Amiral Fallon'un İstifası: İran'a 'Beş Kardeş'in Gelişine mi İşaret?

Aralarında Afganistan, Irak, İran, Pakistan, Suriye, Lübnan ve Suudi Arabistan gibi kritik ülkelerin de bulunduğu 27 ülkeyi kapsayan bir bölgeden ‘sorumlu’ ABD’nin Katar’da konuşlu üssü CENTCOM’un ilk denizci kökenli komutanı olan Amiral William J. Fallon bir yıla yakın bir süredir sürdürdüğü bu görevden 11 Mart 2008 günü sürpriz bir biçimde istifa etti. Bu istifanın görünen sebebi geçtiğimiz günlerde Esquire Magazine dergisinde yer alan, Fallon’un Bush yönetimi ile İran savaşı arasındaki tek engel olduğu ve deneyimli komutanın göreve geldiği andan itibaren ABD yönetiminin sertlik yanlısı İran politikasını dengeleyen bir pozisyon aldığı yönündeki ifadelerdi. Esquire dergisindeki değerlendirmedeki ilginç ifadelerden biri de Fallon’un Bush evreninde var olabilen nadir bir tür olduğuydu.

İstifanın akabinde ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Fallon’un erken emeklilik kararının ABD’nin İran’a saldıracağının işaretçisi olduğu şeklindeki yorum ve iddiaları saçma bulduğunu ve bu iddiaların gerçeklerle âlâkasının bulunmadığını öne sürdü. Öte yandan Amiral Fallon da CENTCOM’un misyonuyla çelişecek herhangi bir düşüncesi bulunmadığını, fakat böyle bir algılamanın oluşmasının bile artık bu görevi etkili bir biçimde sürdürmesine engel olduğunu ifade etmiştir.

Stephen Kinzer, The Guardian’da yayımlanan konuyla ilgili makalesinde, Fallon’un geçen sonbaharda Katar merkezli El Cezire’yle gerçekleştirdiği mülakatlarda ortaya koyduğu düşüncelerin -ki bunlar İran konusunda sürekli savaş tamtamları çalmanın işe yaramayacağı ve barışçıl bir atmosfer tesis edilebilmesinin çok önemli olduğu merkezliydi– ABD’deki hâkim yeni muhafazakâr söylemin bölgeye dair iddia ve politikalarıyla çeliştiğini ve Bush yönetiminin duymak istediklerinden başka bir şey söylemeyen Petreaus ve benzerleri ile sahip olduğu ilişkinin bir eşinin Fallon’la geliştirilemeyişinin belirleyiciliğini ortaya koydu. Kinzer yazısında ayrıca ABD’nin İran’a –yani Musaddık rejimine- 1953 yılındakine benzer bir biçimde müdahalesinin trajik sonuçları olacağından endişe duyduğunu da belirtiyordu.

Peki, Fallon’un istifası gerçekten İran’a savaş açılacağı anlamına geliyor mu? Aslını söylemek gerekirse ABD’nin müdahalecilik alanındaki sicili göz önünde bulundurulursa Kinzer’in endişelerini paylaşmamak mümkün değil. İran, ABD güdümlü uluslararası siyasetin kurallarını ihlaldeki kararlılığını sürdürdükçe tepki çekmeye de devam ediyor. Özellikle İran’ın nükleer güç olma konusundaki ısrarının bardağı taşıran son damla olduğu ortada. Diğer taraftan Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerden Rusya ve Çin gibi büyük güçlere; İran’ın ‘azılı’ düşmanı İsrail’den, Kuveyt, Katar ve Bahreyn gibi küçük Körfez ülkelerine değin birçok ülkenin değişik nedenlerle ABD ve AB’nin İran’a yönelik baskıyı arttırma politikasına verdikleri destek göz önünde bulundurulduğunda, kimsenin ABD’den gelecek daha sert bir müdahaleyi durdurabilmesi kolay değil. Fakat, Irak bataklığından 5 yıldır kurtulamamış olan ABD, İran’a karşı yaptırımlarda ısrarlı olmakla birlikte en azından içinde bulunduğumuz dönemde sorunun silahsız yöntemlerle çözülmeye çalışılmasının daha uygun olacağını çeşitli vesilelerle ortaya koydu. Son olarak Fallon’un istifasından sonra Bush yönetimi buna benzer bir çıkışta bulundu. Gelgelelim, ABD yönetiminden gelen tüm bu açıklamalara rağmen İran’a müdahale edileceği düşüncesi inandırıcılığını yitirmedi.

KABUSTAN UYANAMAYAN DÜNYA

Şüphesiz, CENTCOM komutanının istifası İran’a savaş ihtimalinin tekrar yüksek sesle tartışılmasına sebep oldu. Oysa, bu istifanın İran’a müdahaleden daha büyük bir anlamı var. Amiral Fallon ve benzer düşünceler taşıyan diğer Amerikalılar, ABD’nin Bush yönetiminde izlediği politikaların sadece ülkelerini değil, dünyayı da daha sorunlu bir yer haline getirdiğini, özellikle Irak işgalinin geri döndürülemez tahribatlara yol açtığını ve ABD’nin politikasını gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorlar. Fallon, görevinin müsaade ettiği ölçülerde bunu dünya kamuoyuyla paylaştı.

Fallon, en üst rütbelere ulaşmış bir ABD askeri ve bu durum elbette onu birçok suça ortak ediyor. CENTCOM’un Irak ve Afganistan’daki operasyonları birebir yürüttüğü göz önünde bulundurulursa bunun aksi düşünülemez. Bu bakımdan ‘ABD’nin politikalarını gözden geçirmesinin’ dünyanın üstüne çöken kara bulutları yok etmesi mümkün değil. Bu istifa bağlamında en çok dikkat çekmesi gereken fakat pek üzerinde durulmayan husus, Bush ve şürekâsının ılımlı düşüncelere tahammül dahi edemiyor oluşu. ABD’nin küresel hegemonyasını temelden tartışmak bir yana, onun şeklen dönüştürülmesini bile tartışmak mümkün değil bu yaklaşıma göre. Bu sebepten Fallon’un istifası İran’a savaş açılması ihtimalinden daha önemli bir şeyi imliyor: Dünyanın nasıl bir kâbusla mücadele ettiğini ve nasıl bu kâbustan bir türlü uyanamadığını.