Teşekkürler Baskın Hocam...

Sizin desteğinizle Biz Kazandik... SOL KAZANDI...

Ben bu yazıyı kaleme alırken Türkiye’de oy sayım işlemi devam ediyor, velhasıl-ı heyecanımız da... Ufuk ve Baskın Hocalarımızın meclise girip giremeyeceği henüz kesinleşmiş değil... Fakat görünen o ki Baskın Hocamız Meclis dışında kalıyor, şu an ki 35000’e yakın oya rağmen. Sevinç çığlıkları ya da hüzün arasında güme gitmeden bir noktanın altını çizmek de yarar var diye düşünüyorum.

Kapitalizm genellikle bizlerin üretim süreci ile değil de sonuçlar ile ilgilenmemizi ister, yaşamın her alanında. Örneğin, bir tiyatro oyununun ardından yapılan fuayede (değerlendirme sohbetinde) genellikle o sancılı ve çok renkli üretim süreci değil de, doğrudan ürünü değerlendiren sorular sorulur, düşünülür... Oysa biz sosyalistler icin aslolan ürün kadar ve de daha çok üretim sürecinin bizzatihi kendisi değil mi?

Başrollerini bağımsız adaylarımızın oynadığı, şenlikli bir tiyatro sürecine benzetebiliriz tüm kampanyayı, özellikle İstanbul özelinde ve oyunun sonucuna yani ne kadar beğenilip alkışlandığımıza bakmadan üretim sürecini değerlendirmemiz gerekiyor.

Bence sonuç ne olursa olsun biz kazandık... Hem de her gün biz kazandık. Bağımsız adaylık projesi ve Baskin, Ufuk Hocaların varlığı Türkiye’de bambaşka bir rüzgar esmesine yol açtı. Tuzla’da “iş kazalarında” ölen isçiler, saldırıya uğrayan transeksüeller, boşaltılan köyler, Kürt sorununa şiddetsiz demokratik çözüm, darbe dalkavuklarının ipliğinin pazara çıkarılması, 12 Eylül cunta döneminin başımıza ördüğü çoraplar, Baykal ve Erdoğan’ın oy hırsızlığının ve anti-demokratlığının bıkmadan usanmadan dile getirilmesi, Hrant Dink ve Uğur Kaymaz siyasi cinayetleri, Susurluk pisliği, evleri yıkılma tehdidi altında olan Sulukuleli Romanlarla buluşmalar, yokmuş gibi yaşadığımız on binlerce hayat kadınının çilesi hepsi dile getirildi...

Turkiyeliler SOL ne konuşur, neyi dert eder görme imkanı buldular. İstanbul’un her iki yakasında da oyle bir SOL rüzgar esti ki, açılan yüzü aşkın seçim bürosu, binlerce insanın katıldığı yürüyüşler, özellikle varoşlarda yoğunlaşan yüzlerce etkinlik... Hepimize soluk aldırdı bu neo-liberal milliyetçi iklim içerisinde...

Kampanyaya katılan arkadaşlarımız eminim çok şeyler öğrendiler siyaset eylemeye dair, iletişimden, büyük çaplı bir örgütlülüğe, hepsi önümüzde ki günlerde bizlere sokakta siyaset imkanı olarak geri dönecek tecrübeler... Şimdi iş, kurulan binlerce ilişkiyi seçim sonrasına aktarmakta ve de o süreci planlamak da...

İstanbul özelinde Ufuk Uras ve Baskın Oran seçim büroları “Ufuk Uras” milletvekili iletişim bürolarına dönüştürülüp halkın sorunları ve de soruları İstanbul’un her iki yakasından doğrudan kendilerine iletilebilir... Baskın Hoca meclise bu şekilde resmi olarak giremese dahi, şu an meclis’te olan yüzlerce milletvekilinden daha fazla tanınan ve İstanbul’da güçlü bir tabanı olan bir aday olarak, Ufuk Hoca ile mecliste birlikte çalışabilir, proje üretebilirler...

Öte yandan Almanya’da ki SOL Parti benzeri bir yeni parti ve/veya 4 yıl sonra yapılacak secimlere göre şimdiden tasarlanacak “İtalyan Zeytin Dalı” projesi benzeri bir birliktelik şimdiden değerlendirilebilinir... Bunlar geleceğin tasarımları tabi, ilk günden hemen ezber bozmaya başlamak, sokağın sesini meclise taşımak ve de Ufuk Hocanın deyişi ile sosyalizm bayrağını meclise dikerek, AKP-CHP ve MHP kapitalistlerine karşın sosyalist ana muhalefeti kurmak, memleketin vicdanı olmak gerekiyor.

Sözün özü ve belki de en önemlisi şu: İstanbul Solu, Baskın Hocamızdan önemli bir sorumluluğu yüklenmesini istedi, Baskın Hoca’da benim için onurdur diyerek bu ağır görevi yüklendi ve alnının akı ile yerine getirdi, daha fazlası can sağlığı… Teşekkürler Baskın Hocam, lütfen moralinizi bozmayınız ve size oy veren seçmenlerinizle iletişiminizi kopartmayınız... Emeği geçen tüm yoldaşlarımızın ellerine sağlık diyorum, sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır... Sandıktan ne çıkarsa çıksın BİZ kazandık, sosyalist SOL kazandı...