Erdoğan Özmen
28 Şubat 2024 Çarşamba
Son zamanlarda şu ya da bu yönüyle “baba” meselesine eğilen film, hikaye ve romanların çokluğunun gösterdiği şey tam olarak nedir acaba? Daha tam bir ifadeyle, kusurlu, hasta, zayıf, beceriksiz, kafası karışık, aciz ve iktidarsız babalarla ilgili ürün, eser ve yorumlarla popüler kültürde daha sık karşılaşıyor olmamızı nasıl anlamalıyız?
Tanıl Bora
21 Şubat 2024 Çarşamba
Fakat adaylaştırma deyince, hele bir de adaylaştırma süreci diye takviye ederseniz, başka bir ciddiyete bürünüyor. Siyasette aday belirlemek, aday tercihinde bulunmak, özellikle de yerel seçimlerde her zaman siyaset zenaatının veya "mühendisliğinin" önemli bir işiydi şüphesiz. Lakin bu yeni terminoloji, bu olayın iyice teknik, özel uzmanlık gerektiren, ince hesap işi bir "süreç" haline geldiğini haber veriyor.
Murat Belge
19 Şubat 2024 Pazartesi
Beğenmemek dinamik bir duygu, durduğu yerde durmuyor. Beğenmiyorsun, kötülüyorsun, suçluyorsun, nefret etmeye kadar gidebiliyorsun. Buraya gelmen için somut bir neden olması gerekmiyor. Senin işlerin istediğin gibi gitmiyorsa ona kabahat bulabilirsin; “Onun yüzünden böyle” diyebilirsin. Türkiye siyaset dünyasında da “sevilmemek şampiyonu” Halk Partisi’dir. Parti sevilmemek için elinden geleni yapmıştır, gerisini de halkımız tamamlamıştır: sonuç ortada...
Derviş Aydın Akkoç
18 Şubat 2024 Pazar
Bununla birlikte, Kur’an’da para genel anlamıyla hırsın ve açgözlülüğün sembolüdür, altınsa baştan çıkmış bir sevgi (buzağı sevgisi) olarak tarif edilir ve kıyasıya eleştirilir, olası bir tapınma rakibi olarak paradan daha yoğun bir anlama sahiptir altın. Paranın Tanrı dışında bir başka ilahi odak olarak belirmesi için bir ara halka olarak Hz. İsa’yı beklemek gerekecektir: “İki efendiye [paraya ve Tanrı’ya] aynı anda kulluk edemezsiniz.” Altın Allah’ın makamına göz diken emsalsiz bir maden, çoktan kişilik kazanmış mitolojik ve manyetik bir maddedir; bir tür kamaşma, büyülenme halini ifade eder
Işıl Kurnaz
17 Şubat 2024 Cumartesi
Bana sorarsanız, hiç farkında olmadan 1970’lerden beri o gizli yetimler ittifakını kuruyor gibidir Füruzan. Farkında olmadığı şey, bunun bir ittifak olduğu değil elbette, dünyanın bu denli farkında olan biri için bunu bilmemek ne mümkün. Ama zeminlerimizin birbirimizi içerecek kadar genişlediği, göğsümüzde açılan yaraların birbirine dikilebilecek kadar yaklaştığı bir çağda, bunun bu denli geniş bir ittifak olabileceğini fark etmiş miydi?
Erdoğan Özmen
14 Şubat 2024 Çarşamba
Psikanalizin en önemli keşfi belki de, bilinçdışı’ndan filan çok önce zihinsel aygıtın bizzat kendisidir. Asıl meselesi olarak gördüğü, yöneldiği, üzerinde düşündüğü ve anlamaya çalıştığı şeydir bu: Zihinsel/ruhsal aygıtın kendi kendini, deyim yerindeyse hiçlik ve yokluktan hareketle, tedricen ve mucizevi bir biçimde yaratma kapasitesi ve söz konusu yaratıcı kapasitenin maddi süreç, araç ve imkanlarıdır. Freudçu devrimin gerçekleştiği yer, zihnin en önemli ve yaratıcı kapasitesini/potansiyelini, bizzat bir zihinsellik alanı yaratma kapasitesini anlama çabasının ta kendisindedir.
