Karen Armstrong’un Yardımıyla Trumpizm’i Anlamaya Çalışmak ya da Bindik Bir Alamete… (II)
8 Temmuz 2025 Salı
Bu yazıda aktarılan görüşlere göre, Trump’ın “Beyaz Evanjelist destekçilerinin çoğu… daha büyük bir savaşın yaratacağı tehlikeleri umursamıyorlar çünkü (onlara göre) böyle bir çatışma dünyanın ahir zamanlara yaklaştığı… İsa’nın Kıyamet Günü Dirilişi (Second Coming) ve İsrail’in yükselişine ilişkin İncil’deki kehânetlerin gerçekleşmesinin önünün açıldığı” anlamına gelecek. “Onlar bir savaşın İsa’nın dönüşüne yol açacak bir dizi olayı tetikleyeceğine inanıyorlar.” Bu ahir zamanlar teolojisi çerçevesinde, yıkım her zaman Tanrı’nın çalışmakta olduğunun ve geri dönmek üzere olduğunun işaretidir.  Bu teolojide her şey ne kadar kötüye giderse sona o kadar yaklaşılmıştır.
İzmir’e Uygulanan Sessiz Kuşatma
5 Temmuz 2025 Cumartesi
Geçmiş sandığımız şeyler bazen bugünün aynasına dönüşür. Türkiye’de yerel yönetimlere dönük baskı politikaları da tam olarak böyle. Dün HDP üzerinden kurulan “iç düşman” siyaseti, bugün yönünü CHP’li belediyelere çevirmiş durumda. Yerel demokrasi, sadece kayyumlarla ya da toplu tutuklamalarla değil, kaynakları keserek, projeleri durdurarak ve halkın seçtiği temsilcileri etkisizleştirerek kuşatılıyor. İşte bu yeni dönemde İzmir, adeta cezalandırılan şehir olarak konumlanmış durumda. 2023 yılı yatırım programına baktığınızda durum daha da netleşiyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, kendi yürüttüğü metro projelerine Ankara’da 15,8 milyar TL, İstanbul’da 19,3 milyar TL ayırırken, İzmir’e 0 TL destek veriyor.
Kahraman Sokak Fetişizmi Haysiyetsiz Uzlaşıya Karşı!
3 Temmuz 2025 Perşembe
19 Mart sonrasında bir muhalif mücadele yöntemi olarak sokağın; uzun süredir istirahatte olduğu hasta yatağından kalkmış ve gerilip gözlerini ovuşturarak etrafa bakınmakta olan mahmur bir seçenek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kabaca bir isimlendirmeyle Saraçhane protestoları, artık aynı rejimi dahi paylaşmadığı Gezi olaylarından beri baskılanan muhalif duygu birikiminin tabii ve yerinde bir tezahürü idi. Halbuki aradan geçen zamanda hükumet içerisinde ciddi yolsuzluklar peyda olmuş, nabzı düşen iktidar partisi o esnada hakim olunan devlet mekanizmaları vasıtasıyla akla hayale gelmeyecek korkunç yollarla beş ayda hayata döndürülmüş, ülkenin anayasası ve dolayısıyla rejimi bir gecelik bürokratik cambazlıkla ham hum şaralopa getirilerek değiştirilmiş ve bunlara benzer şekilde bir meşru-alternatif yol olarak sokağı işaret edecek birçok olay yaşanmıştı.
Kaburgadan Bir Kafes
29 Haziran 2025 Pazar
Salt Beyoğlu bugünlerde adını ve duygusal ilhamını Güney Afrikalı yazar John M. Coetzee’nin “The Lives of Animals/ Hayvanların Yaşamı” adlı kitabından alan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi kitabın kurduğu eleştirel perspektiften yola çıkarak bizi türler arasında kurduğumuz hiyerarşinin “Karanlık Ekoloji”ye doğru açılan kapısından içeri bakmaya davet ediyor. Bir arada yaşama becerisini edinememiş, kibirli ve kategorize etmeye hevesli bir türün üyesi olarak sergiyi yüzümüz kızarmadan gezmek pek mümkün olmasa da türler arası uyumu nihayet kuracağımız o oyunbaz ve neşeli geleceğin vaadine inanmak istiyoruz. Aksi halde türümüze ve “iyi” olmaya dair inancı tümden kaybedebiliriz ki bu dünyanın sadece kendisi için yaratıldığına inanan bir türün üzerine titrediği kibrini epeyce zedeleyebilir. Oysa buna henüz hazır değiliz.
