Yunanistan ve Syriza Üzerine bir Yorum

Kapitalizmin en ağır kriziyle yüzleşen solun “‘stratejik kafa karışıklığı”nı göz ardı etmek bir hayli zor.[1] Bu süreçte, sosyal demokrasi, sosyal liberalizmin yolunda gitmeye devam ederken; aşırı sol da egemen sınıfın dağınıklığından yararlanmaya çalışıyor. Bir durgunluk dönemine giren radikal sol oluşumlarınsa iyimser bakmak gerekirse konumlarını koruma eğiliminde oldukları söylenebilir.  Bu durumun iki istisnası, Fransa’daki Sol Cephe [Front de Gauche] ve Yunanistan’daki Syriza’dır. Fransa’nın Sol Cephesi, her ne kadar kendisinden beklenenleri karşılayamasa da Hollande’ın başkanlık seçimini kazanmasının ardından radikal solun oylarında büyük bir artış olmasının yolunu açmıştır.  Bütün bunlar olup biterken, muhtemelen sıranın artık kendisine geldiğini düşünen Syriza da iktidara aday bir parti görünümünde.

International Socialism’in son sayısındaki giriş yazısında Alex Callinicos, bu gelişmelerle ilgili oldukça karmaşık bir analiz yapıyor.[2]  En genel düzeyde, Callinicos kapitalist krizle iç içe geçmiş bir sosyal demokrasinin neo-liberalizme olan teslimiyetinin sosyal demokrat siyasetin daha solunda olanlara bir yer açtığını iddia ediyor.  Syriza ve Fransa’daki Sol Cephe’nin başarılı olmasının nedenini de Callinicos, ‘sol reformistler’in bu iki siyaset üzerinde kurmuş olduğu hâkimiyete bağlıyor.  [Ancak] Syriza ve Sol Cephe, emekçi sınıflarda derin kökleri olan oldukça eski bir reformist geleneğin diliyle konuşmakta ve bunun için devrimcilerden daha çok çalışanların hoşnutsuzluklarını ön plana çıkarmaya çalışmakta olan siyasetler.

Bu analiz, sosyal demokrasi ve aşırı sol arasında herhangi bir bağın olmadığı yönündeki fikre bir itirazdır. Bu teşhis, 1968’deki devrimci yükseliş dönemine mal edilebilir.[3] Sosyal demokrat partilerin uzun süredir devam eden egemen konumlarının bir kere daha çözülmüş olduğu içinde bulunduğumuz dönem ise oldukça farklı.  Ortaya çıkan radikal sol parti ve koalisyonların tipik özelliği, kendileriyle bağlantılı olan komünist partilerden bazılarının tabanındaki kaymaların ve eski reformcu partilerden kopan solun birleşimleri olmaları.  Bu tür siyasal angajmanların temsil edildiği taban ile son derece kırılgan başarıların elde edildiği seçimlerde sunulan projeler arasında da yapısal çelişkiler bulunmakta.   Ancak buna rağmen, bizimle sosyal demokrasi arasında gerçekten de kendine güvenen –siyasal– angajmanlar varlığını hâlâ sürdürmekte.  Ve böylesi durumlarda bu kötü bir şey de değil.

Syriza ve “Sol Reformizm”

Görünen o ki “sol reformizm”, karakteristik olarak içinde bulundurduğu ulusal özgünlükleri yer aldığı  [koalisyon ya da seçim ittifakı gibi]  bütüncül siyaset tarzlarında kaybetmeksizin bu tarz siyasetlere katılan –ve- kaba bir güçler dengesi olan –siyasal– angajmanların akla yatkın bir betimlemesinden başka bir şey değildir.  Ve ne yazık ki, bana göre Yunanistan ve Syriza hakkında yapılan bazı tartışmalar özellikle birkaç önemli ayrıntıyı atlamaktadır.

Öncelikle, “sol reformist” bir örgütlenme olarak Syriza’nın özgünlüğüne Alex Callinicos ikna edici bir şekilde değinmiyor. Syriza içinde devrimci bir kutbun varlığını kabul eden Callinicos, “bu örgütlenmelerin siyaseti belirlemede her ne kadar çok az etkileri olsa da”, bu kutbun tek işlevinin “Syriza’ya kendine uygun bulduğu radikal bir imajı tasarlama olanağını vermekten başka bir şey yapmadığını” öne sürüyor. Siyasette [ona göre] bu belirleyicilik, adalet meselesinde dahi güçlükle kotarılıyor. Syriza içindeki bu kutup,  aynı zamanda koalisyonun Synaspismos[1] ve eski tüfek Avrupalı komünistler için basitçe herkesi altında toplayan bir şemsiye olmaktan öteye gidemediğini üstü kapalı olarak söylüyor.

