ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü: “Roast”
Kenan Erçel

En yaygın kullanımıyla “roast” İngilizce’de fırında kızartma işlemine verilen isim. Ve fakat bizi burada ilgilendiren mecazi kullanımıyla bir şahsı, şerefine düzenlenen bir etkinlikte tiye almak, hicvetmek anlamına geliyor. Ekmek kızartma işlemi için kullanılan “toast” ile kafiyeli olması tesadüfî değil çünkü “toast” aynı zamanda birinin şerefine kadeh kaldırmak, konuşma yapmak mânâsına geliyor. O yüzden belki “roast”u Türkçe’de “şerefine (yüz) kızartmak” ya da “şerefine haşlamak” diye karşılayabiliriz.

“Roast”, şaka ile kaka arasındaki ince çizgiyi tutturabilme hüneri gerektiriyor. Adına yaraşır olması için iğneleyici, hedef tahtasındaki şahsı utandırıcı nüktelerle bezenmiş olması şart. Zira maksat, şerefine toplanılmış olan kişinin, örneğin damadın, zaaflarını bilecek kadar onu yakından tanıdığını zeki bir mizahla sergilemek. Ve fakat dozu kaçırılırsa alay olmaktan çıkıp “kalay”a girebilir ki nitekim özellikle meşhurlar birbirini “roast” ettiğinde kantarın topuzu iyice kaçabiliyor.

ABD’de ünlü şahsiyetlerin “roast” edilmesi köklü bir gelenek, adeta bir mertebe, nişane. Örneğin, Dean Martin’in 1970’li yıllardaki televizyon programında zamanın meşhurları onlarla ahbap diğer meşhurlar tarafından “haşlanıyor”du. 1984’e kadar süren bu “roast” merasiminden nasibini alanlar arasında Dean Martin’in bizzat kendisi de olmak üzere, onunla birlikte Rat Pack ekibinin çekirdeğini oluşturan Frank Sinatra ve Sammy Davis, Jr. ikilisi, Muhammed Ali, Zsa Zsa Gabor, Bob Hope, Betty White gibi ünlü simalar vardı.

Yolu Dean Martin’in şovuyla da kesişmiş buna benzer bir başka ananevi etkinlik New York Friars Klübü tarafından gerçekleştirilmekte. Kökleri 1900’lerin başındaki Broadway tiyatro camiasına uzanan kulüpte ilk “roast”1950’de yapılmış ve kulüp o gün bugündür bu mekânda yerin dibine sokulmayı onur sayan onlarca meşhura evsahipliği yapmış: Johnny Carson, Harry Belafonte, Richard Pryor, Bruce Willis, Quentin Tarantino, vb. Format olarak “roastmaster”ın sahneye davet ettiği şahıslar sırayla şeref konuğuna 5-10 dakika kadar verip veriştirdikten sonra nihayet konuğun kendisi alıyor sazı eline, kontratağa geçip herkese ağzının payını veriyor ve böylelikle iş tatlıya bağlanıyor.

Yolu Friars Klübü’nden geçenler arasında Donald J. Trump da var. Regis Philbin’in “roastmaster” olduğu 2004 yılındaki toplantıya şeref konuğu olan Trump’ın maruz kaldığı şakalara örnek olarak stand-up komedyeni Lisa Lampanelli’nin performansından kısa bir örnek verelim. Sahneye Katolik bir rahibe kostümüyle gelen Lampanelli gençlik yıllarında Trump’la kısa bir birlikteliğin akabinde rahibe olmaya karar verdiğini söyledikten —yani cinsellikten ilelebet soğuduğunu kastettikten— sonra “Trump’ın penisi o kadar küçüktü ki cinsel münasebetimize rağmen halen bakireydim” diye devam ediyor. Böyle bir ilişkinin yaşanmışlığı yok, tabii ki. Maksat şeref konuğunun egosunu hırpalamak. Ve anlayacağınız “roast” edilmek için mezhebi epey geniş olmak gerekiyor.

