Iraklı Kürtler: Kaybederek ve Bölünerek
Mete Çubukçu

Irak ve Irak Kürt bölgesi Ortadoğu’nun yoğun gündeminde (bu aralar) düşük bir profil çiziyor gibi görünse de önemli gelişmeler var. Kürt Bölgesel Yönetimi parlamento seçimlerini geç de olsa gerçekleştirdi. Hemen sonrasında Irak Cumhurbaşkanı seçildi, merkezî hükümeti kuracak isim belirlendi. Ancak bu süreç Iraklı Kürtlerin varolan sorunlarını daha da derinleştirdi. 

Kürt bölgesindeki parlamento/milletvekili seçimlerinde sandalye yapısı pek değişmedi. Geleneksel oran korundu. Yeni parti ve hareketler ortaya çıkmış olsa da KDP geçmişte olduğu gibi bu seçimde de birinci partiydi, Meclis’te 45 sandalye kazandı. Mesut Barzani’nin partisi hâkim olduğu Erbil ve Bahdinan bölgesindeki tüm kentlerde sandıktan beklendiği gibi birinci olarak çıktı.

Eski Cumhurbaşkanı Talabani’nin partisi KYB ise 21 sandalyede kaldı. Soran bölgesindeki KYB üstünlüğü KDP’ye geçmese bile, KYB’nin kendi içinde bölünmüşlüğü sandalye sayısına da yansıdı. Hatırlatmak gerekirse, KYB önce ikiye sonra üçe bölünmüştü; KYB’den koparak Kürt bölgesi siyasetine yeni bir soluk getiren, anti-şeffaf, anti-demokratik uygulamalara ve klan yapısına, yolsuzluklara karşı çıkmasıyla heyecan yaratan Goran hareketi Irak Parlamentosu seçimlerindeki başarısını bu kez devam ettiremedi. Goran 12 sandalyede kaldı. Liderini kaybeden Goran hareketi, bölgede ilk başlarda yarattığı havayı sürdüremedi. Goran ve KYB Ortadoğu’nun ”tipik” lider partileri özelliğini aşamadı; lider sonrası dinamiklerini koruyamadı. Oysa Goran hareketi bu anlamda KYB içinden bölünerek yeni, lidere bağlı olmayan, aşiret ve akrabalık ilişkileri dışında Irak ve Kürt bölgesi siyaseti için yeni denilebilecek bir soluk olarak ortaya çıkmıştı.

KYB’den kopan ikinci hareket, liderliğini Behram Salih’in yaptığı hareketti. Yeni Nesil Hareketi Irak Parlamentosu seçimlerine de girmişti. Yeni Nesil lideri Berham Salih genel seçim sonrası hareketten ayrıldı. Bu seçimde 8 milletvekili çıkardılar. 100 sandalyeli parlamentoda ikisi İslâmcı parti olmak üzere diğer partiler az sayıdaki sandalyelerini korudular.

Kürt Bölgesel Yönetimi bölgesindeki parlamento seçimleri geçen yıl gerçekleşen bağımsızlık referandumunun gölgesinde geçti. Bağımsızlık referandumu merkezî hükümet ve çevre ülkelerin tepkileri sonucu Kürt bölgesi için büyük kayıplarla sonuçlanmıştı. Özellikle tartışmalı bölgeler kapsamına giren, içinde Kerkük’ün de bulunduğu geniş bir coğrafya bir anda Kürtlerin yönetiminden çıktı. Oysa 2003’ten sonra resmî olmasa da fiilen, Kürt bölgesi yönetimi ve toprakları içinde bulunan bu bölgeler Erbil ve Süleymaniye’deki yönetimler için “ulaşabilecekleri en uç noktalardı”. Bu bölgelerin referandum kapsamına alınmasını Kürt yönetimi ya da referandumun mimarı Mesut Barzani’nin taktik hatasına bağlamak yanlış olmaz. Sözü edilen yerlerde yeniden hâkimiyet kurulması ya da hak iddia edilmesi pek mümkün görünmüyor. Aynı zamanda IŞID’e karşı mücadelede dünyanın desteğini alan, prestij kazanan Kürt yönetimi bu avantajını kısa sürede yitirdi.

Bölgede tarihsel rekabet içinde olan ve iki farklı bölgeyi yöneten KDP ve KYB, referandum arifesinde ters düşmüş, KYB bu adımın zamansız olduğunu açıklamış, kendi yönetimlerinde olan Kerkük’te de oylamaya son anda “evet” demişti. Bu kırılmanın etkisi son seçimlerde de devam etti. Geçen yıl referandum öncesi Kürt bölgesindeki partiler arasında ama özellikle KYB’den başlayan parçalanma, genel anlamda bölgede siyasete küsme ve beklentilerin azalmasına dönüştü. Referandum öncesi ve sonrasında yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle “eski günler” sona ermiş, siyasilere olan inanç azalmıştı. Bu nedenle parlamento seçimlerine katılım son yılların en düşük düzeyinde oldu.

