Anti-Semitizm-Siyonizm: Nora Şeni'ye Cevap

21 Kasım 2004 tarihli Radikal İki’de ‘Anti-semitizm’ başlıklı ve Nora Şeni imzalı bir makale yayımlandı. Sayın Şeni bu makalede Birikim dergisinin Ekim 2004 sayısında yayımlanan “Madalyonun iki yüzü: Anti-Semitizm ve Siyonizm” başlıklı ve içinde yedisi telif, beşi çeviri olmak üzere on iki makale bulunan dosyanın içeriği konusunda tek bir söz söylemeden başlığını ve bu başlığın kendisine çağrıştırdıklarını eleştiriyor. Ben de bu yazıda, Birikim’in söz konusu dosyasına katkıda bulunmuş biri olarak Şeni’nin eleştirilerine cevap vermek istiyorum.

Şeni’nin temel eleştirisi kısaca anti-semitizmle siyonizmin “madalyonun iki yüzü” olarak kapaklaştırılamayacağı yönünde. Buradan hareketle Birikim’i “entellektüel dikkatsizlik”le ve “istendiğinde bile ırkçılık konusunda düşünmenin kolay olmadığını sergilemekle” suçluyor.

Şeni eleştirilerini dört başlık altında toplamış (italikler Şeni’nin makalesinden):

1. Tarihsel, kronolojik yanlış: Anti-semitizmle siyonizmi bir senkroni içinde algılamak mümkün olmadığı gibi “siyonizm anti-semitizmi yaratıyor” denklemini kurmak da olanaksız. Dosyadaki Ömer Laçiner’in ve benim makalelerimde gayet açık bir şekilde anti-semitizmin özellikle Hristiyanlık ve Avrupa kökenli uzun tarihinden bahsediliyor ve onun 19. yüzyıl sonunda Avrupa’da ortaya çıkan siyonist hareketin en temel kurucu motivasyonu olduğu vurgulanıyor. Şeni de zaten bu Avrupa/Hristiyanlık temelli örnekleri sıralıyor. Dosyada vurgulanan ve de nedense Şeni’nin göz ardı ettiği diğer bir önemli olgu ise anti-semitizmin İslam/Ortadoğu coğrafyasında siyonizme tepki olarak ortaya çıkan görece yeni bir durum olduğu. Bu anlamda, bu coğrafyada, özellikle İsrail-Filistin sorunu düşünüldüğünde, anti-semitizm ve siyonizm “madalyonun iki yüzü”dür.

2. Mantıksal yanlış: Aynı madalyonun yüzleri olabilmeleri için siyonizmle anti-semitizmin "öz"lerinin aynı maddeden imal edilmiş olması gerekirdi. Oysa böyle bir müşterek "öz" yok. Siyonizm, karşı olunsun olunmasın, haklı ya da haksız toprak iddia etsin, bir milliyetçilik hareketi, örneğin Helenizm gibi... Anti-semitzm ise ırkçı bir görüş ve ayrımcılık... Şeni’nin ifadesiyle bir “müşterek öz” bulmamız gerekiyorsa, yine dosyadaki bir çok yazıda vurgulandığı gibi, bu “ırkçılık”tır. Anti-semitizmin bir tür ırkçılık olduğu konusunda bir fikir birliği var, ama konu siyonizm olunca kimileri, özellikle bugün evrildiği biçimiyle siyonizmin ırkçı karakteriyle yüzleşmekte zorluk çekiyorlar. Burada ayrıntıya girmeye imkan yok ama bu “ırkçı karakter” konusunda dosyadaki Joel Kovel ve benim makalelerime bakılabilir. Siyonizmin temel düsturu, “topraksız bir halkın halksız bir toprağa” gitmesidir. Yahudilerin topraksız olduğu doğrudur ama gitmeleri istenen toprak “halksız” değildir, “halksızlaştırılması” gerekmiştir, hala da gerektiği düşünülmektedir. “Halksız toprağın,” hem de “sol siyonistler” eliyle nasıl halksızlaştırıldığına dair yine dosyadaki Benny Morris söyleşisine bakılabilir. Dolayısıyla siyonizm, Helenizm vb. gibi “sıradan” bir milliyetçilik hareketi değildir, bundan daha fazlasıdır ve üstelik “başarıya” ulaşmıştır. Bu anlamda, anti-semitizm ve siyonizm “ırkçı bir madalyonun iki yüzü”dürler.

