Bir Ömür Tetikte: Franco
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Komünistlerin ülke içindeki nüfus arasında, sürekliliği sağlanmış bir ittifak veya örgütlenme faaliyetinin yokluğu, Franco’nun ölümünden sonra dönüp kaldıkları yerden mücadeleyi sürdürüp haklı kazanma beklentilerini boşa çıkardı. Arzuladıkları şartlarda örgütlenmeleri halinde de kayda değer başarı elde etmeleri zordu. “Geç Frankizm” yıllarında sahada görünmüşlerdi. Onlara kızan, ayrılan, eleştiren, aksiyoner dar eylem gruplarının eylemleri sonuç vermediği gibi “radikal” soldan beklentileri kırdı. Dünyanın hemen her yerindeki KP’lerin bu gibi tavırlarıyla onlara öfkelenen sol grupların silahlı eylemciliğinin doğuşundaki benzerlik, başlı başına ele alınmayı hak ediyor. Franco sonrası fetişleştirilen “Uzlaşma” uyarınca af yasası geçmişi konuşulmaz kılarken diktatörlük dönemi suçluları yargı denetiminden kurtarıldı. Dünyanın hemen her yerinde legalleşme arayışına giren ve aynı zamanda SB tarafından muhatap alınan komünist partilerden biri olan İspanya KP, sosyal demokrasiye yakın sosyalistler güç kazanırken, “cezalandırıldı.”
Wayne’lerden Cumhuriyet’e Yolun İnşası
17 Mayıs 2025 Cumartesi
Kürd’ün merkeze olan bağlılığının sadece iki sözle olamayacağı ortadadır. Yeni şekillenen cumhuriyete Kürd’ün entegre olmadan, yani tüm otonom yapılarını yeni kurulacak devlete ve onun bürokrasisine devrederek, başarıya ulaşılamayacağı öngörülür. İsyanlar acımasız bir şekilde bastırılır, aşiretlere dayalı idare biçimi (hükümet, yurtluk ve ocaklık) bir bir dağıtılır. Yerli halk ülkenin içine öldürülenler ise dağa, taşa, dereye karışır. Bunları elbette uzaydan gelenler yapmadı, Kürd’ün uzaydan gelmediği de ortada olduğuna göre birilerinin askeri tekniğinde ve lojistiğinde hızlı değişikliğe giderek özerk yapılara son verdiğini tarihi belgelerden anlıyoruz.
Tabiat ve Eleştiri: Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’ndan İlhamla
14 Mayıs 2025 Çarşamba
Mimarlığın, tasarımın, sanatın döke saça üretilip tüketildiği, tartışıldığı aydınlık taşra şehrimizin mutena parkurunda aylak aylak yürüyoruz. Tipik park, işte: Çıplak toprak aşırı sınırlandırılmış, belediyenin favori bitkileri rahatsız edici bir düzenle ekilmiş, bakılmış. Sıcak asfalt üzerine ızgara basılarak arnavutlaştırılmış zemine, sağlığını yitirmiş bahtsız çocukların boy boy fotoğrafını bağış tetikleyicisi niyetine kullanan meşhur sivil toplum kuruluşunun rengarenk kocaman logosu şablonla boyanmış, beş metrede bir. Slogan da eksik değil: “Sevgi, iyilik, umut.” Herhangi bir başka oluşumun, inisiyatifin, örgütün alamayacağı izni her nasılsa koparmışlar belediyeden, diğerlerinin kaçak göçek yazılamaları biteviye silinedururken. Apaçık iktisadî bir kurumun iyi niyeti nasıl sorgulanamaz hâle gelmiş ki?
İstanbul Ansiklopedisi
11 Mayıs 2025 Pazar
Anadolu taşrasından İstanbul’a kaçan Zehra’nın da, Fransızcayı ilerletip Avrupa’ya kapağı atmaya çalışan Nesrin’in de zihninde aynı dizeler vardı: “Yeni bir ülke bulamazsın, / başka bir deniz bulamazsın. / Bu şehir arkandan gelecektir.” İstanbul’u bilenler bilir bu ölümsüz dizelerin şairi Yeniköy’dendir. Bir hafta sonu düşürün yolunuzu Panagia Rum Kilisesi’nin bahçesine. Kurulun dizi dibine Kavafis’in. Gözlerinizi gezdirin o tılsımlı dizelerin üzerinde. Sonra Laki Vingas ve dostlarına takılın. O şehr-i Sitanbul’u anlatsın size, sonra yıkılmaya terk edilen Rum Yetimhanesi’ni… Onların tanıklıklarını dinledikten sonra anlarsınız İstanbul’da herkesin neden biraz gayrimüslim, çokça yetim olduğunu.