Synaspismos’un Syriza’yı kurma kararı, savaş karşıtı ve anti-kapitalist hareketlerin etkisi altında sola olan yönelişin bir parçasıydı.  Sözgelimi, 1992’de Synaspismos  Maastricth Antlaşması’nı desteklemesine karşın Syriza’nın kurulmasının ardından bu duruşundan vazgeçti.  Bunun hemen ardından Avrupa Birliği Anayasası’na karşı olan bir kampanya düzenledi ve 2006’da Yunanistan Sosyal Forumu’na katıldı.  2009’da öğrenci isyanlarını destekleyecek olan parlametodaki tek siyasal parti olan Synaspismos, “sokak hareketleri”nde Antarsya[2] ile birlikte etkin bir rol oynadı. Synaspismos’un toplumsal hareketlere olan bu geleneksel açıklığı, [ona siyasette] önemli bir rol üstlenmesini sağladı.

Syriza’da bir azınlık olan devrimci sol, hiçbir şekilde göz ardı edilemez.  Maocu Grup ve Yunanistan Komünist Örgütlenmesi (KOE),  koalisyonun ikinci en büyük örgütlerindendi. Onların yanısıra International Workers Left (DEA) gibi daha küçük Troçkist ve komünist gruplar da vardı. Buna bir de Synaspismos’un içinde olan devrimci solun tümüyle etkili olmasının sonucu ve sol angajmanların geniş bir çatısı olarak hareket etme çabasının doğal bir sonucu olarak kendi içsel farklılaşmaları eklendi. Synaspismos’un ulusal örgütlerde ve onlara önderlik etmek konusunda bir temsil gücü vardı ve amaçlarını gerçekleştirmek için değişik sol fraksiyonlarla bir arada çalışabilirdi.[4]

‘Sol’ Ekümenizm           

Syriza’nın siyasetini sınırlandıran şeyler ne olursa olsun şurası açık ki Syriza kendi solundaki  –siyasal– angajmanlara açık ve onlarla demokratik bir şekilde çalışma konusunda da istekli. Bu bağlamda, Alex Callinicos’un Syriza’nın yükselişiyle ilgili ayrıntılı analizinde şaşırtıcı bir şekilde unutulmuş olan şey, kemer sıkma tedbirlerine karşı birleşmiş bir sol hükümet çağrısının oynadığı roldür. Alex [Callinicos], Syriza’nın üstünlüğünden bir müddet önce daha ılımlı olan Demokratik Sol’un kamuoyu anketlerinde ileride olduğuna dikkat çekiyor.  Ancak, Syriza’nın “siyasal kafa karışıklığı”nın sırf bu nedenden dolayı “halkın inanmak istediği şeye” güçlü bir şekilde sarılmasına yol açtığı sonucuna varıyor.  Bu [yorum], kriz [halkı] radikalleştirdiği için dengenin Syriza lehine bozulduğu ve belki de Alexis Tsipras’ın kemer sıkma tedbirlerine direnmek için yaptığı sol hükümet çağrısının ardından Syriza’nın avantajının gittikçe daha görünür olduğu çok daha can alıcı bir noktayı gözden kaçırıyor.

Birleşik bir sol hükümet sloganı, Syriza’nın kemer sıkma tedbirlerini savunan bir siyasal ittifaka muhalif olan birleşmiş bir sol’a dönük genel ekümenik tavrıyla son derece tutarlıydı.[5] Bu, Syriza’nın seçimlerde olası rakipleri olan Demokratik Sol ve Yunanistan Komünist Partisi ile ters düşmesine de yol açtı.  Ancak sonuçta her iki rakibi de Mayıs ve Haziran seçimlerinde Syriza karşısında önemli ölçüde geriledi.

