Bergama-Artvin Direnişi

1988’de ülkemize gelen yabancı şirketlerin yaptığı altın arama çalışmalarında, ülkemizin değişik yörelerinde ekonomik olarak işletilebilir altın rezervleri belirlenmiştir. Bu arama çalışmaları sonucu, Bergama-Ovacık, Artvin-Cerrattepe, Gümüşhane-Mescitli, Balıkesir-Edremit, Eskişehir-Kaymaz yörelerinde 1 milyon tonu geçen oranlarda ve ekonomik olarak işletilebilecek düzeyde altın tenörünü içeren rezervlere rastlanmıştır. Ayrıca, İzmir, Çanakkale, Ankara, Kayseri ve Trabzon gibi illerde değişik bölgelerde de altın arama çalışmaları devam etmekte olup ülkemizin birçok yerinde altın arama çalışması yapmak için izin alınmış ya da izin başvurusu yapılmış bulunmaktadır. Bergama-Ovacık yöresindeki altın maden işletilmesiyle ilgili yöre halkının verdiği uzun erimli mücadele sonuç vermiştir. İzmir İdare Mahkemesi’nin Çevre Bakanlığı’nca Eurogold firmasına verilen maden işletme iznini iptal eden kararın Danıştay tarafından onaylanması ile Bergama halkının zaferi mahkeme kararıyla kesinleşmiş oldu. Ne var ki, siyanürlü altın arama çalışmaları, ülkemizin birçok yöresini tehdit etmeye devam ediyor. Bunlardan en günceli ne çok zengin bir orman alanı ile kaplı bulunan Artvin-Cerrattepe yöresinde belirlenmiş altın rezervlerinin işletilmesi tehlikesidir. Siyanürlü yöntemle altın üretimi konusunda güncel tehlikenin, Eskişehir-Kaymaz yöresi için de geçerli olduğu bilinmelidir.

Artvin’in ormanlık alanlarında gerçekleştirilecek olan siyanürlü yöntemle altın madeni işletilmesi, en az Bergama-Ovacık yöresi kadar ciddi riskler taşımaktadır. Uluslararası maden tekellerinin Bergama yenilgisinden sonra ikinci hedefi olan Artvin-Cerrattepe yöresinde siyanürlü yöntemle altın madeni işletilmesi çalışmalarına yöre halkının ve bütün ilgililerin dikkatinin çekilmesi gerekmektedir. Bu tehlikenin boyutunu anlamak için;

1) Artvin’in Genel Durumu;

2) Siyanürlü Altın Üretimi Riskleri;

3) Artvin’de Siyanürlü Altın Üretimi Tehlikesi;

konusundaki gerçekleri ortaya koymaya çalışacağım.

ARTVİN’İN GENEL DURUMU

Artvin’in toplam nüfusu 212.833’tür. Bu nüfusun 66.097’sinin şehirlerde, 146.736’sının köylerde yaşadığı gözlenmektedir. Bu durumda, siyanürlü yöntemle altın üretiminin su kaynakları ya da başka yollarla sağlığını doğrudan etkileyeceği insan sayısı, yüzbinlerdir.

İlde temel geçim kaynağı tarımdır. Fındık, çay tarımı ve hayvancılık, geçim kaynaklarının başında gelir. Tarla arazilerinde 200.319 dekarlık alanda hububat, endüstri bitkileri ve yem bitkileri ekimi yapılmaktadır. Bu alanların 78.246 dekarlık bölümü sulanan alanlardan oluşmaktadır. Artvin ilinde tarla ürünleri üretimi ve ekilen alanlar konusundaki rakamlar şöyledir: 110 bin ton hububat, 33 bin ton mısır, 5 bin ton fasulye, 20 bin ton patates, 184 ton tütün, 25 bin ton yem bitkileri, 6 bin ton diğerleri ve toplam 200 bin tonun üzerindedir. Çay etkili araziler Arhavi, Borçka ve Hopa ilçelerinde toplam 86.247 dekar alanda olup 66.403 ton/yıl yaş çay yaprağı üretimi yapılmaktadır. Kuru çay ise 13.328 ton/yıl olmaktadır. 37.450 dekar alanda fındık bulunmakta ve yılda 3476 ton fındık üretilmektedir. Fındık üretiminin 2176 tonu olan büyük kısmı Borçka’da yapılmaktadır. 24.054 dekar alanda yapılan sebze üretimi ise yılda 11.316 tondur.