Han Kang’ın Vejetaryen'i: İnsan/Hayvan Olmaktan Kurtuluş
10 Mayıs 2025 Cumartesi
“Nietzsche’ye göre, sanat dünyanın genel hakikâtdışılığını ve yalancılığını bizim için katlanılabilir kılan ‘gerçekdışı kültü’dür. Bizi kusurlu bir dünyaya karşı koruyan ‘iyi görünüş istemi’dir. İnsanların ‘ağırbaşlı ve ciddi’ yönlerine -Nietzsche’nin Zerdüşt’te ‘ciddiyet ruhu’ dediği şeye- karşı, sanat ‘coşkun, gezgin, dans eden, alay eden, çocuksu ve mutluluk verici’ bir şeydir. Sanat bize ‘şeylerin üzerinde bir özgürlük’, kendimizi ‘gerçeklik’ten kurtarma, ‘gerçekliği’ kendi estetik kahkaha ve oyunlarımızla bağlantısız bir şey olarak görme yeteneği verir.” Yonğhe’nin vücudundaki çiçeklerle poz verip sevişir gibi yaptığı ya da sevişirkenki hâli daha önce deneyimlemediği, hakikâtin dışına çıkabildiği bir hâldir; cinsel deneyiminden ‘haz alır’.
İki Öznellik, İki Sinema ve İki Benlik
10 Mayıs 2025 Cumartesi
Ceylan sineması işte bu ikinci geleneğin ortaya çıkardığı figürün sahnesidir. Bu sahnede karakterlerin duyguları olduğu gibi görünmez, ama iyi bir yönetmen zaten onu izleyene hissettirir. Tanıdık bir donukluk, hissizlik, yalnızlık, boşluk hissi hüküm sürer. Onun karakterleriyle özdeşleşmelerimiz hissettikleri duyguları ve yaşadıkları hayatları üzerinden olmaz; daha çok hissedemedikleri duyguları ve yaşamadıkları hayatları üzerinden olur. Kayıplarda, anlamsızlıklarda, boşluklarda buluşuruz. Ceylan’ın karakterleri sanki artık hayal kırıklığına dahi uğramazlar. Bir yerde muhakkak bir hayal kırıklığı olmuştur. Sonrasında buna getirilen çözüm de çalışmamıştır. Olmak istedikleri kişi olamamış, bulmak istediklerini bulamamışlardır. Hayal kırıklığından sonraki hayattır bizim tanık olduğumuz.
Geleceğe Umutlanmak
8 Mayıs 2025 Perşembe
Ceren Önder Kandemir, konuşmasının devamındaysa neden öfkelenemediğini anlattı… Belki de doyuran bir babanın telafisi olmayan kaybının karşısında hüznü öfkesine galip gelmişti. Belli ki onu hatırlayacak, hatırlatacak, geleceğe taşıyacak izler bırakabilmiş Sırrı Süreyya Önder, üstelik hastane sürecinden cenazesine kadarki sürece bakıldığında bu durumu çok daha geniş kesimler için de geçerli kılmayı başarmış. Son dönemlerde sıkça Önder’in bir mal varlığı olmadığı konuşuldu. Günümüz Türkiye siyasetçileri açısından anomali olan bu durumu kızı “boğazını değil, onurunu besledin” diye açıkladı.
İnançlarımdan Dolayı Tutuklandım – Sıradaki Kim?
7 Mayıs 2025 Çarşamba
Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre, İsrail’in Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana yürüttüğü saldırılar sonucunda 52 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Ölenlerin çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyor; üstelik son araştırmalar, bu sayının muhtemelen ciddi şekilde eksik hesaplandığını gösteriyor. Bu, delilik ve intikam güdüsüyle yürütülen bir savaş; Amerikan silahlarına dayanıyor, Amerikan vergi mükelleflerinin parasıyla finanse ediliyor ve Amerikan siyasetçileri tarafından meşrulaştırılıyor. Benim dosyam, Amerikalıların ve Filistinlilerin adalet mücadelelerinin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Amerikalılar artık şunu seçmek zorunda: Savaşı mı destekleyecekler, yoksa barışı mı; baskıyı mı, yoksa demokrasiyi mi?
