Sen Kimsin!
Tanıl Bora

Teknik olarak (dilbilgisel açıdan) bir soru bu ama soru işaretli değil ünlemli söyleniyor. Bir meydan okuma, bir had bildirme ünlemi. Erdoğan Özmen: “‘Sen kimsin ya!’da cisimleşen, her türlü bilgi, çaba ve emeğe yönelik ürkütücü düşmanlık”tan söz ediyordu ya geçen hafta yazısında (link). “Saygıyı, nezaketi, inceliği gereksiz bir fazlalık olarak gören kaba saba, cinsiyetçi, hoyrat bir insanlık kalıbını benimseme”nin bayrağıydı, ‘Sen kimsin!’…

Gündelik hayatta çok işitiyoruz ‘Sen kimsin!’i. Galiba en çok ‘görevlilere’-çalışanlara hitaben; bir de, ego meydan muharebelerinin meydanı olan trafikte. Gizli öznesi çok defa ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ olan bir ‘Sen kimsin!’

***

Bir de, Recep Tayyip Erdoğan’dan çok işitiyoruz bu ünlemi.

11 Eylül 2010’da, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İsrail televizyonuna demeç vermesi üzerine “Sen kimsin ya!”yı savurmuş: “Sen İsrail'in avukatı mısın! İsrail'in avukatıysan ne işin var burada. Git orada siyaset yap.” Bu, ‘Bizden değilsin, düşmansın’a doğru bükülen bir ‘Sen kimsin!’ 6 Şubat 2011’de, KKTC’de Türkiye’nin politikasının protesto edildiği bir mitinge tepkisini, “Sen kimsin be adam!” diyerek göstermesi de aynı fasıldan. Keza 27 Mayıs 2014’te kendisinin Türkiye iç politikasıyla ilgili propaganda çalışması yapmak üzere Almanya’ya gelmesini eleştiren Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir hakkında, “kökenini” de sorgulayarak (“önce sen kökenin itibarıyla bu şekilde konuşamazsın”), “Sen kimsin ya!” çıkışında da var bu saik.

2013 Kasım’ında, Türkiye’nin notunu “pozitif”ten “durağan”a düşüren uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s’a “Siz kimsiniz Allahaşkına?” diye kızarken, “artık ben seni kredi kuruluşu olarak tanımıyorum” ihtarında bulunuyor. ‘Sen kimsin!’in bir tanımama jesti olarak tescili…

11 Ağustos 2012’de HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu’nun “Hakkari elden gitti” sözlerine “Kimsin sen, gramın ne çapın ne?” mukabelesinde bulunmuş. 18 Eylül 2013’te Yassıada’nın adının “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” diye değiştirilmesine itiraz edenlere de bir “Sen kimsin ya!”… 12 Ocak 2014’te Anayasa Komi̇syonu üyesi olmayanların konuşma yapmak istemesiyle ilgili, “Sen ki̇msi̇n bi̇r defa? Haddi̇ni̇ bi̇l.” 26 Nisan 2014’te “Pensilvanya'daki zat söylerse doğrudur” hüsnükabulüne karşı “Kimmiş o?... Sen kimsin ya!” 12 Mayıs 2014’te Danıştay’ın kuruluş yıldönümü töreninde çok uzun konuşan ve engellilerden Avrupa Birliği’ne bir yığın ‘alanı dışında’ konuya değinen Barolar Birliği Başkanı’nın dönük “Kimsin sen ya!”… Bu ‘Sen kimsin’ler, değişik önem derecelerinde, had ve salâhiyet bildirimleri.

6 Mart 2014’te, daha büyük kızı ilkokul çocuğuyken ona şiir okuma yarışması için Arif Nihat Asya’nın bayrak şiirini tavsiye ettiğini, velhasıl kimsenin kendisiyle milliyetçilik yarışına giremeyeceğini söyledikten sonra gelen “Kılıçdaroğlu, ya kimsin sen!”, alaycı yüz ifadesi ve tonlamayla tamamlanıyor. ‘Sen kimsin!’in küçümseme burcu.

