Tanıl Bora
23 Temmuz 2025 Çarşamba
“İhtiyatlı iyimserlik,” aslen bir diplomasi tabiri. İyimserliğe izin verecek bazı yeni gelişmeler ortaya çıksa bile, durumun hâlâ riskli bulunduğunu, ihtiyatı elden bırakmadan izlemek gerektiğini ifade ediyor. “Du’ bakalım”ın diplomatikçesi. İlk defa, ABD Başkanı Nixon ile SSCB lideri Brejnev arasında 1973’te yapılan görüşmeler vesilesiyle, Soğuk Savaş’taki detant’la (yumuşama, gevşeme) ilgili kullanılmış. Sovyetler’in Afganistan’ı işgalinin ardından, 1980’de detant sona erdi. Yani terimin tarihsel hikâyesi, ‘talihsiz’ bir örnektir. O zamandan beri tabir diplomatik jargona yerleştiği gibi, finansta da kullanılıyor, siyasette de kullanılıyor. Mesela yerel seçimlerden sonraki Erdoğan-Özel “normalleşme” görüşmelerini, her iki taraftan, “ihtiyatlı iyimserlikle” izlediğini söyleyenler olmuştu.
Derviş Aydın Akkoç
20 Temmuz 2025 Pazar
Darende’de bir dere kenarında, ferah bir “kilime” bağdaş kurup da akşamı temaşa edecekken; aniden büyükşehirde gözlerini açmış gibidir Handan Demir’in şiirindeki özne: nerdeyim? Sıkıntılı hazzıyla derece derece genişlik kazanacak bir sorudur bu: evlere, kalabalıklara, seremonilere, tenlere ve uçuşan tinlere doğru… Yalnızca şiirsel hareketi değil, kimi estetik problemleri de mümkün kılan bu kök-soru imge üretimi açısından da belirleyicidir: kararlı bir yadırgama işlemi sadece biçim –dize ve kelime ekonomisine vb.– değil, muhtelif içerik çabalarına da zemin teşkil eder.
Işıl Kurnaz
16 Temmuz 2025 Çarşamba
Türkiye’de işçiler yedi günlük bir zaman dilimi için en az 24 saat kesintisiz hafta tatili hakkı kazanmalarına rağmen, yeni düzenlemeyle bu genel kurala bir istisna getirildi. Turizm işletme belgesi olan konaklama tesislerinde çalışan işçiler için bu süre 11 güne çıkarıldı. Diğer bir ifadeyle 6 gün çalışmaya karşılık 1 gün dinlenme hakkı şeklindeki genel kural, turizm işçileri için 10 günden sonra 1 gün izin kullandırma şeklinde işveren lehine esnetildi. Üstelik getirilen hüküm, esnetilen bu süreyle İş Kanunu’nun 41. maddesini de dolandı. Bu madde, fazla çalışma ücreti yani fazla mesai hakkının düzenlendiği maddedir. İşte turizm işçileri için getirilen yeni haftalık mesai düzeninde, işçinin onayıyla eğer hafta tatili 10+1 şeklinde kullanılacaksa, işçinin fazla mesai ücretine hak kazanmayacağı da işveren lehine güvence altına alındı.
Cuma Çiçek
10 Temmuz 2025 Perşembe
Önümüzdeki aylarda PKK’nin silahsızlanmasına paralel olarak yasal düzenleme gerektirmeyen kimi adımlar atılabilir. Hasta ve yaşlı tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması, Anayasa ve AİHM kararlarının alt düzey mahkemeler tarafından kabulü ve Demirtaş gibi sembolik isimlerin ve siyasetçilerin serbest bırakılması, kayyımlar konusunda kimi göreve iadelerin yapılması kısa vadede yasal düzenleme olmaksızın atılabilecek adımlar. Sürecin ilk ayağı olan silahsızlanma sürecinin tamamlanmasından sonra ikinci ayağı olan Meclis süreci başlayacak ve yasal düzenlemeler gündeme gelecek. Bu anlamda Meclis tatile girmeden önce önümüzdeki günlerde kurulması muhtemel Meclis Komisyonu sadece yeni barış sürecinin nasıl bir seyir izleyeceğini belirlemeyecek, aynı zamanda barış süreciyle demokratikleşme süreci arasında nasıl bir bağ kurulduğunu da gösterecek.
