Kuzey İrlanda Çözüm Süreci
Barış Özkul

Erdoğan, çözüm sürecinde izleme heyetine karşı olduğunu ve Kürt sorunu diye bir şeyin olmadığını söyledikten iki gün sonra France 24’e “Kuzey İrlanda örneğinde olduğu gibi PKK ile çatışmaları sonlandırabiliriz” demecini verdi. Gündemin nabzını “içeriden” tutan AKP medyası, bu davranış örüntüsünün “rasyonel”i konusunda kamuoyunu mutlaka aydınlatacaktır. Ama eşsiz politik zekâsıyla(!) gemisini başkanlık sistemine yürüten Erdoğan’ı anlayabilmek için önce darbeci, Kemalist ve paralelci kimliğimizden kurtulmamız gerekiyor. Ondan sonra “cumhurbaşkanı, bir yandan milliyetçi seçmeni konsolide ederken, diğer yandan barış sürecinde büyük bir irade gösteriyor” vb. vukfu inkişaf ettiren siyasi analizler yapacak seviyeye erişebiliriz. Böylece iç güvenlik paketinin yasalaşması da ciddi bir dert olmaktan çıkacaktır.

Erdoğan, siyaseti ticaret olarak gördüğü için, onun açısından barışın tarafları değil hissedarları var. Oysa barış süreçleri “büyük abi-küçük kardeş”, “büyük patron-küçük hissedar” hesaplarıyla tamama erdirilmiyor. Kuzey İrlanda’da da öyle olmadı. Ne olduğunu anlamak için İrlanda sorununu yerli yerine oturtalım.

İrlanda Sorunu

Britanya-İrlanda ilişkileri Norman İstilası’nın 1170’te İrlanda’ya sıçramasıyla başlar. Milliyetçi tarihyazımında, Normanlarla ittifak yapan İngiliz kabileleri İrlanda’nın ilk işgalcileri olarak tanımlanır. Bu köken anlatısı, İrlanda’da bağımsızlık fikrinin güçlendiği 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır ve gerçek tarihle ilgisi yoktur. Milliyetçiliğin ve ulusal kimliklerin var olmadığı bir dönemin toplumsal aktörlerine ulusal kimlikler atfettiği ölçüde bir mit olmaktan öteye gitmez.

İki ada arasındaki ilişkiyi “modern” bir sorun haline getiren koşullar, esasen 16. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Britanya’yı merkezî bir monarşiye dönüştürmek isteyen Tudor Hanedanı, özellikle VIII. Henry, Kildare’deki İrlanda otoritesini potansiyel bir tehdit olarak görür. Henry, İngiltere’yi Katolik Roma’dan uzaklaştıran ve Anglikan Kilisesi’ni kuran kraldır. Oysa Reform, İrlanda’ya uğramamış; nüfusun ezici çoğunluğu Katolik olarak kalmıştı. ‘2000’lere kadar devam edecek olan mezhep sorunu böyle baş gösterdi.

VIII. Henry, diplomatik bir kraldı. İrlanda sorununu da ilk etapta Tudor Hanedanı ile İrlandalı “earl”ler arasındaki diplomatik ilişkilerle çözmeye çalıştı.

Ama 17. yüzyıl başında İngiltere, İrlanda sorununa kolonyalist bir teşhis koyarak Kuzeydoğu İrlanda’da Ulster Plantasyonu’nu (1607) kurdu ve İngiltere ile İskoçya’dan getirdiği Protestanları buraya yerleştirdi. Yeni yerleşimciler sadece farklı bir mezhepten değildi, aynı zamanda İrlandalıların topraklarına el koymuşlardı.

Ulster, İngiltere’nin desteğiyle, 18. ve 19. yüzyıllarda İrlanda’nın en müreffeh ve endüstriyel bölgesi haline geldi. Belfast’ta kurulan dokuma ve gemicilik sanayii, Katolik İrlanda ile Protestan İrlanda arasındaki sorunlara iktisadi eşitsizlikleri ekledi. Katolik İrlanda, patates kıtlığında kırılırken Protestan İrlanda, olayı asgari telefatla atlattı.

19. yüzyıl ortalarında, durumdan Londra’yı ve onun “uydusu” olarak görülen Ulster yönetimini sorumlu tutan milliyetçi-Katolik hareketler ortaya çıktı İrlanda’da. Mazzini’nin Genç İtalya’sına öykünen Genç İrlanda grubu, Birleşik İrlanda idealini ortaya attı; Daniel O’Connell, “[Britanya ile] Birlik Antlaşma”sının iptalini isteyen bir kampanya başlattı.

IRA’nın atası sayılabilecek Fenians Örgütü (feinne, İrlanda mitolojisindeki efsanevi savaşçı), birleşik ve bağımsız İrlanda ideali adına silahlı mücadeleye girişti. Tutuklu bir Fenian üyesini kurtarmak için Londra’daki Clerkenwell Hapishanesi bombalandı, yirmi kişi öldürüldü (1867) (Fenians’ın İrlanda idealinde Protestanlara yer yoktu; bu tavrı IRA da 1980’lere kadar sürdürmüştür).

Aynı tarihlerde, Birlik Antlaşması’nın üzerinden geçen yetmiş yıldan sonra İngiliz devleti, İrlanda’nın bağımsızlığı sorununu tekrar gündeme aldı. İrlanda’ya bağımsızlık öngören “Anavatan İdaresi Yasası” (Home Rule Act), liberallerin, özellikle Gladstone’un girişimlerine rağmen, Lordlar Kamarası’nda birkaç kez reddedildi.

