Boş veya Dolu Olmak Üzerine

Sezen Ünlüönen’in başlatması ve Ümit Güçlü’nün devam ettirmesi üzerine Türkçe rap müziğe dair bir tartışma alanı açıldı. Hem okuduğunuz yazıyı yazarken hem de yazılmışları okurken kendimi de bolca eleştirme fırsatı buldum. İki yazıda da katıldığım noktalar olmakla birlikte, katılmadığım noktalar var. Bu noktaları toplamak istediğim ana tema ise, Ünlüönen’in bence oldukça yerinde bir şekilde tanımladığı “çıkışsızlık hissi”.

Unsur üzerinden eser tanımlama erken moderniteden tozlu bir mirastır. Ezhel’in bir şarkısında geçen “anana / banana / manana” kafiyeleri Ünlüönen’e göre anlamlı bir sanatsal girişim olarak görülebilir. Öte yandan bunu dedikten sonra kendini “fularlı entel” olma riskine soktuğunu belirtiyor. Ünlüönen edebiyat kuramcıları ışığında, Ezhel’in parçasını yabancı dil kullanımına dair psikolojik bir okumayla, dilsel tecrübeyle ve “dilin doğru kullanımına” karşı geliştirilen bir yöntemle, lüzumsuz sayılabilecek bir merhametle okuyor. Oysa merhametli olmak ve Ezhel’in parçalarında buram buram sanatsal bir değeri aramak ve bulmak zorunda değiliz. Benzer şekilde Ezhel de bu gibi parçalar yapmak zorunda değil. Bir eserin sanat değeri taşıyıp taşımadığı neye göre belirlenir?

Ünlüönen’e karşıt olarak Güçlü, rap müziğin kendisinde bu gibi kafiyelerin varlığını ve rap’in bir oyun gibi olduğunu söylüyor. Güçlü’ye göre rap müziğin ciddi bir mantığı olmakla beraber, bir misyonu var. Kendisinin rap müziğe olan inancı beni içten içe sevindirmekle beraber, popüler kültürün çelişkili doğasını da unutmamak gerek. Bir popüler kültür öğesi bize ölesiye bir umut verebilir, gözümüzü doldurabilir ve heyecanlandırabilir fakat aşk sarhoşu olmamak gerek belki de.

Güçlü, rap müziğin savunuculuğunu yaparken “rap’in içini boşaltan” birtakım rapçilerin varlığını vurguluyor. Rap’in içini boşaltmak ne demek? Veya içi dolu rap nedir? Güçlü’nün aklından geçenleri okuyamam elbette fakat varsayımda bulunacaksam “içi dolu” rap, son cümlesinde belirttiği üzere “toplumsal ve protest bir hareket”tir. Burada aklıma gelen soru: Bir rap parçasının içinin boş olmadığını nasıl anlarız? İçi dolu rap, niyetlerini açık açık bağıran bir şarkı mıdır Ezhel’in “Olay”ı gibi veya hiç politik değilmiş gibi gözüken, yine Ezhel’in bir parçası olan “Duman” mıdır? Bunun gibi ayrımlara başvurmak, bana “politik rap” tamlamasının anlatım bozukluğunu anımsatıyor. Rap zaten politiktir. Öyle bir gayeye sahip olmasa dahi öyledir. Bu politiklik, eğlence veya zaman geçirmekten de doğabilir. İnsanların devamlı bir beklenti içinde oradan oraya koşuşturduğu, boş zamanın sömürgeleştirildiği, boş kaldığında suçlu hissettiği bir toplumda, boş vakitleri harbiden boş veya eğlence için geçirmek politik değil midir? Güçlü’ye katılmadığım bir nokta da tam bu eğlence peşinde olmayan rapçi varsayımı üzerine. Eğlence ve boş zaman kavramları insanlara uzun zamandır “içi boş” görünüyor. Bir şeyi eğlence uğruna veya öylesine yapmak ayıplanacak bir şey gibi görülmekle birlikte, eğlenmenin politik zeminini de yok sayıyor. Ek olarak şunu belirtmek isterim ki, bir şeyin politik bir zeminin olması, ona bir misyon veya beklenti yüklemez. Hatta tam da bu beklentisizlik ve amaçsızlık halinden alabilir politikliğini. Misyonlu, saygıdeğer ve soğuk dünyanın kökü kazınabilir.

Yaptığım tanımlamalarla benim de rap’e bir anlam yüklemeye çalıştığım söylenebilir amacım bu değil. Yinelemek gerekir ki rap müziğe reva görülenlerin yanında bir de rap müzikten beklenenler var. Bu öyle bir beklenti ki, incelenen eserin veya eserlerin özünü yok sayıp, baştan öz eklemek gibi. Beklentisizliğin hayati önemi vurgulamak isterim. Bu beklentisizlik mücadeleden kaçış değil, mücadelenin tek yönlülüğünü ortadan kaldırmak olarak da anlaşılabilir. Öz ne olursa olsun, uymadığı bir kalıba sokulmaması için.

Son olarak eğlenceye döneyim. Eğlence veya öylesine zaman geçirmek, insanlardan devamlı gasp edilmeye çalışılan olgulardır. Bunların yokluğunda kişi kendini, çaresiz hissedip şarkılarda geçtiği gibi “uzaya fırlatmak” isteyebilir. Uzayda kimse kimseye kendinden anlamlar yükleyip, bir şey beklemiyordur ne de olsa. Her şeyde bir anlam veya katı bir önem aramamak, bir anlam yüklememek gerek belki de. Zira var olan anlam ile kondurulmak istenilen anlamlar arasındaki hiyerarşidir insanları çıkışsızlığa sürükleyen.