Lidersiz Popülizm: “Vatandaşçılığın” Yükselişi

Sol kanat popülizm, sağ kanat popülizme en iyi cevap mı? Paolo Gerbaudo ile günümüz kuşağının tanımlayıcı siyasi hareketi olan “vatandaşçılık” üzerine bir söyleşi…

 

Antonis Galanopoulos: 2017 yılı içerisinde yayımlanacak olan yeni kitabınızda (The Mask and the Flag) çağdaş protesto gösterilerinin “vatandaşçılık”ın izlerini taşıdığını savunuyorsunuz. Vatandaşçılık tam olarak nedir? Geçmişte "anarko-popülizm" den de bahsetmiştiniz. İkisinin de aynı kavram olduğunu söyleyebilir miyiz?

Paolo Gerbaudo: Kitapta anlattığım gibi, vatandaşçılık, 2011’deki hareketlerin ideolojisi, Wall Street Hareketi, Indignados, Aganaktismenoi gibi protestoların farklılıklarına rağmen, uygulamalarında, söylemlerinde ve hedeflerinde ortak özellikler paylaşıyor olmasıdır. Bu hareketler, daha önceki protesto hareketlerinde bulunmayan popülist düşünceyi kuvvetlendirmeye çalışmışlardı. Vatandaşçılık, alışılmamış bir popülizm çeşididir; 19. yüzyılın halk mücadeleleriyle veya Latin Amerika popülizmiyle ilişkilendirdiğimiz popülizm değildir bu. Bu yüzden vatandaşçılığı vatandaşların popülizmi olarak tanımlıyorum. İlk olarak, bu hareketlerde vatandaşçılık, çoğunlukla bahsedilen halktan ziyade vatandaş ile ilgilidir. Bu, birtakım ilginç şeyleri ima eder. Vatandaşçılık bize, halka danışmanın modasının geçmiş, toplumun fikirlerinden uzak ve bunun hiper-bireycilik ile karakterize olduğunu, sonuç olarak insanların “halk” kavramını kendileriyle ilişkilendirmesinde zorluk çektiklerini göstermektedir. Bunun yerine, daha basit bir tanım buluyorlar; "vatandaş"ın halkın bireysel üyesi olduğunu. 'Halktan' ziyade vatandaşa yapılan atıflar, daha çoğulcu, daha çeşitlilik odaklı bir popülizm türü sağlar. Bu atıfların kullanılması, vatandaşların kendiliğinden örgütlendiğini de ima eder. Genellikle, bu hareketlerin söylemlerinde, kendini organize eden vatandaşların meydanlarda, yeni “agora”larda bir araya geldiklerini fark ederiz. Bir araya gelme eylemiyle, insanlar kendilerini organize etme yetilerini geliştirerek sonucunda halk iktidarı oluştururlar. Bunlar, vatandaşçılığı tanımlayan, karizmatik bir lider ile dolayımlama gerektirmeyen analitik ve farklı bir popülist söylem türünü taşıyan çeşitli boyutlardır. Anarko-popülizm teriminin yerine vatandaşçılık terimini alternatif olarak kullanıyorum çünkü pratikte ikisi de aynı terimdir. Vatandaşçılık tam anlamıyla anarko-popülizmdir; çünkü karizmatik lider ihtiyacından halk hareketleri için birlik ve kimlik adına vazgeçer ve bu ihtiyacı ortadan kaldırır. Bu hareketler aslında popülizm ve anarşizmden gelen motifleri birleştirir. Popülizm ve anarşizm yakından ilişkisi olan iki ideolojidir. Anarşizmin en etkili düşünürü olan Bakunin, Rusya'daki popülist narodnik hareketinden fazlasıyla etkilenmiştir. Yirminci yüzyılın başındaki anarşist hareketin, sadece sınıfı değil, tüm toplumu harekete geçirme konusunda insanların alışkın olduklarının aksine daha popülist bir fikri vardı.

Antonis Galanopoulos: Sağ kanat popülizmin yükselişini nasıl açıklarsınız? Niçin Sol değil de Sağ, neoliberalizme karşı yürütülen popülist direnişe öncülük ediyor ve hegemonya savaşını kazanıyor gibi görünüyor?

Paolo Gerbaudo: Sağ şimdi kendi başarısızlıklarından öğreniyor. Neoliberalizmi başlatan ve yaygınlaştıran Sağ; neoliberalizmi siyasi bir gündem haline getirdi. Günümüzde, neoliberalizmi benimseyen ilk insanlar, ABD ve İngiltere gibi onu kucaklayan ilk ülkeler onu reddedip muhafazakâr bir bakış açısıyla ötesine geçmek için hamle yapmaktadırlar. Neoliberal çağdaki pek çok düşüncenin sorgulanacağı post-neoliberal olarak adlandırabileceğimiz bir çağ ufukta gözüküyor. Bu, post-kapitalist olduğu anlamına gelmez. Neo-liberalizmin hiç olmadığı kadar daha istismar edici, daha otoriter ve uluslararası ilişkiler için daha tehlikeli bir kapitalizm biçimine doğru ilerleyebiliriz.

