Hadi Bir Daha Deneyelim: Ya Prometheus İnadı Ya Da Yaprak Düzeni Siyasalar!

 

AÇILMAMIŞ KAPILAR

Sevdiğin kentlerin selamı sanki
Sülüs kamyon şoförleri
Küfi hamallar

Anılar hep sonbaharda gibidir
astrakan gecede
süt yıldızlar

Belleğinin yerini tutar kadehindeki
Taşlar taş kemerler
İvedi sarmaşıklar

Hayatını sarsan binbir andan
adlarını yıllara
veren yargıç krallar

Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir
Bir kez girilmiş sokaklar
Açılmamış kapılar

Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin:
çiçek durumu aşklar
yaprak düzeni siyasalar[1]

GEÇİT Video, 2’57’’, 2013 

"(…) Nam June Paik’in düşü sınırları eşeleyen bir modern çağ Don Kişot’unu
selamlıyor. Don Kişot’un inanç teorileri, açılan kapıların olasılıklar bütünlüğüne giden yolun ta kendisi. Sanatçı çilekeş: Böylece zamanında açılmamış kapıların kırılgan siyasası Huxley’nin derdi olageliyor. Bahsettiği ‘algı kapıları’ temizlenebildiyse bir şekilde, tuğlalarla örülmüş tüm bu duvarlarda ‘başka bir delik’ olmamak için. Ve bunu reddeden sığınmacının sırt çantasındaki eşyaların tümü, vaat edilmiş (kaynak)-topraklara ulaşılması sonucu sistematize edilmiş ödüller bütününün sonucu belki... Siyasa kırılgan, gidilen yol, aşılan sınırlar gerçek (…)"

MAKYAJ Yerleştirme, 2015 

Geç kapitalizmin yeni iktisadi önerileri yeni bir insan modeli yaratma noktasında tüm gücüyle çabalarken, düzenin devamlılığını sağlayan "ekonomi", "ulusal bütünlük", "sınırlar" gibi parametreler kütlesel kalıcılıklarıyla bireyin mücadelesinin içini boşaltmaya çalışıyor. Düzenin içinde birbirine eklemlenmiş sermayenin tüm olguları, kitleselleşmiş hareketlerin düzenle olan karmaşık ilişkisi dahilinde "buharlaşan katılıklar" olarak duvara çarpmaya devam ediyor. Bireyin etkinliği bu noktada kişisel mevcudiyetin, lokal itirazların ve yerelliğin öne çıktığı yeni olgular bütüncüllükleri noktasında uzun bir süredir gündemde. Bu sorunsallar 2000’li yılların başıyla birlikte aynı zamanda çağdaş sanatın da ilgi alanı dahilinde. Tasarımlanan dünyalar olarak pazarlanan yeni kentleşme ve yaşam koşulu olanaklarının, uyum sağlayanın işaret edilen cangıl içinde hayatta kalabilmesiyle ilgili artık. Bununla başa çıkabilmenin yollarından biri de yerellikle ortaya konabilecek bir tür "yeni otonomi" önerileri olacak belki de.

Mehmet Ali Boran’ın Videoist Mardin’de açılan "Hadi Bir Daha Deneyelim" başlıklı kişisel sergisi bütün bu olgulara bahsedilen yerellik odağıyla yaklaşma çabasında. Bu yaklaşım, kişisel deneyimlerimizle oluşturduğumuz karşılaşma, temas ve dönüşüm odaklı yeni bir tarihselleştirme arayışı da aynı zamanda. Böylece bu öneri stereotiplerin eleştirilmesiyle var olan tarihselleştirme krizine de bir tür yanıt gibi. Sergi bütünsel olarak bakıldığında merkez-çevre tartışmasında "yersiz-yurtsuzlaşma"nın öneminin "çağdaş" algısıyla yoğrulmuş bir karşılığı olarak okunabilir. Çağdaş algısının yerellikle kurulan analojik bağı, sergideki tüm çalışmaların ortak özelliklerini ortaya koyuyor. Bu analoji yer yer bu ilişkinin sorunlu yanlarını görünür kılarken yer yer de postmodern bir tavır olarak bireysel huzursuzluğun toplumsal döngüdeki yeni durumunun altını çiziyor. Sergi bünyesinde iki video ve iki yerleştirme sunumuyla yer alan Boran’ın çalışmaları, bu anlamda bütünlüklü bir algısal farkındalığın yeni dünya düzenindeki arayışların karşılığı olarak nasıl konumlandığıyla ilgileniyor. 

