ABD’ye Özgü Kavramlar Sözlüğü – “Alt-Right”
Kenan Erçel

Alt-right” şimdiye kadar bu sözlükte [1]  yer alan başlıklar arasında en genci.[2] Evveliyatı birkaç seneyi geçmiyor. Ilk başta kulağa bir bilgisayar komutu gibi gelse de açılımı/çevirisi “alternatif sağ” olan bu kavram, beyaz ırkın üstünlüğünü şiar edinmiş ABD’deki yeni siyasi hareketin kendine yakıştırdığı isim. Esasen “aşırı sağ”ın millennial kuşak için yaldızlanmış hali.

Ağustos ayında Virginia Üniversitesi’ne evsahipliği yapan Charlottesville şehrinde patlak veren olaylar “alt-right” hareketinin ideolojisini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. 1861-1865 yılları arasında cereyan eden iç savaşta Birleşik Devletler’den, kısmen köleliği muhafaza etmek saikiyle kopmaya kalkışan (“Confederate”) Güney eyaletlerinin en önemli kumandanlarından Robert E. Lee’nin heykelinin yıkılacak olmasını protesto etmek için Charlottesville’e akın etti “alternatif sağcılar”. İsimleri yeni olsa da slogan (“kan ve toprak” [3]) ve simgeleri (meşale, swastika) Ku Klux Klan ve Nazi’lerden yadigâr, gayet eski motiflerdi. Siyahlara yönelik polis şiddetini ifşa ve protesto eden “Black Lives Matter” (Siyah Hayatlar Mühimdir) hareketine nispet olarak “White Lives Matter” diye haykırdılar. Siyahlara, Yahudilere, Hispaniklere, Müslümanlara, komünistlere, liberallere, LGBTQ’lere, “globalist”lere—yani kendinden gayrı herkese—diş bileyen güruh Charlottesville’de toplanan karşı-göstericilere defalarca saldırdı; Türkiye’den tanıdık olduğumuz, polisin seyirci kaldığı şiddet manzaraları yaşandı. Olaylar, “alt-right” sempatizanı, 20 yaşında bir adamın arabasını karşıt bir grubun üzerine sürüp 1 kişiyi öldürmesi ve 19 kişiyi yaralamasıyla neticelendi.

Bu ırkçı hareketin palazlanmasının Trump’ın başkanlık yarışı ve sonrasındaki başkanlık dönemine denk gelmesi tesadüfî değil, kuşkusuz. Trump’ın “alt-right” ile flörtüne başkanlık dönemi öncesinden bir örnek Ku Klux Klan’ın lideri David Duke ile münasebeti. 2016 Başkanlık yarışı sürerken Duke Trump’ı desteklediğini ilan edince medya kuruluşları haliyle Trump’a bu desteği nasıl karşıladığını sordular. Trump ise pişkin pişkin Duke’u tanımadığını, o yüzden kesin bir yanıt veremeyeceğini söyledi. 

Trump’ın, başkanlık döneminde “alt-right” ile arasındaki en büyük köprü onun seçim kampanyasını yürütmüş olan Steve Bannon idi. Trump’ın, bizzat kendi icadı Beyaz Saray Baş Stratejisti pozisyonuna atadığı Bannon, bu göreve gelmeden önce Breitbart News adlı, “alt-right” ideolojisinin en popüler internet yayın kuruluşlarından birinin kurucusu ve yöneticisiydi. İroniktir ki başta İsrail yanlısı bir yayın politikasını ilke edinmiş Breitbart, buram buram antisemitik bir hareketin gözdesi oldu.[4]  Charlottesville’deki ırkçı gövde gösterisinin ülke genelinde topladığı tepkinin hararetini almak için Trump, Bannon’u Beyaz Saray’dan gönderdi ama bu jest kimsenin gözünü boyamadı. Yine Breitbart ekibinden Beyaz Saray’a devşirilen Sebastian Gorka, Macaristan’daki Nazi sempatizanı bir grupla ilişkisi ortaya çıkınca Bannon’la aynı akıbeti paylaşıp güvenlik danışmanlığı görevinden istifa etti(rildi).

Trump Charlottesville olaylarından sonra Bannon’a yol verdi ve fakat alternatif sağı ama-sız, çekincesiz kınamaktan imtina etmeye devam etti. Her iki tarafı da suçlayarak aklınca dengeli bir tutum takındı ama Neo-Nazilerle onları protesto edenleri aynı kefeye koyarak aslında ne kadar tarafgir olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Demeçlerinde “alt-left” (alternatif sol) tabirini kullanması da bu yüzdendi. Solda kimsenin sahiplenmedigi bu yafta ırkçılığa karşı duranlarla ırkçıları ahlakî düzlemde eşitlemek için uydurulmuştu. “Alt-right” ile mücadeleyi misyon edinmiş göstericilerin kendilerine yakıştırdıkları niteleme ise “Antifa”, yani “Anti-fascists” (faşist karşıtları). Irkçılarla mücadelede gerekirse şiddete de başvurulabileceğini savunan “antifa”cılara yöneltilen eleştirilerden biri, ilginçtir, Noam Chomsky’den geldi. Charlottesville olaylarının hemen akabinde kendisiyle yapılan bir söyleşide [5] Chomsky, “Antifa”nın “sağa büyük bir hediye” olduğunu söyledikten sonra şu tespiti yapıyordu: “Yaptıkları ilkesel olarak hatalı—mesela konuşmacıları engellemek—ve geneli itibariyle kendi bindikleri dalı kesiyorlar”.