Hegemonya savaşını kazanan Sağ'dır çünkü Sol, hatta radikal dereceleri bile, liberal değerlerin içselleştirildiği sorunlu ve küresel bir bakış açısını sahiplenirken insanların yerel ve ulusal düzeydeki kontrol arzusunu hesaplayamadı. Egemenliğin ve ulusal sorunun üstesinden gelememesi, Sol’un bir patolojisidir. Liberal bir düşünür olan Isaiah Berlin gibi insanlar, faşizmin Sol'un ülkeyi anlamadaki başarısızlığının ürünü olduğunu kabul ettiler. Bu, Sol'un halkın dayanışma duygusunu kavramadaki zorluğunun, Birinci Dünya Savaşı'nda nihayetinde alay konusu edilen türden bir naifliğinin sonucuydu. Bugün de benzer bir konjonktür içindeyiz. Sol'un ulusal duyguların canlanmasındaki ve küreselleşmenin kendi vaatlerini yerine getirmedeki başarısızlığının nasıl kendi içinde kök saldığını fark etmedeki zorluğu, Sağ'ın söylemlerinin daha çok tutulmasının nedenidir. Sağ, aynı zamanda daha soyut olan düşmanlardan ziyade göçmenler ve yabancılar gibi daha belirgin ve görünür olan düşmanları tespit edebilir. Son olarak, Sol'un inatçılığı ve dogmatizmi, koşulları değiştirmek ve onlara uyum sağlamak için onu çok daha yavaşlatır.

Antonis Galanopoulos: Sağ kanat popülizm ile savaşmak için sol kanat popülizmin artikülasyonunun en iyi çözüm olduğunu mu, yoksa popülizm tek başına demokrasinin düşmanı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Paolo Gerbaudo: Evet, sol kanat popülizmin sağ kanat popülizme en iyi cevap olduğunu düşünüyorum. Popülizme kafa yormamız gerek. Popülizm, organik kriz zamanlarında ortaya çıkan bir olgudur. Kapitalizmin son krizinden sonra popülizmin üstünlüğünün artması büyük bir sürpriz değildir. Bu, popülizmin tüm çözümlere sahip olduğu veya içinde herhangi bir problem barındırmadığı anlamına gelmiyor. Bazı durumlarda verimli, bazılarında ise tam tersidir. Daha geniş bir toplumsal tabanın yeniden yapılandırılmasına izin verdiği için, Sol mevcut koşullarda kesinlikle verimlidir. Birçok solcunun aksine popülizmi radikal Sağ’ın mantığına boyun eğmek olarak değil, tam tersini görüyorum. Son olarak, başarılı olan Sol politikanın tamamı değilse de çoğu popülistti.

Antonis Galanopoulos: Kriz, özellikle Avrupa'da, 'egemenlik' kavramının önemini vurguladı. Egemenlikle ilgili bir söylem ilerici bir şekilde ifade edilebilir mi?

Paolo Gerbaudo: Bence bu zor bir girişim, ancak yapılabilir. Egemenlik birden fazla anlama sahip bir kavramdır. Egemenliği Hobbesçu anlamda kavrayan görüşler var, fakat egemenlikten halkın egemenliği diye bahseden daha pozitif ve ilerici bakış açıları da bulunmaktadır, örnek vermek gerekirsek bunlardan biri Rousseau’dur.

Bu görüşlerin ortak olarak paylaştığı şey, egemenliğin politika için bir koşul olmasıdır. Egemenlik olmadan politik olan da olamaz. Politik bir güç bir bölgeyi tanımlamadan ve içinde bir otoriterinin yargısının işleyişi olmadan var olamaz. Çökmekte olan bir neoliberalizme karşı herhangi bir güce sahip olmak istiyorsak bu fikre sahip çıkılması gerekiyor. Bu zor bir kavga ama sonuçta içinde bulunduğumuz şartlarla yüzleşmek ile ilgili bir kavga.

Antonis Galanopoulos: Yakın zamanda, ilerici yurtseverlik olmadan sol kanat popülizmin olmadığını ileri sürdünüz. İlerici yurtseverlik tam olarak nedir? Popülizm ve yurtseverlik arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?

Paolo Gerbaudo: Bu benim icat ettiğim bir şey değil. Bu tutumların Sol karşıtı olmadığını açıkça söylemek zaten Podemos ve Syriza’nın üstünde durdukları bir konuydu. Yurtseverlik, “pater”den (“baba” anlamına gelen) gelen Antik Roma terimi “patria”dan gelir ve atalarının ülkesine atıfta bulunur. Bu mutlaka ulusal bir yurtseverlik değildir. Yerel yurtseverlik veya bölgesel yurtseverlik de olabilir. Yerel, bölgesel ya da ulusal kimlik olmadan popülizm olamaz. Alexis de Tocqueville, Birleşik Devletler’deki demokrasinin yurtseverliğin bir ürünü olduğunu söyledi; insanlar sahip oldukları kıvanç ile topluluklarını önemsediler ve politikaya dâhil olmak istediler. Aynı şey günümüzde siyaset için de geçerlidir. İnsanlar geldikleri toplumdan gurur duymuyor ve umursamıyorsa ilerici siyaset başarılı olamaz. Bu, diğer toplulukları küçümseme anlamına gelmez. Aidiyet duygusu ilerici bir unsur olarak geri kazanmamız gereken bir unsurdur. Aslında yurtseverlik kavramı, milliyetçiliğin en iyi panzehridir.

