Portekiz’de Sosyalist Zafer: Geleceğe Dair Dersler, Mesajlar


Antonio Costa liderliğinde Portekiz Sosyalistleri (PS) Mecliste’ki 230 koltuktan 106’sını kazanarak müthiş bir zafer elde etti. Bu zafer dört yıldır Avrupa muhafazakârlarına ve neoliberal müesses nizama karşı kemer sıkmanın sona erdirilmesi için verdikleri mücadelenin bir meyvesiydi. Merkez-sağ parti ana muhalefet rolünü oynamaya devam edecek olsa da, AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF troykasının tasarladığı ve EPP’nin (Avrupa Halkları Partisi) yürüttüğü kemer sıkma programını destekleyen partiler büyük bir yenilgiyle cezalandırıldı.

Bütüne bakıldığında sol partiler açıkça çoğunluğu ellerinde tutuyorlar, fakat Portekiz’deki mevcut durum İspanya’dakinden epey farklı. Sosyalist Parti’nin (PS) solundaki en büyük parti Bloco de Esquerda (Sol Blok) oyların %9,7’sini, onu takiben Komünist Parti ise %6,5’ini aldı. Bu demek ki %36,6’lık oyuyla PS soldaki lider konumunu sürdürecek ve yakında yeniden hükümet kurmayı başaracak.

Bu iyi haberlerin ötesinde Portekiz örneğinin Avrupa’da gördüğümüz diğer eğilimleri devam ettirdiğini not etmemiz gerekir. Oy verenlerin sayısında düşüş, demokratik çözülme ve siyasi parti çoğulluğu, ilk adımlarını atıyor olsa da, Portekiz örneğinde de karşımıza çıkıyor. Yeşiller, liberaller ve milliyetçi popülistler ilk kez AB parlamentosundaki Sosyalist ve Demokratların İlerici Birliği (S&D), EPP ve Avrupa Birleşik Solu (GUE) gibi büyük siyasi ailelerin üyesi olan partilerin yanında Ulusal Meclis’e girmeyi başardılar. 

Avrupa ve dünyanın dört bir yanındaki bütün sosyalistler, sosyal demokratlar ve ilericiler bir kez daha Portekiz sosyalistlerinin çizdiği yolun yararına tanıklık etti. Bu partiler Portekiz deneyiminden ders çıkarmanın öneminin farkındalar ve Portekiz’deki sonuçların nasıl mümkün olduğuna dair hâlâ bazılarının kafalarında sorular var.

İlk neden oldukça basit: Portekiz sosyalistleri ülkeyi gerçek bir sosyalist hükümet gibi yönetmeyi başardılar  başka bir deyişle, ülkeye ilerici, yenilikçi ve hevesli bir vizyon sundular. Aynı zamanda, Portekiz vatandaşlarının karşılaştıkları gerçek sorunlara çözüm üretmeye son derece odaklıydılar ve soldaki lider konumlarını da asla bırakmadılar.   

İkinci nedense, Portekiz sosyalistlerinin var olan her şeyi kemer sıkmaya, ücretler ve emekli maaşlarındaki acımasız kesintilere kurban etmeye adanmış, yanlış olduğu ayan beyan ortada olan bir ekonomik kararı değiştirmek yönündeki kararlılıklarıydı. Portekiz sosyalistleri ücretleri ve emekli maaşlarını kemer sıkma öncesi düzeylerine geri çekerek ise başladı. Bu yurtiçi talebi yükselttiği gibi, ekonomik büyümeye de katkı sağladı ve yaklaşık 350.000 kadar yeni ve çoğu sabit işin yaratılmasına sebep oldu. Aynı zamanda, ülke gençlerinin acı verici beyin göçünü de durdurdu. Ekonomik büyümenin artmasıyla, kamu açıkları ve borç oranlarının azalması hızlandı. Böylece, hem daha dengeli bir bütçe elde edildi, hem de uluslararası piyasalarda Portekiz devlet tahvilleri değer kazandı.

Yeni bulunan bu model artık Washington ve Brüksel konsensüsünün dikkatli biçimde gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor. 

Kanımca, üçüncü ve daha az bilinen bir neden daha var. Bu da Antonio Costa gibi deneyimli bir lidere sahip Sosyalist Parti’nin çok-katmanlı ve çok-paydaşlı siyaset yapabilme becerisidir. Başka bir deyişle, siyasi bir hedefe varmak için yerelden Avrupa’ya, ulusaldan uluslararasına her düzeyden her aktörü işin içine katarak siyasi bir plan yapabilme kabiliyeti sergilemesidir. Kemer sıkmanın ötesine geçebilmek için gerekli siyasi eylem bu şekilde örgütlendi. Önce Avrupa Birliği’nin Portekiz’e yaptırımlarına karşı çıkıldı, ardından Avrupa’nın ekonomik yönetimi, Ekonomik Durağanlık ve Büyüme Anlaşması, birlik bütçesi, Ekonomi ve Para Birliği sorgulandı ve değişime açık hale getirildi.

Bundan dolayı sosyalistlerin Portekiz’de zaferi Avrupa sosyalistleri ve sosyal demokratları arasında daha güçlü bir dayanışmanın gerekliliğine dair bir çağrıdır. Ulusal düzeyde sosyalist bir siyasi programın bütünüyle uygulamaya konabilmesi için Avrupa’nın belirlediği ekonomik anlayışın dışına çıkmak hayati bir öneme sahiptir. Ekonomik ve toplumsal eşitsizliklere karşı çıkmak ve Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesini hakkıyla yürürlüğe koymak yalnızca ortak pazar ve Euro bölgesinin herkes için çalışır hale gelmesini sağlamak için değil, iklim krizi ve dijitalleşme gibi yeni yeni ortaya çıkan zorluklara bir cevap üretebilmek için de kritik bir öneme sahiptir. Bizi bekleyen yıllarda ortak hedefimiz ve arzumuz buna yönelik olmalıdır. 


Çeviren: Yağız Ay

Metnin orijinali The Progressive Post’ta yayımlanmıştır.