ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü – “Bail Bondsman / Bounty Hunter”
Kenan Erçel

Masumiyet karinesinin esas alındığı ve fakat adalet sisteminin ağır işlediği toplumlarda suçu ispat edilmemiş bir insanın aylarca tutuklu kalması arzulanır bir durum değil haliyle (T.C. gibi herkesin aksi ispat edilene kadar suçlu sayıldığı ülkelerde böyle kaygılar yok ne mutlu ki.) Vatandaşa bir yandan tutuksuz yargılanma imkanı sağlarken öte yandan onun duruşmaya gelmesini temin etmek için serbest piyasa ve bireysel girişimcilik diyarı ABD’de bu meseleye de pratik bir çözüm bulunmuş: Kefalet (“bail”). Hakimin uygun gördüğü bir bedeli yatırmak ve diğer bazı tedbirlere uymak koşuluyla sanık serbest bırakılabiliyor. Şayet sanık duruşmalara icabet ederse, suçlu bulunsun bulunmasın kanuni sürecin sonunda kefaleti geri alıyor. Ve fakat sanık mazeret bildirmeden duruşmalara gelmez ya da diğer yükümlülüklerini yerine getirmezse devlet kefalete el koyuyor.

“Gecikmiş adalet adalet değildir” ilkesinden hareketle uzun süreli tutukluluğun önünü almak maksatlı bu uygulamanın kendisi de çok adilane değil aslında. Zira ekonomik adaletin olmadığı yerde hukukî adaleti tesis etmek de mümkün değil; parası olan tutuksuz yargılanırken hali vakti yerinde olmayanlar için kefalet sadece kağıt üzerinde var olan bir imkan çoğunlukla. “Kefalet senetçisi” diye Türkçe’ye çevirebileceğimiz “bail bondsman”ler [1]  işte bu fırsat eşitsizliğini gidermek üzere devreye giren fırsatçılar; dava süresince serbest kalmak isteyen ama bunun için gerekli kefalet bedelini ödeyecek parası olmayanlara borç veriyorlar—tabii, bir ücret karşılığında. Söz konusu ücret kefalet bedelinin ortalama %10 ila %15’ini bulabiliyor. Sanık duruşmalara gelse ve hatta beraat etse dahi bu ücret iade edilmiyor, verdiği hizmet karşılığı “bondsman”de kalıyor.

Kefalet seneti sektörünün yıllık hacmi 14 milyar dolar![2]  ABD’nin dünyanın en büyük hapis ve tutuklu nüfusuna sahip olduğu ve kefalet bedelinin kimi ağır suçlarda $100,000’ın üzerine çıkabildiği göz önüne alındığında bu işkolunun ticari önemi daha iyi anlaşılıyor. Dünya nüfusunun yaklaşık %4.5’ini ama demir parmaklıklar arkasındaki toplam nüfusun %22’sini (2.2 milyon kişi) barındıran ABD’de kefalet senetçiliği haliyle büyük bir sektör. ABD’deki 50 eyaletten sadece 6’sında kâr amaçlı kefalet senetçiliğine müsaade edilmiyor.[3]

Kefalet senetçiliği bir de yan sektör doğurmuş: “Bounty hunter”. “Ödül avcısı” diye çevirebileceğimiz bu işkolunda faaliyet gösterenler kefalet seneti imzaladıkları halde duruşmaya gelmeyenlerin peşine düşüyorlar. İlginçtir ki vahşi Batı’ya ya da distopik bir romanın kurgusal toplumuna yaraşır bu mesleği icra etmek için devletin herhangi bir güvenlik birimine mensup olmak gerekmiyor. Kurallar eyaletten eyalete farklılık gösterse de ödül avcısı olabilmek için genellikle 18 yaşını doldurmuş olmak ve bazı eğitim kurslarından geçmek yetiyor. Yakaladıkları firarî başına toplam kefalet bedelinin ortalama %10’u kadar bir ücret alıyor avcılar. Istatistiklere göre ağır suçtan yargılananların %25’i duruşmalara gelmiyor ve ödül avcıları bu şahısları enselemekte polisten çok daha başarılı. [4]  Gerçi polisin ödül değil sabit maaşla çalıştığı ve başka birçok sorumluluğu olduğu düşünülürse bu performans farkı çok şaşırtıcı değil.

