Necip Fazıl Sevgisi
Barış Özkul

Necip Fazıl Kısakürek'in Tayyip Erdoğan ve arkadaşları tarafından çok sevildiği belli. Yeni Türkiye “mefkûresi”nin başköşesine oturtulacak kadar hem de. Ortadoğu’da Müslüman Kardeşlerin önderliğine soyunma ülküsünün etrafında kenetlenirken Necip Fazıl’dan yardım istemek, isabetsiz bir strateji de değil. Çünkü Türkiye’de Necip Fazıl’la aynı düşünce ve maneviyat ikliminden beslenen hatırı sayılır kalabalıklar var. Bunların iktidardaki sözcüsü her şeyin en iyisini bilen, en doğrusunu gösteren Tayyip Erdoğan.

Necip Fazıl’ın poetik söylemi ile Erdoğan’ın politik söylemi arasındaki benzerlikler -ve birkaç farklılık- bu iklimin anlaşılması açısından incelenmeye değer. Ama ondan önce, şiir konusunda zorunlu bir açıklama.

Edebiyat metninden “doğru politik tavır” beklemek, genellikle sanatın ve estetiğin ölçütlerinden uzaklaşmakla sonuçlanan, yanlış bir tutumdur. Birçok iyi şairin, siyaseten iç karartıcı yerlere sürüklendikleri bilinir. Modernist şiirin öncülerinden T. E. Hulme, Action Française hayranıydı mesela. Ezra Pound, Bergson felsefesinden faşizme, T. S. Eliot dinî muhafazakârlığa gitmişti. Ama hepsi, şiire önemli yenilikler getirdi. İmgecilik denen akım, onların eseridir. Tıpkı modern Türk şiirinin, bugün olmadık fikirleri savunan -aslında ne dediği pek de anlaşılmayan- İsmet Özel’e çok şey borçlu olması gibi.  

Dolayısıyla burada Necip Fazıl’ın şiirleri üstünden bir sanatsal beğeni tartışması yürütmek niyetinde değilim. Sanat değeri taşıyan, iyi şiirleri de var Necip Fazıl’ın; özellikle “Şehir” ve "Tabiat" başlığı altında topladıkları öyle.


Erdoğan’ın politik söylemi ile Necip Fazıl poetikası arasındaki yakın benzerliklerden biri fıtrat ezberine bağlılıkları.   

Malum, Erdoğan bir fıtrat lafıdır tutturdu: Madencilerin fıtratı, kadının fıtratı… Kadının fıtratında öncelikle annelik var ona göre; üç çocuktan aşağısı kurtarmayan bir annelik.1 Ama kadının fıtratında sadece neler olduğunu değil, neler olmaması gerektiğini de anlatıyor: “Kadın-erkek eşitliğinin fıtrata aykırılığı”, “kızlı-erkekli kalmanın yanlışlığı”, güzel havalarda Başbakanlık Ofisi’nden görünen vapur manzarasının vahimliği… Bunların hepsini dinledik.

Fıtrat literatürü, siyasal İslam’ın ufkuyla bitişen bir hayat tarzı dayatması: “Kahkaha atan” kadınlardan rahatsızlığını bildiren Bülent Arınç, “feminizm sapıklık, flört fuhuştur” diyen Cemil Çiçek… Böyle olunca, Erdoğan da bir nedenden çok semptom gibi.

Necip Fazıl, bu konuda oldukça iddialı bir şair. Zengin bir repertuarı var.

“Bekleyen”den bir kıta:  

          "Sen, kaçan bir ürkek ceylânsın dağda,

          Ben, peşine düşmüş bir canavarım!

          İstersen dünyayı çağır imdada;

          Sen varsın dünyada, bir de ben varım."1

Kadına şiddet uygulayarak “erkeklik onurunu” kurtaranların içinde bulundukları buhrandan pek farklı değil bu dizelere sinen ruh hali. Olsa olsa bir çentik farkı var arada. Necip Fazıl, ‘Canavar’ın niyetini neredeyse şehvetle belli ederken o da kapanıyor:

          "Göğsümden havaya kattığım zehir,

          Solduracak bir gül gibi ömrünü,

          Kaçıp dolaşacaksan da sen, şehir şehir,

          Bana kalacaksın yine son günü."2

Az ötede, ceylanın canavardan kurtulma ihtimali karşısında gerekli önlemi alıyor:

          Kadından kendisinde olmayanı isteriz;

          Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz…3

Burada istenen ve “olmayan” şeylerin ne olduğunu tahmin etmek güç değil: Dürüstlük, güvenilirlik, mertlik… Necip Fazıl nezdinde cümle eril haslet... Başka bir yerde, “git, git, bir çıkmaz sokak, o varılmaz gayeden”4 derken aynı mahrumiyetten “çekip gitmenin” öyle kolay olmadığını itiraf ediyor.

AKP zihniyeti ve Necip Fazıl’ın şair duyarlığı birçok yerde örtüşüyor; en çok da siyasal İslam ülküsünde.

Bitirirken bir farklılıktan söz edeyim. Necip Fazıl’ın “bir lokma bir hırka felsefesi”ne yaklaşıp bir parça kalenderleştiği yerler var (hayatında değilse bile şiirinde):

          “Ticaretin tüm ziyan!” diye bir ses rüyada;

          Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!

          Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,

          Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan…"5

AKP ve Erdoğan’da çoktandır körelmeye yüz tutmuş bir duyarlık bu.

 


 

1 “Bekleyen”, Çile içinde, YKY, 2005, s. 204.

2 A.g.y. s. 204.

3 “Kadın,” a.g.y. YKY, 2005, s. 212.

4 “Kalan”, a.g.y. YKY, 2005, s. 210.

5 “İnanmaz”, A.g.y. YKY, 2005, s. 121.