“Gambiya 1’den Büyüktür”
Ela Bilgen

20 Ocak’ta tüm dünya Obama ve Trump’ın devir teslim törenine odaklanmışken, Afrika’nın en küçük ülkelerinden Gambiya’da da başka bir devir teslim töreni yaşanıyordu. Üstelik 2 milyonluk ülke Birleşmiş Milletleri ve bütün Batı Afrika’yı teyakkuza geçirecek gerilimli bir başkanlık yarışına sahne oldu. Çünkü ülkenin 22 yıllık lideri Yahya Jammeh, girdiği beşinci seçim yarışını kaybedince sonuçları hazmedemeyerek olağanüstü hal ilan etti ve iktidarı devretmeyeceğini açıkladı.

Jammeh’i böylesine fevrileştiren kişi, 1 Aralık 2016 seçiminden galip çıkarak Gambiya’nın üçüncü devlet başkanı olmaya hak kazanan ve tıpkı Trump gibi, ama elbette çok daha mütevazı bir emlakçı olan Adama Barrow. Gambiya, İngiltere tarafından ilk işgal edilen ve en son bağımsızlık kazanan Batı Afrika ülkesi. Bağımsızlığını resmi olarak 1965’te kazanmış olsa da 1970’e kadar Kraliçe tarafından atanan bir vali tarafından yönetilmişti. 1970’ten itibaren 24 yıl boyunca ise, koloni döneminde de İngiltere adına ülkeyi idare etmiş olan Dawda Jawara devlet başkanlığı yaptı. Sonrasında ise Afrika bağımsızlık hareketlerinin ortak özelliği olan, Batı’da eğitim almış yerli aydının liderliğini takip eden askeri darbe yönetimi modeli Gambiya’da da devreye girdi. 1994’te Yahya Jammeh bir askeri darbeyle iktidarı ele geçirdi ve bugüne kadar da devlet başkanı koltuğundan ayrılmadı.

Kendisine Ekselans Şeyh Profesör Alhaji Dr. Yahya A.J.J Jammeh dedirten Başkan uzun iktidar dönemi boyunca, dünyanın en yoksul ve en fazla mülteci veren ülkeleri arasındaki Gambiya’nın en müreffeh kişisiydi. Askeri darbe yönetimi sırasında da, demokratik yapıya geçildikten sonra da Jammeh iktidarı insan hakları ihlallerine, basın üzerindeki baskılara ve muhalefete yönelik tehditlere sahne oldu. Elinden tesbih, Kur’an ve asasını düşürmeyen Jammeh son yıllarını da sömürgecilik kalıntıları olarak gördüğü kurumlara savaş açarak geçirdi. 2013’te Commonwealth’ten, 2016’da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden (UCM) ayrılma kararı verdi. İnsan hakları ihlallerini eleştiren Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Af Örgütü’ne “cehenneme kadar yolları olduğunu” söyledi. Eşcinsellere ve ülkedeki bazı etnik gruplara yönelik nefret söylemleriyle dikkatleri çekti. 2015’te de ülkenin bundan böyle bir İslam Cumhuriyeti olduğunu ilan etti.