İlin toplam arazi varlığı 7.436.000 dekardır. Mevcut arazilerin % 75.28’ini oluşturan 5.589.346 dekarı kültür arazisidir. Diğer kalan ise kültür dışı arazidir. Kültür arazilerinin en büyük kısmını 3.900.468 dekar ile ormanlar, 1.072.818 dekar ile mer’alar oluşturmaktadır. Çay alanları 86.247 dekar, fındık alanları 37.410 dekardan oluşmaktadır. Tarla arazisi ise 174.785 dekardır. Ayrıca, 25 bin dekar bahçe, 6850 dekar bağ, 24 bin dekar sebze ekim alanı ve 5 bin dekara yakın zeytinlik bulunmaktadır.

İlde 10.393 hektar alanda sulama tesisi bulunmaktadır. Tarım topraklarının sulanan alanları ise 78.246 dekar olup sulanamayan alanların oranı 122.073 dekardır. Hopa ve Arhavi’deki bütün tarım arazileri sulanmaktadır.

Artvin genelinde, 1996 sonu itibarıyla, 99.957 baş sığır, 107.081 baş koyun, 20.734 baş keçi, 4143 baş tek tırnaklı hayvan, 94.149 baş kanatlı hayvan bulunmaktadır. Ayrıca, 38.595 fenni kovan ve 7840 yerli kovan ile arıcılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Sığır mevcudunun % 7.8’i kültür, % 25.8’i melez ve % 66.4’ü yerli sığır ırkından oluşmaktadır. Koyun ırkları Hemşin ve Karakaya, keçiler ise kıl keçisidir. 46.436 kovan mevcudu bulunmakta olup arı ırkı olarak saf ve melez Kafkas ırkı arılar hâkimdir.

Artvin’in en önemli özelliği, zengin bitki örtüsü ve orman varlığıdır. Siyanürlü yöntemle altın üretimi ile Artvin ve Doğu Karadeniz’in ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kalacağı açıktır.

SİYANÜRLÜ YÖNTEMLE ALTIN ÜRETİMİ RİSKLERİ

Siyanür, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin “Sudaki Tehlikeli ve Zararlı Maddeler” Tebliği’ne göre en tehlikeli madde’dir. Siyanürlü yöntemle altın elde edilmesinin tarihi 1867 yılında ABD’de alınan bir patente kadar uzanır. Yöntem, ilk kez 1891’de Güney Afrika’da bir altın madeninde kullanılmıştır. Ekonomik olarak maliyetin fazlalığı nedeniyle uzun süre uygulanamayan yöntem, 1970’de yığın yıkama tekniğinin gelişmesiyle siyanürlü yıkama yöntemi yaygın olarak düşük tenörlü epitermal altın cevherleşmelerinde kullanılmaya başlamıştır. Yığın yıkama tekniği ile altın ve gümüş gibi değerli metaller, yığın haline getirilmiş cevherli kayadan siyanür püskürtülmesiyle yıkanarak elde edilmektedir.

Siyanürlü yöntemlerle altın üretmek, iddia edildiği gibi tehlikesiz bir yöntem değildir. Örneğin, Washington Yeryüzünü Denetleme Enstitüsü’nün hazırladığı bir rapor, “altın madenciliğinin ABD’de dağları yok ettiği, şimdi de ekosistemi ve insanların sağlığını yok etmeye başladığını” iddia ediyor. Bir başka örnek, ABD hükümetinin de desteklediği merkezi Washington’da bulunan Mineral Policy Center adlı bir örgüt, ABD’de ve diğer ülkelerde yerel düzeyde siyanürlü altın madenlerinin zararlarına karşı mücadele veren 324 örgütle koordineli olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bu örgütler ABD, Gana, Güney Afrika, Kanada, Avustralya, Rusya gibi siyanürlü yöntemle altın madenciliği yapan ülkelerde faaliyet gösteriyor.