Tanıl Bora
9 Temmuz 2025 Çarşamba
Öznesi piyasa olan teknik bir deyişin, neredeyse hayatın her alanına yayılması; kamuoyunun, seçmenin, vatandaşın, halkın, milletin satın alıcı pozisyonuna yerleştirilmesi… Tersinden düşünürsek, kamuoyuna, seçmene, vatandaşa, halka, millete bir şey satmaya çalışmak… Başka türlü söylersek: kamuoyunu, seçmeni, vatandaşı, halkı, milleti hep piyasa gibi düşünmek… Neoliberalizmin zihniyet dünyasında hegemonyasının bir işareti sayamaz mıyız bunu; kamuoyunun/halkın/vatandaşın hayatî siyasî-toplumsal meselelerdeki birtakım kararlara, tercihlere, tavırlara rıza göstermesini “satın alma” lâfıyla anlatma hevesini?
Derviş Aydın Akkoç
29 Haziran 2025 Pazar
Suç, güvenlik ve yasa: Demirtaş’ın çizdiği negatif sokak imgesi Hobbes’un “herkesin herkesle savaşı” olarak formüle ettiği “doğa durumu” fikrine de dolayımlanır. Öldürme de dahil olmak üzere zarar vermede herkesin herkesle eşit olduğu, yaşamın kısa sürüp ölümünse aniden gerçekleştiği bir savaş hali olarak bu “doğa durumu”; medeniyetin geride bıraktığı bir evre ya da Yasa’nın engellediği bir potansiyel olmak şöyle dursun, mevcut toplumsal ilişkilerin tamamına yayılmış ve sirayet etmiş organik bir gerçekliktir. Yığınla yasaya ve araca rağmen sadece bedenlerin değil, “cüzdanların” ve “çantaların” ve dahi esnaf tezgâhlarının –pazarın–, bu durumda özel mülkiyetin de dokunulabilir ve risk altında olduğu huzursuz bir düzendir bu. Bu düzen ve huzursuzluk muktedirlerce dikkatle ve ince ince yönetilir, mütemadiyen toplumsal dokuya hasar veren, Freud’un tabiriyle “saldırganlık içgüdüleri” ise ne ıslah edilir ne de ötelenir, yalnızca türlü şekillerde –hukuki ve ahlaki cambazlıklarla- maskelenir.
Kenan Erçel
27 Haziran 2025 Cuma
New York şehri belediye başkanlığı yarışında sürpriz bir isim önseçimlerde son düzlüğe, New York eyaletinin on sene valiliğini yapmış, Andrew Cuomo ile başabaş girdi. 33 yaşındaki Zohran Mamdani, Trumpizm’in öcüleştirmeye, ötekileştirmeye çalıştığı herşeyin vücud bulmuş hali. Uganda doğumlu Müslüman bir sosyalist olarak Trump’ın tam zıt kutbu. Fakat önseçim sürecinin gözler önüne serdiği üzere Mamdani’nin tek düşmanı Cumhuriyetçi Parti değil, aynı zamanda Demokratik Parti’deki müesses nizam bekçileri, liberal ideolojinin siyaset, iş dünyası ve medyadaki neferleri.
Tanıl Bora
25 Haziran 2025 Çarşamba
1950’lerden 1990’lara dek birkaç İslâmcı kuşağa hiza veren rol modelleri, Beşir Atalay’ın anılarında da zuhur ediyor. Öncelikle, tabii hep “Üstad” diye andığı Necip Fazıl. Onun misyonunu, “dinamik, diri, dik,” veya başka bir yerdeki tarifle “cesaret, özgüven, dik duruş”la tarif ediyor. Zamanla, hiçbir yere sığmayan “Ben”inden ve siyasî savrulmalarından ötürü daha eleştirel yaklaşmış, ama hep hürmetini korumuş. Öteki kutup olan Sezai Karakoç’a atfettiği misyon ise –bermutad- “İslamî tefekkürde derinleşme, içte derinleşme…” Kutup yıldızı olarak Nuri Pakdil var bir de; Atalay onu –sanırım kalıp kırıcılık anlamında- “devrimci” diye vasıflandırıyor. Pakdil’in 1990’larda kendi arkadaşlarıyla bile konuşmayan, son yıllarında ise sosyalliğe iştahla açılan huy dalgalanmasına ilişkin gözlemi, Pakdil biyografilerinde rastlamadığımız bir dikkattir.