Güzel Günleri Art Arda Hatırlamak: Hasankeyf için bir Ağıt
6 Mayıs 2025 Salı
İnsanın doğup büyüdüğü şehirde, çocukluğuna kolay dönebildiği mekânları vardır. En çok oralarda kendidir insan. Benim için bu mekânlar çocukken yoğurt sattığım Sanayi Mahallesi’nin sokakları ve Hasankeyf’tir. Batman’a her döndüğümde o sokaklara ve Hasankeyf’e mutlaka uğrardım. Son seferi benim için en zor olanıydı. Hasankeyf’e gitmek istiyor ama karşılaşacağım tahribattan korkuyordum. Uzun bir tereddütten sonra gitmeye karar verdim. Yol boyunca Zero’dan Günther Uecker’ın tenimde hissettiğim gri çivileri, mıh olup deldi geçti beni Hasankeyf’in son halini gördüğümde.
Ortak Dikkatin Sessiz Çöküşü: Dikkat Krizi, İlişki Yitimi ve Bireyoluş Üzerine Bir Eleştiri
2 Mayıs 2025 Cuma
Bir yaşındaki çocuğa bir nesneyi gösterin, döner bakar. Kediye gösterin, parmağınıza bakar. Bu sıradan görünen fark, aslında insanı insan yapan şeyin ne olduğuna dair temel bir sezgiyi içinde taşır. Dikkat, yalnızca yöneltilmiş bir bilişsel süreç değil; ortak bir yaşam zemininin, birlikte kurulan bir dünyaya aidiyetin ön koşuludur. Dikkat, dünyayı başkalarıyla birlikte kurmak demektir. Dolayısıyla dikkat eksikliği denilen şeyin kendisi, sadece bireysel bir bilişsel yetersizlik değil, çözülmüş sosyal bağların, kesintiye uğramış ortak anlam kurma pratiklerinin ve içselleştirilmemiş kültürel katılımın bir sonucu olarak düşünülmelidir. Giderek yaygınlaşan dikkat dağınıklığını, salt teknolojik uyarana maruziyetle açıklamak, bir krizin semptomlarını nedensel zemin sanma hatasına düşmektir.
“Senin Bedenin, Benim Kararım”: Türkiye’de Üremenin Eril Normalitesi
1 Mayıs 2025 Perşembe
AKP’nin son dönemine kadar kürtaja erişimin kısıtlanmasıyla fiili bir yasağın uygulandığı, aile planlaması hizmetlerinin sunulmadığı, kutsal aile söylemleriyle evliliklerin özendirildiği ve boşanmaların zorlaştırıldığı politikaların öne çıktığı görülmektedir. Doğum oranlarının düşüşüyle öne çıkan ancak sadece bu düzlemde değerlendirilemeyecek olan bu politikalar makbul aile, annelik ve kadınlık kurgularıyla toplumsal cinsiyet rejimindeki krizin restorasyonunu da içermektedir. İktidarın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesi ve bu kapsamda çeşitli alanlarda yürüttüğü politikaların buyurganlığı 2008’den beri kurgulanan aile biçimlerine ve doğum hızı artışına yönelik politikaların karşılıksız kalmasına yönelik daha otoriter çareler aramasıyla ilişkilendirilebilir.
Muhalefetin İçinde Bulunduğu Krizden Çıkması Mümkün Mü?
30 Nisan 2025 Çarşamba
Eski rejimde seçimler yoluyla iktidar değişimi mümkün olduğu için rejimin ideolojik sınırlarına riayet edeceğini sinyalleyen bir aktör iktidara gelerek yavaş yavaş bu sınırları genişletip rejimi içeriden çökertebildi. AKP ve Erdoğan'ın stratejisi de buydu. Ancak mevcut rejim, seçim yoluyla iktidar değişimini bir seçenek olarak görmediği için hem mevcut rejimin devam ettiği hem de siyasi iktidarın el değiştirdiği bir ihtimal mümkün görünmüyor çünkü iktidar değişimi rejimin de yıkılması anlamına geliyor.