Greenpeace de son yıllarda siyanürlü yöntemle işletilen altın madenciliğini çevre için en önemli tehditlerden birisi olarak niteleyerek bu yöntemle yapılan madenciliğe karşı savaş başlatmıştır.

Siyanürlü yöntemlerle işletilen madenlerin çokluğu nedeniyle ABD büyük bir tehlike içinde bulunuyor. Sorumsuzca işletilip terk edilen madenlerdeki siyanür ve diğer ağır metalleri içeren zehir havuzları ABD halkı için büyük bir tehlike kaynağı oluşturmaya devam ediyor ve ABD Maden Yasası’nın bu tehlikelerin ortadan kaldırılması yönünde değiştirilmesi için yoğun çalışmalar yapılıyor. Kulis çalışmaları sonucu engellenen bu girişimlerin ABD halkına çok ağır sonuçlar getirmesi olasılığı sıkça dile getirilmektedir. Konuyla bağlantılı olarak, ABD Çevre Koruma Ajansı EPA’nın 1992’de yayımladığı verilere göre; ABD madenlerindeki 900’den fazla siyanür ve ağır metaller içeren atık havuzlarının 800’ünden çoğunda tehlikeli düzeyde sızıntı meydana geldiği saptanmış, 200’den fazlasında insan sağlığının tehdit edildiği belirlenmiştir. Mineral Policy Center’ın raporlarına göre, ABD’de 500.000’i aşkın (557.650) terk edilmiş maden bulunuyor ve siyanür gibi zehirli maddelerin depolanıp terk edildiği bu madenlerin zehirli maddelerden temizlenebilmesi için 71.5 milyar dolarlık bir kaynağa gereksinim duyulduğu açıklanmaktadır. Bu terk edilmiş madenlerde her yıl insanların öldüğü ve yaralandığı, çevrenin sürekli zehirli maddelerle kirletildiği ve ekolojik dengenin bozulduğu belirtilmektedir.

Madenlerdeki zehirli maddelerin depolandığı atık havuzlarından ve zehirli maddelerden kaynaklanan kazalara ilişkin bilinen onlarca örnek göstermek mümkün. Nevada Vahşi Hayatı Koruma Kuruluşu’nun araştırması bunun en iyi örneklerinden birisidir. Bu araştırmaya göre, 1986-91 yıllarını kapsayan dönemde yalnızca Nevada’da siyanürlü altın madeni bölgesinde madencilerin tuttuğu istatistiklere göre 10.000’i aşkın vahşi hayvan zehirlenerek ölmüştür.

Siyanürlü yöntemlerle altın üretiminin tehlikesiz bir uğraş olmadığı bunca örnekten iyi bir şekilde anlaşılmaktadır. İrlanda (Westport) ve Yunanistan’da siyanürlü altın madenlerine karşı gösterilen tepkiler üzerine bu girişimlerden vazgeçilmesi, bu ülkelerdeki halkın siyanürlü altın üretimi yönteminin sonuçları konusunda bilgi sahibi olduğunu göstermektedir.

Türkiye’de siyanürlü yöntemle altın işletmeciliği yapacak olan şirketlerin, Almanya’da ya da başka Avrupa ülkelerinde aynı yöntemle altın madeni işletememesi çelişik bir durum değil midir? Siyanürlü yöntemle altın işletmeciliği, Avrupa Parlamentosu kararında da belirtildiği üzere, bütün Avrupa Birliği ülkelerinde yasaklanmıştır. Avrupa Parlamentosu, oybirliğiyle “Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanması yasak olan siyanürlü yöntemle altın madeni işletilmesinin Türkiye’de de yasaklanması için” bir Tavsiye Kararı almıştır.

