Şans
Tanıl Bora

“Zehra öyle şansıyla doğdu işte. (…) Peki… nerede Zehra’nın şansı şimdi? İşsiz kaldım dün. (…) Döner değil mi Zehra’nın şansı? Daha ilk gün bu. Çabuk geçer mi sence? Geçen seferki gibi aylarca Zehra’nın şansını aramam yine değil mi?”[1] 


Ahmet Büke’nin son hikâye kitabından birkaç satır. Hep şansına küsmenin hududunda yaşıyor olmaya dair.

Yeni yılın ilk günü. Şanstan çok söz edilen günler. Şans dilediğimiz…

***

Şans deyince, talihi, bahtı, kısmeti anlıyoruz önce. 

“At koşar baht kazanır”daki şans, gibi. Yarış atlarına “şans” adı koyma merakı boşuna değil. Şu aralar ganyancıların gözdelerinden “Last Chance Lady” (Leydi Son Şans) var mesela, “Chance of Meloş” (Meloş’un Şansı) var, Türkçe “Şans Meleği” var. Bir de “Law of Chance” var, Şansın Kanunu – şansın kanununu yazsam yeniden, dercesine! 

Piyangoların resmî adı, şans oyunlarıdır. Aralarında Şans Topu da var.

***

Fırsatı da anlıyoruz şanstan. Eğitimde, sağlıkta özellikle, fırsat eşitliği talebinin eş anlamlısıdır: “eşit şans.” 

“Bir şans verin”deki fırsat talebi de, o.

“Kaleciye şans tanımadı” dendiğinde, mesela, fırsat heba olmuş oluyor, “şansına küsme”nin hudutlarından içeri giriyorsunuz.

Veya, “Başka şansım var mı?”nın mütevekkil hudutlarından içeri.

***

Şans, son yılların tağşişe, enflasyona uğrayan kelimelerinden biri. Baht-talih ve fırsat anlamının hudutlarından taştı, genişledi epeyce. 

Resmî kullanımlarından örnek… Recep Tayyip Erdoğan, 7 Nisan 2013’te “Acaba diyorlar bu ülkede bizim böyle bir başkanlığı kazanma şansımız olur mu?” diye çıkışmış, başkanlık sistemine karşı çıkan ana muhalefete; “Bunun hesabını yapıyorlar. ’Bunu kazanma şansımız yok böyle bir adım atmayalım’ diyorlar. Çalış senin de olur.” İmkân-ihtimal anlamında, şans. 17 Şubat 2018’de, “FETÖ, DEAŞ, PKK, YPG gibi terör örgütlerine karşı” mücadeleden bahsederken, “Ülkemizin geleceğini esir almaya yönelik kirli tezgahları parçalamaktan başka şansımız yok,” demiş. İmkân’la Çare’nin kesiştiği bir anlamında, şans.

Birkaç ay önce, 21 Haziran’da, Ankaragücü başkanı Mehmet Yiğiner kulübün borçlarından yakınırken “Vatandaşın biri 21 milyon liralık bir haciz gönderdi. Bu vatandaşın ticari hacmi sıfır. Bu paranın bunda olma şansı hiç yok,” demiş. Bu da ihtimal, hatta gerçeklik-durum anlamında, şans.

Günlük dilde, şans kelimesinin bu enflasyonist kullanımına muhakkak rastlıyorsunuzdur. Rastlamama şansınız yok, öyle diyeyim! Birisinin telefon numarasını verme şansımız var mı diye soruyorlar, birisine şunu aktarma şansınız var mı diye soruyorlar, tarihini saatini öğrenme şansım var mı diye soruyorlar. Aksi mümkün değil, mecbur, başka çaresi yok, manasında, “yapmama şansı yok” diyorlar. Olanaksız, yapılamaz manâsında “öyle bir şansı yok” diyorlar. Tam da bu olumsuz kullanım, “şansı yok, şansın yok,” en yaygını. 

***

Türkçe sözlükler, şans’ın anlamlarını şöyle sıralıyor: 1. Mantıkla açıklanamayan birtakım rastlantısal olayların nedeni olan güç, baht, talih, felek 2. Bir olayın olabilirliği. 3. Bir kimsenin bilgi ve emeğinden çok rastlantı sonucu elde ettiği elverişli durum. Yani sırasıyla baht, ihtimaliyat, fırsat. Olanak-imkân (çareye çalan anlamıyla da) yok bu kadroda.

Batı dillerinde chance da, Latince cadentia’dan (düşüş, “böyle düştü, böyle rastgeldi” gibi), Fransızca üzerinden gelmiş. Günümüz sözlüklerinde sıralaması şöyle yapılıyor: 1. İmkân, olanak. 2. Talih. 3. İhtimal. 4. Kader, kısmet. Burada, olanak mânası ilk sıradan devreye giriyor. Determinizm-olumsallık gerilimine şans veren bir anlam yelpazesi...

***

Batı, demişken… İngilizcede Chance, erkek ismidir. Nadir kullanılan. Türkçedeyse, ona denk gelebilecek Talia, kadın ismi. O da nadir. 

Şans, talih Garp’ta erildir, Şark’ta dişil… diyen biri olmuştur belki bir yerlerde. Belki bir post-studies erbabı, buradan kendine iz bulur.

Bir yılbaşı şımarıklığına izin varsa… kadınlara pek şans vermemiş bu memleketin, bu dünyanın, bu hayatın talihlilerinden olmamış güzel Talia halamı anayım ben bu vesileyle. 

***

Yakın zamana kadar baht-talih ve fırsat anlamında kullanılmış olan şans kelimesinin, Türkçe karşılığında olmayan imkân/olanak anlamına doğru kaymasına, hem de çok yaygın bir şekilde bir kaymasına ne demeli? Bunu yorumlama şansımız var mı?

Olanaklarımızın talih anlamında şansla ‘karışması,’ tedirgin edici değil mi? İnsanın olanakları, yapabilirlikleri, kabiliyetleri, şans mesafesine itilmiyor, baht sisinin içine çekilmiyor mu böylece?

***

Almanya’da 1978’de yeşil-sol hareket çizgisindeki günlük gazete girişimi tageszeitung (günlük gazete, demek), çıkışında şu sloganı benimsemişti: “Hiç şansımız yok ama onu kullanacağız.” Başardılar, bu pahalı ve zahmetli işte bugüne kadar hayatta kaldılar. Olanaklarını, kabiliyetlerini, bahta kabul ettirdiler. Şans’ı, bir irade ve umut ilkesi kaldıracı olarak kullandılar.

***

Evet, olanakla şansın anlamını öteki istikamette de ‘karıştırabiliriz.’ Atı, bahta doğru sürerek.

Olanaklarımızı, yapabilirliklerimizi, kabiliyetlerimizi bahtın-talihin çarkıfeleğine havale etmek yerine, onları bizzat şans olarak görerek. Sanki bir “ikinci şans” kullanıyor olma minneti ve aciliyetiyle…[2] Olanaklarımız, bizzat şanstır, şansımızdır. Kabil olduklarımız, şansımızdır. İrademiz, azim ve sebatımız, şansımızdır. Dayanışma, şansımızdır. Dostlarımız, şansımızdır. 

Yeni yılda şansınız bol olsun.



[1] Ahmet Büke: Varamayan. Can Yayınları, İstanbul 2019, s. 53-54.

[2] Tuncay Birkan’ın girdiğimiz onyıl için şans dileyen güçlü yazısını tam burada ‘çağırmak’ isterim: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/12/31/bir-son-duygusu-geleceksizligin-tarihi-ve-bugunu-uzerine/