Yeni Bir İletişim Ortamı: İnternet

Eylül ayında, Seul’da yapılan uluslararası bir konferans’ta dünyanın dört bir yanından gelen sendika aktivistleri emekten yana bir iletişim ortamını tartıştılar. Küreselleşme, enformasyon toplumu ve emek bağlamında gerçekleştirilen tartışmalarda işçi belgeselleri, faks ile dağıtılan gazeteler ve bunların üretim, dağıtım, finansman sorunlarının çözümü konusunda deneyimler paylaşıldı. Tartışmalarda internet’in yarattığı küresel dayanışma ve eylem olanakları geniş yer tuttu.

Tüm dünyayı kapsayan ve milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan 10.000’den fazla bilgisayar ağının toplamı teknik olarak internet’i oluşturuyor. İnternet aracılığıyla sunulan bütün bilgi ve hizmetler, çeşitli bilgisayar ağlarına dağıtılmış durumda. Geçerli bir internet adresi ve fiziksel bağlantısı olan herkes herhangi bir yerden bu bilgilere ulaşabiliyor. Her ne kadar internetin ortaya çıkışı Amerikan Federal Hükümeti Savunma Bakanlığı’nın araştırma ve geliştirme kolu olan DARPA-Defence Advanced Research Project Agency kurumuna dayansa da, gelinen noktada sadece bir bilgisayar ve modeme sahip olarak, düşler ve düşünceler yazılı, sesli ya da görüntülü olarak, tüm dünya ile paylaşılabiliyor. En ayrıntı düzeyindeki bilgilere ulaşılabiliyor. Ve tüm bunları gerçekleştirirken henüz herhangi bir sansür ile karşılaşılmıyor.

İnternet’in toplumsal ve politik dinamiklerini açıklamak için pek çok araştırmacı Amerikan Western filmlerindeki “Batı” metaforuna başvuruyor. Bu filmlerde yalnız, biraz da maceracı kahramanın toplumdan ve onun gerekliliklerinden kaçmak üzere yöneldiği “Batı” gibi, internet’in sunduğu sanal alan “boş”, “kanunsuz” ve bu nedenle de özgürlükler ülkesi olarak tanımlanıyor. İnternet üzerinde yaratılan “sanal alan”, yeni toplumsal formasyonlara, yeni yurttaşlık biçimlerine, yeni mekânlara ilişkin farklı yaklaşımlara zemin oluşturuyor. “Yeni Batı”nın bu denli “sahipsiz” ve hemen hemen “kanunsuz” oluşunun temel nedeni ise, ortaya çıktıktan sonra, uzunca bir süre geleneksel medya ve telekomünikasyon aristokrasi tarafından fark edilmemiş olması.

İnternet’in günümüzün en popüler araçlarından birisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. Farklı toplumsal grupların da internete ilişkin farklı beklentileri ve planları var. Büyük şirketler internet’in yarattığı olanaklarla yazılım birimlerini azgelişmiş bölgelere kaydırarak ucuz işgücü sağlarken, işçi örgütleri sermayeye karşı verdikleri mücadelede internet’i bir dayanışma ve mücadele aracı olarak kabul ediyorlar. Girişimciler enformasyonun ticari bir metaya dönüştürülmesi süresinde internet’i temel bir araç olarak değerlendirirken, sendikalar, gönüllü kuruluşlar, akademisyenler, çalışmalarını, raporlarını internet’te serbestçe yayımlayabiliyorlar. Egemenler internet’i egemenliklerini pekiştirecek bir araç olarak kabul ederken, ezilenler adına mücadele veren gruplar internet’i uluslararası dayanışma ortamı olarak kullanıyorlar.

İnternet bugüne kadar, farklı kesimlerin farklı beklenti ve planlarına rağmen alternatif bir iletişim oranı olarak şekillendi. Geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak sahip olduğu karşılıklı etkileşim olanağı, herkesin iletişim sürecinde hem alıcı hem de yayıcı olabilmesi, gazeteden TV’ye, radyodan mektup ve telefon haberleşmesine kadar neredeyse var olan tüm iletişim araçları yerine ikâme edilebilir olma özelliği, öte yandan görülür bir sansür ve kontrol mekanizmasının olmayışı, internet’in normalde sesini pek az duyurabilen, geleneksel iletişim kanallarında genellikle dışlanan gruplar tarafından keşfedilmesine neden oldu.