Cuma Çiçek
24 Haziran 2025 Salı
CHP etrafında mobilize olan sivil toplum, medya ve akademi camiasının tutumundan farklı olarak İmamoğlu barış sürecini meşrulaştırıyor. PKK’nin feshini ve silah bırakmasını destekliyor. Çözüm adresi olarak Meclisi işaret ediyor. Yeni barış süreci kapsamında gündeme gelen meclis komisyonunu CHP Cumhurbaşkanı adayı olarak destekleyeceğini gösteriyor. Bununla birlikte, sürece dair şeffaflık ve demokratik denetim vurgusunu yapıyor. Son olarak, İmamoğlu söyleminde Kürtleri içermeyi ve devlete bağlamayı amaçlıyor.
Mete Çubukçu
18 Haziran 2025 Çarşamba
Ancak tüm bunlar İsrail’in İran’a saldırması için gerekçe oluşturmuyor. Dünyanın İsrail’deki dinci/faşist Netanyahu koalisyonunun saldırganlığı karşısındaki pozisyonunu, desteği ya da sessizliğini uzun süredir biliyoruz. Bu durumu normal karşılamamakla birlikte İsrail’in küstahlığı aşan, kural tanımaz tavrının hiçbir şekilde durdurulmaması, bu ülkenin cesaretini arttırdığı gibi, kendi meşruiyeti, mağduriyeti ve geleceğini de sorgulanır hale getirdi.  İsrail’ın kendi varlık/tehdit nedeni olarak gördüğü önce Irak ardından Suriye ve şimdi de İran’ı hedef seçmesi karşısındaki sessizlik, verilen açıktan ya da örtülü destek bugün İsrail’i İran karşısında askerî açıdan üstün kılsa da kendi geleceği açısından daha fazla tehdit altına almış durumda.
Murat Belge
16 Haziran 2025 Pazartesi
İlk ağızda son günlerde sık sık karşımıza çıkan “düşman hukuku” etkeni var. Siyaset dünyasının aktörleri birbirlerine “canım, cicim” diyerek sarılmazlar. Ama siyasi rakibe düşman ülkenin askeri muamelesi çekmek de normal görülmez. Siyaset kırıcı, inciti olabilir, çok zaman öyledir. Ama her türlü ahlaki ilkeyi çiğneyerek rakibi (“düşmanı”) yok etmek demek de değildir. AKP epey bir süreden beri bu ikincisini, düzenli bir biçimde, dozunu artırarak uyguluyor. Normal olarak rakibin mümkün olan her türlü zaafından yararlanarak toplumun desteğini almaya çalışırız. Ama “buradan öteye geçilmez” diye bellediğimiz sınırlar da vardır.
Kenan Erçel
13 Haziran 2025 Cuma
ABD’de Beyaz Saray’a bir kilometre mesafede bir dükkânda üzerinde ABD Başkanı’nın resmi olan tuvalet kâğıdı satabilir, Başkan’a ve diğer siyasetçilere televizyonda küfredebilir, Amerikan bayrağını yakabilir, İsa’yla dalga geçebilir, bir asker cenazesinde “Ölü askerler için Tanrı’ya şükürler olsun” diye pankart açabilirsiniz. Stand-up’ın, ofansif mizahın beşiği bir coğrafya olması tesadüf değil. South Park gibi bir çizgi film başka bir ülkede ortaya çıkamazdı herhalde. ABD’deki bu engin ifade özgürlüğünün temel hukuki dayanağıysa First Amendment.