Toplum düzeyinde de Suriyeliler başta olmak üzere, mültecilerin geçici olarak görülmek istendiğine dair genel bir tutumdan bahsedilebilir. Bunda en başta gelen sebeplerden bir tanesi, mülteciler için yapılan harcamaların bütçeye getirdiği yüktür. Rakamlar kesin olmamakla birlikte ve miktarın tümü doğrudan mültecilere harcanmadığı bilgisi akıl tutularak, Almanya devletinin 2018 yılı içinde mülteciler için yaklaşık 23 milyar avro harcadığı tahmin ediliyor.
Cemaatçi anlayışı desteklemek amacıyla kimlik ve değerler üzerine yapılan vurgu bu manada kritik bir önem taşımaktadır. Yeni gelenler yerleşik toplumun değerlerini yozlaştırıcı alışkanlıklarını beraberlerinde getirdikleri, ev sahibi topluma ait “gerçek” kimliğin bu manada kaybolma tehlikesi taşıdığı sıklıkla ifade edilir. Yeni gelenler bu manada ulusal kültüre tehdit oluşturur bir sıfatla nitelendirilirler.
“İnsan düşmeye görsün,” denir Anadolu’da refah içinde bir yaşam sürerken varını yoğunu bir anda kaybetmiş insan için. Başına bir felaket gelmiştir mutlaka. Her şey bir anda olmuştur. Bu yüzden hazırlıksız yakalanmıştır. Asıl serüven bundan sonra başlayacaktır, yaşamın çirkin yüzüne bundan sonra şahit olunacaktır. Yaşanan hakiki manada bir “düşüştür”.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres Euronews’te yer alan bir mülakatında; “yaşanan göçmen krizinin Avrupa’yı felakete sürükleyebileceğini” iddia etti. Bu noktada, yaşanan bu krizin felaketle sonuçlanmasını önlemenin entegrasyon politikalarında kazanılacak başarıyla doğru orantılı olduğu iddia edilebilir. Ancak bu durum bugüne kadar Avrupa’nın tam anlamıyla başarabildiği bir husus olmadı. Belki de problemin esası yapısal birtakım engellerde aranabilir. Bir yanda yabancıları görmek istemeyen, onlara daha fazla tahammül edemeyen zenofobik ve aşırı sağ gruplar, öte yandan yıllardır Avrupa ülkelerinde yaşayıp entegrasyona inatla direnen, kendisinin değil, Avrupa’nın kendilerine uyarlanmasını bekleyen bazı göçmen grupları. Toplumsal ayrışmanın cisimleşmiş halini ifade eden bu durumun Avro bölgesinde derinleşecek ekonomik krizle birlikte AB yurttaşları ile yabacılar arasında bu kez toplumsal kutuplaşma yönünde evrilmesi pekala bir ihtimal olarak sayılabilir. Göç teorilerinde geçen temel önermelerden birisidir; "göç hareketlerinde insanlarla birlikte kültürler de taşınır". Kültür kelimesini her tür alışkanlık, gelenek, inanç, kimlik, ideolojilerle doldurmak mümkün. Avrupa'ya iltica eden bu insanlar kalplerinde anlatılmayı bekleyen sayısız acıyla birlikte Avrupa'da huzuru bulacaklarına ilişkin biraz da ütopik sayılabilecek bir umutla gidiyorlar. Geçen süreyle birlikte bunun hayal kırıklığıyla sonuçlanması muhtemel bir durumdur.