ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü: “Garage/Yard Sale”
Kenan Erçel

ABD’de geçen filmlerden aşina olduğumuz bir sahnedir: Evin garajının kapısı açık, garajın içinde ve önünde, masalar üzerine ya da çayır çimene serilmiş irili ufaklı bir sürü eşya ve o eşyayı evirip çeviren müstakbel müşteriler. Mutfak alet edavatından züccaciyeye eski elbise/ayakkabılardan mobilyaya… küçük bir bit pazarı. Evet, belki de bu ABD’ye özgü pratiği Türkçe’de “garaj” (garage) ya da “çimenlik” (yard) “bit pazarı” (sale) [1]  diye karşılamak mümkün. 

Bit pazarı Türkiye’den bildiğimiz bir hadise; örneğin, İstanbul’da birkaç semtte düzenli olarak kuruluyor. ABD’deki garaj/çimenlik bit pazarını farklı kılan ise bunların İstanbul’daki gibi, bu amaç için tahsis edilmiş bir mekânda düzenli olarak bir araya gelen satıcılardan oluşan bir pazar yeri değil, insanların kendi evlerinde, ihtiyaç duydukça kurdukları, çoğunlukla bir haftasonluk ömrü olan, özel birer ikinci el satış noktası olmaları. Vergiye ya da çoğunlukla izne tâbi olmayan bu spontan bit pazarları genellikle köşebaşlarındaki ağaçlara, direklere, vb. tutturulmuş ilanlar aracılığıyla duyuruluyor.

Bazen önemsiz gibi görünen bir olguda toplumun DNA’sını yakalamak mümkün. “Garage/yard sale” öncelikle insanların özel, kapalı garajı ve/veya bahçesi bulunan müstakil evleri olmasını gerektiyor. Bu da hem belirli bir refah düzeyine hem de yatay büyümeye elverişli bir arazi bolluğuna işaret ediyor. ABD’de 2. Dünya Savaşı sonrası büyük ölçekli endüstriyel üretim sayesinde ucuzlayan inşaat ve savaştan dönenlere sağlanan elverişli kredi imkânlarına bir de otoyol ağının yayılması eklenince “suburb” (banliyö) denilen, şehrin merkezine uzak yerleşim bölgeleri hızla çoğalmaya başladı.

Bu bakımdan garaj aslında bir lüks simgesinden ziyade bir gerekliliğe işaret ediyor; zira yatay genişlemiş yerleşim bölgelerinde işe, alışverişe gitmenin tek yolu araba sahibi olmak. Ve garaj aynı zamanda bir depo işlevi görüyor; kimisi tüketimciliğin körüklediği iştahla bir heves alınmış ama kısa sürede unutulmuş, kimisi eskidiği ve hatta bozulduğu halde atıl(a)mamış türlü eşyayı barındırıyor. Bazen taşınma ya da boşanma, bazen çocukların yatılı okul için evi terk etmeleri vesilesiyle, bazen yeni nesnelere yer açmak için, bazen de belki salt bir arınma gereksinimiyle bu eşya satışa çıkarılıyor.

Yeri gelmişken parantez açıp kapalı garajın ABD kültüründeki ikonik yerine çok kısaca değinelim. Garaj, sadece bir araba park yeri ya da depo değil, yaratıcılığın yeşerdiği bir mekân aynı zamanda. Örneğin, Apple’ın tohumları Steve Jobs’ın ailesinin garajında atılmıştı; özellikle bilişim sektöründeki girişimciler için nicedir efsanevi bir ünü olan bu garaja Los Angeles Tarih Komisyonu tarafından 2013’te tarihî yer statüsü verildi. Birçok ünlü müzik grubu zamanında evlerinin garajlarında kafa ütüleyerek işe başladı. Özetle, garaj ABD banliyölerinde yaşayan ve enerjileri, arzuları kabına sığmayan gençlere günümüzün tabiriyle "kuluçka” (incubator) ortamı sunmakta. Kapa parantez.

Toplumun DNA’sı demiştik… Evde birikmiş eşyaların sokaktan gelip geçenler için satışa çıkarılması Türkiye toplumu için oldukça yabancı, yadırganası bir pratik olsa gerek. Bu sadece yukarıda bahsolunan şehirleşme özelliklerinden kaynaklanan bir farklılık değil; meselenin bir de sosyo-kültürel boyutu var. Yolu oradan geçen yabancıların ve daha fenası konu komşunun kendisine ait olagelmiş çanak çömleği, kitabı, sandalyeyi, takıyı, vs. ulu orta uzun uzadıya müşahade edip belki de satın alması bir Türkiyeli için tam bir mahremiyet ihlali olurdu herhalde. Bunun ABD’de olağan karşılanması o topluma —ve dolasıyla olağan karşılanmadığı bu topluma— dair ilginç ipuçları veriyor. Örneğin, ABD’de insanlar sahip oldukları eşyayla —en azından bir kısmıyla— onunla çok özdeşleşmeden daha araçsal bir ilişki kurabiliyor belki de. Ya da eşyayla kurmuş olduğu duygusal bağ ne olursa olsun onun kendi özel hayatına dair barındırdığı kültürel, sınıfsal, estetik, vs. kodların ele güne ifşa olmasından gocunmuyor, kendini teşhir edilmiş hissetmiyor. Dahası “garage/yard sale” kurmanın çevre ahalisi tarafından bir ekonomik düşkünlük belirtisi olarak yorumlanabileceği gibi bir kaygı duymuyor.

Gerçi internetin anonim niteliği sayesinde —ya da yüzünden— elalem ne der kaygısı ticaret için bir engel olmaktan çıktı nicedir. Örneğin, artık Ebay ya da Craigslist gibi websiteleri üzerinden isteyen herkes araba da dahil olmak üzere akla gelebilecek her türlü ikinci el mal ticareti yapabiliyor. ABD çıkışlı bu iki sanal platform ve yerli benzerleri bir süredir Türkiye’de de mevcut. [2]   Yani, kapalı garajı ve önünde çimenliği olan bir eviniz yoksa bile eskiciye, hurdacıya üç kuruşa satmaya kıyamadığınız eşyayı tüm mahalle halkına reklam olmadan da piyasaya sunmak mümkün. Bu amaca hizmet edecek Türkiye’deki yeni bir websitesi için isim önerisi de bizden: www.dostlaralisveristegormesin.com.


[1] “Sale” satış ya da indirim demek ama bu ibare özelinde Can Yücel-imsi bir çeviriyle “bit pazarı” olarak karşılamak daha münasip sanki.

[2] Gittigidiyor.com Ebay şirketine ait. Ebay bir ara Craigslist’in de yaklaşık yüzde %25 hissesine sahipti ama sonra bu hisseleri geri sattı. Craigslist Türkiye’de şimdilik sadece Istanbul’da hizmet veriyor. Craigslist’in ilginç bir işletme modeli var; reklam geliri olmadığı gibi websitesine konulan ilanların çoğundan da ücret talep etmiyor, komisyon almıyor.