13 Mayıs 2014’te Cumhurbaşkanı adayının “siyasetin dışından aday özlemini” dile getiren Kılıçdaroğlu’na “Sen nasıl siyasetçisin ya! Önce sen kimsin ya!” diye çıkışmasında, bir tanım erki iddiası uç veriyor: Karşısındakine işini öğretme, eski tabirle dışarıdan bilinç taşıma iddiası… Siyasetçinin siyaseti öncelemesi, siyasetin yetki alanını yani haddini genişletmesi gerektiğine dair bu nutkun da dayanamayıp yine “haddini bil!”le taçlanması, hoş bir sürçme…

Rekor, 2012’deki 23 Nisan kutlamalarında, sembolik olarak Başbakan koltuğuna oturan ilkokul 5. sınıf öğrencisine yaptığı telkindir, Erdoğan’ın. Gazeteciler kabinedeki hangi bakanları başarılı bulduğunu soruyorlar çocuğa. Çocuk Dışişleri ve Enerji bakanlarını anıyor. “Milli Eğitim Bakanı başarısız mı?” diye soruyorlar. Çocuk “Onu demek istemedim” diyor. Milli Eğitim Bakanı Dinçer, “Seninle dışarıda görüşürüz” diye şakalaşıyor onla. Erdoğan, “duruma müdahale ediyor” bunun üzerine (haber diliyle) ve çocuğa diyor ki: “‘Sen kimsin kardeşim’ desene! Sen bakansın, ben başbakanım desene!”… Onun şakası da bu. Şakası yok yani. Bu siyasî ilâhiyatta, herkesi ‘Sen kimsin’le hizaya getiremediğin iktidar, iktidar değildir.

***

Erdoğan’ın ‘Sen kimsin!’ salvolarına aynı dille mukabele edenler çok oldu: “Asıl sen kimsin!”, “Yahu sen kimsin!”. Emin Çölaşan 2009’da “Sen kimsin lan!” diyerek eli yükseltmişti. 20 Mart 2010 Taraf’ta Ahmet Altan da soruyu tersine çevirir: “Peki sen kimsin?” diye sorarken, onun siyasî kişiliğinin çelişkilerle dolu olduğuna dikkat çekiyor, Erdoğan’ın çelişen kimlikleri arasında –eskiden– yer aldığına inandığı demokrat çehrenin yitmesine hayıflanıyordu.

***

‘Sen kimsin!’ Güçlü ve zevkli bir tanımama jesti. Tanımıyorum seni, saymıyorum. Ehemmiyetsizsin, varlığınla yokluğun birdir. Muhatap değilsin. Bir özne değilsin.

Foucault 1969’da ünlü “Kim konuşuyor?” konferansına Samuel Beckett’tan bir alıntıyla başlamıştı: “‘Konuşanın kim olduğu kimi ilgilendirir’ sözü, konuşanın kim olduğunu dert eden birisinin sözüdür”. ‘Sen kimsin!’in hor gören, tanımayan hoyrat büyüklenmesinin ardında da böyle bir dert yok mu? Tehdit algısı… ve tehdidi savuşturmak için o kim’i tanımlama erkini hep elinde bulundurma kaygısı.

Böylece, kendi sözünden başka her sözü yetkisizleştirmek… ‘Ne söylüyor?’, ‘ne yapıyor?’ sorusunun ağzını, ‘kim!’ damgasıyla (‘kim?’ bile değil!) mühürlemek... Söyleyeni bile değil, söyleyene atfedilen kimliğin itibarını kırarak, söyleneni hiçleştirmek... Sözü kimlik kafesine kapatma stratejisi.

***

‘Sen kimsin!’e ‘Asıl sen kimsin!’le mukabele etmek, onunla aynı dili konuşmaktır. Büyüklenmeyi, hoyratlığı büyütür.

HDP’nin Biz’i, ‘Sen kimsin!’e verilmiş ‘doğru’ cevap aslında. ‘Sen kimsin!’i kendi kibrine ve hiddetine terk ederek ehemmiyetsizleştiren, onun bütün dünyaya savurduğu ‘seni tanımıyorum!’ gazabını tanımayan bir cevap. Çünkü büyüklenmesi yok. Çünkü kimlik biçmiyor. Biz, kendimiz. İnsanlar, işte. Neysek, o. Kendimize yakıştırdığımız, özendiğimiz adlarla, sıfatlarla. Şu dünyada yaptığımız, olduğumuz kadar. Ortaklığımız kadar. Kendimizi var ettiğimiz, edebildiğimiz gibi. Kimsem kimim, kardeşim… Ben de senin gibi, insanlar arasında bir insanım. Sen benim söylediğime, sen benim yaptığıma bak… Kimsem kimim…