Kadim amaçlar-araçları-meşru-kılar-mı tartışmasını şimdilik bir kenara bırakıp “alt-right” ideolojisine geri dönelim. “Alt-right”ın alternatifi olduğu siyaset, Cumhuriyetçiler’in temsil edegeldiği geleneksel muhafazakâr çizgi. Alternatif sağcılar, ana-akım sağı omurgasız, Demokratlara karşı fazla tavizkâr buluyor. Onlara göre ABD’deki asıl mağdur azınlık [6] beyazlar ama ülkeyi rehin almış olan siyaseten doğruculuk yüzünden Cumhuriyetçi parti liderleri bile bu gerçeği dillendirmekten çekiniyorlar. Bu yüzden alternatif sağcılar otosansürsüz, bodoslama konuşan harbi Trump’ı benimsediler.

Ne var ki “alt-right”, geleneksel sağa alternatiften ziyade, bir payanda; sağ siyasetin iktisadî/sınıfsal meseleleri etnik bir çatışma hattına çekerek hedef saptırma stratejisinin neferi. Örneğin, siyahlara yüzyıllarca yapılan haksızlıkları bir nebze olsun telafi etmek için üniversite başvurularında uygulanan pozitif ayrımcılığa veryansın eden “alt-right” mensubu beyazlar, zenginlerden—ki çok büyük oranda beyazdırlar—alınan vergilerdeki önü alınamayan düşüş yüzünden devlet okullarında yüksek tahsilin bir hak değil, lüks haline gelmiş olmasını ya görmezler ya da görmezden gelirler. Benzeri şekilde, Meksika ve Orta Amerika’dan ABD’ye göç etmiş insanları işlerini çalmakla itham ederken asgari ücret artmasın diye her türlü cambazlığı yapan sağcı siyasetçilere —ki ezici çoğunluğu beyazdır—oy vermekte beis görmezler. Böylelikle böl-ve-yönet oyununa bilerek ya da bilmeyerek alet olurlar.

Ve fakat alternatif sağ, bir yandan ana-akım sağa payanda olurken öte yandan onun için bir tehlike teşkil etmiyor da değil. Geleneksel sağ, ırkçılığın, özellikle siyahlara yönelik ırkçılığın idamesini ister ama bu ırkçılığın ulu orta dile getirilmesini tasvip etmez. “Alt-right”in şikâyetçi olduğu siyaseten doğruculuğu muhafazakâr siyaset erbabı bu maksatla, sinik bir şekilde kullanır. “Alt-right” tayfası ise ideoloji ile söylem arasında gözetilen bu makası sıfırlayıp ırkçı söylem ve simgeleri alenen sahiplendikleri için ana-akım sağı zor durumda bırakır. Örneğin, Charlottesville hadisesi sonrası ABD’nin dört bir yanında ”Confederate” heykeller yıkıldı ama Cumhuriyetçi’lerin, iktidarda olmalarına rağmen, bu mevzuda bir meşruiyet zeminleri kalmadığı için sesleri ancak çok cılız çıkabildi. Önümüzdeki günlerde, geleneksel sağ ile alternatif sağ arasındaki ilişkinin iyi polis-kötü-polis mahiyetini muhafaza mı edeceğini yoksa bir rekabet ilişkisine mi evrileceğini göreceğiz. 

 


[1] Bu Sözlük’ün maksadına dair bir giriş yazısı için bkz.

[2] Ilk olarak 2008 yılında tedavüle girmiş olsa da terim ancak birkaç sene önce yaygın kullanılmaya başladı. Bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Alt-right.

[3] Almanya’da 19. yy sonlarında milliyetçiliğin ve arı ırk idealinin sloganı “Blut und Boden” sonradan Nasyonal Sosyalizm tarafından sahiplenildi.

[4] Yahudi düşmanlığından nasibini alanlar arasında Trump’in damadı Jared Kushner da var.

[5] http://www.ındependent.co.uk/news/world/americas/noam-chomsky-antifa-major-gift-right-wing-anti-fascist-alt-left-a7906406.html

[6] Beyazların giderek azınlık haline gelmesi demografik bir trend olmakla birlikte bundan bir mağduriyet devşirmek abes. Zira ünlü siyah komedyen Chris Rock’ın bir standup şovunda günümüz ABD’sine dair yaptığı şu nüktedan tespitte haklılık payı var: “Şu salondaki beyaz yer gösterici çocuk bile benimle yer değiştirmek istemez.”