Zamanın Ruhuyla Yüzleşmek: Robert Musil ve Niteliksiz Adam
27 Haziran 2025 Cuma
Her büyük edebî yapıt, yalnızca bireyin iç dünyasını değil, aynı zamanda ait olduğu çağın içsel yarılmalarını da görünür kılar. Robert Musil’in Niteliksiz Adam’ı, yalnızca bireysel bir yabancılaşma romanı değil, bir çağın ruhuyla hesaplaşmadır. Bu yazının başlığı olan “Zamanın Ruhuyla Yüzleşmek”, tam da bu yüzleşmenin hem bireysel hem de tarihsel yönünü ifade eder: Çünkü Musil’in romanı, yalnızca karakterlerin değil, bir imparatorluğun, bir düşünsel geleneğin ve bir etik sistemin çözülüşünü dile getirir. “Zamanın ruhu” kavramı, burada Hegelci anlamıyla yalnızca tarihin düşünsel izdüşümünü değil, aynı zamanda insanın tarihe karşı duyduğu derin çaresizliği de barındırır.
İnsanlığı Bekleyen Dipsiz Uçurum
23 Haziran 2025 Pazartesi
Bölgede fiilen nükleer silahlara sahip olan ülke İsrail’dir; üstelik İsrail hem Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzalamayı reddediyor hem de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetimlerini kabul etmiyor. İran ile ABD arasında yürütülen nükleer müzakerelerde ilerleme sağlandığı sırada, İsrail İran’ın başmüzakerecisini hedef almış ve onunla birlikte bilim insanlarını, ailelerini, sayısız sivili –aralarında çocukların, bir sporcunun, bir öğretmenin, bir pilates eğitmeninin de bulunduğu çok sayıda insanı– ortadan kaldırmıştır. İsrail başbakanı, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği gerekçesiyle hakkında tutuklama emri çıkarılmış bir kişidir.
Dünyanın Kumaşını Yeniden Dokumak
23 Haziran 2025 Pazartesi
Tek cümleyle ifade etmek gerekirse, Alain Badiou siyasal düşüncesini “kopuş” fikri üzerine kuran bir filozoftur. Ona göre, başka bir dünyayı siyasal olarak kurmanın ön koşulu mevcut dünyanın dokusuna nüfuz etmiş olan kapitalist mantığın kesintiye uğratılmasıdır. Düzenin kumaşının sökülmesi ve yeni bir hakikatle yeniden dokunması onun temel siyasal motivasyonudur. Onun felsefesi, bu radikal kesintiyi “olay” kavramı üzerinden kurar. Olay, verili durumun yasalarından çıkarsanamayan, öngörülemez bir kopuştur. Bu kopuş, yeni bir olanaklılığı ortaya koyar. Mustafa Demirtaş, bu yeni olanaklılığı ve ona giden yolu, Badiou’yu takip ederek radikal bir yenilik umudu olarak görüyor. 2023’te yayınladığı “Radikal Bir Yenilik Umudu Badiou ve Siyaset” kitabında bizi Badiou felsefesinin giriftliklerini çözümleyebilecek manivela olarak “olay” kavramı üzerine bir tartışmaya sokuyor.
Siyasal Narsisizm ve Yaşlı Siyaset: O Koltuğu Bırakmanın Zorluğu
22 Haziran 2025 Pazar
“Ben değil, milletim istiyor”, “Bize gösterilen teveccüh çok başka”, “Görevden kaçamazdım, halkın çağrısına kayıtsız kalamam” gibi ifadeler, liderin bir “biz” anlatısı kurmasına hizmet eder. Buna şu yüzden ihtiyaç var: “Ben” anlatısı lider için fazlasıyla çıplak kalır; “biz” diyen lider aslında “biz benim” der. Seçmenin ilgisini kendi kişiliğine yönlendiren ama bunu “milletin teveccühü” gibi sunan siyasetçi, narsistik eğilimlerini kolektif onayla pekiştirmiş olur. Siyasetçilere toplumuzda her zaman bir meraklı ilgi ve saygılı bir yaklaşım olur. Birçok siyasetçi, gittiği yerlerde gördüğü ilgiyi kişisel bir teveccüh olarak algılar ve bunu şöyle dile getirir.
