Hindistan’ın Yardımsever Guruları
Ela Bilgen

Hindistan son bir haftadır, Dera Sacha Sauda adlı dini grubun lideri hakkında verilen mahkeme kararı ve bunun sebep olduğu şiddet eylemleriyle meşgul. Çünkü taraftar sayısı ve siyasi nüfuzuyla ülkedeki pek çok benzeri örgütten ayrılan Sacha Sauda’nın lideri Gurmeet Ram Rahim Singh, iki kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle 20 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Dava sırasında binlerce Sacha Sauda mensubu yargılamanın yapıldığı Haryana eyaletinde toplandı. Polisin müdahale ettiği protestolar sırasında yaklaşık 40 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin de yaralandığı ifade ediliyor.

Bu geniş çaplı olay haber ajanslarının “katkısıyla” uzaktan, bir şarlatan “guru” ve etrafındaki hipnotize vaziyette insanların sebep olduğu absürt olaylar gibi görünüyor. Ancak Hindistanlılara kulak verince bu basit adli yargı davasının altından siyasal hesaplaşmalar, bölgesel bir ayaklanmanın altındansa ülke çapında iktidar mücadeleleri çıkıyor.

Hindistan 1.3 milyarlık nüfusuyla dünyanın en büyük demokrasisi olarak anılmakta. Ancak ülkenin bu demokratik ulus-devletliği bölge tarihi açısından oldukça yeni bir döneme denk düşüyor. Zira Hindistan iki yüzyıllık sömürge döneminin ardından sadece 70 yıldır resmi olarak ulus-devletler arasında yer alıyor. Hindistan’da milliyetçi hareketler henüz İngiltere sömürgesi altındayken başlamış olsa da başlangıçta, sömürgecinin güçlü, merkezi yönetimine karşı adem-i merkeziyetçilik savunulmuş, bölgede bulunan çok sayıda yerel yönetime daha fazla yetki kazandırmak amaçlanmıştı. Yıllar boyunca bu mücadeleye direnen İngiltere ise II. Dünya Savaşı’nın ardından, Bangladeş ve Pakistan’ı da kapsayan coğrafyadan çekilirken Hindistan’ı onlarca, geniş yetkili prenslik/vilayet halinde bırakmıştı. Böylece bölgenin, kendisinden önce olduğu gibi kapsayıcı bir imparatorluğun himayesinde yeniden birleşmesi ihtimalini de alıp götürüyordu. Yeni dünya ulus-devletlerin dünyasıydı ve sömürge sonrası dönemde yeni devletler kurulacaksa, topluluğu bir arada tutan düşünce ulus fikri olsun ya da olmasın, bu bir ulus-devlet olmak zorundaydı. Nitekim İngiltere’nin yokluğunda güçlenen siyasal düşünce de Hindutva (Hindu birliği) fikri oldu. Fakat yüzlerce farklı dil ve lehçeyi konuşan ve Hindu, Müslüman, Hıristiyan, Sih, Budist, Jain vd pek çok farklı dinden insanı Hindutva etrafında birleştirmek kolay değildi. Ülkedeki büyük Müslüman nüfus, birlik önündeki en ciddi kurgusal engeldi. Ama hiçbir sınır çizgisi değişikliğinin ve hiçbir mübadele antlaşmasının yapmayı beceremediği gibi Pakistan ve Bangladeş’in ayrı birer devlet olarak Hindistan’dan kopması da ne Hindistan’ı Müslümanlardan “arındırdı”, ne de bu iki ülkede “ari” Müslüman bir toplum oluşmasını sağladı.

1950’de yürürlüğe giren Hindistan Anayasası’nın madde sayısı bakımından dünyanın en hacimli anayasalarından biri olmasında da devleti oluşturan çok sayıdaki farklı topluluğa ve onların idari yetkilerine detaylı biçimde yer verme çabasının etkisi var. Yeni devletin merkeziyetçilik ve uluslaşma sorunları dışında ayrıca çok büyük bir yoksulluk ve kast sistemiyle pekişen derin toplumsal eşitsizlikle baş etmesi gerekiyordu, ki bu sorunların hiçbiri günümüze dek çözülemedi.

