Erdoğan Özmen
13 Temmuz 2023 Perşembe
Belki de içinde olduğumuz bu ağır ve kasvetli durumun en büyük faydası her birimizin en temel soruları sormaya başlaması olacak: İnsan olmak ne demektir? Diğer insanlarla paylaştığımız ortak insaniyet zeminini kuran temel vasıflar nelerdir? Bugün insanlık durumumuzun yeni bir krizinden mi söz etmeliyiz? Ne tür bir gelecek ufkuna ve hayaline sahip olmalıyız ki tüm bunlar salt felsefi/teorik bir meşguliyetten ibaret kalmasın ve ortaklaşa kurulacak yeni bir hayat ve dünya için pusula olsun?
Tanıl Bora
12 Temmuz 2023 Çarşamba
2007 yılında bugün (12 Temmuz) kaybettiğimiz Ulus Baker, “Yapacak bir şey yok”un paradoksunu daha evvelde kurmuştu. Her gün tespih ettiği, edatlaştırdığı sözlerdendi bu. Bir kötülüğü, bir saçmalığı, bir rezilliği, bir budalalığı, “Yapacak bir şey yok”la bir kenara koyuverirdi. Hoşgörüye benzeyen, bazen sanki mahçubiyete de (mahçup olması gereken adına duyulan bir mahçubiyet) benzeyen bir yumuşaklıkla gülümseyerek, geçiştirircesine. Oraya takılmayalım, dercesine.
Orhan Koçak
10 Temmuz 2023 Pazartesi
TV’lerde, basında, edebiyat dergilerinde ve gazetelerin sanat-kültür eklerinde ne kadar yer bulursa kalitesi (sermayesi) de o kadar artar. Edward Said’in bir “kamusal entelektüel” olduğunu kimse yadsıyamaz, sadece sınırda İsrail tarafına taş atmasıyla değil, Filistin-İsrail çatışması konusunda uluslararası ana akım medyanın İsrail yanlısı tutumunu açığa çıkaran yazı ve söyleşileriyle önemli bir işlev üstlenmiştir. Şu var ki ardında Şarkiyatçılık ve Kültür ve Emperyalizm gibi kitaplar olmasaydı ona medyada bu kadar geniş yer açılabilir miydi?
Murat Belge
3 Temmuz 2023 Pazartesi
Tarihçi Eric Hobsbawm, Fransız Devrimi ile açılan çağı “Devrimler Çağı” olarak adlandırmıştı. Evet, Avrupa ondokuzuncu yüzyılı devrim amaçlayan başkaldırma eylemleriyle geçirdi. Kıtanın batısında patlak veren devrim girişimlerinde taleplerin, sıkıntıların kaynağı toplumsaldı, yani sorunlar sınıfsal bir temele dayanıyordu. Sanayide öncü rolü oynayan “Batı” yeni sınıflaşmanın da, sınıf sömürüsünün de başlıca aktörüydü. Mücadele burjuvaziye karşı veriliyordu.
Barış Özkul
2 Temmuz 2023 Pazar
Demirel’in Cereyanlar’la boy ölçüşebilecek çapta olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yazarlığın, araştırmacılığın gitgide “kısa yazmak”la, sözü uzatmamakla, sayısal veri analistliği ve “anketçilik”le özdeşleştirildiği; görselliğin sahih düşünceye galebe çaldığı bir çağda Tanıl Bora’nın kitabı müstesna bir yerde duruyor. Tarihi kişilikler karşısında yergi ya da methiye kültürünün yaygın olduğu bir toplumda, uzun süre tercüme-i hallerle idare edegelmiş bir yazı geleneğinde bu eser özel bir takdiri hak ediyor.
Işıl Kurnaz
1 Temmuz 2023 Cumartesi
Türkiye’de Onur Haftası, ilk kez 1993’te kutlanmak istedi. O zamanki slogan: “Özgür Cinsellik Haftası” idi. Valilik izin vermedi, yurtdışından destek için gelen heyet sınır dışı edildi. 1994’te Onur Haftası organize edildi, ilk Onur Yürüyüşü 2003’te, sadece 40 kişiyle yapıldı. 2013 yılındaki 11. Onur Yürüyüşünde bu sayı 100.000 kişiye ulaşmıştı. Çünkü direniş, direnildikçe büyüyordu. İstanbul’da 1993’teki ilk onur yürüyüşü denemesini Yıldız Tar’ın kaleminden bir isyanın tarihi olarak okuyorduk.
