlü isimse, aynı zamanda kuruculardan Juan Carlos Monedero’dur ki Hugo Chavez’in danışmanı olarak çalıştı. Partinin Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasını yürüten Íñigo Errejón ise Evo Morales’in ve Rafael Correa’in danışmanıydı.

Podemos’un kurucularının İspanya ilerici hareketinin deneyimlerini ve İspanya’nın yaşadığı ağır mali krizi iyi analiz ettikleri gibi Latin Amerika’daki sol deneyimleri iyi okuyup öğrendikleri biliniyor. Venezuela’daki Bolivar hareketinden, Ekvator’daki vatandaş devrimi deneyimlerinden önemli sonuç çıkardılar. Podemos’un “çevresi” diye adlandırılan, ona yakınlık duyanlardan oluşan “halkalar” ve “halk oligarşiye karşı” gibi politik stratejik örgütlenme modelleri, Latin Amerika’daki örgütlenmelere çok benziyor.

Podemos’un kullandığı dil de Latin Amerika’daki gibidir; Marksizm, sosyalizm veya sınıf mücadelesi gibi kavramları kullanmıyor. Veya işçi sınıfı, orta sınıf gibi sol jargondan uzak duruluyor. Seçilme şansını azaltacağı düşüncesiyle bunların yerine halk, vatandaş gibi çatışmaları çağrıştırmayan terimleri tercih ediyor.

Podemos şimdi beş Avrupa parlamenteri, önemli sayıda parlamenter, Barselona ve Madrid belediyelerini elinde tuttuğu gibi, birçok yerel yönetimde üçüncü durumda. Özerk bölgelerde tek başına 8.000 kasaba ve şehirde hiç adını kullanmadan sol koalisyon adaylarını destekledi.

Pablo Jacobin, intermet sitesindeki makalesinde “Biz çok küçük bir azınlığın güçlü iktidarı karşısında durduğumuzu biliyoruz,” diyordu. Egemen elit iktidar gücünü Podemos’u zayıflatmak için kullanmada gecikmedi. Kamuoyu yoklamalarında %28’in üstüne çıkan tahminler, egemen elitin ağır saldırıları karşısında %14’e kadar indi. 20 Aralık’ta yapılacak genel seçimlerde bu oranın üstüne çıkması bekleniyor.

Tüm olumsuz koşullara rağmen Podemos İspanya’nın politik haritasını değiştirdi. Halkçı Parti (HP) ve İspanya Sosyalist İşçi Partisi’nden (İSİP) oluşan iki partili sistemin tarihe karıştığı söylenebilir. Her iki parti yerel ve otonom yönetimlerde lider olma gücünü yitirdi.

Podemos’un başarısı Sosyalist Parti’nin solundaki zengin deneyimlerin doğru okunması sonucunda oldu. İspanya solunun zengin geçmişi ülke sorunlarının çözümü için gerekli politik söylemlerin oluşumuna elverişli koşullar yarattı ve seçimlerde doğru adayların belirlenmesini kolaylaştırdı.

Podemos’un bir yıllık varlığı sosyal hareketlere ve sola dinamizm getirdi, sağcı Halk Partisi iktidarının krizi derinleşti, Kral Juan Carlos’un 1970’lerde demokratikleştirmede oynadığı rolden dolayı oluşturduğu mit yıkıldı. Egemen kastın bir düşman olduğu algısını yaygınlaştırdı ve TV programlarında liberal sıkı para politikalarına karşı çok açık ve inandırıcı argümanlar geliştirdi. Sol Birlik içindeki gençlere eski yöneticileri değiştirme gücünü aşıladı. Özerk bölgelerde, Barselona’da Guanyem ve Madrid’de Ganemos yerel projelerinin oluşumuna öncülük etti. Bask ve Katalan bölgelerinde gelişimi, sosyal krizi ikinci plana çekmeden nasıl ulusal özgürlüklerin elde edilebileceğinin tartışmasını sağlıklı bir biçimde geliştirdi. En önemlisi on binlerce genci düzenli aktiviteye çekti.

Podemos depremi sağ partileri de derinden sarstı. 2006 yılında Katalan ulusal partilerine karşı kurulan Ciudadanos, reformcu politikaları izleyerek ekonomik krizden etkilenen fakat Podemos’un politikalarını desteklemeyen İspanyolları etkilemek istedi. Merkez sağdan çaldığı politik formülasyonları merkez solda konumlandırarak sosyal taban kazanmaya çalıştı. 2008 yılında seçim barajını kıl payı aşan parti son seçimlerde sağdan oyları çekerek güç kazandı.