İNTERNET VE ZAPATİSTALAR

Bu gruplardan birisi de Meksika’nın güneyinde Chiapas Dağları’nda 1992’den bu yana hükümete karşı mücadele eden Zapatista gerillaları. Bugün Zapatistlerin politik mesajları enformasyonun elektronik dolanımı ile tüm dünyaya yayılıyor. Elektronik posta, gopher ve Web siteleri ile Zapatistalar uluslararası düzeyde destekleniyor ve Meksika hükümeti giriştiği her türlü saldırı ve operasyonda, karşısında uluslararası bir tepki buluyor.

Toplum bilim araştırmacıları tarafından “düşük yoğunluklu (iletişim) şebeke(si) savaşı” olarak tanımlanan Zapatistlerin elektronik mücadele yönetimi, pek çoklarına göre hükümet açısından eski gerilla savaşları ya da toplumsal devrimlerden çok daha büyük bir risk oluşturuyor. Bu mücadele yönteminin etkileri ise açıkça görülebilmekte: 1995’te Meksika hükümeti Zapatista lideri Marcos’u yakalayacağını duyurduktan sadece birkaç saat sonra, Meksika’dan ve dünyanın her tarafından yapılan acil eylem çağrıları ile barış yanlıları ve insan hakları savunucuları hükümet yetkililerinin fakslarına mesajlar yağdırmaya başladılar. Meksika İnsan Hakları Örgütü’nün Başkanı Mariclaire Acosta, kampanyaya ilişkin olarak “etkisini bilemiyorum, ancak bildiğim bir şey varsa o da Zedillo’nun faks makinasının bozulduğu ya da kapatılmak zorunda kalındığı” diyor.

EZLN Komutanlığı’nın bildirileri Meksika dağlarından internet aracılığıyla tüm dünyaya İspanyolca olarak iletiliyor. ABD’deki EZLN ile dayanışma örgütü tarafından çevirisi yapılan bildiriler İngilizce olarak da bir gün sonra tüm dünyaya ulaşıyor. Teksas Üniversitesi’ndeki Zapatistalarla dayanışma grubunun internet üzerinde oluşturduğu tartışma listesi sayesinde, listeye üye olan herhangi bir internet kullanıcısının bilgisayarına EZLN’nin bildirileri dışında, hükümetle Zapatistaların barış görüşmelerinin tüm ayrıntıları, Zapatistalar hakkında gazetelerde çıkmış makaleler ya da Meksika City’de Zapatistalarla dayanışma grevi yapan işçilere ilişkin her türlü bilgi akıyor. Sadece elektronik olarak atılan bir mektupla üye olunabilen listede, Zapatistalar hakkında soruları içeren bir mektup herhangi bir üye tarafından tüm liste üyelerine ulaştırılabilirken, ayrıca Zapatistalara ait elektronik bir kitap dahil olmak üzere tüm bilgilerin bulunduğu elektronik arşiv internet kullanıcısı olan herkesin elde edebileceği bir bilgisayar ağında hizmet veriyor.

KÜRESEL İLETİŞİM ENSTİTÜSÜ (IGC)

Merkezi San Fransisco’da bulunan bir kuruluş olan IGC (The Institute of Global Communications) 1986 yılından bu yana çevreci ve ilerici hareketlerin iletişimi konusunda hizmet vermekte. Bugün internet üzerindeki en büyük alternatif organizasyonlardan biri olan IGC’ye 133 ülkeden 13.000 kişi doğrudan üye olarak katılıyor. Ayrıca sendika ve diğer organizasyonlardan 20.000 aktivist de örgütleri aracılığı ile dolaylı bir şekilde IGC’den yayılan bilgiye erişebilmekte. IGC iletişim ağına üye olan kişi ve kuruluşlar IGC’nin sunduğu özel bilgi hizmetlerine erişebilirken, ayrıca sunulan genel bilgi ve haberlere tüm internet kullanıcıları sahip olabiliyorlar.

IGC bilgisayar ağı, PeaceNET, EcoNET, ConflictNET, laborNET ve WomenNET olmak üzere beş ayrı ağdan oluşuyor. Her alt ağ kendisiyle ilgili kuruluşlara ait bilgileri içeriyor. Örneğin PeaceNET üzerinden Amnesty International’a, EcoNET üzerinden Greenpeace’a ait tüm bilgi ve haberlere ulaşılabilir.

