İNAT
Tanıl Bora

İNAT, İnsani Yardım Arama-Kurtarma ve Toplumsal Dayanışma Derneği’nin kısaltması.[1] Şubat sonunda gerçekleşen kuruluşu, 6 Şubat depremleri sonrası Hatay/Defne, Samandağ, Elbistan, Pazarcık, Adıyaman ağırlıklı gönüllü yardım ve dayanışma faaliyeti yürüten bir yurttaş girişimine dayanıyor. Şimdiye kadar, başka bir dizi etkinliğin yanısıra, bölgeye yirmiye yakın üretim ve yaşam konteynırı teslim ettiler, Defne’de 25 konteynerlık bir “Asi Yaşam Merkezi İNAT Evleri” mahallesini kurdular. Arama-kurtarma işinde mahir ekipler yetiştirmek üzere çalışıyorlar. Risk bölgelerinde, afet durumunda hazırlıklı, donanımlı, eğitimli olmayı sağlayacak “Mahallede İnat” birimleri oluşturmayı hedefliyorlar.

Sloganları: “Hayatta inat ediyoruz!”

***

Hayatı savunmanın bir inat konusu olması, acayip mi? Can değerinin bilinmediği bir vasatta, sadece afetlerde değil “kazalarda,” iş cinayetlerinde de insan ölümlerinin görev ve eğitim zayiatlarına benzer bir zayiat ‘kalemi’ olarak kabullenildiği bir “sistem”de, hiç de değil.

***

İnat, Arapça keyfî veya öznel/sübjektif davranma, kapris yapma, söz dinlememe” anlamında bir kökten geliyor. Muteber bir huy sayılmıyor. Bir amacı vardıysa bile onu unutmuş, adeta kendi başına amaç haline gelerek saçmalaşmış bir ısrarı anlatıyor. Safi hırsa teslim bir ısrar…

***

İNAT Derneği’nin ambleminde keçi var. Keçi, katırla –bazı “kültürlerde” eşekle- beraber, inadın simgesidir. Bunlar, Sisifos ruhlu, mübarek hayvanlardır.

Tabii bir de, fıkraya göre, dar bir köprüde karşılaştıkları zaman keçinin temenna ederek yolundan çekildiği Arnavut var, inadın simgesi. Arnavut inadına dair fıkralara[2] aldırmayın; deyimin esası, Osmanlı’nın son yüzyıllarında Arnavut ahalisinin muhtelif direnişlerdeki rolüne dayanıyor. Mesela Patrona Halil İsyanını izleyen ikinci kalkışmanın başını çekenler, resmî tarih yazımında “Arnavûd-ı runûd-ı ʻanûd” diye karalanmışlar, yani “inatçı Arnavut ayaktakımı.” Başka metinlerde, bu dağlı halkı devlete veya ümeraya karşı isyanlarından ötürü, “ırk-ı şekâvet” (şaki/eşkıya ırk) diye tanımlarken, “mazharü’l-inâd,” yani “inat sahibi” diye anmışlar.[3] (Ki düz karşılığı aslında “inada kavuşmuş, inada ermiş/erişmiş,” oluyor!) Demek, inat kelimesi asiliğe, başkaldırıya da açılıyor.

***

İnadın eş ve yakın anlamlıları sözlükte şöyle sayılıyor: ayak direme, asilik, başkaldırı, azim, kararlılık, sebat, uzlaşmazlık, diretme, iddia… Üç öbeği ayırt edebiliriz burada. Birincisi, başkaldırı/asilik; birisi, uzlaşmazlık/diretme/iddia; birisi de sebat/azim/kararlılık. Amaçsızlaşmış, delirmiş ısrar anlamıyla ‘tüketemediğimiz’ inadın üç başka veçhesi.

***

2000’lerin başında, özellikle ÖDP tecrübesinin ilk zamanlarında revaç bulan “İnadına aşk, inadına devrim ve sosyalizm” sloganını hatırlayanlar vardır. (2003-2007 arası Süperlig’den amatöre düşen Göztepe taraftarları da o aralar “İnadına Göztepe”yi çıkartmışlardı.) Bu sloganda hazin bir yan da yok muydu? Kimilerinin uzun zaman tarihsel zorunluluk otomatiğine bağlamış olduğu sosyalizmi, şimdi ancak bir inat konusu olarak savunur duruma gelmek, biraz hazindir doğrusu.

Sloganın niyeti ise, elbette, zamanın ruhuna ayak direme, hedefte, amaçta ısrar etme iradesiydi. Hedef ve amaç uzak görünse, belki kimileri için bulanıklaşsa bile, en azından mevcuda rıza göstermeme, teslim olmama iradesi. Ece Temelkuran (Türkçesi) 2021’de çıkan Hepberaber kitabının alt başlığındaki gibi: Kalpsiz bir dünyaya inat… Nâzım Hikmet’in bilinen dizesindeki gibi: “Düşmana inat bir gün fazla yaşamak…”

***

Yaşayan bir şair, mahpus şair İlhan Sami Çomak’ın Kedilerin Yazdığı İlâhi’deki şiirlerinde üç inat imgesi var. “Merak yağdı inat yağdı” dizesi, rahmet çağrışımı yapıyor; hem de, merakla eşlenmiş olarak, bir anlayış, bir tazelik, bir canlılık… “Isfahan’dan Diyarbakır’a ben inat taşırım” dizesi, inadı bir dava gibi, bir mesaj gibi, bir emanet gibi kuruyor; hem de bir emek süreci gibi kuruyor; hem de bir... Şu dizede de, inat, bir emek sürecidir: “Terim ter değil bir inat gibi akıyor…”

***

İNAT Derneği’nin bir başka sloganı, inadı umutla, dayanışmayla eşliyor: “İnatla, umutla, kol kola…” Ütopyada inat etmek ve bunun için emek vermek... İnadın en halis yakın anlamlısı, has yoldaşı, sebat değil mi?[4] Sebat, inadı ‘terbiye’ eder, ayaklarını yere bastırır, onu manasız bir hırs olmaktan esirger. (Vüs’at O. Bener’in roman kahramanının adından ilhamla söyleyelim, Muannit Sahtegi olmaktan alıkoyar... Sahteci-inatçılığa düşmekten, yani inadı bizzat bir performansa dönüştürenlerden, inat gösterisiyle mevki tutanlardan olmaktan uzak tutar, demek istiyorum.) İnat da sebatın yakıtıdır; sebata duygu katar, hararet verir, mukavemetini güçlendirir.

İNAT’ın yolu açık olsun.


[1] Adresleri bulunsun: https://www.facebook.com/inatdernegi/

https://twitter.com/inatdernegi

https://www.instagram.com/inat.dernegi/

https://inatdernegi.org/

[2] En meşhuru: Namazla niyazla pek işi olmayan bir Arnavut’un, yolu teravih vakti camiye düşüp de hatim indirerek kılınan namazda imam on beşinci rekâta geçince, oğluyla eve haber yollamasıdır: “Beklemesinler. Burada iş inada bindi.”

[3] Uğur Bayraktar: “Bir terim olarak ‘Arnavut’: 18. Yüzyıl Osmanlı düşüncesinde Arnavutlar,” Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt 11, Sayı 1, Temmuz 2022, s. 1-38.

[4] https://birikimdergisi.com/haftalik/9070/sebat