Bu yaklaşımın bir parçası olarak  Syriza yaklaşan 6 Mayıs seçimlerinde birleşik bir cephe ile seçime girme ihtimalini tartışmak için Antarsya’la bir araya geldi.  Kampanyada Antarsya’nın –siyasal– tutumunun açıkça ifade edileceğinin ve siyasal bağımsızlığının korunacağının garantisini verdi. Ancak Antarsya, kendi sağındaki partiler gibi giderek zayıflamaya başlamıştı.  Bunun üzerine kemer sıkma tedbirlerine direnmek için çok daha tutarlı bir program öne sürdüğünü iddia ederek farklı bir tutum almaya karar verdi. Buna karşın, seçime müdahil olarak fabrikalardaki mücadeleleri kendi siyasal çıkarları için kullanacak bir konuma sahip değildi ve çok küçük bir oy oranına ulaşması da onun daimi kaderiydi.  Seçim günü hiçbir etki yarat(a)masa da seçimi kendi siyasal görüşlerini yaymak için kullanmak daha iyi olabilirdi ve kendini popülist sol bir hükümet sloganı çağrısıyla doğrudan ilişkilendirilebilecek bir konumda da değildi.[6]

Solda bir birlik için çağrının devlet iktidarı sorunu etrafında dönüyor olmasının devrimciler için zorlukları olabilir. Yine de, Sovyet iktidarının ya da onunla eşdeğer olan başka bir iktidarın yokluğunda bu talep Yunanistan’da çalışan kesimlerde bir yankı bulması mümkündü. Benzer bir çağrı kemer sıkma siyasetinin sosyal demokrasinin çöküşüyle çakıştığı başka yerlerde de yankılanabilirdi.  Kemer sıkma tedbirlerine yapıcı bir şekilde yanıt vermenin bir yolunu bulmak,  [bu açıdan]  son derece önemlidir.  Ancak bu, “sol reformizm” tipolojisine dayanan bir analizle son derece problemli olabilir. Belirli türden oluşumların ne yapıyor ve söylüyor olduğundan somut bir şekilde bahsetmeksizin onların başarısını açıklamayı ön plana çıkardığınız sürece hayati ayrıntıların göz ardı edilmesine yol açarsınız.

“Temel Çelişki”

Syriza’nın programına yapılan eleştirinin merkezinde onun Avrupa Birliği konusunda almış olduğu çelişkili konum bulunuyor.  Syriza, neo-liberalizm ile çok sıkı bir şekilde kuşatılmış olan Euro Bölgesi’nde kemer sıkma tedbirlerine karşı mücadele etmeyi vaat ediyor. Alex Callinicos’un da tarif ettiği gibi bu “temel çelişki”nin, Syriza’nın yaklaşımının gerçek sınırı olduğunu kabul ediyorum.  Ancak mesele, o kadar da basit değil.

Her şeyden önce, Euro Bölgesi’nin “periferi”sinde yer alan ülkelerde siyaset yapan sol siyasal angajmanların temel bir çelişkisi var.  İrlanda Sosyalist İşçi Partisi (ISWP)’nin öne sürdüğü gibi, Yunanistan ve İrlanda gibi periferide bulunan ülkelerde Avrupa Birliği’ne verilen destek, oldukça yüksek. Bunun nedeni de Avrupa Birliği’nin temsil ettiği üyelik fırsatları ve Euro’nun, azgelişmiş bir konumdan çıkmak anlamına gelmesi. Çalışanların çoğu, [Avrupa Birliği’nden] çıkışın yoksulluk ve daha düşük yaşam standartlarına bir geri dönüş anlamına geldiğini düşündükleri için bundan korkuyorlar.

