Laik Manifesto

Demokratlara sesleniyorum! Yettik artık! İhanet hevesinizi kursağınızda tutun. Son bir kez daha söylüyorum: Türban yasaktır, yasak kalacak! Neden mi?

Biiir: “Anayasamıza göre siyasi partiler cumhuriyetin laiklik niteliğinin değiştirilmesi amacını güdemezler.” Dikkat edilirse burada ‘laiklik’ değil ‘laiklik niteliği’ denmektedir. Yani evrensel olarak algılandığı şekliyle laiklikten söz edilmiyor. ‘Bizdeki’ laiklik niteliği vurgulanıyor! Bu ise totaliter bir laikliktir ve cumhuriyetin bu kendine has niteliği değiştirilemez ilkeler arasındadır.

İkiii: “Devletin temel düzenini dini esaslara uydurmak amacıyla, dince kutsal tanınan hususlar istismar edilemez”. Dince kutsal tanınan hususların ne olduğu ise dindarlara bırakılamaz. Bunlar bizlerce saptanır ve o alandaki tasarrufların ‘istismarı’ ima etmesini sağlayacak şekilde tanımlanır. Öyle ki bizce dini sayılan herhangi bir şeyin dindar tarafından kullanımı zaten istismara girer. Dolayısıyla türban da açıkça istismardır çünkü dinin emri olduğu düşünülerek takıldığı değerlendirilmektedir.

Üüüç: “Siyasi partiler dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak amacını güdemezler.” Çünkü bu hak sadece devlete verilmiştir. Son dönemde demokrat yaftası altında öne sürülen fikirler maalesef sadece devlete ait olan bazı yetkilerin toplum tarafından kullanılabileceği gibi zararlı ve kökü dışarıda bir kanıya neden olmaktadır.

Dööört: “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde kimse milli veya dini kültür farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremez.” Bunların var olmadığını söylemiyoruz, ancak var olduklarının söylenmesine karşıyız. Çünkü bu gibi şeylerin herkes tarafından bilinmesini istemiyor ve bu gizliliğin her devletin en tabii hakkı olduğu konusunu bir kez daha hatırlatıyoruz..

Beeeş: “Bağımsız ve egemen olan her devletin partiler üstü olan bir devlet politikası vardır.” Bu devlet politikası ise haliyle partilerden değil bizden sorulur. Maazallah böyle bir politikanın olmaması halinde devletimizin bağımsız ve egemen karakteri de bir anda yok olabilir ve milletimiz tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalabilir.

Altııı: “Kimse Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok sayamaz.” Çünkü bunlar aynı zamanda bizzat bizlerin kazanımlarıdır. Bu millet iftihar ettiği çağdaş elitini bir günde yaratmadı, bizler bugün olduğumuz noktaya milletin yüksek fedakarlığı sayesinde geldik ve bu fedakarlığı kimseye istismar ettirmeyiz.

Yediii: “Özgürlüğü dindarlara haklarını vermek olarak görmek halkı bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya ve sonra da çatışmaya götürür.” Halkın bilinçlenmesi bu millet için en büyük felaketlerden biridir. Halk bilinçlendikçe aralarındaki farklılıkları görür ve millet olabilmek için demokrasiye gerek olduğunu idrak eder. Ancak bizler demokrasi istemediğimize göre bunun anlamı çatışmadır. Oysa bilinçlenme olmazsa, herkes bizim söylediğimiz gibi davranır ve milletimiz her geçen gün devletine vereceği destekle daha da büyür.

Sekiiiz: “Önerilecek değişiklikler Anayasa’da belirtilen insan haklarıyla, Atatürk milliyetçiliğiyle, laik ve sosyal hukuk devletiyle bağdaşmalıdır.” Bunların Anayasa’da belirtilmeyen biçimleriyle işimiz olmaz. Atatürk milliyetçiliğiyle bağdaşmayan bir biçimde başörtüsü takılmasını önermek de hiçbir biçimde caiz değildir. Bu tür bir laik ve sosyal hukuk devletinin nasıl olabileceği konusunda bir kuşku varsa, hemen en yakın bürokratik mercie kaydınızın yapılması tavsiye olunur.

Dokuuuz: “Siyasi partiler demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasadışı yorumlarla tarif ederek oluşturulan siyasi projeler öne süremezler.” Çünkü demokrasinin sadece nasıl yaşanacağı değil nasıl yorumlanacağı da yasalarla saptanmış durumdadır. Öte yandan yasaların nasıl yorumlanacağını ise biz söyleriz. Bizim yasa yorumumuza uymayan bir biçimde hak ve özgürlük yorumu yapıldığında millet iki yorum arasında kalır ve nifak çıkar.

Ey demokrat! Milletimizi tanımayan cahil! Herhalde artık haddini öğrenmiş, yerini bilmişsindir. Yukarıdaki güçlü muhakeme karşısında belki sen de imana gelir “türban yasaktır yasak kalacak” nidalarına gerekli katkını yaparsın.

Taraf, 27.1.2008