Avi Shlaim ile söyleşi: “Netanyahu, ABD’yi İran'la savaşa çekmek istiyor”
20 Haziran 2025 Cuma
Unutmamak gerekir ki Hamas, salt bir terör örgütü değildir. Parlamenter yoldan iktidara gelen bir siyasi partidir. Ocak 2006’da, özgür ve adil geçen bir seçimde mutlak çoğunluğu kazandı; ama İsrail ve Batılı müttefikleri bu hükümeti tanımayı reddetti. Hamas diplomatik bir yol izlemeye çalıştı, ama bu yol ona kapatıldı. FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü), İsrail’le Oslo Anlaşmaları’nı imzaladı; tarihsel Filistin’in beşte dördü –yani %78’i– üzerindeki hak iddiasından vazgeçti, karşılığında tarihsel Filistin’in %22’sinde bir Filistin devleti kurulmasını kabul etti. Ama bu da İsrail için yeterli olmadı. Yerleşim yerlerini genişletmeye devam etti.
Netanyahu Durdurulmalı
15 Haziran 2025 Pazar
Netanyahu, içerideki bölünmelerle başa çıkabilmek için dış düşmanlara ihtiyaç duyuyor. İran’a yönelik bu saldırganlığı başlatmasından sadece bir gün önce, koalisyonu parlamentonun feshedilmesine dair bir oylamayı kıl payı atlattı. (Oylamanın temelinde, ultra-Ortodoks erkeklerin zorunlu askerlik hizmeti meselesi vardı.) Artık İran’la savaş gerçek bir ihtimal haline geldiği için, Netanyahu’nun kırılgan koalisyonuyla ilgili tartışmalar geri plana itilecek. Yıllar boyunca bir Filistin devletinin kurulmasını engellemek için Hamas’ı destekleyen aynı Netanyahu’dan bahsediyoruz. Mart ayında Gazze’deki ateşkesi bozan da aynı Netanyahu. Son dönemde Gazze’deki ateşkes görüşmeleri sırasında, Hamas’ın yönetimden çekilmesine bile razı olmadığı bildirilen –çünkü varlığını dış düşman üretmeye ve onları diri tutmaya borçlu olan– aynı Netanyahu.
Bir Diaspora Uzamı Olarak Memleket ya da “Bu Atlı Karıncanın Bayım, Jim Crow Kısmı Nerede?”
13 Haziran 2025 Cuma
İstanbul Ansiklopedisi’nin Nesrin’ine dönelim yine. Onun veda etmeye hazırlandığı yer de yaşama umudu ve enerjisini tüketen, mutsuz eden, güven ve huzur vermeyen bir memleket algısıyla ilgili olduğu kadar, verili “vatan” kavrayışına daha yakın. Birinin gelirken diğerinin gittiği, bedel ödemeksizin kabul damgası taşınmasına izin verilmediği, birinin bırakmak üzere olduğu boşluğa diğerinin bin bir heves, beklenti ve heyecanla dolmaya çalıştığı, şair Sükrü Erbaş’ın “Biz bir kentten gideriz kent boşalır, bir evden koparız ev küçüldükçe küçülür, bir insandan ayrılırız dünyanın en büyük yabancısıdır” dediği anlamda, sanki var olmadığımız zamanların oyuğunda beliren bir dünyada, bir kopuş ve yeniden bağlanış biçimi hayata.
Unufak: “Öteki”lik ile Baş Etme Yolları
8 Haziran 2025 Pazar
Koptaş için sadece ötekinin perspektifinden bakmak yeterli değildir. Öteki kavramının dilimize tekil olarak yerleşmesinden dolayı olsa gerek öteki olmayı yekpare bir bütün olarak düşünüyoruz. Koptaş o yekpare bütünü bu romanda parçalar, içinden çıkarttığı birbirinden farklı tekil ve öznel ötekilikleri konuşturur. Başka bir ifadeyle, bir oğlan çocuğunun, yeni evlenmiş bir kadının ya da bir ihtiyarın ötekiliği nasıl deneyimlediğine tanık oluruz romanı okurken.
