Değerli Bir Kitabı Fırsat Bilerek, Bir Veri Madeni Olarak “Su”: İmâ Çeşitlemesi

“Boğazından lıkır lıkır geçen / Şu suyun kıymetini bil.” – Oktay Rifat

 

“Severim, nerde olsa, sularla dertleşmeyi: / Pınara dert anlatır, söyletirim çeşmeyi.” – Faruk Nafiz Çamlıbel

 

“Susuzlukdan tutağı olmayan çâk / Sunun kadrini hergiz itmez idrâk.” – Taşlıcalı Yahyâ

 

Denebilir ki, Gılgameş'ten bu yana âb-ı hayat arayışındayız. Su, sahiden de insanlık ve (onun) uygarlık tarihinde bir nirengi noktasıdır. “Uygarlık” sözcüğünü Alman kültüründeki karşılığıyla, “dışsal” bir bakımdan kullanırsak (Norbert Elias, İngiliz-Fransız telifli kullanımıyla Alman kullanımını mukayese eder hani, Uygarlık Süreci’nde[1], suyun, insanın hem biyolojik hem de onu aşan, ona katılan bir antropolojik partneri olduğunu serdedebiliriz. Subaşına, su kenarına kurulan yerleşimler, gözler, gözeler, kaplıca-ılıca-hamam üçlüsü, sarnıçlar, sunaklar, hayratlar, çeşmeler, su kemerleri. Çiftçiler, rençperler, ziraatçılar. Çocukluk ve su. Kuraklık mücadeleleri. İnsanın beşeri-coğrafi serüveninde kallavi bir külliyat motifidir su. Biyolojik ve antropolojik, evet; zira son tahlilde kimyasal/inorganik evrimsel sürecin bir meyvesi evvela. 2010’da jeomikrobiyolog Felisa Wolfe-Simon’ın öncülüğündeki bir ekip, Kaliforniya’daki Mono Gölü’nde yaşam süren bir bakteriyel suş keşfetmişlerdi. GFAJ-1 adı verilen bu suş, idame etmek ve gelişmek için “arsenik” kullanıyordu.[2] Gene, ağır metallerden tutun da, kükürt, siyanür veya karbonmonoksidi kaynak olarak kullanan mikroskobik canlılarla ilgili sayısız yayına erişilebilir bugün. O halde, başka bir gezegende başka bir moleküler form, bambaşka hikâyelerin kurucu nesnesi olmuş olabilir.

Köy yaşantısına ilaç için tanık olmuş biri, su denen sıvının o yaşantının ta göbeğinde, ne denli belirleyici ve mukadder olduğuna kolaylıkla kanaat getirebilir. “Dağın ardında” bir yerde, “ırak bir vadide” bir su kaynağının varlığı muazzam bir manayı haizdir. Evet: “Göz” denir, “göze” denir. Âhir zaman Anadolu tanrısı Yaşar Kemal, o pırlanta gibi İnce Memed’inde şöyle betimler:

“Gürültünün geldiği yer, Değirmenoluk suyunun gözüdür. Göz değildir ya, bura halkı oraya suyun gözüdür der. Öyle bilir. Bir kayanın dibinden köpükler saçarak kaynar. İçine bir ağaç parçası atılırsa bir gün, iki gün, hatta bir hafta suyun üstünde oynadığı görülür. Döndürür. Bazıları iddia ederler ki, kaynayan su, üstünde taşı bile oynatır, batırmaz. Halbuki suyun gözü burası değildir. Ta uzaklardan, çamlar arasından yarpuz, kekik kokularını yüklenerek Akçadağdan gelir. Burada da bu kayanın altına girer, köpürerek, kaynayarak bir delice homurtuyla öbür ucundan çıkar…”[3]

“Su” bahsinde yazılabilecek/yazılası şeylere nispetle sahaya dair yazılmış olanların cılızlığı (ki bu, aynıyla, mücadele/direniş hatları ve mesaisiyle de orantılıdır,[4] gene soluk da olsa ekolojist ve anarko-primitivist verimler hariç tutulursa) göz önüne alındığında, insanın verili olana yönelik yanılsamalı bilişsel kalıpları, itiyada kapılıp onu öteleyen/hafifseyen tavrı daha bir berraklaşıyor.