Boş Küme
27 Nisan 2025 Pazar
"Yanılıyorsun, Franz. İnsanlar sadece korkudan boyun eğmez. Bazen görev duygusuyla, bazen terfi ihtimaliyle, bazen de sadece 'normal' kalmak için eğilirler. Totalitarizm, celladı 'komşu'ya dönüştürür. Auschwitz’i işletenler sadece SS subayları değildi — evine ekmek götürmeye çalışan memurlar, çocuklarını okula bırakıp dönen muhasebecilerdi. Kötülük bağırmaz. Üniforma giymez. Kimi zaman bir form imzalayan eldir... Ve en tehlikelisi de budur: İnsan, yaptığı şeyin anlamını düşünmeyi bıraktığında, kötülük sıradanlaşır. "Absürt olan, teslimiyet değil —direnmek için daha çok sebep vermesidir. Sisifos’un taşı yokuştan aşağı yuvarlanırken gülümsemesi bundandı: ‘Ben seçtim’ diyebilmek."
2020’ler Dağarcığımıza Dair Bir Not: Cicim Sarhoş ve Kayıp Alfabe
26 Nisan 2025 Cumartesi
Klipteki yanar dönerli, plastik süsler, beyaz sandalyeler, ucu fırfırlı etekler, yakası açık gömlekler ile sergideki lastik ayakkabılar, rengarenk sokak tabelaları geçmişin çarklarında öğütülüyor. Kısa bir mola için Feshane’ye uğrayan İstanbullunun tüketimine sunulan, cinayetlerin ve kayıpların kuşattığı bir toplumun hafızası nasıl oluyor da nostaljik bir düğün klibini andırıyor? Geçmiş, bir aile albümündeki fotoğrafın kenarında kalmış, diğer fertlerine göre daha eğreti duran bir evlatlığa nasıl dönüşüyor? Utancın ve suçun yüzümüze vurulmadığı bir geçmiş nasıl fütursuzca takdir topluyor? Sergi metni uzun, devam ediyor: “yıkıntılardan doğan bir estetik.. mitlere içkin anlatım olanakları.. örme ve çözme döngüsünün pratiğine bir gölge gibi.. soyu tükenmiş diller.. kayıp alfabelere dair hassasiyet..”
Öğretmen Josef K.’lar
26 Nisan 2025 Cumartesi
Belirtmek gerekir ki, Öğretmen Akademileri sadece öğretmenlerin pedagojik yaklaşımlarını şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğin eğitimcilerinin geçmişi nasıl hatırlayacaklarını ve daha da önemlisi nasıl hatırlamalarının beklendiğini de imliyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatı, tarihsel olarak farklı medeniyetler tarafından şekillendirilmiş bir toprak olan Anadolu'yu ebedi ve münhasır bir Türk-Müslüman vatanı olarak yeniden çerçevelendiriyor. Bu müfredat, tarih bilincini yeniden yapılandırmak için Osmanlı nostaljisini Batı karşıtlığıyla birleştiren metapolitik bir strateji kullanıyor. Akademinin gözetim aygıtını, bu minvalde, hafıza mühendisliği işlevinden ayırmak mümkün değil. Akademinin yaklaşımı, aşırı sağın siyasi bir gündeme hizmet etmek için tarihsel hafızayı yeniden inşa etme stratejisiyle yakından paralellik göstermekte.
‘Yerleşik Düşman’ ve Ötesi
25 Nisan 2025 Cuma
Ne var ki, son aylarda taşların biraz oynadığı hissediliyor. Başından itibaren batakta olan Suriye politikasında iktidarın bu sefer fark yaratacak arayışlara girdiğine dair belirtiler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar boyunca Suriye’de Sünni-İslamcı bir yönetimi hakim kılmaya çalıştı; ne para, ne asker hiçbir şeyi esirgemedi. Ama bugün gelinen noktada, tam da emeline ulaşmış görünürken parçalanmaya yüz tutmuş bir Suriye ile, üstelik bir de İsrail ile karşı karşıya. Bu durumda, acaba Suriye’de PYD’den gayrı alternatifi görünmeyen bir Kürt devletinin oluşumuna razı olma aşamasına mı geldi? ‘Yerleşik düşman’ doktrininin öngördüğü stratejik bir ufka sahip olmadığı kesin de, acaba şartların dayatmasıyla mı bu aşamaya vardı?