Ödül avcılığı ABD ölçütlerinde bile oldukça sıradışı bir meslek. Örneğin, bu mesleği ailesiyle birlikte yapan “köpek” lâkaplı Duane “Dog” Chapman’ın hayatını konu alan “Dog the Bounty Hunter” adlı reality show televizyonda toplam 8 sezon boyunca yayımlandı. Bir gün bu sözlükte [5] ayrı bir madde olarak ele alınacak olan “white thrash” tipolojisinin en numune örneklerinden biri olan Chapman çok renkli bir şahsiyet. Ironiktir ki Chapman ödül avcılığına başlamadan önce genç yaşta bizzat birinci dereceden cinayet suçuyla 5 yıl hapis cezası almış ve 18 ay yatmış. Seneler sonra iki ahbabıyla birlikte kefalet ödülü için peşine düştüğü bir şahsı kovalarken ödül avcılığı diye bir mesleği tanımayan Meksika sınırları içerisinde güvenlik güçleri tarafından yakalanıp tutuklanmışlığı da var. Ve hatta Meksika’daki yargılama sürerken Honolulu’ya kaçmışlığı da. Özetle Chapman ABD’de kanun kaçaklarını yakalamanın kimlere emanet olduğunu gösteren ibretlik bir vaka.

Chapman gibilere emanet olsun olmasın gerek kefalet sistemi gerek onun uzantısı ödül avcılığı kurumu yapısal olarak çok çarpık. Nitekim ABD’deki kefalet sisteminin benzeri dünya üzerinde sadece Filipinler’de var. [6] ABD Barolar Birliği ve diğer birçok hukuk kuruluşu kefalet uygulamasının kamu güvenliğine faydası olmadığı ve yoksul kesimlere yönelik ayrımcılık içerdiği kanaatinde. Ve fakat Obama’nın başkanlığı döneminde başlatılan kimi ceza hukuku reformları Trump’ın atadığı Adalet Bakanı Jeff Sessions idaresinde sonuçsuz kalacağa benzer. Topyekün hüsrana uğradığı ve yoksul, siyah nüfusu hedef aldığı tescilli “uyuşturucuya karşı savaş”ı geri getirmeye niyetli görünen Sessions özünde yukarıda değinilen Filipinler’in Rodrigo Duterte’sinden çok farklı bir zihniyete sahip değil. Doğru, Duterte’nin uyuşturucuya karşı seferberliğinde sadece son bir sene zarfında 7,000’inin üzerinde kullanıcı/satıcı güvenlik birimleri ve durumdan kendine vazife çıkaran siviller tarafından katledildi. Ve her ne kadar ABD doğrudan uyuşturucu kullanıcılarına yönelik bir “av” başlatmış olmasa da uyuşturuyucu bir bağımlılık ve rehabilitasyon meselesi değil, cürüm olarak ele alan politikalar milyonlarca (siyah) aileyi hapishane-işsizlik-hapishane sarmalına mahkum etmiş durumda. Yani, “uyuşturucuyla” savaş aslında fiilen “uyuşturucu kullananlarla” savaş; ABD ve Filipinler arasında bu bakımdan endişe verici bir benzeşme var. [7]

Ve kim bilir, bir bakmışız bir süredir ortalıklarda pek görünmeyen Duane “Dog” Chapman, Duterte’nin uyuşturucuyla mücadele danışmanı olarak Filipinler’e taşınmış…

***

[1] ABD’ye özgü kavramların çoğu gibi “bail bondsman” de ABD yapımı film ve dizilerden aşina olduğumuz bir olgu. Örneğin, Tarantino’nun yönettiği 1997 yapımı Jackie Brown’da Robert Forster’in canlandırdığı kefalet senetçisi karakteri filmdeki önemli rollerden biri.

[2] https://www.thenation.com/article/our-bail-bond-system-is-broken/

[3] Söz konusu eyaletler Illinois, Kentucky, Maine, Nebraska, Oregon ve Wisconsin. 

[4]  https://www.marketplace.org/2011/05/17/life/freakonomics-radio/freakonomics-why-bounty-hunters-catch-more-

fugitives-police-officers

[5] Bu Sözlük’ün maksadına dair bir giriş yazısı için bkz.

[6] https://en.wikipedia.org/wiki/Bail_bondsman

[7] Federal seviyede gidişat iç açıcı olmasa da son senelerde peş peşe birkaç eyalet marihuana kullanımı ve hatta satışını (örneğin, Colorado ve Washington) suç olmaktan çıkardı.