3. Siyasal yanlışlık: Siyonizm ile bir simetri içinde ve siyonizmin "ikizi" olarak sunulduğunda, anti-semitizm, karşıt ya da alternatif bir siyasi proje seviyesine terfi ettirilmiş olur. Akla dayalı bir görüş, tartışılabilir bir kanaat olarak kabul görmüş olur. Diğer ırkçılıklar gibi anti-semitizmin de akıldan değil duyulardan, duygulardan kaynaklandığı, beslendiği… unutulmuş olur. “Madalyonun iki yüzü” demek, mecburen anti-semitizmi siyonizme alternatif bir siyasi proje olarak görmemize neden yol açsın? Burada Şeni’nin sorgusuz kabul ettiği temel varsayım herhalde şöyle bir şey: “Siyonizmin ırkçı bir karakteri yoktur, dolayısıyla ‘akla dayalı bir görüş ve tartışılabilir bir kanaat’tir, duygulardan değil akıldan kaynaklanır.” Siyonizm, önce “halksız bir toprak” yalanına sonra da “atayurdu/vaadedilmiş topraklar” mitolojisine dayalı olarak etnik bir temizlik yapmışsa (bkz dosyadaki Morris söyleşisi ve Kovel’in makalesi) ve onyıllardır bu kurucu resmi ideoloji çerçevesinde, ABD hariç, bütün dünyayla alay edercesine işgali sürdürebiliyorsa ve bütün bunlar “akla dayalı bir görüş” ise, bu yapılanlara (ve siyonizme) yönelik nefretin ırkçı bir tezahür olarak, bu coğrafyada, anti-semitizmi beslediğini görmek neden bu kadar zor?

4. Semantik yanlışlık: "Anti-semitizm'e sıfır tahammül" başlıklı bir bildiriye de yer vermiş olan bu sayıdan, her şeyden önce Yahudilikle siyonizmi, İsrail ile Yahudileri, İsrail devletiyle İsraillileri ve de dünya Yahudilerini birbirinden ayrı tutması beklenirdi. Hepsini aynı kefeye koyması değil. Şeni bunları yazabildiğine göre özellikle bu eleştirisinden Birikim’in dosyasındaki yazıları ya okumamış olduğunu düşünmemiz gerekiyor ya da siyonizmle Yahudileri bir eşitlik içinde gördüğünü ve bu yüzden herhangi bir siyonizm eleştirisine tahammül edemediğini. Şeni, sözkonusu dosyanın tek bir satırında “aynı kefeye koyma”yı gösteremez. Tam tersine, dosyanın ana eksenlerinden biri bu “aynı kefeye koyma” mantığına karşı çıkmaktır. Mecburen dosyadaki yazımdan parçalı alıntı yapıyorum: “…Bir anlamda Batı’nın anti-semitizmi siyonizm yolu ve eliyle Arap/Müslüman dünyasına da sirayet ettirilmiştir. Bu anti-semitizmde: ‘İsrail = Siyonizm = Yahudilik = Yahudiler = Kötü’ şeklinde işleyen bir denklem vardır... Siyonist pozisyonun denklemi ise anti-semitist denklemin ayna aksidir: ‘anti-siyonizm = anti-İsrail = anti-semitizm.’ Bu pozisyona göre, İsrail’in ve onun kurucu ve taşıyıcı ideolojisi olan siyonizmin eleştirisi bizatihi anti-semitik bir faaliyettir. Bu dosyada yer alan Ümit Kıvanç, Mosche Zuckermann, Judith Butler ve Joel Kovel imzalı makaleler değişik cepheleriyle bu sorunu ele alıyorlar... Sosyalist bir tavır, anti-semitizmin olduğu her yerde Yahudilerle, siyonizmin olduğu her yerde de Filistinlilerle beraberdir. Sosyalizmin ırkçılığa ve eziyete tahammülü sıfır olmak zorundadır.”
 

Şeni’nin de imzacılarından olduğu “anti-semitizme sıfır tahammül” başlıklı bildiri, Birikim’in hazırladığı dosyanın “organik” bir parçası değildir, “dışarıdan” bir iletidir. Bu bildirinin “anti-semitizme sıfır tahammül” ana fikrine katılmakla birlikte, İsrail’i sıradanlaştırıcı ve siyonist bir çerçeveden konuşulduğu izlenimi verebilecek kimi ifadelerine yönelik eleştirel bir yazım Birikim’in Kasım 2004 sayısında okunabilir:

“Irkçılık karşıtı ve sol bir eleştiri, tutarlı ve ikna edici olmak istiyorsa hem anti-semitizme hem de siyonizme eşzamanlı ve eş güçle karşı durmak zorundadır. İnsanlık tarihinin yüzkarası olan Holokost ve Yahudilerin tarih boyunca uğradıkları diğer zulümler, siyonizmi ve İsrail’in işlediği insanlık suçlarını meşrulaştıramayacağı gibi, aynı şekilde bu suçlar ve siyonizm de anti-semitizmi meşrulaştıramaz. Bu ikili pozisyonun bir ayağını ihmal ettiğimiz sürece diğer ayak kabusumuz olmaya devam edecektir.”

Evet, “entellektüel dikkat” herkese lazımdır ve konu siyonizm olunca kimileri için “ırkçılık konusunda düşünmenin kolay olmadığı” ortadadır.

Radikal İki, 5 Aralık 2004