Darfur Soykırımı Hiçbir Zaman Bitmedi
22 Nisan 2025 Salı
Uluslararası Göç Örgütü, RSF saldırısı sırasında Zamzam’dan kaçmak zorunda kalanların sayısının 400 bine ulaştığını bildirdi. Bu insanlar, El-Faşir’in kuzeyinde, yiyecek ve suya erişimin son derece kısıtlı olduğu çorak bir araziye yerleştirildi. Ayakta kalmak için yaya ve bitkin halde Zamzam’ın yaklaşık 60 kilometre batısındaki Tavilah kasabasına gitmeye çalışanlar yolda yere yığıldı. Civardaki bir başka yerinden edilmişler kampı olan Abu Shouk da RSF tarafından tekrar tekrar saldırıya uğradı. Onlarca kişi hayatını kaybetti. Bu sadece bir yerinden edilme değil; aynı zamanda bir yok etme harekâtı. RSF’nin eylemleri, daha büyük bir terör kampanyasının parçası. Bu grup, sivillere karşı savaş aracı olarak yargısız infaz, cinsel şiddet ve bilinçli aç bırakma yöntemlerine başvurmakla suçlanıyor.
Boş Zamana Dolu Tarafından Bakmak
20 Nisan 2025 Pazar
Nihayet postmodern çağ teşrif eder, boş zamanın harcanmaması, olabildiğince değerlendirilmesi gerekir düsturu ile zaman parçalanır. Her şey tuz buz olur. Artık küçük anlarla da mutlu olmak gerekir, aynı anda birçok iş yapmak gerekir, verimli olmak gerekir, o gerekir, bu gerekir. Çünkü zaman sınırlıdır. Çok az dönem vardır ki, günümüzdeki gibi kolunda saat, kucağında Google Kalender (!), zihninde hesap makinesi bu denli koşturmaca, bu denli boş zaman’a beyhude anlamlar yüklemece ile yaşanmış olsun. Çalışmanın tripallium denilen işkence aletinden türeyen o mendebur anlamından uzaklaşıp, kölelik değil de varoluşa anlam yükleme yöntemi olarak algılandığı bu birkaç on yıldır, zamanın dolusu da boşu da statünün göstergesi haline geliverir.
19 Mart Sonrasının "Bilenler"i ve "Bilmeyenler"i
19 Nisan 2025 Cumartesi
Söz konusu gençlerin isyankâr yatkınlıklarının niçin ve nasıl geliştiğine yönelik türlü izahlar yapıldı. Bir tarafta; gençleri, ülkenin derin buhranlı vaziyetinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kurtarıcı ama umutsuz şövalyeler olarak gören aklınca onları takdis eden büyüklerinin övgüleri varken, diğer tarafta ise yine aynı gençleri kendi menfaatlerini tayin etmekten aciz gören, onları kâdiri mutlak devletin damgalama ve etkisizleştirme mekanizmalarından haberdar eden pek kalender nasihatçilerin tavsiyeleri vardı. Fakat gerçeği örten bu idealist yaklaşımlardan farklı olarak gerçekçi bir kavrayış çok azdı. Gençlere dönük gerçekçi bir kavrayıştan bahsetmenin en temel koşulu inceleme nesnesini belirlenebilir bir hale sokarak onu soyutluktan kurtarmaktır. Gençler evet ama hangi gençler?
Türkiye’nin Seçim ve Rejim Paradoksu
17 Nisan 2025 Perşembe
İkinci temel argüman ise İmamoğlu’nun adaylığının “yasal” zeminde mümkün olmaması durumunda Cumhurbaşkanlığı kampanyasının yine onun üzerine inşa edilmesi ve seçimde onun işaret edeceği bir adayın seçimleri kazanarak zamanı geldiğinde emaneti İmamoğlu’na teslim etmesi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de savunduğu bu argümanın esin kaynağı ise Gül-Erdoğan modeli. Bu argümanın/hedefin yanlışlığı ise iki nedene dayanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle 45 milyar dolardan fazla rezerv yakılmasını, toplumsal meşruiyetinin büyük ölçüde aşınmasını ve toplumsal muhalefet ile kurumsal muhalefeti organik şekilde birleştirerek belki de yakın tarihimizde hiç görülmemiş şekilde muhalefete momentum kazandırmayı göze alarak İmamoğlu’nu tutuklayan Erdoğan rejiminin seçim yoluyla iktidar değişimine izin vermeyeceğini kabullenmek gerekiyor.