Kısa bir zaman içinde İspanya toplumunun yapısında derin çatlaklar yaratan Podemos’un doğuşu, örgütsel yapısı ve politik çizgisi sosyal bir hareketi andırıyor, bu nedenle bazı araştırmacılar, bu genç hareketi geleneksel bir partiden çok sosyal politik bir harekete benzetiyor. Bu yaklaşıma biraz daha yakından bakalım.

Podemos ve sosyal hareketler arasındaki ilişkiler

Yurttaşlar Meclisi, Ulusal Konsey ve Başkanlık Seçimi internet aracılığıyla gerçekleşiyor. Toplantılar kalabalık üyelerin bir araya gelmesiyle veya yüz yüze görüşme ve iletişimlerle faaliyet yapmıyor, güçlü “network”ler üzerinden yapılıyor. Tartışmaların hemen hemen tamamı Podemos’a bağlı Reddit adını verdikleri internet sitesi aracılığıyla yapıldı. Herkese açık “Podemos Plaza”da parti liderleri gelen soruları sistemli bir biçimde cevaplıyor.  

Her sorunu halka danışarak çözme politikası izleyen Podemos, doğrudan demokrasiyi ekonomik, sosyal, her alanda uygulamaktan yana. Bunu da son model haberleşme ağlarını kullanarak yapıyor. Sosyal medyayı ve grupları kullanarak sanal haberleşme aracılığıyla sayısız destekçi Podemos‘un programını yazmaya yardım etti. Hareketi sahiplenen 33.000 kişi, adayların belirlenmesinde ön seçimlere katıldı.

Podemos’un uygulamaya çalıştığı katılımcı demokrasi ve kullandığı modern haberleşme araçları, onu örgütsel anlamda dikey geleneksel partilerden uzaklaştırıyor, yatay bir partiye yöneltiyor. Bu yönüyle sosyal hareketlere geniş bir alan açıyor.

Podemos’la sosyal hareketler arasındaki ilişki karmaşık. 15-M pratiğinden geliştirilen birçok deneyime Podemos sahip çıktı ve yenilerini ekledi. Fakat parti kurulup geliştikten sonra sosyal hareketleri egemenliği altına aldı, politik olanla sosyal olan arasındaki ilişki tersyüz edildi. İspanya solu, politikada aktifleşirken sosyal mobilizasyon gücü azaldı.

Sosyal hareketlerle Podemos arasındaki benzerlikler sosyolojik gerçekliğe dayanıyor. Sosyal hareketlerin ortak iradesiyle kurulan partide hâlâ çok sayıda insan iki tarafta aktif çalışıyor. Podemos’ta bazıları bunların ayrılmasını istiyor. “Hiçbir parti sosyal hareketlerin partisi olmamalı,’’ deniyor. “Çünkü politik partilerle sosyal hareketlerin hızı çok farklıdır. Sosyal hareketler otonom olmalıdır. Politik partilerin bu hareketleri kontrol etmeleri olumsuz sonuçlar doğurabilir. Podemos’un 15-M hareketini bitirmesinin doğru olmadığı geniş bir çevre tarafından paylaşılıyor” (Luke Stobart, Podemos’u Anlamak 1,2,3, Left Flank, 5 Kasım 2014).

Pablo İglesias çeşitli konuşmalarında solun ve sosyal hareketlerin birlikteliğine vurgu yaptı. Sol ideolojinin tek başına 21. yüzyıl sorunlarına çözüm olamayacağını söylerken politik amacının Podemos ile sosyal hareketleri birlikte yürütmek olduğunu belirtti. Politik mücadelelerde sosyal hareketleri kapsayan bir çerçeve çizilmesine özen gösterildi. Komisyonlarda ve sosyal etkinliklerde 15-M güce dönüşmelidir, ruhu ve fiziksel gücü daha da güçlendirilmelidir.

Politik dinamizmi yüksek olan Podemos’un amacı sosyal hareketlerle beraber politik çoğunluğu seçmen çoğunluğuna dönüştürerek halkın ihtiyaçlarını karşılayan bir iktidar oluşturmak. Bunun da yolu milyonlarca insanın yaşamını dönüştürecek bir ekonomik programı topluma sunmaktır.


-Luke Stobart, ‘Podemos’u Anlamak 1,2,3’, Left Flank, 5 Kasım 2014.

-Pablo İglesias, ‘Left Can Win’, Jacobin, 24 Aralık 2014.

-Pablo İglesias, 'Spain on Edge', New Left Review 93, Mayıs-Haziran 2015.

-Guardian; 11,31 Mart, 7 Eylül 2015, 27 Mart 2014.

-Podemos Plaza ve Reddit, İspanyolca.