Asker Değil Çocuk
Ela Bilgen

İnsan hakları savunuculuğu ile ulusal çıkarların savunulması arasındaki çatışmayı en belirgin yansıtan devletlerden biri ABD. Bir yandan insan haklarının evrenselliği savının önde giden destekçisi, öte yandan hegemonyası sayesinde dünyanın, ulusal çıkarlarını en ileri düzeyde müdafaa etmeye muktedir devleti. Üstlendiği bu iki vazife arasında yaşanan gerilim en son Somali’nin çocuk askerleri konusunda kendini gösterdi.

BM’nin Mart 2014’te başlayan “Children, Not Soldiers” kampanyası çerçevesinde Afganistan, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Myanmar, Sudan, Güney Sudan, Yemen ve Somali’nin, ulusal ordularında çocuk askerlere yer verdiği belirlenmişti. Bu devletler içinde Somali, çatışmalarda çocukların kullanılması uygulamasına en uzun süredir başvuran ülkelerden biri. Eski usul sömürgecilikten ancak 1960’larda kurtulabilmiş ülkeler arasında yer alan Somali’de, Soğuk Savaş’ın bitişiyle başlayan iç savaş çeyrek asırdır sürüyor. Savaşın tarafları arasında son on yıla damgasını vuran grupsa El Kaide bağlantılı radikal İslamcı Mücahit Gençlik Hareketi (Eş-Şebab). Eş-Şebab’ın okul ve cami baskınlarıyla çocukları kaçırdığı, askeri eğitimden geçirip silahlandırdığı ve casusluk ya da intihar saldırısı da dâhil olmak üzere çeşitli biçimlerde kullandığı, insan hakları raporlarına sıklıkla yansıyor. Bununla birlikte çocukların bizzat Somali hükümeti tarafından da özellikle Eş-Şebab’a karşı mücadelede kullanıldığı bilinen bir gerçek. Ayrıca Somali, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki Seçmeli Protokolü’nü 2005’te imzalamış olmasına rağmen henüz onaylamış değil. Bu nedenle Birleşmiş Milletler bir süredir hükümetin çocuk asker kullanımını önlemek amacıyla faaliyetler yürütüyor. Bu faaliyetler çerçevesinde 2012’de BM’yle Somali hükümeti arasında iki eylem planı imzalandı. Planlar uyarınca Savunma Bakanlığı bünyesinde bir çocuk koruma birimi oluşturuldu ve ulusal orduda yer alan ya da daha önce herhangi bir silahlı grupla bağlantı içine girmiş olan çocukların, rehabilitasyon amacıyla BM’nin bölgedeki birimlerine teslim edilmesi için kullanılacak yöntemler belirlendi. Ancak alınan tedbirler, hükümetin neden olduğu ağır ihlallerin önlenmesi için yeterli olmadı. Nitekim 2015 boyunca 150’ye yakın çocuğun öldürüldüğü ya da yaralandığı, pek çoğunun cinsel istismara maruz kaldığı, yüzlercesinin askere alındığı ve 350 civarında çocuğunsa silahlı muhalif gruplarla bağlantılı olduğu iddiasıyla gözaltına alındığı BM raporlarına yansıdı.

Geçtiğimiz günlerde de Washington Post muhabiri Kevin Sieff, Somali’deki insan hakları örgütleri ve BM birimlerinde çalışan görevli ve gönüllülerle, Somali resmi makamlarından bazı yetkililerle ve silahlı çatışma geçmişi olan çocuklarla yaptığı görüşmeler sonucunda, muhalif gruplardan ele geçirilen ya da hâlihazırda kendisi kaçarak devlete teslim olan çocuk askerlerin, Eylem Planı uyarınca BM’ye ve yardım örgütlerine teslim edilmek yerine Somali İstihbarat Teşkilatı’nda muhbir olarak kullanıldığını açığa çıkardı.

Somali’yi, çocuk askerliğine göz yuman diğer birçok devletten ayıransa bu ülkenin, ABD askeri yardımlarından en fazla yararlanan ülkelerden biri olması. Hem Washington Post, hem de İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi sivil toplum kuruluşları bu durumun, çocuk askerliğin önlenmesi mücadelesinde ABD’nin eline güçlü bir koz verdiğini ancak ABD’nin bunu hakkıyla kullanmadığını ifade ediyor. Üstelik 2008’de çıkan “Çocuk Askerliğinin Önlenmesi Yasası” ABD hükümetinin, ulusal ordularında çocuk askerlere yer veren veya desteklediği silahlı grupların çocuk asker kullanmasına göz yuman devletlere yapılan askeri amaçlı mali yardımları durdurmasını ve bu devletlere doğrudan askeri ekipman satışını engellemesini öngörüyor. Ancak Yasa’nın “ulusal çıkar muafiyeti” başlıklı maddesi ABD Başkanı’na, ABD ulusal çıkarlarının öyle gerektirdiğine karar vermesi halinde ilgili devleti bu tedbirlerden muaf tutma yetkisi vermekte. Obama da çocuk asker kullandıkları bilinmesine rağmen, işte bu yetkiye dayanarak geçen yıl Somali, Nijerya, Güney Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne yapılan askeri yardımların devam etmesine karar verdi. Hâlihazırda askeri eğitimlerin yanı sıra güvenlik politikalarının güçlendirilmesinde kullanılmak üzere milyonlarca dolar mali yardım koşulsuzca Somali hükümetine sunuluyor.

Oysa BM’nin “Children, Not Soldiers” kampanyası kapsamında yayınlanan Somali raporu (“We are Children not Soldiers: Somalia”), Somali hükümetine bağlı silahlı birlikleri tarayarak çocuk askerleri tespit etmek, askere alma yaşının belirlenmesine ilişkin hukuki düzenlemelerin yapılmasına destek vermek ve ulusal ordu mensuplarına çocuk koruma eğitimleri vermek üzere uluslararası toplumu yardıma çağırıyor. ABD hükümeti de pek tabii Somali için ayrılan askeri yardımları, “Çocuk Askerliğinin Önlenmesi Yasası”yla uyum içinde, ulusal çıkar istisnasına gerek kalmadan, BM’nin yardım çağrıları kapsamında kullanabilir. Nitekim insan haklarını, ulusal çıkarlar karşısında konumlandırmak bir tercih ve devletler bu ikisini çatışan ilkeler olarak görmek zorunda değil. Ama hemen hepsi gibi ABD de çocukların muhbir rolünde çatışmaların en ön saflarında ve en tehlikeli görevlerde kullanılması pahasına “terörle mücadele” etmeyi, ulusal çıkarları açısından daha uygun buluyor.

İnsan haklarının evrensel ve vazgeçilmez değerler olarak tahayyül edilmesi sıradan insanların umudunu yitirmemesini sağlayarak onları isyan noktasından uzak tutmakta. ABD başta olmak üzere bu durumu pekiştirmek niyetindeki muktedirlerin, uluslararası insan hakları belgelerinin hazırlanmasına öncülük etmesi de tesadüf değil. Ne de olsa zor zamanlarda ulusal çıkar gerekçesi, “istisnai” durumlar yaratmak için uygun bir sebep olarak elde tutuluyor.