Özdeşleşmeye karşı mesafeyi koruyan, hikâye anlatıcısı olmayan, Anadolu geleneğini taşımayan, kendi ülkesinde pek çok şeylerden suçlandığı gibi özgün olmamakla da suçlanan bir yazar. Fakat kendini “insanlık durumu”nu anlatmaya adamış birinin anonimleşmesi kaçınılmaz. Bu onun zayıflığından ziyade gücü de olabilir pekâlâ. Pek çok temadan ve metafordan söz ediliyor, Yara, ikiye kesilmiş yüz, açıklık, kapanmaz boşluk, doldurulamaz yokluk.
Oysa bugüne dair korkutucu ve asla istenmeyecek türden de olsa farklı bir gelecek tarzı üreten bir yeni sağ bulunuyor, Tumblr solunun sıkışıp kaldığı kimlikçilik, politik doğruculuğun yarattığı boşluğu dolduruyor. Solun yenilgisi bu yeni sağa cevap veremeyerek kültür savaşlarında sıkışıp kalmasıdır. Bizim için birbirini üreten bu aşırı uçların dışında düşünmek ve eylemek, Vampirler Şatosu’ndan çıkmanın bir yolu olabilir.
Acımasız piyasa mantığı her şeyi belirliyordur artık, zenginliğin, onaylanmanın son derece önemli olduğu büyük bir şehirde ve iletişim ağında genç olmanın acısını keşfeder her ikisi de. Connell “Marianne Sheriden benim gibi birini ne yapsın,” derken, Marianne da roman boyunca taciz edilir, şiddet görür, patalojikleştirilir, suçluluk duyar, kendine yönelik şiddet eğiliminde olur.