LaborNET ağı içindeki elektronik forum ve konferanslar, dünyanın birçok ülkesindeki işçiler arasında bir haber ve dayanışma ağını oluşturuyor. Konulara, ülkelere göre ayrılmış forumlar sayesinde Kore telekom işçilerinin grevini ilgili sendikadan, herhangi bir ülkedeki özelleştirme programının sonuçlarını bizzat yaşayanlardan öğrenmek mümkün olabilirken, grevler ve eylemlerde uluslararası dayanışma olanakları da ortaya çıkıyor. İngiltere işçi hareketine ilişkin tartışmaların yapıldığı labor.uk; Ortadoğu ülkelerindeki işçi hareketine ilişkin tartışmaların yapıldığı labor.privatization, işçi haberleri ile ilgili labor.newsline LaborNET’te yürütülen elektronik forumlara örnek olarak verilebilir.

ALTERNET de medyanın internet üzerinde kullanılmasının çarpıcı bir uygulamasını oluşturmakta. Alternatif Haber Ağı (Alternative News Network) 1988 yılından bugüne ABD çapında bilgi servisi veren ve 100’den fazla bağımsız haftalık yayın organını içeren bir ağ. Haber akışını kontrol eden medya tekellerine bir karşı duruşun ifadesi olan Alternet ağı, internet kullanıcılarına Democratic Values, Militias in America ve The Expert Rolodex isimli alt-ağlar ile hizmet veriyor.

Medya alanının büyük ölçüde şirketleştiği ve birkaç sermaye grubu tarafından paylaşıldığı Türkiye’de de, geleneksel kanallarda sesini duyuramayan, uluslararası dayanışma bir yana bölgelerarası bir dayanışmanın olanaklarından bile yoksun olan kesimlerin, internet’i verimli bir biçimde kullanmaları mümkün olabilir. İnternet üzerinde yaratılacak bir örgütlenme ile barış savunucuları, insan hakları aktivistleri, sendika, meslek odası ve demokratik kitle örgütleri bilgi ve deneyimlerini paylaşabilirler. Aynı örgütlenme, bugün Türkiye’de gelişen ve alternatif bir iletişim yapısının ipuçlarını taşıyan yerel medya için, geleneksel medya kurumlarının süzgecinden geçmemiş, daha zengin ve alternatif haberlere erişebilme olanağı yaratabilir. 4 yıldır resmî kurum ve ticari yapılardan bağımsız olarak faaliyetini sürdüren, demokratik kurumların ve kişilerin birbirleriyle ve dünya ile haberleşmeleri için ucuz bir iletişim ortamı sunmayı amaçlayan INFO-IST Türkiye’de gerçekleşecek böylesi bir örgütlenmenin, mütevazı, ama önemli bir başlangıcıdır. Yukarıda adı geçen APC gibi organizasyonlarla da bağlantılı olarak çalışan INFO-IST masrafların tüm katılımcılarca paylaşılması esası ile işletilmekte ve katılımcılar gerçekleştirilen toplantılarda sistemin gelişimine ilişkin kararlara katılabilmektedir.

Tüm bu alternatif iletişim örneklerine rağmen, internet’e ilişkin yaşanan gelişmeler bu olanakların ne kadar daha kullanılabileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Özellikle teknolojide yaşanan gelişmelerle, internet’te ticarileşme hızlandı. İnternet yazılım ve donanımlarının oluşturduğu pazar gitgide büyüyor. Kullanıcı sayısı günden güne hızla artarken, internet servis sağlayıcıları ve altyapı sağlayıcıları da kârlarını arttırıyor. Bu hızlı gelişmeler son kullanıcılar için internet’te “surf” yapmanın maliyetinin hızla artması anlamına geliyor. Fakat ticarileşme asıl olarak internet üzerinden alışveriş, danışmanlık, pazarlama ve bankacılık uygulamaları gibi büyük sermaye yararına uygulamaların artışı ile yaşanıyor. Tüm bu uygulamaların yaygınlaşması, kapitalistler için yeni bir kâr alanı açarken, sektörde de büyük yatırımlara neden oluyor ve yatırımların maliyetleri internet kullanıcılarına daha yüksek erişim maliyeti olarak yansıyor. New York Times’a göre, 1996 sonunda elektronik ticaretin hacmi 500 milyon dolara ulaşmış durumda ve 2000 yılına kadar dünya çapında 70 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Bu rakamlar aynı zamanda enformasyonun özelleştirilmesi eğilimini de ortaya koymakta. Bu da internet’in ticaretin kanunlarının egemen olduğu bir alan olmaya hızla yaklaştığının ifadesi.

