"Yürü Bre Hızır Paşa"dan "Hasta Siempre"ye...
Kıvanç Koçak

İsmini duymadığınızı tahmin ettiğim biri Enrique Avila. Bir resim-heykel sanatçısı. 8 Ekim 1993’te, tek parça çelikten ve güçlendirilmiş betondan yaptığı 36 metre yüksekliğinde, 20 metre genişliğinde ve yaklaşık 16 ton civarındaki heykel-görsel törenle açıldı. Havana’da. Devrim Meydanı’nda. Küba’da.

İsmini dünyanın neresine giderseniz gidin herkes tarafından bilinen bir parola gibi kullanabileceğiniz birinin portresiydi Avila’nın eseri: Ernesto "Che" Guevara’nın.

İsmini sınırlı sayıda insanın bildiğini tahmin edebileceğimiz ama bir tür "galaktik imparator" olma iddiasındaki (link) Recep Tayyip Erdoğan’ın, işte o Avila’nın Havana-Devrim Meydanı’ndaki işte o Che heykeli önünde çekilmiş fotoğrafı üzerine epey konuşuldu. Uzun zaman Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazan, milletvekilliği için görevinden istifa eden Aydın Ünal misal, "Sol hiç itiraz etmesin! Kapitalizmin tüketim nesnesi yapılan Che figürü önünde gerçek bir Devrimci'nin fotoğrafı bu" dedi. (link) Yaptığı üst düzey analizlerle bilhassa dış politikada efsaneleşmiş bir isim olan(!) Ceren Kenar da boş duracak değildi tabii: "Hasta Siempre Comandante"yi yapıştırıverdi (link). "Sonsuza dek, komutan" olarak çevirebileceğimiz, Che Guevara’ya yapılan bir göndermeye göndermede bulunuyordu Kenar ama twitter’da kendisine verilen cevaplardan birine yazdığı "Rahmetlinin kimseye pek hayrı olmamıştı" notuyla da Che’ye olan mesafesini de kaydediyordu tabii. Şükür!

Egemen Bağış’ın "Rahmetli yaşasaydı AKP’ye oy verirdi" lafından (link) MHP’li merhum Mehmet Gül’ün Che’nin alameti farikalarından yıldızlı bereyi taktığı (link) günlere uzanan (Allahtan bir başka usta(!) gazeteci Melih Altınok yıldızlı bereli, hem de ağzında purolu bir pozunu instagram hesabına koydu da Gül’ü aratmadı-link) uzunca bir Türk sağı-Che yazısı yazılabilir aslında ama bunu çok daha önce Gökçe Aytulu nispeten yapmıştı (link).

Şüphesiz Erdoğan’ın fotoğrafı özel bir fotoğraf değil: Küba’yı ziyaret eden her yabancı ülke temsilcisinin Devrim Meydanı’nda benzer bir fotoğrafını görmek mümkün. Dolayısıyla Che’nin kim olduğunu, nasıl bir hayatı olduğunu bilenler için bunun "mavrasını" yapmak da yeni bir şey değil. Enteresan olan, aslında yapıp ettikleriyle, işaret ettikleriyle ülkemizde pek de hoşlanılmayan bir adamın, bir devrimcinin (misal Aydın Ünal’ın yazdığı yukarıda değindiğimiz "bir Devrimcinin fotoğrafı bu" tweet’inin altında aynen şöyle bir cevap var: "Biz şeyh şamilin torunlarıyız gerçek devrimci pozuymuş... Erdoğan'la kötü edeceksiniz bizi... Nerden geldi che merakı? Yazık...!") -adını koyalım- kerameti kendinden menkul bir başka liderle muhtemelen büyük büyük anlamlar biçerek aynı kefeye konması.

Bunun neden tamamen anlamsız bir çaba olduğuna  dair izahat Che’nin inançları, yaşam tarzı, siyasete ve insana bakışı, aldığı kararlar çerçevesinde bulunabilir. Nitekim önümüzdeki aylarda İletişim Yayınları’ndan çıkacak Margaret Randall’ın "Che on My Mind" ("Aklımdaki Che") adlı kitabında (link) bunlar epey etraflıca işleniyor. Randall, Che Guevara’nın "kapitalizmin tüketim nesnesi" haline gelmesine rağmen fikirlerinin, ideallerinin nasıl olup da hâlâ yaşadığını; bir tür "sahte peygamberliğin" çok ötesine nasıl geçtiğini; muktedirlere karşı başkaldırıda, direnişte hâlâ nasıl bir sembol olabildiğini; sadece bir ülkede, bir kıtada değil tüm dünyada itibarlı bir konumdayken ikiyüzlülükten ve açgözlülükten kaynaklanan alçakça heveslerle nasıl mücadele ettiğini; yeryüzündeki her dilde bilinen bir isim olmasının nedenlerini -yeri geldiğinde Che’yi eleştirerek- işliyor. Özünde söyledikleri ise basit: Bu adam gerçek bir devrimci gibi yaşadı ve öldü; kamu gücünü kendi çıkarları için kullanmadı; her zaman haksızlığın karşısında yer aldı; öyleymiş gibi yapmayıp gerçekten, kodamanların değil halkın yanında saf tuttu; özü sözü birdi...

Asla Che Guevara olamayacağını bilenler için olduğu kadar, aslında Guevara’yla uzaktan yakından alakası olmadığını bildikleri biri için "goygoy" yapanlar açısından da acıklı bir durum var ortada. Heyhat, anlıyoruz, biliyoruz, devir bu devir! Öyleyse en iyisi, gözümüzün önüne Guevara’nın güzelim gülüşünü getirip Pir Sultan’ın sözleriyle "Yürü bre Hızır Paşa senin de çarkın kırılır" türküsünü Che’nin yeni devrimler için Küba’dan ayrılırken yazdığı mektuba bir cevap niteliğindeki, sözü ve müziği Carlos Puebla’ya ait "Hasta Siempre"ye bağlamak...