Halen ülkemizin 572 bölgesinde siyanürlü yöntemle çalışmak için izin bekleyen ve işletmecilerinin çoğu yabancı şirketler olacak altın madeni rezervleri bulunmaktadır. Bergama-Ovacık altın madeni konusunda verilen kararın Artvin yöresi ve diğerlerine örnek olacağı düşünüldüğünde, ülkemizin siyanür kullanılarak işletilecek altın madenleriyle ilgili vereceği karar büyük önem taşımaktadır. Verilecek sorumsuz ve acele bir kararın ülkemizin siyanür çukurlarıyla kaplanmasına yol açması olanaklıdır. Bu önemli kararı vermeden önce, ulusal maden politikasının belirlenmesi, madenlerimizin ülke ekonomisine en yüksek katkıyı yapacak şekilde bilimsel normlara uygun olarak işletilmesi yanında, halk sağlığının ve gelecek kuşakların karşılaşabileceği ciddi tehlikelerin de tümüyle giderilmesini içeren her türlü önlemin alınmasını sağlayan yasal ve yönetsel düzenlemelerin hazırlanması gerekmektedir.

Siyanürlü yöntemle altın üretimi yapılacak olan altın madenlerinde milyonlarca ton toprak binlerce ton siyanürle karıştırılarak altın elde edilecektir. Bu işlem sonucu topraktaki binlerce ton arsenik ve binlerce ton civa ve kurşun gibi zehirli maddeler tuz halinden kurtularak tehlikeli biçimde serbest element haline geçecektir. Altını alınan ve içinde siyanür, arsenik, civa ve kurşun gibi öldürücü ve kanser yapıcı ağır metaller bulunan çamurun siyanürünün bir kısmı arıtıldıktan sonra bir deponi alanında tutulacaktır. Atık havuzundaki zehirli maddelerin sızması tehlikesi bulunmaktadır. Bu deponi alanının bütünlüğü deprem, sel gibi beklenmeyen olaylarla bozulursa ya da sızdırma gibi nedenlerle siyanür, arsenik, civa, kurşun gibi maddeler yeraltı sularına karışırsa bunların içme suları ve zehirli sularla sulanan sebzeler yoluyla insan sağlığını doğrudan etkilemesi söz konusudur. Ayrıca, insan vücudunda uzun yıllar biriken ağır metallerin çeşitli hastalıklara yol açması mümkündür. Kanser yapıcı ağır metaller olan arsenik, civa, kurşun gibi zehirli maddelerin açığa çıkarılarak topluma uzun yıllar boyunca yeraltı sularıyla ulaştırılması sonucu insanlar ve diğer canlılar üzerinde bırakacağı etkiler ile 10-15 yıl sonra ortaya çıkacak kanser olayları da dikkate alınmalıdır.

ABD, Kanada, Meksika, Güney Afrika gibi ülkelerde siyanürlü yöntemle altın madenciliği insanların yaşamadığı dağ başlarında ya da çöl ortasında yapıldığı ve oldukça tehlikeli sonuçlar doğurduğu halde, ülkemizde çevresel değerler açısından son derece zengin bölgelerde arsenik, kurşun, civa ve siyanür gibi zehirlerin depolandığı atık havuzu bulunan bir altın madeninin oluşturulmaya çalışılmasını anlamak oldukça güçtür.

Madenin işletilmesi süresince patlatma gibi madenin işletilmesinden kaynaklanan ve ağır metallerin havaya karışmasının yaratacağı hava kirliliğinin oluşması mümkündür. Ayrıca, maden çıkarılması, patlatma, delme gibi etkinlikler çerçevesinde gürültü kirliliğinin de yaşanması kaçınılmazdır.

ARTVİN’DE SİYANÜRLÜ ALTIN ÜRETİMİ TEHLİKESİ

Artvin’de siyanürlü yöntemle altın üretimi riski, zengin orman varlığı ve yeşil örtüyü olduğu gibi, uzun dönemde bütün bitki ve hayvan çeşitliliğini, tarımsal etkinlikleri ve halk sağlığını ciddi biçimde tehdit edecektir.

Artvin, jeofizik yapısı nedeniyle maden yataklarının oluşumuna en elverişli bölgelerden birisi konumundadır. Maden Teknik Arama Enstitüsü tarafından yapılan araştırmalarda, il düzeyindeki bakır, kurşun, çinko, pirit ve altın madenleri yatakları belirlenmiştir. Bakır ve pirit madenleri, Murgul ilçesindeki Karadeniz Bakır İşletmeleri’nin Murgul İşletme Müdürlüğü tarafından çıkarılmaktadır. Altın madeni çıkarılmasına ise halk sağlığı bakımından izin verilmemekte ise de, son günlerde yoğun tartışmalar ile Artvin’de Cominco şirketi tarafından altın madeni işletilmesi tehlikesine karşı halkın ciddi kaygılarını dile getirdiği gözlenmektedir. Artvin Kültür ve Dayanışma Vakfı tarafından hazırlanan rapor, bu kaygıyı açıkça ortaya koymaktadır.