SINIRIN ORTASINDA Video, 5’, 2014

Sergi bünyesinde Boran’ın video çalışmalarından biri olan "Sınırların İçinden" isimli çalışma arafta kalan sanatçının hem kendini konumlandırış biçimi hem de kendi gibi olmayan bireyle bu sınır olgusuyla Lacancı bir tür ayna kuramı ışığında karşılaşmasının hikâyesi. Ötekinin aynasında kendi "libas"larından soyunan sanatçı aynı zamanda imkânsızlığın "artık keyfi!"ni bu bir aradılığa borçlu oluyor. Sınırın beri tarafından öteki tarafına bir kaçakçı eşliğinde geçmeyi denemek bu dünyanın "Benjamina!"sına duyulan hasret (Genet’nin asi güzellemelerine de bir selam). Fakat sorun temel bir çatışkıdan doğarak sanatsal edim ile reel politik arasına sıkışmışlığın ezelden beridir bitmeyen didişmesi. Ütopyacı önerilerin modern dünyanın katı fizyolojisinin antropisine karşı bir tür değirmen dövme çabası. İnanç modelinin reelpolitiğe karşı savaşımı. Bu reelpolitiğin haklılığına inanmaya kanmak ise bu çağın sanatçısının kendisine düşen paydan nasibini almasıyla sonuçlanıyor. Sınırlarda dolaşan sanatçı böylece var olan asli sınırların her iki tarafında defalarca dolaşan kaçakçıdan savaşın nasıl sonlanacağına dair önerileri dinleyerek kendi pozisyonunu sorgulamak durumunda. Naif-primitif tavrın arkasında ortaya konan bu yaklaşım sunum biçimselliğindeki durumla paralellik gösteriyor. Sinematografik sunumla ortaya konan hikâyenin, bu sinemasal anlatımın teatral usule en yakın örneği olan "dogma" fikriyle aktarılması bu primitif tavrın altını çiziyor.


UNITED Yerleştirme, 2015

Diğer video örneği olan "Geçit" isimli çalışma ise kapı metaforuyla aktarılan açmazlar bütününün sunumuna dair. Bilinmeyen eller tarafından kapatılan kapıların ters montajla açılması, bireyin sorunlarından coğrafyanın maruz kaldığı yıkımın sonlanmasına dair umut arayışında bir bakışın ortaya konuşu. Hal Foster’in bahsettiği "travmatik olanın yeniden üretilen gerçekçi geri dönüş mitiyle"[2] sonlanabilmesi umuduyla bir tür yeniden geri sarış. Bu sarışlarla kilitliyken açılarak dönüşen kapıların toplumsal sağaltımın kendisi olarak okunmasını sağlayan bir dönüşüm hikâyesi izliyoruz. Tekrarların simülatif dünyasından çıkış olarak anahtarların çevrilişini ve böylece gerçekliğin farklı uzamsal pozisyonlardaki olası yeni anlamına doğru bir ilerlemeye de tanık oluyoruz aynı zamanda.

Göçebe durumların yeni dünya düzenindeki karşılığı olan mültecilik konusu da Boran’ın sergi kapsamındaki ilgi odaklarından biri. "United" isimli yerleştirmesiyle Boran basit bir sırt çantasının içindeki eşyalarla mülteci olma durumunu görünür kılmayı amaçlıyor. Temel ihtiyaçlarını karşılayacak maddeler ve bir yağmurluğun dışında bilinmeze çıkılan yolculukta beraberinde götürülen bir kupa yerleştirmenin odağını bu objeye yaklaştırıyor. Varılacak gettoland’de olası bir kabulün ön koşulu olarak simgesel bir ifade. Kendimizi buna entegre edebileceğimiz bir tür ikna metaforu ya da… Ne olursa olsun kirli bir dünyanın içindeki anlamsız nedenselliklerden yalnızca birisi bu: çekilen acıların sonunda kazanılan hak olarak, ödül. Veya kazandıklarımız sonucunda var olmamızı sağlayacak hayati bir gösterge. Arte povera unsurları çağrıştıran bir düzenlemeyle aktarılan çalışma bütün bu sürecin kendisinin çıkış noktasını da aktarmayı başarıyor.

"Makyaj" isimli yerleştirmeyse, Cizre’den getirilen briketlerin makyaj yapılarak boyanması ve üst üste bindirilmesi sonucu oluşturulmuş. Öğütücü ulus-devlet sistemlerinin oluşumunda bir tür harç görevi gören kliklerle örülen duvarların her bir unsuru bu briketler aslında. Çarpıp yere kapaklandığımız bu duvarları oluşturan tüm bu briketler, bir araya gelen yazılı kuralların doğurduğu felaketlerin sonucu olarak makyajlanan anlaşmalar, mutabakatlar… Kitsch bir düzende kitsch bir makyajlı sunum ve dolayısıyla halihazırdaki düzenin devamını sağlayan bu briketlerle örülmüş sağlam duvarlar.



Mehmet Ali Boran "Hadi Bir Daha Deneyelim" diyor her şeye rağmen. Sınırlarda olma durumlarının, göçebe olma halinin, ezilmiş ve dışlanmışlığın izleğini aktarmayı amaçlıyor. Her gün yeniden uyandıklarımıza lanetler okuyarak biten günün sonundaki yeni günü işaret ediyor. Sergi bünyesinde gördüklerimiz inatla bu durumları karşılayanların hikâyeleri aynı zamanda. Bu anlamlı inadın diğer tarafı karanlık. Sahte, kirli bir düzenin yeniden üretimi. Kırılgan bir siyasa… Boran bu sergiyle, bahsedilen ikilikler bütününde bireyin pozisyonunun durumunu sorguluyor. Toplumsal düzenin yozluğuyla bireysel açmazların konjonktürel durumlarda nasıl aynılaşabildiğinin altını çiziyor. Sınırların önemsendiği bir dünyada özgür bireyin hangi tarafta olduğunu tartışmaya açıyor.

Videoist / Birinci cadde no:114 C/D Mardin / www.videoist-org.blogspot.com /
www.facebook.com/groups/videoist


[1] Cemal Süreya, "Açılmamış Kapılar", Sevda Sözleri içinde, YKY, İstanbul, 2000, s. 205.

[2] Hal Foster, Gerçeğin Geri Dönüşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2009, s. 136.