Bu arada Ulster bölgesinde, İrlanda ile İngiltere arasındaki birliğin devamını isteyen silahlı Protestan örgütler ortaya çıkmıştı (Edward Carson tarafından 1912’de kurulan Ulster Volunteer Force, ‘70’lerde IRA ile girdiği silahlı mücadelede yüzlerce kişiyi öldürmüştür). 1907’de Fenians’ın -sonra IRA’nın- siyasi kanadı olarak faaliyet gösteren Sinn-Fein kuruldu.

İngiliz Parlamentosu, İrlanda’ya kısmî bağımsızlık tanıyan yasayı (Anavatan İdaresi Yasası) yürürlüğe koymaya hazırlanırken I. Dünya Savaşı patlak verdi. 1916’da Dublin’de Paskalya Ayaklanması çıktı. Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan eden Patrick Pearse ve on iki arkadaşı idam edildi. İngilizler, 1920’ye kadar, düzenli ordu birlikleri, ağır silahlarla takviye edilmiş polis gücü ve sivilleri katletmek için oluşturulan Black and Tans aracılığıyla İrlanda’da terör estirdiler.

İrlanda’yı ikiye bölen "Bağımsız İrlanda Devleti Antlaşması" nihayet 1921’de imzalandı. Güney’deki 26 vilayete bağımsızlık verildi; Ulster bölgesindeki üç vilayet Güney’e dahil edilirken altı vilayet (Fermanagh, Armagh, Tyrone, Londonderry, Antrim ve Down) Kuzey İrlanda sınırları içinde kaldı.

1919’da IRA adını alan IRB, bu antlaşmaya iki gerekçeyle karşı çıkmıştır: Birleşik İrlanda ideali askıya alınmıştı. Kuzey İrlanda’da, Ulster bölgesinde kalan ciddi bir Katolik nüfus vardı ve bu nüfusun temel hakları tanınmamış; toplumsal statüsünü iyileştirecek herhangi bir düzenleme yapılmamıştı.

1925’te Kuzey ve Güney İrlanda arasındaki sınırların çizilmesiyle İrlanda sorunu ‘60’ların sonuna kadar Britanya’nın gündeminden çıktı. Sorun, İngiltere için böylece bitmiş; İngiliz kolonyalizminin çok zaman alametifarikası olan “ne halleri varsa görsünler” kayıtsızlığına geri dönülmüştü.

Ama 1920’den ‘70’e, Ulster bölgesinde Katolik ve Protestan topluluklar arasındaki eşitsizlikler artarak devam etti. IRA yer altına çekilse de siyasi meşruiyetini yitirmedi. Sonuçta Kuzey İrlanda’da süregiden sistematik ayrımcılık ‘70’lerde otuz yıla yayılacak bir iç savaşın fitilini ateşledi.1

1994’te IRA ve Birlik yanlısı Ulster örgütleri (CLMC) arasında imzalanan ateşkese kadar geçen sürede iki taraftan 3400 kişi öldürülmüştü. Pub ve ev baskınları, sokak ortasında infaz, bombalama, keskin nişancı kurşunları vaka-i adiyedendi. 1994-98 arasında 200 kişi daha öldürüldü.   

Kuzey İrlanda’da ateşkes ve çözüm sürecinin nasıl yürütüldüğü, hangi mekanizmaların devreye sokulduğu, güvenlik politikalarından siyasî müzakerelere nasıl geçildiği ayrı bir yazının konusu. Onun için, ayrıca bahsedeceğim. Türkiye’de olduğu gibi orada da süreç defalarca kez başa sardı. “Hayırlı Cuma” denen mutabakata, uluslararası gözlemcilerin nezaretinde, üçten fazla tarafın katılımıyla (taraflar arasında yeminli IRA düşmanları da vardı), İngiliz ve İrlanda kamuoyunun şeffaflık temelinde bilgilendirilmesi ile varıldı. Varılan noktada, artık “öfori değil yorgunluk ve endişe hissi” hâkimdi. İrlandalı sinemacı Phelim McAleer, bu ruh halini şöyle özetler:

İkinci bir ateşkes, ikinci evlilik gibidir. Nikâh davetlilerinin sayısı azalmıştır, o ayakları yere basmayan romantizmden eser kalmaz, ilk seferde beslenen ümitlerle hayallerin yerinde yeller eser.2

İrlanda’daki sorun, öyle “silahları bıraksınlar, sonra bakarız” yaklaşımıyla çözülecek kadar basit değildi. IRA, silahlı mücadeleye ara verdiği dönemde Sinn-Fein’in toplumsal desteğinin gittikçe yükseldiğini görmekle birlikte temel ilkelerini pazarlık konusu etmedi. İngiliz ve İrlanda hükümetleri adım atmadan, örneğin siyasi mahkûmların transferi ve serbest bırakılması sağlanmadan silah bırakmayacağını beyan etti. İngilizler ve İrlanda hükümeti ne zaman “abi-kardeş, patron-küçük ortak” hiyerarşisini bir kenara bırakıp masaya eşit şartlarda oturmayı kabul ettiler, o zaman süreçte ilerleme kaydedildi. 

  

 


1 İç Savaş ve çözüm süreciyle ilgili iki önemli kaynak için bkz. Peter R. Neumann, Britain’s Long War: British Strategy in the Northern Ireland Conflict, 1969-88, Palgrave, 2003. Roger Mac Ginty ve John Darby, Guns and Government: The Management of the Northern Ireland Peace Process, Palgrave Macmillan, 2002.

2 Aktaran, Roger Mac Ginty ve John Darby, Guns and Government: The Management of the Northern Ireland Peace Process, s. 37, Palgrave Macmillan, 2002.