Hiçlik:  Benliğin ve Toplumun Boş Merkezine Dair Bir Düşünce Denemesi
5 Haziran 2025 Perşembe
Günümüzün dijital düzeni ise hiçliğe değil, doluluğa dayanır. Boşluk, sistem açısından verimsizdir; durmak, beklemek, tefekkür etmek algoritmaların ve veri akışlarının sürekliliğini tehdit eder. Byung-Chul Han’ın Şeffaflık Toplumu'nda işaret ettiği gibi, günümüz bireyi artık bir “performans makinesi”ne indirgenmiştir. Her şey görünür olmalı, anlatılmalı, sınıflandırılmalı ve tüketilmelidir. Oysa hiçlik, bu zorunlu görünürlük ekonomisine karşı bir direniş biçimi sunar. Bilinçli bir kayboluş değil, anlamın kendini geri çektiği bir varoluş halidir.
Bağlamanın “Dervişi”ne Veda
4 Haziran 2025 Çarşamba
Halk müziğine ve Alevi toplumuna bütün bu hizmetlerinin yanında Yavuz Hoca, bağlamanın felsefesini hayatına yerleştirmiş bir insandı. İki kızından büyüğünün ismi Ezgi, küçüğünün ise Deyiş’ti. Yaşantısı bir derviş bilgeliği, sadeliği ve olgunluğundaydı. Bu yüzdendir ki yazdığı şiirlerde “Dervişi” mahlasını kullandı. Kendini bildi bileli gerçeği ve gayesi olan bağlamasıyla yaptıklarından tatminkârdı, daha fazlasını hiç istemedi. Bu nedenle son dönemlerde artık konser vermiyor, programlara çıkmıyor, çok kullandığı kinayelerle Musa Hoca’ya “Musa da bu gidişle sahnede ölecek,” diyordu.
Eksik Olanın Duyulur Hali: Nurdan Gürbilek’te Sessizlikle Düşünmek
3 Haziran 2025 Salı
Gürbilek’in denemeciliği, Türkçede düşünmenin imkânlarını sınayan, sessizlikle söz arasındaki çatlağı bir düşünce mekânına dönüştüren özgül bir yazı rejimi kurar. Anlamı sabitlenmiş bir içerik ya da iletilmek istenen bir mesaj değil, sürekli ertelenen, belirsizliğin dokusunda yankılanan bir oluş halidir. Her metin, kendi sarmal hareketi içinde hem sezgiyle temas eder hem de analitik bir çözümleme üslubu kurar; çünkü düşünce, Gürbilek’in evreninde tamamlanmış bir bütünlüğe değil, kırılmış bir özneye, bölünmüş bir zamana, iç içe geçmiş bir kayıp topografyasına yaslanır.
Dünya Tütünsüz Günü’nde DSÖ ve Türkiye
29 Mayıs 2025 Perşembe
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 1998 yılından itibaren, 31 Mayıs tarihini, tütün ürünlerinin kullanımının getirdiği zararlara dikkat çekmek amacıyla “Dünya Tütünsüz Günü” olarak anmakta. Örgüt, bu yıl belirlediği tema ile, adölesanlar başta olmak üzere hedef grupları çeşitli cazibelerle bağımlı yapmak isteyen tütün şirketlerinin maskesini düşürmeyi amaçlamaktadır. Tütün şirketlerinin kazanç eksenli stratejileri arasında lezzet artırıcılar, çekici ambalajlar ve dijital medya aracılığıyla yapılan hedefli pazarlamaların yer aldığı uzun zamandır biliniyor. Öte yandan bugün itibarıyla gençler arasında e-sigara kullanımı, dijital dünyanın cazibesi de kullanılarak, kimi ülkelerde sigara içme oranlarını iki katına çıkarmış durumda. DSÖ, gün vesilesiyle, bu taktikleri açığa çıkararak, lezzet yasakları ve tanıtım kısıtlamaları gibi daha güçlü politikaların uygulanmasını savunuyor.
Rejimin Otoriter Pazarlıkları ve Kürt Meselesi
28 Mayıs 2025 Çarşamba
Ekim 2024’te iktidar koalisyonunun Kürt meselesinde başlattığı yeni sürece bakıldığında, bu sürecin iktidarın kurgulamaya çalıştığı yeni bir otoriter pazarlık olup olmadığı sorusu karşımıza çıkar. Bu soru meşru bir sorudur; çünkü Cumhurbaşkanı'nın ilerleyen dönemlerde de -hatta olabilirse mevcut iktidar ortağından kurtularak- iktidarda kalmak istediği bir sır değildir. Yeni pazarlığın otoriter mi yoksa demokratik mi olacağı sorusuna iktidar yönünden bakıldığında yanıtı bellidir. Hatta çeşitli yöntemlerle bu pazarlığa demokratik bir görünüm vermeyi öncekilerde olduğu gibi başarabilir ki, sürecin parlamentoya taşınması gibi söylemler bu yönde çabalardır.