Bu durum, devrimci solun buna benzer korkulara teslim olması gerektiği anlamına gelmez. Aksine, Avrupa Birliği ne düşünürse düşünsün devrimci sol, “işçi sınıfının çıkarlarını savunmalıdır.”[7] O halde, taktiksel açıdan sadece Euro Bölgesi üyeliğini sorunsallaştıran sloganlardan değil daha çok Euro Bölgesi’ndeki yöneticilerin müsamaha edebilecekleri şeyin sınırlarına dayanmış olan kemer sıkma tedbirlerine direnme meselesini öne çıkartan sloganlardan da vazgeçmek gerekir. Esasında Euro Bölgesi’nden isteğe bağlı olarak çıkma meselesi üzerinden kendini farklılaştıran umutsuz bir seçim stratejisiyle çalışıyor olmak durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.  Öte yandan bir parti olarak ya da siyasal bir eğilim olarak kendimizle özdeşleştirdiğimiz ve Costas Lapavitsas ve diğerleri tarafından taslağı çizilmiş olan tek ayrıntılı program  “Grexit”[3]. [8]  Bu programın ülkeyi Euro Bölgesi dışında ulusal olarak yeniden geliştirme izleği üstüne konumlandırarak Yunan kapitalizmini kurtarmayı amaçlayan sol-popülist bir gündemi var. Ancak Alex Callinicos, talepler kapitalizme bir meydan okuma anlamına geldiği için bunun bir “geçiş programı” olduğunu söyleyecektir herhalde.  Yine de Grace Lally’in de belirttiği gibi bu, taleplerin kim tarafından ortaya atıldığına ve bağlamına göre değişir.[9] Yunanistan’ın devrimci bir konumu bulunmuyor ve devrimciler de işçi sınıfının önderliğini yapacak bir konuma sahip değiller.  Ne de “Grexit” gündemi, birleş(tiril)miş bir cephe eylemi ya da hükümet programı için sağlam bir zemin sunuyor. O halde, soru bu tür bir gündemle solu bir bölünme noktasına getirerek elde edilmek istenen şeyin ne olduğudur?

Bu, Syriza’nın konumunun mutlak surette eleştirilmesi gerektiği anlamına gelmez. Syriza’nın Avrupa Birliği’ne fazlasıyla eleştirel yaklaşan politikalarından dolayı hem devrimciler arasında hem de Synaspismos solunda giderek artan bir desteği var zaten. Seçimlerin öncesinde de Syriza “hiç kimseyi euro’ya kurban etmeyeceğiz” gibi bir formül üzerinde uzlaşmaya vardığını açıklamıştı. Ancak pratiğe bakıldığında durum hiç de öyle değil ve önde gelen Syrizalı siyasetçiler de seçimler süresince daha uzlaşmacı bir tutum benimseme eğiliminde oldular.  Hatta bunun da ötesinde, Avrupa Birliği’nin liderlerine meydan okuma anlamına gelecek bir bildiriden vazgeçecekleri taahhüdünde bile bulundular.  Bana kalırsa,  devrimci sol, Syriza’nın vaatlerini kendi vaatleri gibi kabul etmeli ve Syriza’nın sol bir hükümet çağrısını destekleyerek,  en başta o meydan okumanın bir realite olması için mücadele etmelidir.  

Sonuç

Bu konjonktürde ortaya çıkan anahtar soru, Stathis Kouvelakis’in de belirttiği gibi, devrimci aşırılık ile reformist azla-yetinmeci programlar arasına “pratikte uygulanabilir ara hedefler”i nasıl eklemleyeceğimizdir. Bu derginin [International Socialism] “geçiş programları” üzerine yaptığı tartışma, zor bir işi başarmaya gönüllü girişimlerden [yalnızca] birini temsil ediyor. Ne var ki, solda olan hiç kimse bugüne kadar üzerinde uzlaşılmış bir çıkış yoluna tesadüfen de olsa rastlamadı. Pratiğe bakıldığında sonradan ortaya çıkacak  olan sınıf mücadeleleri ve krizlerin, geçiş sürecinde fırsata dönüşebilecek durumları (popülist öz-örgütlenmeler, çalışanların isyanı) yaratacağı umuduyla hepimiz “sol reformist” gündemlerin peşinden koşuyoruz.  Ne var ki,  kapitalizme tehdit oluşturabilme gücüne sahip popülist kurumlar oluşturuluncaya dek soru hep yeniden sorulacak ve esas olarak yönetsel iktidar aygıtlarına odaklanacaktır.

Bu bağlamda, bana göre Syriza’nın birleşik bir sol hükümet önerisi getirmesi, pedagojik süreçler açısından değerli bir adımdır. Devrimcilerin de bu tür bir adımı cansiperane bir şekilde desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum.

İngilizceden Kısaltarak Çeviren: Özgür ERDEN

Birikim'in Notu: Bu yazı International Socialism dergisinde yayımlanmıştır.


Notlar

1: Kouvelakis, 2011.

2: Callinicos, 2012.

3: Bu tür bir siyasal boşluk, Chris Harman’ın 1968 sonrasında devrimci sol’un yükselişiyle ilintili açıklamasının bir parçasıdır. bkz. Harman, 1979.

4: Syriza’ın tarihi üzerine, bkz.  Marlière, 2012; Davanellos, 2008; 2012; and MacFhearraigh 2012.