Gambiya, Aralık’taki seçime böyle bir siyasi atmosfer içinde girdi. Üstelik Jammeh’e karşı birleşen 7 muhalefet partisinin desteklediği isimlerden biri olan insan hakları savunucusu Ousainou Darboe yaz sonunda tutuklanarak 3 yıl hapse mahkûm edilmiş, Jammeh de böylelikle seçim tedbirini almıştı. Ancak muhalefetin seçime kısa süre kala üzerinde anlaştığı bir başka isim, Adama Barrow, Jammeh’in hamlelerini boşa çıkardı. Başta yenilgisini kabul eden Jammeh 10 gün gibi kısa bir süre içinde fikrini değiştirdi ve seçimlerin yenilenmesi gerektiğini iddia etmeye başladı. Ancak daha ilk andan itibaren Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği ve Batı Afrika Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS) direnciyle karşılaştı. Görev süresinin dolacağı 19 Ocak’a iki gün kala, çaresizlik içinde Parlamento’ya olağanüstü hal ilan ettirdi. Ancak bu defa direnç daha şiddetli geldi. BM Güvenlik Konseyi’nin oybirliğiyle desteklediği ECOWAS adına, Gana ve Nijerya’nın da kuvvet gönderdiği Senegal ordusu Gambiya’ya girdi. Bunun üzerine Jammeh koltuğuna veda etmek zorunda kaldı ve Ekvator Ginesi’ne gönderildi. Havaalanında sevenleri ve eski kurmaylarıyla vedalaşırken üzerinde yalnız Kur’an-ı Kerim’i, tesbihi ve asası vardı. Spor arabalarıysa başka bir kargo uçağına yüklenmekteydi. Jammeh’in giderken yanına ne aldığı henüz hesaplanabilmiş değil ancak hazinenin boşaltıldığına dair söylentiler yayılıyor. 22 yıl boyunca ülkeye verdiği hasarın boyutuysa, yeni başkanın oluşturmayı planladığı hakikat komisyonuyla ortaya çıkacak.

Barrow’un tek vaadi bu değil. İnsan haklarının, basın özgürlüğünün ve yargı bağımsızlığının yeniden tesis edileceğinin sözünü verdi. Commenwealth ve UCM’ye de yeniden üye olunacağını ifade etti.

ABD’de yemin eden başkan dünya sorunlarıyla yeterince uğraşıldığını ve kaynakların artık öncelikle Amerikalılar için kullanılması gerektiğini söylüyor. Gambiya’nın yeni başkanı ise, yoksul halklar ve sıradan insanlar için güvenilirliğini çoktan kaybetmiş olan uluslararası örgütlere yeniden üye olma hevesinde. Ulusal devletler savaşlar, iç çatışmalar ve meşruiyet krizleriyle aşınırken hegemonik sistem de etkisini kaybetmekte. Birleşmiş Milletler ve ECOWAS kapanmakta olan bir devrin temsilcileri olarak barış ve güvenliğin temininin, Gambiya ulusunun iradesine saygı duyulmasından geçtiğini vazediyor. Bu savın hiç sorgulanmayan ön kabullerinden ilki her biri kendi dilini konuşan en az 10 etnik gruptan oluşan bir Gambiya ulusunun varlığı. Diğeriyse, etnik grupların pek çoğunu parçalayan sınırları, 200 yıl öncesinin İngiltere – Fransa rekabetiyle çizilmiş bir ülkenin varlığı. Dolayısıyla Gambiya halklarının iradesiyle, bölgesel ve uluslararası örgütlerin desteğini arkasına alan taze başkanın vaatleri örtüşmüyor. Zira 60’lardaki bağımsızlık hareketleri henüz 20 yıl geçmeden IMF’nin ve küresel şirketlerin duvarına toslamışken, diğer Afrika halkları gibi Gambiyalılar da kurtuluşun Commonwealth’ten, Afrika dışındaki ülkelere gözünü kapatmış olan UCM’den ya da liberal değerlerden geçmediğini biliyor. Kadınları ezen, eşcinsellere yaşam hakkı tanımayan, hak savunucularına zulmeden ve kendi kendine unvanlar bahşeden tuhaf bir diktatör tarafından yönetilmenin alternatifinin baskı ve zulmü insan hakları ve demokrasiyle örterek gerçekleştirenler tarafından yönetilmek olmadığını biliyor. Ancak elbette onların öyküsü, Batı medyasının kılavuzluğunda önümüze serilen seçim, diplomasi ve askeri müdahale öyküsü kadar aksiyon dolu değil.


(*) Gambiya Bir'den Büyüktür: Güçlü Meclis Platformu tarafından 22.01.2017’de, Beşiktaş’ta yapılan eylemde kullanılan sloganlardan biri.