Bugün, internette yaşanan bu ticarileşme dışında erişimdeki eşitsizlikler de önemli bir sorun teşkil ediyor. Bir kişisel bilgisayar ve bir modeme sahip olarak bilgiyi paylaşmak mümkün olsa da, bu donanıma sahip olmanın bir maliyeti var. Ayrıca internet’in yarattığı olanaklardan verimli bir şekilde yararlanabilmek için bu donanımı kullanabilme yetisine sahip olmak ve İngilizce bilmek gerekiyor. Tüm bu gereklilikler, dünya nüfusunun büyük kısmının internette yaratılan “sanal alan”dan dışlanmış olduğu anlamına geliyor. İnternet kullanıcıları, dünya nüfusunun iyi eğitim almış ve maddi olanakları olan seçkinlerinden oluşuyor. Dünyanın azgelişmiş bölgelerinde bir telefon hattına bile sahip olmanın güçlüğü düşünüldüğünde, internet’in “mutlu azınlığa” hizmet eden bir araç olduğu söylenebilir. Türkiye’de kurulu bulunan bilgisayar adedinin Tübitak tarafından gerçekleştirilen enformasyon teknolojisi envanteri çalışmasına göre, 1.141.581 olduğu ve bu kişisel bilgisayarların iyimser bir tahminle üçte ikisinin iş çevrelerince kullanıldığı; modem sayısının ise yine aynı çalışmaya göre 310.948 olduğu ve yine iyimser bir tahminle aynı oranda iş çevrelerince kullanıldığı düşünülürse internet’in yaygın olarak kullanılan bir iletişim ortamı olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

Öte yandan internet’in sistem karşıtı güçler ve sivil toplum güçleri tarafından, yöneten sınıfların planlarını bozacak tarzda kullanılması karşısında, kapitalist sistem kendisini savunmanın yollarını arıyor. Sisteme karşı mücadele eden odakların medyayı verimli bir şekilde kullanma olasılığına karşı hep uygulanan sansür yasaları, ABD’de, Almanya’da, Japonya’da gündeme giriyor.

İnternette sansürü başlatacak hamleyi ABD “The Telecommunications Act of 1996” olarak adlandırılan bir yasa ile yaptı. ABD haberleşme politikalarında düzenleyici kuruluş işlevi gören Federal Communications Commission’ın (FCC) TV, radyo, kablolu TV ve telefon hizmetlerinde düzenleyicilik görevi, yeni yasa ile multimedya ve internet gibi yeni iletişim araçlarına genişletildi. Yeni yasaya karşı mücadele eden kuruluşlar, yasanın çocukların pornografik yayınlardan korunması şeklinde görülmesinin yanıltıcı olduğunu her fırsatta belirtiyorlar. Bu kuruluşlar pornografik bir materyalin herhangi bir ortamda olması ve yayımlanmasının ABD’nin yasalarına göre zaten yasak olduğunu, bunun için ayrı bir yasaya gerek olmadığını belirtiyorlar. Basitçe çocukları müstehcen yayınlardan koruma olarak gerekçelendirilemeyecek bu yeni yasanın açtığı yoldan, sistemin internet’i kontrol edebilmek için sansürü ve denetleme mekanizmalarını yaygınlaştıracağı beklentisi artıyor.

Sonuç olarak, internet bir mücadele aracı olmanın yanında mücadelenin konusu haline gelmezse, çok yakında alternatif grupların seslerini duyurabildikleri alternatif bir iletişim ortamı olma niteliğini kaybedecek. Ancak kabul edilmelidir ki, internet mücadelenin verildiği alanlardan sadece birisi, asıl olan ise örgütlenme ve örgütlü mücadeleyi farklı alanlara taşıyabilme yeteneği. Neredeyse “seçkinlere” ait bir iletişim ortamı olan internet’in bugün işçiler, barış ve insan hakları savunucuları, gerillalar tarafından kullanılabiliyor olması, örgütlülüğün gücü ile ilgili... Liberalizmin yalnızlaştırıcı etkilerine karşı önemli bir mevzi olan ve küreselleşen kapitalist sisteme karşı emeğin ve alternatif güçlerin de küreselleşmesinin olanaklarını yaratan internet’in önemi yadsınmamalı ve internet’in sağladığı özgür iletişim olanağı savunulmalı ve kullanılmalıdır. Gerçek yaşamda sürdürülmeye çalışılan mücadeleyi, bilgisayar ağlarında oluşan sanal alanda da cisimleştirmek belki de klasik mücadele yöntemlerinin çok ötesine erişilmesini sağlayacaktır.