Dindar bir Toplumda Yolsuzluk Neden Artar?
15 Nisan 2025 Salı
Kamu önünde dindarlık insanların yetişmesinde bu ilk aşamalara güç katar. İnsanlar sırf görünmek için oruç tutar, bir cemaate ait olmak için dua eder, saygı görmek için alkolden uzak durur. Ahlak pusulası dıştadır, dış dünyadadır. Bir şeyin doğru ya da yanlış olması kimin gözünün sizin üstünüzde olmasına bağlıdır. Böylece yolsuzluk inanç eksikliği yüzünden değil, inanç yüzeyde kaldığı için artar. Kohlberg’in adaletsiz kanunları sorgulayan, ahlak ilkelerini savunan yüksek aşamaları bağımsız bir düşünce gerektirir. Cesaret gerektirir. Rahatlama ihtiyacı ya da otorite saplantısı olan bir ortamda gelişmez bunlar. Böyle şeylerin sabırla, erken yaşlarda, tekrar tekrar öğretilmesi gerekir.
Tüketim Çağında Toplumsal Hareketler: Ekonomik Boykot Analizi
13 Nisan 2025 Pazar
Böyle bir yapıda, ekonomik sistemin geçirdiği dönüşümün yalnızca piyasa mekanizmasını değil, toplumsal yapıyı ve toplumdaki bireylerin hayat tarzını da etkilediği aşikardır. Kalkınmacı devletin tabutuna çakılan her çivinin toplumdaki bir karşılığı olarak; neoliberal devlette yurttaşın yerini müşterilerin alması, tüketimin önceki dönemlerden farklı olarak popüler kültürün bir parçası ve bu yeni toplumsal yapıda tüketme eyleminin ihtiyacın ötesinde bireyin kimlik inşasında bir araç haline gelmesi ortaya çıkmıştır. Tüketim mallarının toplumun gündelik işleyişinde ihtiva ettiği anlamın artmasıyla yaratılan tüketim toplumu, esasında bu dönemki iktisat politikalarının doğal bir sonucu ve tamamlayıcısıdır.
Her Şey 19 Mart’ta mı Başladı?
11 Nisan 2025 Cuma
Haftalardır, milyonların izlediği TV ekranlarından, çok izlenen sosyal medya platformlarından, hukuka aykırı gözaltıları, siyasi saikle yapılan tutuklamaları, kolluğun orantısız güç kullanımını, kötü muamele ve işkenceleri, dava ve soruşturma dosyalarındaki hukuka aykırılıkları izliyoruz. Çarpıtılan MASAK raporları ve baz kayıtları ile masumiyet karinesinin nasıl ortadan kaldırıldığına, hukuki değeri olmayan gizli tanık beyanları ile gerçekleşen tutuklamalara tanıklık ediyoruz. Belki de şimdiye kadar, siyasallaşmış yargının ve kolluğun, hukuk dışı işlemlerinin bu kadar yaygın ve kitlesel tartışıldığı ve izlendiği bir dönem olmamıştı. Bunun nedeni bu uygulamaların yeni olması değil, kendini tehlike altında gören mevcut rejimin, ilk defa bu kadar geniş ve farklı toplumsal kesimlere bu şiddeti uyguluyor olmasıdır.
Kürt Sorununda İdealizm
10 Nisan 2025 Perşembe
Devlet Bahçeli ortaya çıkıp Öcalan’a “gel Meclis’te konuş” çağrısını yaptığı zaman, anlaşılır nedenlerle hemen herkeste bomba etkisi yarattı. Başlıca tepki şaşkınlıktı, ama bir kesim olayın olağanüstü tarihsel önemine dikkat çekmekte gecikmedi. Sözkonusu çağrının yakın Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olduğunu ve köklü bir açılım sürecine imkân tanıyacağını savundular. Bir başka, daha geniş bir kesim ise, böyle bir çağrının gele gele en anti-Kürt partinin liderinden gelmesinin ‘olağanüstü’nün de ötesinde ‘fantastik’ olduğunu teslim etmekle birlikte, çağrıyı en hafifinden kuşkuyla karşıladı. Ben de bu kesim arasındaydım. İtirazım, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” kıvamında kalsa da, basit fakat temel bir çelişkiye işaret etmekten ibaretti: Ülkede kararlı ve kesintisiz bir otokratikleşme süreci devam ederken, ne açılımı?