Tutunamayan Gençlik
27 Mayıs 2025 Salı
Saraçhane eylemleri sonrası gençler, yine bir kez daha muhalefetin umudu haline geldi. Özellikle üniversite öğrenci hareketlerinin canlanması geniş bir heyecan dalgası yarattı. Öğrencilerin polis barikatını aşma girişimi ile sembolleşen cesaret momentleri, CHP’li liderlerin eylemlerin ivmesini kesme ve nabzını düşürme hamlelerine verdikleri tepkiler ve gösterdikleri irade, tutuklamalardaki duruşları hayranlık uyandırdı. Bu hayranlık zihinlerde daha çok hor görülen ve küçümsenen Z kuşağına dair var olan mitleri ve önyargıları sarstı. Bu kuşaktan ümidi kesenlerin aksine, cesaretin bedeli olduğu bu dönemdeki bu hareketlenme “ne varsa gençlikte var, taş gibi bir nesil geliyor” duygusunu yükseltti.  Söz konusu gençlik hareketleri ayrı bir ilgiyi hak ediyor. Ancak ben bu yazıda onlardan ziyade, gençler arasında daha az göze çarpanları ve ilgi görenleri de tartışmak üzere, gençler üzerine dönemsel olarak yükselen varsayımları, içinde olduğum farklı gençlik araştırmaları verilerine dayanarak yorumlamaya çalışacağım.
Yargıç Freisler ve Münihli Alexander: Karanlık Zamanlardan İki Portre
25 Mayıs 2025 Pazar
Faşizm, hukuk devletinin en temel ilkelerinin dahi ortadan kaldırılmasıyla, yargının bütünüyle iktidarın kontrolünde bir baskı ve haksız cezalandırma aygıtına dönüştürülmesiyle ve süresiz bir istisna halinin icra edilen bir rejimdi. Devletin baskı ve zor aygıtlarının etkin bir şekilde kullanıldığı bu rejimde, kolluk kuvvetleri ve yargı, rejim karşıtı sesleri bastırmak için aktif olarak kullanılıyordu. Devlet bürokrasiyle ile iktidardaki partinin (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) iç içe geçtiği bu rejimde, gizli polis teşkilatı olan Gestapo (Geheimes Staatspolizeiamt) gündelik hayatın her alanında rejim karşıtlarını tespit edip tutuklamaktaydı.
Bir Ömür Tetikte: Franco
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Komünistlerin ülke içindeki nüfus arasında, sürekliliği sağlanmış bir ittifak veya örgütlenme faaliyetinin yokluğu, Franco’nun ölümünden sonra dönüp kaldıkları yerden mücadeleyi sürdürüp haklı kazanma beklentilerini boşa çıkardı. Arzuladıkları şartlarda örgütlenmeleri halinde de kayda değer başarı elde etmeleri zordu. “Geç Frankizm” yıllarında sahada görünmüşlerdi. Onlara kızan, ayrılan, eleştiren, aksiyoner dar eylem gruplarının eylemleri sonuç vermediği gibi “radikal” soldan beklentileri kırdı. Dünyanın hemen her yerindeki KP’lerin bu gibi tavırlarıyla onlara öfkelenen sol grupların silahlı eylemciliğinin doğuşundaki benzerlik, başlı başına ele alınmayı hak ediyor. Franco sonrası fetişleştirilen “Uzlaşma” uyarınca af yasası geçmişi konuşulmaz kılarken diktatörlük dönemi suçluları yargı denetiminden kurtarıldı. Dünyanın hemen her yerinde legalleşme arayışına giren ve aynı zamanda SB tarafından muhatap alınan komünist partilerden biri olan İspanya KP, sosyal demokrasiye yakın sosyalistler güç kazanırken, “cezalandırıldı.”
