Romanlarda Dahi Kurulamamış bir Hayatı Hedeflemek
Metin Solmaz

Enver Hoca. dünyadaki herkesin ve her şeyin minicik Arnavutluk devletinin fenalığı için örgütlendiğine iman etmiş bir “40 yıllık” lider, diktatör. Ülkeyi içine 3 Arnavutluk alacak kadar beton sığınaklarla donatmış bir paranoyak.

Arnavutluk’ta 1 ay kaldım. İşkodra civarı hariç her yerini gezdim. Alevilerin ekümenik liderinden ender rastlanır şeriatçısına, aktivistine, iş insanına pek çok insanla tanıştım. Enver Hoca konusunu her fırsatta açtım. Bir tek sempati çağrıştırır kelime duymadım. Hakaret içermeyen bir cümle içinde sanırım geçmedi adı.

Gjirokastër (Osmanlı’da Ergiri) Enver Hoca’nın doğum yeri olan, insanıyla, mimarisiyle, sosyal hayatıyla, coğrafyasıyla harikulade bir şehir. Burada Enver Hoca’nın şoförüyle tanıştık. Bir kahve işletiyordu. Ortak kelime haznemiz çok limitli olduğu için çok komik şekillere girerek anlaşıyorduk. “Bu kahve yavaş yapıldı mı güzel olur” dedi ve hakikaten yaklaşık 40 dakikada bir kahve yaptı. Bu sempatik amcaya iltifat etmeye çalıştım. Karizmatik demekti ona asıl hedefim. Beceremedim. Bir anda “Enver Hoca gibi” demiş bulundum. O da maalesef anlamış bulundu. Nezaket içinde geçen muhabbetimiz kovulmama kadar götürdü işi. Avaz avaz bağırıyordu. Tarzanca yeminler ederek yanlış anlaşıldığımı söyledim. Ama nasıl anlaşılmam gerektiğini anlatamadım tabii. Amcayı sakinleştirebildiğimde nefes nefeseydi ve başına bir şey gelecek diye çok korkmuştum.

Velhasıl, Arnavutluk’ta bırakın muhalif hareketi Enver Hoca adını cümle içinde kullanmak bile riskli olabilir. Fakat bugün Türkiye’de ve dünyada “Hocaistler” var. Örgütleri CIPOML var. CIPOML, 20 ülkede muhtelif partilerle temsil ediliyor. Burkina Faso’da, Türkiye’de, Almanya’da, birçok yerde varlar. Arnavutluk’ta yoklar tabii.

Geçen yazıda bahsetmiştim ya, Maya takvimine göre dünyanın yok olacağına inananların hiçbirisi Maya yerlisi değildi. Onun gibi.

***
 

Son Levent Tüzel olayıyla, hele akıllara ziyan EMEP açıklamasıyla birlikte bir milyon kere istemeden seyrettiğim filme yeniden maruz kalmış gibi hissettim.

Uzaydan HDP’ye düşmüş edasıyla yazılmış açıklama şöyle bitiyordu: “Partimiz (EMEP); böyle bir seçim hükümetinde yer almayı, yukarıda özet olarak sıraladığımız nedenlerle, uygun görmemektedir.”

Yahu partinizi hangi hükümete çağıran oldu?  Daha bu açıklamadan bir gün önce Levent Tüzel, “Tabii ki görevi kabul edeceğiz. Bu konuda grubumuzun kararı var” dememiş miydi? Grubumuz dediği HDP değil miydi? Tüzel, HDP milletvekili değil mi?

EMEP neden böyle davranıyor? Neden HDP’ye hakaret ediyor? Şu ülkenin elle tutulur birkaç gazetesinden birisi olan  Evrensel’i çıkaran, Evrensel Kültür dergisini yapan, birçok kıymetli ismi barındıran EMEP neden konu başkalarıyla birlikte hareket etmek, akılların birlikte yaşaması olunca böyle yalpalıyor? Neden önündeki büyük, kocaman değişme, değiştirme şansını ıskalayıp kapris yapıyor? Üstelik “yılların” retoriğiyle.

Bunları düşünerek uzaklara daldım. Durum o kadar saçma ki biraz fazla uzaklaşmışım, Enver Hoca’ya kadar gittim.

Hareket olarak romanlarda dahi kurulamamış bir hayatı hedeflemek ne kadar ağır bir yük. Ne kadar fazla teferruata dalmak gerekiyor. 40 yıl yönettiği ülkede bugün nefret nesnesi olan birisinin izini taa buralardan takip etmek ne kadar zor.

Velhasıl, HDP Türkiyelileşeceğim diye ortodoks solun irrasyonel kaprislerine, şımarıklıklarına, çokbilmişliklerine kapı aralarsa hepimiz cereyanda kalırız.

EMEP ve Levent Tüzel kurduğu kalın cümlelerin arkasında durmaya devam edip burjuva demokratik HDP’den bir daha aday çıkarmamalıdır. Dışarıdan desteklemelidir. Hem rahatça dilediğini söyler.

HDP, bir daha böyle bir şeyin olmaması için çalışmalı ve elbette Tüzel’i bir daha aday göstermemelidir.

Uzun yıllardan sonra umutlanmışız, solcular olarak işe yarama şansı yakalamışız, bunu birtakım arkaik hezeyanlara, irrasyonel alışkanlıklara kurban etmeye kimsenin hakkı yoktur.