Trump’ın Kararnameleri: ABD Hegemonyasının Sonu
Ela Bilgen

Donald Trump, göreve geldiği 20 Ocak’tan bu yana neredeyse her gün yeni bir başkanlık kararnamesine imza atmakta. Bu kararnameler, yürütmenin başı olarak yasa oluşturmak için kullandığı en güçlü yetkilerden biri. Son derece önemli konularda, Kongre’nin yasama sürecini dışarıda bırakarak hızlı ve bağlayıcı kararlar alabiliyor. Bunlardan biri de 27 Ocak’ta imzaladığı ve tüm dünyada milyonlarca kişiyi etkileyecek “Ulusun, ABD’ye Giriş Yapan Yabancı Teröristlerden Korunması” başlıklı kararnameydi. Tek bir imzayla mülteci ve göçmenlerin ülkeye girişi en az 3 ay boyunca askıya alınmış oldu.

Kararname, teröristlerin ABD’ye gelmesini önlemek için vize işlemlerinin kontrol altında tutulmasının önemi vurgulamakta. Bu amaçla tüm mülteci yerleştirme programları önümüzdeki 4 ay için askıya alındı ve 2017 mali yılı için kabul edilmesi planlanan mültecilerin sayısı 110 binden 50 bine düşürüldü. Suriyeli mülteciler içinse bir zaman sınırlamasına bile gidilmedi. Bunun yanı sıra Dışişleri Bakanlığı tarafından “endişe kaynağı” olarak tanımlanan ülkelerin diplomatik ve resmi görevliler hariç tüm vatandaşlarının vizeleri askıya alındı. Diğer ülke vatandaşlarının vize yenileme işlemleri de zorlaştırıldı.

İran, Irak, Suriye, Yemen, Somali, Sudan ve Libya’dan oluşan “endişe kaynağı” ülkeler, basında “Müslüman çoğunluğun yaşadığı 7 ülke” olarak yer bulmakta. Bununla birlikte Müslümanlıktan öte bir ortak özellikleri var. Hepsi de yoğun biçimde mülteci veren ülkeler ve İran ve Sudan dışındaki 5 ülke topraklarında ABD askeri gücü bulunuyor.

Trump’ın, başkanlık koltuğuna oturur oturmaz uygulamaya döktüğü ayrımcılık dolu söylemleri aslında, ABD’nin dünya sistemi içinde geldiği yeri anlamak bakımından önemli işaretler vermekte. Tüm insanlar için eşitlik, sömürge ülkeler için bağımsızlık, girişimciler için serbestlik vadeden, insan haklarının koruyucusu, kalkınmaya çabalayan devletlerin büyük destekçisi ABD’nin 1945’le başlayan, 90’larda zayıflamaya başlayan hegemonyasının artık ölmekte olduğunu gösteriyor. Bu zayıflama Trump’la başlamadı ancak tuhaf biçimde tüm saldırganlığına ve hoyratlığına rağmen ülkesinin artık “dünyanın efendisi” olmadığını açıkça ortaya seren Trump oluyor.

Seçim kampanyası sırasında Libya müdahalesini ve Irak işgalini hiç onaylamadığını belirten Başkan, artık bela istemediğini söylüyor. Bunun içinse Amerikan askeri varlığıyla alt üst edilmiş ülkelerden kaçan insanları terörist, Amerikan menşeli uluslararası şirketlerin yaşanmaz hale getirdiği toprakların göçmenlerini de iş hırsızı ilan ediyor. 

Yeni vize düzenlemesine ve mülteci politikasına karşı havaalanlarını ve sokakları dolduran binlerce insana ve mahkemelere yapılan onlarca başvuruya gözlerini kapayıp bir kahraman edasıyla kararnameye kondurduğu imzanın fotoğraflarını yayınlatıyor. On binlere karşı tek bir imza, dercesine.

Vize düzenlemesi kadar konuşulmasa da Trump’ın bundan sadece iki gün önce imzaladığı başka bir önemli kararname daha var. Başkan bu kararnameyle de Kuzey Dakota eyaletinde yapılması planlanan petrol boru hattının geçeceği kutsal toprakları için aylardır dondurucu soğuğa ve sert polis müdahalesine direnen yerlileri görmezden geldi. Obama’nın çevre örgütlerinin baskıları ve görev süresinin sonuna gelmiş olması nedeniyle imzalamaktan kaçındığı kararnameyi Trump, ilk haftasında uygulamaya koymuş oldu.

Yeni başkan yüksek özgüveniyle her şeye sıfırdan başlamak ve kendi deyimiyle “Amerikan rüyasını geri getirmek” niyetinde. Ancak gözlerini kapadığı kalabalık, bir imzanın arkasına saklanamayacak kadar büyük. Göçmenlere kapıyı kapatıp içerideki “sorunlarla” uğraşmayı tercih ediyor. Ancak söz ettiği refahı dağıtırken dışarıda bıraktığı bazı grupların tepkisi hesaplayabilmiş değil. “Çok gelişmiş” devletlerin çaresiz bıraktığı sıradan insanlar göç etmek zorunda kaldıkça da, oyuncaklarıyla oynayıp toplama vakti geldiğinde ortadan kaybolan bir çocuk olamayacağını anlayacak.