Söz, Paçavra
Sema Aslan
HDP milletvekili, Parlamento Kadın Grubu Sözcüsü ve Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, ikidir (aslında muhtemelen kerelerdir) bir tür beden dilinin altını çiziyor: “El kol hareketleriyle”, “elini kolunu sallayarak”, “eller kollar havaya kalkarak” konuşmak. Karşındakini tehdit ederek ve sindirerek konuşmak, çoğu zaman dayanaksız olan bir konuşmanın epey banalleşmiş yansıması. Bu abartıya Hamlet’in kurguladığı düzmece sahnede bile izin yok: “Ellerinizle de durmadan, havayı, böyle, testereyle keser gibi kesmeyin. Ölçülü olun her şeyde” (Bülent Bozkurt çevirisi) ya da “Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi” (Sabahattin Eyüboğlu çevirisi). Konuşmanın, sözün bu koşullarda bir paçavraya döneceğinden de bahsediyor Hamlet (tabii orada kast edilen delilli, arkasında durulabilecek olan söz).

Kadınlarla ilgili erkek meclislerinde söylenegelen, efsane kabilinden bir şey var; kadınların olduğu mekânda küfür edemezsin, kendine çeki düzen verirsin mealinde. Bu söyleme göre kadın, erkeğe yeni bir ufuk çiziyor. Onun olağan ufkunu kaldırıyor, bu ufku daha yukarıya, daha öteye taşıyor. Fakat bu yorumu sadece bir efsane olarak değil, şiddetin yarı bilinçli kabulü olarak değerlendirmek neden mümkün olmasın? Eninde sonunda bizim evrenimizde şiddet var. Kerestecioğlu’nun meclis kürsüsünden hatırlattığı gibi, bir yerde (mesela mecliste) yükselen şiddet başka yerlerde / görünür olan ya da olmayan yerlerde de şiddeti yükseltiyor. Şiddet, yerinde duramayan bir bulut gibi çünkü. Gerçi onu bir buluta benzetmek pek uygun değil; bulut, nihayetinde güzel ve hatta naif bir imge.

“Sesin bu denli yükseltilerek konuşulması ya da her konuşmada eller kollar havaya kalkarak sataşılması da özellikle birçok platformda söz bulamamış olan kadınların konuşmasını engelleyen bir şey” dedi en son Filiz Kerestecioğlu. En az bir bulut kadar naif kalıyor sanki bu sözler. Ama kadınlar, mecliste olsunlar ya da olmasınlar, önlerindeki yolun esikli kesikli, engebeli, yokuşlu bir güzergâhtan hem de kasavetle aktığını biliyor. Biliyor ki, sözlerini “protesto ediyorum” diyerek ve meclisteki kadınlara dayanışma çağrısında bulunarak tamamlıyor Kerestecioğlu. Ve yine bundan dolayı olmalıdır ki, hemen hemen aynı günlerde HDP Parlamento Kadın Grubu’nun basın açıklamasına yansıyan bir de şöyle bir saptaması var Kerestecioğlu’nun: “Kadınlara siyasette alan bırakmayan bir şiddet süregidiyor. El kol hareketleriyle, birbirinin üzerine yürümekle başlayan bu şiddet, CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan’a şiddet uygulama noktasına geldi.”

Çünkü havaya kalkan eller ve kollar konuşulanı / söyleneni ya da göz önünde olanı açık bir muammaya dönüştürüyor. Aleni şiddettin kendisi bile bir muamma oluyor. Değerli olan değersizleşiyor, değersiz olan değer kazanıyor. Çünkü havaya kalkan eller kollar bir boşlukta savrulur gibi görünse de, esasında orası bir boşluk değil; 7 Haziran seçim sonuçlarıyla 98; 1 Kasım seçim sonuçlarıyla 81 kadın milletvekilinin bulunduğu ve bugün 6 kadın milletvekilinin tutuklu olduğu, titreşimlerle dolu bir alan.

Hukukçu, feminist ve aktivist Filiz Kerestecioğlu, havaya kalkmış ellere ve kollara ‘kayıtsız’ kalmayı başararak gayet bağımsız bir saptamada daha bulunmuş. Demiş ki, “biz buraya da kolay gelmedik. Konuşmamızı engelleyemezsiniz.”