Antonis Galanopoulos: Son sekiz yıldır yaşanan krizler esnasında çeşitli toplumsal hareketlerin yükselişine ve düşüşüne tanık olduk. Toplumsal değişimlerin önüne geçen ve göz önündeki başarısızlıklarına yol açan stratejilerindeki eksiklik nedir?

Paolo Gerbaudo: Ortaya çıkan tüm bu hareketler hedeflenen sonuçlara ulaşamadı ancak bu beklenen bir şeydi, çünkü toplumsal hareketler dernekler ya da partiler değildirler. Siyasi sistem üzerinde hemen artlarından gelen sonuçları açısından değerlendirilemezler. Fakat Sol'un İspanya ve Yunanistan'da yeniden dirilmesi, bu hareketlerin bir ürünüdür. Bu hareketlerin yaptığı şey, sol için yeni bir hayal ve mantık yaratmaktı ve bu hareketlerin doğaları gereği başarısız olacaklarından dolayı hemen bir değişime gidilmesine gerek yoktu.

Antonis Galanopoulos: Syriza ve Podemos gibi yeni radikal sol partilerin yükselişi ve son yıllardaki çeşitli toplumsal hareketlerin ortaya çıkışı liderliğin rolü hakkında bize ne anlatıyor? Politikanın yatay ve dikey boyutları eklemlenebilir mi?

Paolo Gerbaudo: Dikey ve yatay boyutlar birbirlerini dışlamaz. İnsanların tamamen yatay olabileceğine inandıkları bazı dogmatik siyaset görüşlerinin basitleştirilmesi ve dile getirilmesinden kaçınmamız gerekir. “Yatay” terimi sadece din alanıyla alakalı mutlakçı bir terimdir. Yataylığın tamamen eşit bir katılım alanı oluşturabileceği fikri, siyasi miraslarla hiçbir ilgisi olmayan bir fikirdir. Bence güçlü liderlerle radikal bir demokrasi elde edebilirsiniz. Bir lider, güçlü bir demokrasinin yöneticisi olabilir, çünkü tanınabilir, insanlar onunla özdeşleşebilir ve taleplerinin korunması için bir tanımlama ve baskı noktası olarak taban örgütlenmelerinde kullanılabilir. Bu popülist senaryoda, tanıklık ettiğimiz şey, bu iki olgunun aynı anda birlikte olmasıdır. Radikal demokrasi uygulamalarıyla daha yatay bir gelişme ve karizmatik liderliğin yeni formlarının kurulması ile birlikte daha dikey bir gelişme. Bu her iki gelişme birlikte, 2008 sonrası sol partilerin yeni örgütsel karakteristik biçimine işaret ediyor.

Antonis Galanopoulos: İnternet ve özellikle sosyal medya, günlük hayatımızın bir parçası. Sizce, ilerici siyaseti insanlara tanıtmak için sosyal medya ve diğer dijital platformları nasıl kullanabiliriz? Bunlar mücadelenin önemli parçaları mıdır yoksa önemleri fazla mı abartılmıştır?

Paolo Gerbaudo: Bunlar mücadelenin vazgeçilmez parçalarıdır, çünkü artık kitlesel hale gelmişlerdir; ulaştıkları kitle oldukça geniştir. Popülist hareketlerin ve partilerin görmezden gelemeyecekleri bir çoğunluğa ulaşabiliyorlar. Açıkçası, medya, popüler güçlere birçok nedenden ötürü düşmanca davranıyor: oligarşiye (büyük şirketlere) aitler, ticari bir mantık izliyorlar, toplumsal hareketlerle çatışabiliyorlar ve nihayetinde devlet tarafından gözetim araçları olarak kullanılıyorlar. Fakat avantajları, dezavantajlarından daha fazladır. Artık asıl mesele, bu araçları nasıl kullandığınız ve onlar tarafından nasıl yönlendirildiğinizdir. Sosyal medya, toplumsal hareketlerin ve popülist partilerin cephaneliğinde önemli bir araç olmaya devam edecek ve aynı zamanda kendi kendini yöneten ve halk kooperatiflerine ait platformların geliştirilmesine ihtiyaç duyulacaktır.


Çeviren: Ceren Ergen

Söyleşinin orijinali için: https://www.opendemocracy.net/can-europe-make-it/paolo-gerbaudo-antonis-galanopoulos/populism-with-no-leaders-rise-of-citizenism-a