Cemevi Yolunda İman Tazeleyenler
Sema Aslan

Alevilerin ibadeti olan cem, (ayn-i cem, cem töreni, cem erkânı isimleriyle de söyleniyor) evlerde ya da cem için düzenlenmiş mekânlarda da edilebildiği gibi, Aleviler bugün yaygın olarak cemevlerinde bir araya gelir, ibadetlerini cemevlerinde sürdürür, öğretilerini cemevlerinde aktarır. Aleviliğin esası “yol”dur; dolayısıyla cemler öğreti olarak “üç can bir araya geldiğinde her yerde yapılabilir.” Ancak cemlerin ‘her yerde’ yapılabilmesinin imkânları hem yok hem de hâlihazırda sürdürülen çalışmalar gösteriyor ki, -diyelim- cemin her yerde yapılabildiği koşullarda / dönemlerde de cemevleri, Alevilerin ibadethanesi olarak, kendi özgün mimari özellikleriyle birlikte vardı, var olmuştu. Cem, Alevilerin ibadetidir; o halde cemevi de ibadethanesidir. Aleviler, meşruiyetlerini kazanma ve hak / tanınma mücadelesinde cemevlerinin ibadethane statüsüne örgütlü olarak ya da değil, vurgu yaptı; bu vurguyu eylem alanlarından anons etti, meydanlarda susarak ve oturarak; Türkiye’de ve yurt dışında tekrarladı. Anlaşılmaması imkânı bulunmadığına göre, Alevilerin herhalde ‘iman tazelemesi’ bekleniyor. Diğer yandan Alevilerin iman ve irfanı; statü, imar izni, kaçak yapılaşma, yıkım kararı laflarıyla bir arada kullanılıyor –bunun hikmetini konuşacak olursak, ta hürmet / hürmetsizlik konusuna uzanırız. Bilmek, anlamak, sezmek ve cem etmek bahsinde hürmet, kullanışsız bir kelime olabilir. Çünkü hürmetin bir ucu aidiyet hissine, diğeri inşa edilmiş tasavvuru koruma taahhüdüne dayanır. 

Cemevleri konusunda özellikle bir ‘90’lı yıllar bahsi var. Alevi örgütlenmesinin gelişimine paralel olarak bu dönemde cemevlerinin hukuki statüsünün ve Alevilerin siyasi hak taleplerinin gündeme geldiği söz konusu olsa da, cemevlerinin tarihinin anca ‘90’lara dayandığı söylenemez –yine tarihsel cemevleri çalışmaları ışığında. 

Hatırlaması bile kolay değil; hiçbir mahcubiyet içermeden bir ileri bir geri atılan adımların ortasında cemevlerine ne olduğu / olacağı sorusunun yanıtı yok. Söz gelimi, 1 Kasım seçimleri öncesinde Ahmet Davutoğlu Alevi vatandaşların beklentilerine dair düzenlemelerin “3 aylık acil eylem planı” içine alındığını söylemiş, hatta konu “AK Parti, Alevilerin sorunlarının çözümü için düğmeye bastı” spotlu haberle verilmişti (Sabah Gazetesi). Buna göre cemevlerine, (İmar Yasasına eklenerek) statü verilecek; dedeler yasaya kanaat önderi olarak girecek ve kendilerine Diyanet’ten maaş bağlanacaktı. Hükümet programının omurgasını oluşturduğu söylenen seçim beyannamesinde yer alan bu hususta şöyle bir ayrıntı yer alıyordu: “İmar Yasasının imar planları hazırlanırken ibadet yerleri ayrılmasına ilişkin maddesine ibadethaneden sonra gelmek üzere ‘irfan evi ve cemevi’ ifadeleri eklenecek. Böylece, imar planlarında cemevleri için de yer ayrılması sağlanacak.” 

Daha geriye gidersek, 2010 yılında Esenyurt Belediyesi, ilçe sınırları içinde bulunan dört cemevine ibadethane statüsü tanımış; karar ‘devrim’ olarak nitelenmişti. Belediyenin bu kararıyla Haramidere Cemevi, Örnek Mahallesi Cemevi, Namık Kemal Mahallesi Güneş Cemevi ve Esenyurt Erenler Eğitim Kültür Vakfı Cemevi ‘ibadet yeri’ statüsü kazanmış, Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, bu kararın ‘dalga dalga yayılacak’ emsal bir karar olduğunu beyan etmişti: 

“İnsanların inançlarına pranga vurulamaz. Herkes özgürce inancını, ibadetini yerine getirmek zorundadır. Bölgemizde Alevi nüfusu oldukça fazla. Bu insanlarımız ibadetini nerede yapacak? Belediyenin görevi hizmet ettiği bölgede yaşayan insanların beşikten mezara her şeyiyle ilgilenmektir. Herkese adaletli davranarak, saygılı olmak zorundayız. Bizlerin bu davranışı emsal olacak ve Esenyurt'tan bütün ülkeye dalga dalga yayılacaktır.” (Arkitera)

Daha da geriye gidersek, 1989’da yayımlanan Alevi Bildirgesi’nde özel olarak cemevleriyle ilgili bir talep bulunmamakla birlikte, Alevi köylerine cami yapılması ve imam gönderilmesi gibi baskı yöntemlerinden (bu yöntemlerin etkisiz olduğu da hatırlatılarak) vazgeçilmesi talep ediliyordu. “Aleviler köylerine cami değil, cemevi (kültür evi) istiyorlar” diye tamamlanıyor bu madde –ki paranteze alınan ‘kültür evi’, cemevi denilemeyen durumlar için bir tür önlem, gibi.

Görebiliyoruz ki, üzerine konuşulan hususta dalga dalga yayılan bir hareket söz konusu olmadı. Aksine, cemevi ve ibadethane arasında doğal bir mesafe, hatta karşıtlık varmışçasına sürdürülen tavır, yerini koruyor. (Ayrıca) ibadethane olsun ya da olmasın, bir mekân olarak cemevi, sokağa sığmıyor.



Notlar:
Cem, cemevi ile ilgili yazının başında tırnak içinde aktarılan cümle ve Alevi teolojisine dair vurgular, müzisyen ve etnomüzikolog Ulaş Özdemir’in “Kimlik, Ritüel, Müzik İcrası / İstanbul Cemevlerinde Zakirlik Hizmeti” (Kolekif Kitap, 2016) isimli kitabından alınmıştır.

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Doktora Programı öğrencisi Mahir Polat, tarihsel cemevleriyle ilgili tez çalışmasından notları, Bilgi ALTO sunumları kapsamında da paylaşmıştı. Polat’ın “Anadolu’da İslami Heteredoks Toplulukların İbadet Yapılarının Mimari Özellikleri” başlıklı araştırmasının en kısa zamanda yayımlanmasını umuyoruz.