Dera Sacha Sauda da böyle bir ortamda, 1948’de ortaya çıkmış bir örgüt. Hem Sihler, hem de Hindularla aralarındaki çekişmeye rağmen her ikisiyle de iç içe geçmiş vaziyette. Şimdiye kadar üç dini lideri de Sih kökenliydi. Cemaatinin büyük bölümünüyse özellikle Hindistan’ın kuzey eyaletlerinde yaşayan, yoksul ve eğitimsiz Hindu kökenliler oluşturuyor. Sacha Sauda’nın doğuş öyküsü de Sih inancında yer alan anlatılardan birine dayanıyor. Buna göre Sihizmin kurucusu Guru Nanak Dev gençken, babası ona biraz para verir ve “dürüst bir iş” kurmasını tembihler. Nanak da bunun üzerine tüm parayla gıda ve elbise alarak hepsini aç ve yoksul insanlara dağıtır. Babası parayla ne yaptığını sorduğundaysa Guru Nanak “doğru olan iş”i, yani “Sacha Sauda” yaptığını söyler. İsmini Sihlerin ilk gurusunun bu ifadesinden alan Dera Sacha Sauda da “doğru ticarete” önem veren, destekçilerinden bağış kabul etmemekle birlikte kendi marketlerini, akaryakıt istasyonlarını, restoranlarını işleten ve resmi olarak da sivil toplum örgütü olarak tanınan bir yapı. İşletmeler, cemaatin kutsal kabul ettiği kişiler tarafından yönetiliyor. Kendi iddialarına göre de hiçbir kâr amacı gütmeden bu doğru kazancı bütünüyle insani yardım faaliyetlerine aktarıyorlar. 

1991’den bu yana “guru” olan Gurmeet Ram Rahim Singh önderliğinde ülkedeki doğal felaketlere müdahale ediliyor, kadınlar, transgender’lar ve insan ticareti mağdurları için çalışmalar yapılıyor, kan bağışından çevre temizliğine kadar farklı sahalarda etkinlikler gerçekleştiriliyor. Ram Rahim’in film yapımcılığı, aktörlük, bestecilik ve şarkıcılığı bir arada bulunduran renkli kariyeri de Sacha Sauda’nın popülaritesini ve destekçi sayısını giderek artırıyor. Öyle ki cemaatin, Kuzey Hindistan sınırlarını aşarak tüm dünyada milyonlarca taraftar kazandığı iddia edilmekte. Hindistan içindeyse doktorlar, arama ve kurtarma görevlileri, mühendisler ve esnaflarda oluşan, yangın, sel, göçük gibi pek çok felakete arama kurtarma çalışmaları, tıbbi yardım ve gıda yardımıyla müdahale eden etkin bir destekçi grubu var. En zor durumlarda en yoksul kesimlerin yardımına koşuyor, Haryana eyaletindeki hastanede güvencesiz insanların tedavisini gerçekleştiriyorlar. Buna karşılık destekçilerinden bekledikleriyse seçim dönemlerinde Ram Rahim’in belirlediği siyasi partilere ve adaylara oy vermeleri.

Önceleri Kongre Partisi’ni destekleyen, hatta oğlu Parti’nin önemli isimlerinden birinin kızıyla evli olan Ram Rahim elindeki gücün giderek daha fazla farkına vardı ve nüfuzunu tek bir partiye bağlı kalmadan genişletme yoluna gitti. Zaten kendisine çeşitli imtiyazlar sağlayan Kongre Partisi de iktidarını kaybetmeye başlamıştı. 2014 parlamento seçimlerinde bu kez, Başbakan Narendra Modi’nin milliyetçi Halk Partisi, Ram Rahim’den destek talep etti ve o tarihten bu yana da cemaatle iktidar partisi arasında yakın ilişkiler bulunuyor.

Bu nedenle Dera Sacha Sauda destekçileri açısından, mağdur kadınlar hakkında “duyarlılıkları” olan ve daha önce çeşitli defalar kendilerine, selde eşini yitirmiş kadınlarla veya seks işçisi kadınlarla evlenerek onları içinde bulundukları zor durumdan kurtarmayı telkin eden gurularının tecavüzle suçlanması ve üstelik 20 yıla mahkûm edilmesi beklenmedik bir durumdu.

Dera Sacha Sauda, Hindistan’daki binlerce inanç örgütünden biri olarak uzun yıllar iktidar partilerinin himayesinde yaşamını sürdürebildi. Ancak Guru Ram Rahim’in gereğinden fazla göz önünde bulunması ve özgüveni hükümet açısından bir tehdit olarak algılanmış olabilir. Ne de olsa asıl olarak Hindu oylarıyla iktidara gelen Halk Partisi için Hindularla da çekişme içinde olan Ram Rahim’in örgütü seçim dönemindeki işlevini tamamlamış bulunuyor. Yine de temkinli biçimde protestoları kınamakla yetinen Başbakan Modi’nin Sacha Sauda başta olmak üzere inanç örgütlerinin üzerine gitmekte ısrarcı olmadığı da ortada. Zira hükümet için kendi iktidarına rakip olamayacak kadar güçsüz dini yapıların faal olması son derece işlevsel. Oy toplamanın bir aracı olmaktan da öte bu örgütler sayesinde hükümet, sosyal devlete ilişkin yükümlülüklerinden kurtulmuş oluyor. Hindistan Anayasası, Batı’nın bireysel hakları ön plana çıkaran liberal anayasa metinlerinin aksine sosyal karakteri öne çıkan bir anayasa olarak kabul edilse bile uygulamada haklar “yardım”lara, dini faaliyetlerse kolaylıkla siyasal araçlara dönüşüyor.