HDP Barajı Nasıl Aşar?
Cuma Çiçek

“HDP barajı geçer mi?” sorusu, 2015 genel seçimlerinde cevabı en çok merak edilen soruların başında geliyor. HDP’nin barajı aşması ya da aşamaması sadece Kürt meselesinin ve ana-akım Kürt Hareketinin geleceğini belirlemeyecek, başkanlık sistemi tartışmaları dikkate alındığında Türkiye’deki idari ve siyasi yapının şekillenmesinde de belirleyici olacaktır. HDP’nin barajı aşmasının hem Kürt meselesi hem de Türkiye demokrasisi açısından herkesin hayrına olacağı ve etkilerinin ülke sınırlarından öteye bölgesel ölçekte olacağı açıktır. Bu noktada sorulması gereken soru şu: HDP barajı nasıl aşar?

Dört ayrı siyasi coğrafya

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Kürt siyaseti üzerine daha önce kaleme aldığım yazıda ana-akım Kürt Hareketinin oy aldığı illeri dört bölgeye ayırmıştım (http://cumacicek.blogspot.com.tr/p/2014-cumhurbaskanlg-secimi-analizi.html):

  1. Politik Kürt Bölgesi (15 İl) (Sarı, Kırmızı, Yeşil Bölge) 

  2. Politik Olmayan Kültürel Kürt Bölgesi (10 İl) (Turuncu Bölge) 

  3. Batı Metropolleri (9 Büyükşehir: İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Kocaeli, Aydın, Aydın, Mersin, Adana.

  4. Diğer Batı İlleri (47 İl).
                

2014 yerel seçim sonuçlarına kıyasla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde S. Demirtaş’ın elde ettiği “(t)oplamda yaklaşık bir milyon oy artışının %80’i Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 34 ili kapsayan üç bölgede gerçekleşmiştir. Geriye kalan 47 batı ilinde ise toplam 206 bin oy artışı sağlanmıştır.” Öte yandan, üç bölgeye daha detaylı bakıldığında oyların Politik Kürt Bölgesinde 1.793555’ten 1.883.996’a (%5,04 artış), Politik Olmayan Kültürel Kürt Bölgesinde 151.628’den 273.713’e (%80,52 artış),  dokuz batı metropolünde ise 822.996’dan 1.384.037’e (%68,17 artış) yükseldiği görülüyor. 

Dört bölgedeki farklı eğilimler

Cumhurbaşkanlığı seçiminin özgünlüğü bir yana bırakılarak bu dört farklı siyasi coğrafyanın analizini yaparsak, şunları söyleyebiliriz:

Politik Kürt Bölgesinde HDP ortalama olarak %50 oranında oy alıyor ve bu bölgede oylarını artırma potansiyeli oldukça düşüktür. Artacak oylar da büyük oranda haritada sarı ve kırmızı ile gösterilen bölgelerde olacaktır ve bu rakamsal olarak 100.000’i geçmeyecektir.

47 batı ilinde elde edilen oyların bir artış değil, ana-akım Kürt Hareketi daha önce seçimlere bağımsız adaylarla girdiği ve bu illerin çoğunda aday göstermediği dikkate alındığında sessiz kalmış oylar olduğu söylenebilir. Bu bölgelerde de oyların artış ihtimali oldukça düşüktür. En iyi ihtimalle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu bölgede alınan 400.000 oyun korunacağı ya da küçük bir artış sağlayacağı öngörülebilir.

Politik Olmayan Kültürel Kürt Bölgesinde %80 oranında oy artışı olmuştur. Bu bölgedeki oy oranlarının Ardahan ve Adıyaman illeri dışında genelde %10 ve altı oranında olduğu dikkate alındığında bu bölgede oy artış potansiyelinin yüksek olduğu söylenebilir. Örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Malatya’da oylar %1,57’den %5,31’e yükselmiştir.