Cuma Çiçek
12 Şubat 2024 Pazartesi
31 Mart seçimlerine haftaların kaldığı bu günlerde partilerin tutumu, ittifak arayışları, aday tartışmaları, yerel ölçekte sunulan politikalar gibi hususlara öğrenme penceresinden bakmakta fayda var; kendi deneyimimizden ve başkalarının deneyiminden bireysel ve kolektif düzlemde ne kadar öğreniyoruz? Sokaktan, sıradan insanların bilgi ve tecrübesinden, farklı olandan, yaraladıklarımızdan ve en az bunlar kadar önemlisi başka zaman ve mekanların deneyimlerinden öğrenebildiğimiz düzeyde yeni bir yol açabilir, bugünü ve potansiyel yarını kurabiliriz.
Tanıl Bora
7 Şubat 2024 Çarşamba
Eski Türkçede “menzil, posta, menzil atı” anlamlarında kullanılan ulak (ulaġ), “bağlamak, birleştirmek” demek olan ula- fiilinden türetilmiş. Orta çağlarda, başka coğrafyalarda da olduğu gibi İslâm ve Türk devletlerinde de, devlet zanaatının önemli işlevlerinden biri, ulaklık. Geniş bir ulak kadrosu ve onların güzergâhlarında ara ara değiştirmeleri için atların hazır tutulduğu yüzlerce "menzil"in (istasyon) örgütlendiği koca bir şebeke söz konusu.
Polat S. Alpman
6 Şubat 2024 Salı
Oğuz Işık, Toplum ve Bilim’in 165. sayısındaki “Güvensiz Kentler, Güvensiz Yurttaşlar” makalesinde Türkiye’deki kentlerin, afetlere karşı dayanıksız ve hazırlıksız olduğunu ve demokratikleşmenin önünü tıkayan, kentli olmayı engelleyen ve yurttaşlarına muhafazakarlığı dayatan bir yapıya sahip olduğundan söz eder. Oğuz Hoca Türkiye’deki kent ve yurttaşlık sözleşmesi arasındaki ilişkinin bozulma sürecini anlatırken “toplumu toplum yapan her ne varsa kent üzerinden okunabilir” der.
Işıl Kurnaz
6 Şubat 2024 Salı
Bugün 6 Şubat 2023 depreminin yıldönümü ama hükümetin yeni açılan ihaleler, yeni peyda olan müteahhitler aracılığıyla yeniden yapıma başladığı şu günlerde, depremin izinin hayatta kalan ya da kaybolan insanlarda değil de yerel seçimler için oy görünümünde hatırlatılmaya çalışıldığı, koca bir ülkenin 22 yıllık bir siyasal iktidar tarafından ikincil travmaya maruz bırakıldığı bir yıldönümü bu.
Murat Belge
5 Şubat 2024 Pazartesi
Amaçlarını kamufle etmek üzere titizlendiği falan da yok. Örneğin cumhurbaşkanının deprem geçirmiş kentlere söylediği söz: Genel iktidara karşı çıkan yerel iktidar hiçbir yardım alamaz. Bu sözü insanlara açık açık söylemek büyük bir gaftır diye düşünebilirsiniz. Ama Erdoğan öyle düşünmüyor. Bu söylediği, zaten uygulamakta olduğu politika. Hala anlamayan varsa, diye herhalde, açıkça dile getiriyor. “Oyunuzu bana vermezseniz benden zırnık alamayacağınızı bilin” diyor; en anlaşılır, en açık biçimiyle söylüyor.
Işıl Kurnaz
31 Ocak 2024 Çarşamba
Biliyorsunuz, Anayasa’nın 85. maddesi gereği yasama dokunulmazlığının kaldırılması ya da milletvekilliğinin düşmesinin 84. maddenin 1., 3. veya 4. fıkralarından kaynaklanması halinde Anayasa Mahkemesi’ne kararın iptali için başvurulabilir. Can Atalay’ın örneği ise 2. fıkrayla ilgili olduğu için iptal isteminin dışında ancak ortada Atalay’la ilgili ihlal kararı olan ve uygulanmayan AYM kararları var. Dolayısıyla sistemin tam manasıyla parlamenter haklar bakımından tıkandığı bir noktadayız.