Murgul ilçesinde işletilen bakır madeni ve il merkezindeki Cominco Madencilik Şirketi etkinliklerinin erozyona, bölgenin doğal yapısına ve içme suyu kaynaklarına olumsuz etkileri söz konusudur. Bu madencilik faaliyetlerinin doğal yapı ve doğal kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin engellenmesi için gerekli önlemlerin alınması zorunludur. Murgul Bakır İşletmeleri ve Cominco Madencilik faaliyetlerinin doğal yapıya olumsuz etkileri giderilmelidir. Aynı şirket, Artvin’de altın arama çalışmaları için izin almış ve ekonomik olarak işletilebilecek altın rezervleri saptamıştır. Siyanürlü yöntemle altın işletmeciliği için çalışmalar yapan Cominco, Bergama’dan sonra, Artvin’de de siyanür tehlikesini yeniden gündeme getirmiştir.

İl merkezinin içme ve kullanma suyunun da ihtiyaca karşılık gelmediği görülmektedir. İşletilecek bir altın madeninde önemli oranda su kullanılacak olması da su sorununa yeni boyutlar ekleyebilecektir.

Artvin-Cerrattepe’de altın üretimi konusunda Cominco Şirketi’nin fizibilite çalışmaları sürmektedir. Yörede işletilecek bir altın madeni için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu ise hazırlanmış değildir. Artvin-Cerrattepe yöresinde 4.8 gr/ton altın ve 190 gr/ton gümüş rezervli cevher için günde 650 ton üretim yapılabilecek ve 30 ton altın için 250 bin ton cevherin (toprağın) işlenmesi gerçekleştirilebilecektir. Artvin Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından hazırlanan raporda; yörede 8.3 ton altın rezervi bulunduğu, ancak 1997’den bu yana tartışmalar başladıktan sonra bu rakamın 30.3 ton olarak gösterildiğine dikkat çekilmektedir (Cumhuriyet, 9 Nisan 1998). Ayrıca raporda; proje alanının yakınlarında dünyanın ünlü parklarından birisi olan Hatıla Milli Parkı’nın bulunduğu belirtilmekte ve Cerrattepe’nin ekolojik açıdan zenginliğine, yerleşim yerlerine yakınlığına, rakımın yüksek ve eğimin fazlalığının altın işletmek açısından risklerine dikkat çekilmektedir.

Altın madeninin işletilmesi sonucu, işletmenin yapılacağı ormanlık alan zarar görecektir. Bu zarar, arama çalışmaları sırasında patlatma ve delme çalışmaları ile ağaçların kesilmesi yoluyla gerçekleşecektir. Ağaçların kesilmesi ise yörenin hassas olduğu en büyük tehlike olan erozyonu arttıracaktır. Altın madeninin işletilmesi sırasında kullanılan siyanürün kendisi büyük bir tehlikedir. Bu süreçte topraktaki zehirli maddelerin (arsenik, civa, kadmiyum, kurşun vs.) birçoğu açığa çıkacak ve kullanılan siyanür ile birlikte bir havuzda toplanacaktır. Siyanürlü altın işletmeciliğinde en büyük tehlike, bu zehirli atık havuzudur. Bu havuzun yeraltı su kaynaklarına karışması riski, insanların ve diğer canlıların sağlığını çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya getirmektedir. Bu atık havuzu, maden işletilmesi tamamlanınca üstü kapatılarak terk edilecektir. Bu demektir ki, zehirli maddelerle dolu bir havuz, yıllarca yöre halkını ve ekolojik dengeyi tehdit etmeye devam edecektir. Deprem, sel, çatlak ve istenmeyen başka olaylar nedeniyle ya da teknik hatalar sonucu atık havuzunun yeraltı sularına karışması ya da yüzeyden toprağa karışması, yöreyi büyük bir felaket bölgesine dönüştürecektir. Sonuç olarak, Artvin yöresinde siyanürlü yöntemle altın madeni işletilmesi; su kalitesinin bozulması, toprak kirlenmesi, ekolojik dengenin tahribi, orman ve bitki örtüsünün azalması gibi çevreyi bütünüyle ciddi risklerle karşı karşıya bırakacak bir girişim olacaktır.