Wayne’lerden Cumhuriyet’e Yolun İnşası
17 Mayıs 2025 Cumartesi
Kürd’ün merkeze olan bağlılığının sadece iki sözle olamayacağı ortadadır. Yeni şekillenen cumhuriyete Kürd’ün entegre olmadan, yani tüm otonom yapılarını yeni kurulacak devlete ve onun bürokrasisine devrederek, başarıya ulaşılamayacağı öngörülür. İsyanlar acımasız bir şekilde bastırılır, aşiretlere dayalı idare biçimi (hükümet, yurtluk ve ocaklık) bir bir dağıtılır. Yerli halk ülkenin içine öldürülenler ise dağa, taşa, dereye karışır. Bunları elbette uzaydan gelenler yapmadı, Kürd’ün uzaydan gelmediği de ortada olduğuna göre birilerinin askeri tekniğinde ve lojistiğinde hızlı değişikliğe giderek özerk yapılara son verdiğini tarihi belgelerden anlıyoruz.
Tabiat ve Eleştiri: Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’ndan İlhamla
14 Mayıs 2025 Çarşamba
Mimarlığın, tasarımın, sanatın döke saça üretilip tüketildiği, tartışıldığı aydınlık taşra şehrimizin mutena parkurunda aylak aylak yürüyoruz. Tipik park, işte: Çıplak toprak aşırı sınırlandırılmış, belediyenin favori bitkileri rahatsız edici bir düzenle ekilmiş, bakılmış. Sıcak asfalt üzerine ızgara basılarak arnavutlaştırılmış zemine, sağlığını yitirmiş bahtsız çocukların boy boy fotoğrafını bağış tetikleyicisi niyetine kullanan meşhur sivil toplum kuruluşunun rengarenk kocaman logosu şablonla boyanmış, beş metrede bir. Slogan da eksik değil: “Sevgi, iyilik, umut.” Herhangi bir başka oluşumun, inisiyatifin, örgütün alamayacağı izni her nasılsa koparmışlar belediyeden, diğerlerinin kaçak göçek yazılamaları biteviye silinedururken. Apaçık iktisadî bir kurumun iyi niyeti nasıl sorgulanamaz hâle gelmiş ki?
İstanbul Ansiklopedisi
11 Mayıs 2025 Pazar
Anadolu taşrasından İstanbul’a kaçan Zehra’nın da, Fransızcayı ilerletip Avrupa’ya kapağı atmaya çalışan Nesrin’in de zihninde aynı dizeler vardı: “Yeni bir ülke bulamazsın, / başka bir deniz bulamazsın. / Bu şehir arkandan gelecektir.” İstanbul’u bilenler bilir bu ölümsüz dizelerin şairi Yeniköy’dendir. Bir hafta sonu düşürün yolunuzu Panagia Rum Kilisesi’nin bahçesine. Kurulun dizi dibine Kavafis’in. Gözlerinizi gezdirin o tılsımlı dizelerin üzerinde. Sonra Laki Vingas ve dostlarına takılın. O şehr-i Sitanbul’u anlatsın size, sonra yıkılmaya terk edilen Rum Yetimhanesi’ni… Onların tanıklıklarını dinledikten sonra anlarsınız İstanbul’da herkesin neden biraz gayrimüslim, çokça yetim olduğunu.
Han Kang’ın Vejetaryen'i: İnsan/Hayvan Olmaktan Kurtuluş
10 Mayıs 2025 Cumartesi
“Nietzsche’ye göre, sanat dünyanın genel hakikâtdışılığını ve yalancılığını bizim için katlanılabilir kılan ‘gerçekdışı kültü’dür. Bizi kusurlu bir dünyaya karşı koruyan ‘iyi görünüş istemi’dir. İnsanların ‘ağırbaşlı ve ciddi’ yönlerine -Nietzsche’nin Zerdüşt’te ‘ciddiyet ruhu’ dediği şeye- karşı, sanat ‘coşkun, gezgin, dans eden, alay eden, çocuksu ve mutluluk verici’ bir şeydir. Sanat bize ‘şeylerin üzerinde bir özgürlük’, kendimizi ‘gerçeklik’ten kurtarma, ‘gerçekliği’ kendi estetik kahkaha ve oyunlarımızla bağlantısız bir şey olarak görme yeteneği verir.” Yonğhe’nin vücudundaki çiçeklerle poz verip sevişir gibi yaptığı ya da sevişirkenki hâli daha önce deneyimlemediği, hakikâtin dışına çıkabildiği bir hâldir; cinsel deneyiminden ‘haz alır’.