5: bkz. Gilson’da  Alexis Tsipras’ın yorumları, 2011.

6:  Bundan daha da kötüsü, Antarsya destekçilerinin bir kısmının –siyasal- mantığı komik bir şekilde katı ve hoşgörüsüzdü. Dolayısıyla da [onlara göre] Syriza “daha çok sağ bir reformizm”i temsil ediyordu ve o, “‘normal’ çözümlere yakın bir çözümle [Yunanistan’ı] içerisinde bulunduğu konumdan kurtarmak için uluslararası sistemin olduğu kadar ulusun da son şansıydı.”  bkz. Kloke, 2012.

7: Sosyalist İşçi Partisi (SWP) İrlanda, 2012.

8: bkz. Lapavitsas ve Diğerleri, 2012.

9: Callinicos, 2010; Lally, 2011.

Referanslar

Callinicos, Alex, 2010, “Austerity Politics”, International Socialism 128 (Güz), www.isj.org.uk/?id=678

Callinicos, Alex, 2012, “The Second Coming of the Radical Left”,International Socialism 135 (Yaz), www.isj.org.uk/?id=819

Davanellos, Antonis, 2008, “Greek workers move left”,International Socialist Review, 59 (Mayıs-Haziran), www.isreview.org/issues/59/rep-greece.shtml

Davanellos, Antonis, 2012, “Where did Syriza come from?”,Socialist Worker (US) (17 Mayıs), http://socialistworker.org/2012/05/17/where-did-syriza-come-from

Gilson, George, 2011, “Warding Off a ‘Social Catastrophe’”,Athens News (2 Ekim), http://www.athensnews.gr/issue/13463/48402

Harman, Chris, 1979, “Crisis of the Revolutionary Left”,International Socialism 4 (Bahar), www.marxists.org/archive/harman/1979/xx/eurevleft.html

Kloke, Andreas, 2012, “Answer to the statement of the FI on Greece” (1 Haziran), http://4thinternational.blogspot.co.uk/2012/06/andreas-kloke-answer-to-statement-of-fi.html

Kouvelakis, Stathis, 2011, “Facing the Crisis: the Strategic Perplexity of the Left”, International Socialism 130 (Bahar), www.isj.org.uk/?id=727

Lally, Grace, 2011, “Discussing the Alternatives”, International Socialism 129 (Kış),  www.isj.org.uk/?id=708

Lapavitsas, Costas, ve Diğerleri, 2012, Crisis in the Eurozone (Verso).

MacFhearraigh, Donal, 2012, “SYRIZA and the Rise of Radical Left-Reformism in Europe”, Irish Marxist Review, Cilt: 1, Sayı: 2, http://irishmarxistreview.net/index.php/imr/article/view/21

Marlière, Philippe, 2012, “Syriza est l’expression d’une nouvelle radicalité à gauche”, interview with Stathis Kouvélakis, Le blog de Philippe Marlière (6 Haziran), www.blogs.mediapart.fr/blog/philippe-marliere

SWP Ireland, 2012, “Greece and the advance of the left” (21 Mayıs),  www.swp.ie/content/greece-and-advanc

              


[1] Yunanistan’da 1980’lerin sonunda bir seçim koalisyonu olarak ortaya çıkan ve 1991’de de Radikal Yeni Sol ismi altında siyasal bir partiye dönüşen Synaspismos, ekolojik ve sosyalist hareketlerin bir koalisyonu olarak bilinir. 2004’te Radikal Sol Koalisyon (Syriza) olan Synaspismos, sol koalisyonun en büyük bileşeni.  (Ç.N)

[2] Radikal sol siyasal örgütlenmelerin Yunanistan’daki  koalisyonu olan Antarsya, Workers Revolutionary Party (EEK) haricen Birleşmiş Anti-Kapitalist Sol (ENANTIA) ve Radikal Sol Cephe (MERA)’de bulunan bağımsız radikaller ve 10 örgütün yer aldığı 2009 yılında kurulmuş bir örgütlenmedir. (T.Ç.N)

[3] ‘Greek’ ve ‘exit’ sözcüklerinin birleşiminden oluşan bir kavram olan “Grexit”, Yunanistan’da yaşanan finansal kriz ve yeni bir hükümet kurmanın imkânsızlaşmasının bir sonucu olarak Yunanlıların Euro Bölgesi’nden geri çekilmesini amaçlıyor. (Ç.N)