Arjantin Başkanlık Seçimi ve Mauricio Macri: İntikam Değil Adalet

22 Kasım Pazar günü gerçekleştirilen Arjantin başkanlık seçimlerinden sadece bir gün sonra ülkenin önde gelen sağcı gazetelerinden La Nación'da “Daha Fazla İntikama Hayır” (No más venganza) başlıklı, yazı işlerinin imzasını taşıyan bir yazı yayımlandı. Yazı, Arjantin'deki son cunta rejimi sırasında ordu mensubu kişilerin, haksız bir şekilde intikam alınarak insan hakları ihlallerinden ötürü yargılanma süreçlerine artık bir an önce son verilmesi gerektiği mesajını veriyor.

23 Kasım Pazartesi günü Nestor Kirchner'in 2003 yılında iktidara gelmesiyle başlayıp onun ölümünün ertesinde eşi Christina Fernandez Kirchner'in iki dönem üst üste başkan seçilmesiyle (2007 ve 2011 yıllarında ) toplam 12 yıl süren Kirchnerist dönem sona erdi. Sağcı ve neoliberal bir siyasi çizgide duran Mauricio Macri seçimleri kazandı. Bu yüzden bu yazının, Macri'nin başkan seçilmesinin hemen ardından yazılmış olması epey manidar. Yazının dilinde geleceğe dair göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir umut var. Macri döneminin intikamın bırakıldığı ve yaraların sarıldığı bir dönem olması, adalet arayışının artık geçmişte bırakılması ümit ediliyor.

Bu yazının neden yazıldığını anlamak için, La Nación gazetesinin geçmişine hızlıca bir bakmakta yarar var. Arjantin'de Kirli Savaş yıllarında (1976-1983) yaklaşık otuz binden fazla insanın zorla kaybettirildiği, işkenceye maruz bırakılıp yasadışı gözaltı merkezlerinde öldürüldüğü sırada La Nación, Clarin gazetesiyle birlikte cunta hükümetinin ideolojik sözcülüğünü yapmakla kalmamış, ayrıca ülkede gerçekleştirilen sayısız insan hakları ihlallerine de tamamen sessiz kalmıştı.

Seçimin hemen ertesinde gazetede yayımlanan bu yazıda, 1970'lerde ülkeyi esir alan kaos ortamının sebebi, bu dönem aktif bir şekilde Peronist militanlık yapan gençler ve onların gerçekleştirdiği siyasal eylemler olarak gösteriliyor. Yazı hiçbir şekilde devlet terörüne değinmezken, ayrıca Peronist militanların o dönem devletin şiddet politikasına karşı gerçekleştirdikleri eylemleri, Avrupa'da son yaşanan IŞİD terör eylemleriyle bir tutma raddesinde bir şuursuzluğa da imza atıyor. Yazı, Arjantin darbe rejimi mensuplarının yargılanma süreçlerinin er ya da geç adaletin sağlandığı, darbe sırasında çocuklarını, eşlerini, yakınlarını kaybeden binlerce mağdurun bir nebze mağduriyetlerinin giderildiği ve kuşkusuz dünyada askerî rejim suçlarıyla bir türlü yüzleşemeyen onlarca ülkeye emsal olduğu gerçeğini tamamen es geçiyor. Darbe sonrası başlayan bütün bir yargı sürecinin de intikam almak isteyenler için yapıldığını ilan ediyor.

Yazıda, sözde adaletin sağlanması için yalanlarla dolu bir süreçte birçok suçsuz ordu mensubunun yaşlı olmalarına rağmen hapislerde tutulduğu belirtiliyor. Bazı askerlerin de suçlulukları tam kanıtlanmamış olduğu halde hapiste öldüğü iddia ediliyor. Yazı, bu durumu milli bir utanç olarak adlandırırken, Kirchner hükümetlerini de yargılama süreçlerini kendi siyasi çıkarları için adeta bir propaganda aracı olarak kullanmakla suçluyor. Arjantin'de son askerî darbe rejiminde işkence, adam öldürme, çocuk kaçırma gibi suçlar işlemiş ordu mensuplarının yargılanma süreçleri darbe sonrası ilk demokratik seçimlerle başa gelen Alfonsin hükümeti sırasında başladı. Adaletin sağlanması ve bu korkunç suçları işleyen insanların cezasız kalmaması için başta mağdur yakınlarının kurduğu örgütlerin yanı sıra birçok insan hakları kuruluşu ve sivil toplum örgütü amansız bir mücadele yürüttü. Zamanaşımı, delil yetersizliği, kasten davaların savcı ve hâkimler tarafından ertelenerek çözümsüz bırakılması, darbe sonrası başa gelen bazı hükümetlerin bu sürece karşı umarsız tavırları gibi birçok sorunla karşı karşıya kalan mağdurlar, yakınları ve onları destekleyen birçok sivil toplum örgütü bu süreç boyunca asla pes etmedi.

Yazının yayımlanmasının hemen ardından başta mağdur yakınlarının kurduğu örgütlerden ve insan hakları kuruluşlarından gelen tepkiler, yazıda adaletin intikamla eş tutulduğu bu tavrı kınayarak La Nación gazetesinin çirkin geçmişinin asla unutulmayacağını ve elleri kana bulanmış bu gazetenin cunta rejimiyle olan işbirliğinin de bugün hâlâ devam ettiğine dikkat çekti. Yazıyı kınayan bütün tepkilerin arasında yine de kanımca en ilginç olanı gazetenin merkezinde bir araya gelen gazete çalışanlarının ellerinde bu yazıyı kınayan ve adalete olan bağlılıklarını gösteren pankartlarla, yazı işleri tarafından yayımlanan yazının hiçbir şekilde kendi fikirlerini yansıtmadığını belirten açıklamaları oldu.

Şimdi top yeni seçilen başkan Mauricio Macri'de. Darbe sırasında gerçekleştirilen insan hakları ihlalleriyle ilgili hâlâ devam eden dava süreçlerinin hiçbir aksaklık olmadan ve baskı yapılmaksızın devamının sağlanmasına ilişkin, hükümetinin, geçmişle yüzleşmeyle ilgili tavrını ve insan haklarıyla ilgili politikalarını açıklaması gerekiyor. Yine de şunu da asla unutmamakta yarar var: Macri iktidarının bu konudaki tavrı ne olursa olsun, onca zorluğa ve baskıya rağmen adaletin sağlanması için elinden geleni yapmış ve dünyanın her yerinde cunta rejimi ve devlet terörü mağdurlarına umut olmuş bu mücadeleyi hiçbir güç ve iktidar bu noktadan sonra durduramaz.