Trump’ın “roast”la imtihanı bir türlü bitmek bilmiyor. Beyaz Saray Muhabirleri Derneği’nin her yıl düzenlediği ve siyaset erkânından medya elitlerine birçok davetlinin katıldığı geleneksel yemeklerden 2011’de yapılanında hem komedyen Seth Meyers hem o dönem başkan olan Obama davetliler arasında bulunan Trump’ı geldiğine geleceğine pişman etti. 1983’ten beri söz konusu yemeğe konuşma yapması için ünlü bir komedyeni çağırma geleneği hasıl olmuş. Her ne kadar söz konusu komedyenin asıl işlevi ABD başkanını “roast” etmek ise de 2011’deki yemekte Trump da hedef tahtasındaydı. Obama’nın Kenya doğumlu olduğu yollu asılsız iddiayı yaymakta ısrar eden Trump alayı fazlasıyla hak ediyordu. Söylentiyi yalanlamak için tam da yemeğin verildiği hafta Hawaii doğumlu olduğunu gösteren resmî doğum belgesini kamuyla paylaşmış —daha doğrusu, paylaşmak zorunda kalmış— olan Obama, Trump’a haddini bildirmek için bu altın fırsatı haliyle kaçırmadı.

Şimdi Trump’ın kendisi Başkan olduğu için onun ilk Beyaz Saray Muhabirleri Derneği yemeğinde ne yapacağı merak ediliyordu. Ve fakat her sene Nisan ayı sonunda yapılan ve bugüne kadar bütün ABD başkanlarının eşleriyle birlikte icabet ettiği bu davete Trump gitmeyeceğini şimdiden ilan etti. “Roast” konusunda idmanlı olsa da belli ki Trump başkan sıfatıyla alaya alınmaya hazır değil. Bu tahmin edilebilir bir tepki; zira medyayı “halk düşmanı” ilan etmiş bir siyasetçi için bu etkinlik iyice zorlu bir deplasman. Trump boykot etse de —ve hatta ettiği için— bu seneki yemek çok ilgi toplayacağa benzer. Son zamanlarda yaptığı Trump taklidi izlenme rekorları kıran aktör Alec Baldwin’in, gıyabında Başkan’ı “roast” etmesi bekleniyor. Ve fakat her şeye rağmen Beyaz Saray’a yerleşmeyi ve dolasıyla son gülen olmayı beceren Trump oldu. Şimdilik…

Sosyal medya, dokunduğu her şey gibi “roast” fenomenini de keskinleştirdi, agresifleştirdi. 2017 Oscar’larını da sunan Jimmy Kimmel’in “talk show”unda son son düzenli olarak yer verdiği “Mean Tweets” (“Acımasız Tweet’ler”) köşesi, sosyal medya çağında “roast” nasıl olur, onu gösteriyor. Programın söz konusu bölümünde sinema, müzik, spor, vs. dünyasının ünlüleri çıkıp kendileri hakkında Twitter’da yazılmış alabildiğine gaddar mesajları okuyorlar. Bu geleneksel “roast”a kıyasla daha da rencide edici bir deneyim çünkü hem yorumları bizzat ünlünün kendisi okuyor hem de yorumu yapanın ünlüyle bir tanışıklığı, hukuku olmadığı için oto-sansürsüz verip veriştirmiş oluyor. 

İster daha klasik biçimiyle ister sosyal medya etkisiyle büründüğü yeni haliyle olsun ünlülerin bu muameleye niye razı geldiklerini anlamak güç. İyi niyetli bir spekülasyonla tevazunun sempati topladığını düşündükleri için, sinik bir yorumla reklamın iyisi kötüsü olmadığına inandıkları için denilebilir. Her halükârda “roast” olgusu ABD’deki kültürel normlara dair ilginç ipuçları barındırıyor.


(*) Bu Sözlük’ün maksadına dair bir giriş yazısı için bkz. link