Bir yazı-kazı cevheridir adlı adınca: Kentte su, kullanım suyu-içme suyu ikiliği, giderek atık sistemleri, fosseptik-kanalizasyon ikiliği, sonra, abonelik, tahsilat, tahakkuk, sayaç işlemleri, giderek metalaşma, kaynak ve içme suyu işletme ruhsatı prosedürleri, damacana suları ve (meşhur) Sağlık Bakanlığı genelgeleri, su arıtımı ve endüstri, sanitasyon, su temini (water supply) siyasası, gösterge parametreleri ve analiz değerleri, standartlar ve suyun evrensel kalitesi (WHO’nun kılavuzları), popüler sağlık yayınları (“Alkali Diyet”!) ve ilgili firma sularına yaratılan talep, Perrier marka maden suyu ve onun sosyokültürel imleçleri, “Dünya Su Günü” (22 Mart) bürokratizmi, delilik ve su[5], ticari sular, şebeke suyu, baraj gölleri… Derken: Halk sağlığı, bulaşıcı hastalıklar ve su. Suyla bulaşan hastalıklar ve tıp tarihinde epidemiyoloji. Tabipler Birliği’nin (TTB) Toplum ve Hekim dergisi, Mart-Nisan 2008 sayısını (23/2) “Su ve Sağlık” dosyasına hasretmişti. Bununla birlikte, ne ki, TTB olsun, TEMA olsun, TMMOB olsun; konuya meslekî (veya eşyanın tabiatı gereği) dahli olan örgütler dışında “su” sosyal-beşeri bilimlerde heyhat ki ötelenegelmiştir; sahadaki çalışmalar bir elin parmakları kertesindedir. Sudan Sebepler’i[6] kıymetli kılan da -doğallıkla- budur. Anımsıyorum: Bir zaman önce, ajanslara bir haber düşmüştü ve apansız sosyal medyada epey tartışma uyandırmıştı. Haberin metni şöyleydi:

“İtalya’nın başkenti Roma’da, faturalarını ödeyemedikleri için suyu kesilen ailelere, kesilen su tesisatını yeniden açarak yardım eden Süper Mario maskeli bir grup tesisatçı aktivist ortaya çıktı. Suya erişimin bir ‘hak’ olduğunu savunan ‘Halkın Suyu Komitesi’ üyeleri, yüzlerinde video oyunu karakteri Süper Mario'nun maskeleriyle suyu kesilen evleri yeniden şebekeye bağlıyor.”[7]

Söz konusu haber, “kamu, eşitsizlik ve adaletsizlik, doğal hak ve meta, piyasa ve maliyet-fiyatlandırma, ahlâk, sosyal politika, kolektivite ve müsadere” anahtar sözcüklerini içerecek şekilde epey gürültülü bir tartışma koparmıştı siber-uzamda. Okuduğum meramlardansa bana (şimdiye) kalan hissiyat, bu meselenin (de) devralınmış aşina ezberlerin kurbanı olduğu şeklindeydi.

Emel Sayın, “Yağdır Mevla’m su,” diye sesleniyordu. İşbu eskiz-metin de, ilgililere, tâlib olanlara, bu çağrıya koşut bir akademik sesleniş olarak çınlayıversin, madem.[8]


[1] N. Elias, Uygarlık Süreci, cilt 1, çev. E. Ateşman, İstanbul: İletişim, 2004, s. 73-78.

[2] Daniel Cressey, “‘Arsenic-life’ bacterium prefers phosphorus after all”, Nature, 3 Ekim 2012 [E.A.: http://www.nature.com/news/arsenic-life-bacterium-prefers-phosphorus-after-all-1.11520. E.T.: 12 Haziran 2016].

[3] Yaşar Kemal, İnce Memed-I, İstanbul: YKY, 2008, s. 10.

[4] Az sayıdaki örnekten biri, vaktiyle kolektif bir programın ürünü olan, “Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu”dur (bkz. http://sthp.org/).

[5] Michel Foucault, “Su ve Delilik”, Büyük Kapatılma (Seçme Yazılar-III) içinde, çev. I. Ergüden, ve F. Keskin, İstanbul: Ayrıntı, 2011, s. 85-89.

[6] Cemil Aksu, Sinan Erensü, Erdem Evren (der.), Sudan Sebepler: Türkiye’de Neoliberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişleri, İstanbul: İletişim, 2016.

[7] “Suyu kesilenlerin yardımına ‘Süper Mario’lar koşuyor”, BBC Türkçe, 02.12.2014 [E.A.: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141202_supermario_tesisatci. E.T.: 10 Haziran 2016].

[8] Bu konuda Gaye Yılmaz’ın çabasına ayrı bir parantez açmalı. 2009’da Suyun Metalaşması başlığı ile kitaplaştırılarak Sosyal Araştırmalar Vakfı’ndan (SAV) neşredilen çalışmasıyla organik bağıntılı makalesi için bkz. G. Yılmaz, “Bütün Renkler Kirleniyordu...” – Praksis'ten Kaçış Sürecinde Su Hakkı Mücadeleleri, Praksis, sayı 24, 2011.