SONUÇ

Siyanürlü atık havuzunda bulunan siyanür ve diğer zehirli maddelerin yeraltı suyuna potansiyel etkisinin 20-50 yıl gibi uzun bir zaman sürecinde oluşabileceği bilinmektedir. Maden işletmesi birkaç yıl süreceği halde, siyanür havuzundaki sızıntıların izleme sisteminin 50 yıl çalışması ve yeraltı sularının da 15-20 yıl için izlenmesi gerekmektedir. Maden çıkarma faaliyeti biten şirketin madeni terk etmesinden sonra bu izleme faaliyetleri nasıl yapılacaktır? Bu izleme faaliyetlerini kim yapacaktır? İleride ortaya çıkabilecek önemli tehlikelerin önlenebilmesi için henüz ciddi çalışmalar yapılmadığı görülmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi Hidroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevki Filiz’e göre, “suyun yeraltında izlediği yollar ve geçirdiği zaman”, bir süreç olarak “deneysel ve temsili havza” düzeyini doğal ve yapay çevresel izotoplarla çalışarak aydınlığa kavuşturulmadığı sürece, hiçbir şekilde siyanürlü yöntemle çalışacak altın işletmeciliğine izin verilmemelidir. Bu durum, Ovacık yöresinde olduğu gibi, Artvin yöresi için de geçerlidir. Suyun yeraltında izlediği yollar ve geçirdiği zaman ise bir süreç olarak en az 30-40 yılda anlaşılabilecektir.

Türkiye’nin de imzaladığı Uluslararası Bergen Sözleşmesi’ne göre, bir yörede yapılması söz konusu olan ve yöre halkını doğrudan etkileyecek faaliyetlerde yöre halkının görüşleri alınmalıdır. Bu anlaşmayı imzalayan ülkemiz, Artvin’de işletilmesi düşünülen altın madeni konusunda halkın duyarlılığına kulak vermelidir.

Bergama-Ovacık bölgesinde siyanürlü yöntemle altın üretimi, ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğu belirlenmiştir. Aynı gerekçelerle, Artvin gibi doğa harikası bir bölgede de siyanürlü altın üretiminin ülke çıkarlarına aykırı olduğu açıktır.

Dergiler-Gazeteler:

Jeoloji Mühendisleri Odası Haber bültenleri - 1995

Science & Technology - 1991

US News - Ekim 1991

World Report - Ekim 1991

Çevre Mühendisleri Odası - Ocak 1997

Cumhuriyet - 1992-98, 9 Nisan 1998; Milliyet - 1992-98; Washington Post - 2.11.1993

Alper Baba, “Türkiye’de Altın Madenlerinin Bulunduğu Alanlara Hidrojeolojik Açıdan Genel Bakış”, Prof. Dr. Şevki Filiz, Yönetiminde Hazırlanmış Rapor, Nisan 1996, İzmir

Birol Ertan, “Siyanürlü Yöntemle Altın Üretimi ve Ovacık Altın Madeni”, Mülkiyeliler Birliği, Mayıs 1997, c.21.

Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin 29.07.1992 tarihinde Başbakan S. Demirel’e Gönderdiği “Ovacık Altın Madeni” Konulu Rapor

Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalları ile İzmir Tabip Odası’nın 2 Nisan 1996 Tarihli Basın Açıklaması

Artvin Valiliği Bilgileri ve İstatistikleri

Artvin Valiliği, Cumhuriyetimizin 50. Yılında Artvin İl Yıllığı, Mars Matbaası, Ankara, 1973.

Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990 Genel Nüfus Sayımı, DİE Matbaası, Ankara, 1991.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ülkemizin Maden Potansiyeli Raporu, 1997.