Referandum sonrası yaşanan siyasi ve ekonomik izolasyon Irak Kürt halkının özellikle Barzani nezdindeki liderliğine güvenini sarsmıştı. Kürtler onlarca yıllık siyasi, coğrafi üstünlüklerini kaybetmişlerdi. IŞİD’e karşı verilen mücadelede öne çıkan Kürtler ve Peşmerge’nin kazanımları kısa süre içinde “heba” olmuş; Irak ordusu ve Haşdi Şabi’nin ilerlemesi üzerine geri çekilen Peşmerge’nin bildik anlamda bir ordu “olamadığı” anlaşılmıştı.

Referandumda başlayan KDP-KYB ayrımı, ihanet suçlamalarına oradan da, cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki “siyasi oyunlar”a kadar uzandı. Kürt bölgesindeki seçimlerin hemen ardından Irak cumhurbaşkanlığı için Irak Meclisi’nde seçime gidildi.

Irak anayasasına göre cumhurbaşkanlığı Kürtlere, Meclis başkanlığı Sünni Araplara ve başbakanlık görevi de Şii Araplara veriliyor. Lübnan benzeri bu sistemin ne kadar işlevsel olduğu tartışılmakla birlikte cumhurbaşkanlığı ve meclis başkanlığı gibi konumların sembolik olmaktan öte işlevi yok gibi. Bunun istisnası Celal Talabani’nin cumhurbaşkanlığıydı. O da Talabani’nin kendi kişiliği, siyasi tecrübesi ve Ortadoğu siyasetindeki ilişkilerden kaynaklanıyordu. Ne Fuat Mahsum Talabani gibi olabildi ne de Berham Salih olacaktır.
2003 sonrasında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi vardığı mutabakat sonucu, bölgesel yönetim başkanlığı için KDP yani Mesut Barzani, Irak Cumhurbaşkanlığı için de KYB yani Celal Talabani konusunda anlaşmıştı. Bu mutabakat Talabani’nin ölümü sonrasında devam etti. Ancak, Mesut Barzani geçen yıl bağımsızlık referandumu sonrasında bölgesel yönetim başkanlığından istifa edince KDP’nin üst düzey bir temsili kalmadı. Hal böyle olunca KDP, cumhurbaşkanlığı için ilk kez kendi adayını çıkardı. Üstelik Kürt parlamentosunda da sağladığı üstünlüğü Bağdat’taki Cumhurbaşkanlığı koltuğuna tahvil etmek istiyordu.

Ancak, KYB’nin Barzani’ye yönelik güvensizliği ve tepkisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, KDP’nin iddiası ile söylenecek olursa “yeni mutabakata uymayarak” ortaya çıktı. Bu mevkiyi de KDP’ye kaptırması halinde daha da zayıflayacağını düşünen KYB, kendinden ayrılarak başka bir hareketin liderliğini yapan ama kısa süre önce geri dönen, Berham Salih’i aday göstererek tipik Ortadoğu siyasetinden bir örnek verdi.

KDP adayı Dr. Fuat Hüseyin ile Berham Salih Bağdat’ta cumhurbaşkanlığı için yarıştı. İkinci turda KYB adayı Salih seçildi. Irak Parlamentosu da KDP adayı Fuat Hüseyin’e değil Salih’e oy vererek geçen yılki referandumun sanki ”rövanşını” almıştı. Barzani ise kendilerine danışılmadığını ve Salih’in oylamadan çekilmeyerek mutabakata uymadığını söyledi.

KDP adayının cumhurbaşkanlığı seçiminde kaybetmesi, Irak parlamentosundaki dengeler açısından da önemliydi. Parlamentodaki Şii ve Sünni Arap gruplar Berham Salih’i desteklemişlerdi. Irak Parlamentosu bir anlamda geçen yılki “bağımsızlık referandumundan Barzani’yi sorumlu tutmuştu. Ama sadece bu değil tabii ki. Berham Salih hem ABD hem de İran nezdinde bilinen ve desteklenen bir politikacı olarak Barzani’nin adayı Fuat Hüseyin’in önüne geçti. Berham Salih de hükümeti kurması için Şii politikacı Adil Abdül Mehdi’yi görevlendirdi. Bu da Irak’taki yeni dengeyi gösteriyor. Bir yandan İran’ın bu seçimde etkili olduğu söylenmekle birlikte ABD’nin de İran’ın bu hamlesine rağmen Salih’i kendine daha yakın gördüğü biliniyor.

Sonuçta, Irak merkezî siyaseti, bağımsızlık referandumu sonrası, Kürt bölgesi üzerinden birkaç adımı birden atmış oldu. Referandum sonrası “kaybeden” Kürtlerdi. Ama özellikle KDP dışı partiler bundan Barzani’yi sorumlu tutmuş ve KYB de son bir manevra ile eski günleri hatırlatmıştı. Iraklı Kürtler, ama özellikle KDP, referandum konusundaki ısrarları ile zemini cumhurbaşkanlığı ile zorlamış ancak Irak’taki dengeler bu adıma izin vermemişti. Yani, referandumda olduğu gibi, Kürt siyaseti, kaygan zeminde yürüyen bölge siyasetini yine okuyamadı denilebilir. Şimdi onları daha zorlu bir süreç bekliyor. Kürtler Irak siyasetinde kazandıklarından kaybederek devam ediyor.