Tanıl Bora
28 Haziran 2023 Çarşamba
Cumhuriyet'in erken döneminde, aşağı yukarı yüz yıldır süregelen modernleşme süreci, girişken bir toplumu yeniden kurma iddiasıyla ivmelendi. Köycülüğe adanmışlığını soyadıyla tescilleyen Nusret Köymen’in, 1936’da bir yazısında –Popper’den evvel!– Kemalist ülküyü tarif ederken basbayağı toplumsal mühendislik tabirini kullanmış olması, hoştur: “Kemalizm bilimini icat etmek… ve bunu bilimsel yöntemlerle bir toplumsal mühendisliğe çevirmek...”
Ahmet İnsel
25 Haziran 2023 Pazar
Bir konuda ihtilaf olduğunda, konuşarak, tartışarak, somut olayları ve verileri ele alarak bir uzlaşmaya varmaya dayanan müzakereci demokrasi, doğru ile yanlışı, gerçek ile yalanı tefrik etme konusunda taraflar arasında ortak bir zemin olduğunu kabul eder. Bu bir bakıma, ifade özgürlüğü ilkesinin de önkabulüdür. Bütün fikirlerin, en abartılı yalanlara, en uyduruk verilere, en akıldışı önerilere dayansalar da serbestçe ifade edilmeleri gerektiği kanaatinin dayanağı, yurttaşların gerçeğe ve akla uygun olanları ayırt edecekleri varsayımıdır.
Cuma Çiçek
22 Haziran 2023 Perşembe
1990’lı yıllarda Zehra Cemaati’yle Türk İslamcılığından otonomlaşan Kürt İslamcılığı aynı zamanda radikalleşti. PKK ile çatışma içerisinde siyasal alana çıkan Hizbullah 1990’lı yıllarda her ne kadar Kürt meselesini siyasal söylemlerinin bir parçası yapmasa da ve devletin desteğini alsa da esas olarak Kürtlerin kurduğu, Kürtlere hitap eden bir örgüttü. Bununla birlikte, Zehra Cemaati gibi Hizbullah da bir kitle hareketine dönüşmedi, sınırlı temsili olan bir yapı olarak kaldı.
Erdoğan Özmen
21 Haziran 2023 Çarşamba
Kendimizi neden tekrar tekrar aynı acı veren ve mutsuz eden ilişki ve olayların içine sürükleriz? Maddi koşul ve olanakların sürekli gelişmesine, zenginleşmesine ve daha elverişli hale gelmesine rağmen kendimizi neden mütemadiyen geçersiz kılan, yok sayan, zarar veren ve yıkıcı eylem ve durumların içinde buluruz? Kendimizi habire sabote etmemizin, hazzımızı ertelememizin, sıkıntı veren ve suçlu hissettiren yollara sapmamızın, varoluş kudretimizi ve yaşam sevincimizi/enerjimizi eksilten seçimler yapmamızın sebepleri nelerdir?
Murat Belge
19 Haziran 2023 Pazartesi
Çünkü II. Mahmud zamanından beri “Batılılaşma” yoksul değil, varlıklı kesimlerin benimsediği programdır. Yoksullar da “mahfel”in dışında bekleyenler. Ama AKP kendine göre bir “Zenginleşin” kampanyası başlattı (dış konjonktür de böyle bir politikaya dostça bakıyordu). Böylece bu dönemde en fazla kazananlarla her dönemde en az kazananlar aynı siyasi partinin taraftarı haline geldiler. Bu durum, elbette, kazanç istatistiklerine de bir ölçüde yansıyacaktı, yansıdı.
Ömer Laçiner
15 Haziran 2023 Perşembe
14 Mayıs seçimlerinin üzerinden bir aya yakın zaman geçmiş olmasına rağmen, muhalefet cephesi aldığı sonuçlar karşısında uğradığı çok yönlü hayal ve umut kırıklığını, kapıldığı karamsarlık havasını dağıtamadığı gibi; iktidar cephesi kadroları da elde ettikleri başarıya rağmen, seçime haftalar kala kapıldıkları “galiba kaybedeceğiz” korkusundan sıyrılabilmiş değil. Öyle anlaşılıyor ki; bu hava 2024 Mart’ındaki yerel seçimlere kadar sürecek ve tarafların varoluş halleri, ”yol haritaları” o seçimin sonuçları da görüldükten sonra belirlenme rotasına girecektir.