Politik Olmayan Kültürel Kürt Bölgesi için yapılan tespit batı metropolleri için de yapılabilir. Zira bu bölgede %68 oranında oy artışı sağlanmasına rağmen, genel oy oranları Mersin ve Adana dışında %6-7’ler civarındadır.  

Özetle, HDP’nin başarısını dört siyasi coğrafya içerisinde özellikle Politik Olmayan Kültürel Kürt Bölgesi ile Batı metropollerinde sağlayacağı oy artışına bağlı olacağını söyleyebiliriz. Bu iki bölgede %10’u aşan HDP, Türkiye genelinde de barajı aşacaktır.

Barajı aşmak için...

Yukarıdaki veriler HDP’nin barajı aşmasının büyük oranda M. Sancar’ın “entegre Kürtler” olarak tanımladığı seçmenlere bağlı olduğunu gösteriyor. Zira Politik Olmayan Kürt Bölgesi ile batı metropollerinde yaşayan Kürtlerin politik Kürt bölgesinden çok farklı bir siyasi ve kültürel atmosfer içerisinde yaşadıkları ve geleceklerini büyük oranda Türkiye siyaseti içerisinde gördükleri söylenebilir. Bu anlamıyla bu bölgelerde gerçekleşen oy artışı, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok iyi bir şekilde temsil ettiği entegrasyonist, popüler tabirle “Türkiyelileşme” siyasetine verilmiş bir onay olarak okunabilir. Bu noktada hem söylem hem de temsil düzeyinde entegrasyonist siyasetin sürdürülmesi durumunda “entegre Kürtlerin” HDP’ye olan desteğinin artacağı öngörülebilir.

Yukarıda resmettiğimiz siyasi coğrafyalardan bağımsız olarak entegrasyonist siyasetin, siyasi tercihlerini Alevi ve Sünni-Müslim kimliklerini merkeze alarak yapan “dindar” Kürtler içerisinde etki yaratma potansiyeli büyüktür. Zira bu iki grup, Kürt “ulusal” kimliğini idari ve siyasi alanın inşasında kurucu bir öğe olarak değerlendirmiyorlar ve dinsel/mezhepsel ve etnik/ulusal sorunların çözümünü inanç özgürlüğünü ve kültürel serbestliği güvence altına alacak genel bir demokratikleşme sürecinde görüyorlar.

Politik Kürt Bölgesinde, bugüne kadar ana-akım Kürt Hareketine destek sunmamış seçmen gruplarının ekonomik, siyasi ve dini profillerini ve tercihlerini dikkate alan “Kürdi”, “kapsayıcı” ve “çoğulcu” bir siyasetin -özellike İŞİD’in Hewlêr ve Kobani saldırıları sonrası yükselen Kürt dalgası dikkate alındığında- bu bölgedeki desteği artıracağı öngörülebilir.  

Yurtdışı seçmenleri HDP’nin seçim başarısı üzerinde etkili olacak bir diğer önemli grubu oluşturuyor. Ana-akım Kürt Hareketi Avrupa’nın bir çok ülkesinde ve kentinde örgüt olmasına ve dikkate değer bir sosyo-kültürel ve sosyo-politik mobilizasyon gücüne sahip olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın aldığı oy 43.712 (%8,29) ile sınırlı kalmıştır. Türkiye genelinde sağlanan başarı yurtdışında elde edilememiştir. Bu seçimlerde yurtdışı seçmenlerinin sandık başına gitmesini sağlayacak etkili bir seçim kampanyası barajı aşmada önemli bir katkı sağlayabilir.

Yukarıdaki analizler büyük oranda ana-akım Kürt Hareketinin sosyo-kültürel ve sosyo-politik mobilizasyonu dikkate alınarak yapıldı. Bununla beraber HDP’nin ve baraj meselesinin buna indirgenemeyeceği ve farklı dinamiklere bakılması gerektiği açıktır. Bu da sonraki yazının konusunu oluşturuyor...