Artık kabul edelim ki sağlık ortamının geldiği noktada hekimleri, kendisine yatırım yaparak girişimciliğini arttırmayı hedefleyen bir iktidar ilişkisine göre tabakalamak da gerekiyor. Bu bağlamda dünün sağlık ortamının var ettiği alturistik/hümanistik değerler değişmemiş gibi farz edip nostaljik ama gerçekçi olmayan bir analiz yapmamak hayati. Çok açık ki, sağlık kurumlarıyla, akademisiyle, basamaklandırılmamış sağlık hizmet sunumuyla, tüketime indirgenmiş sağlık algısıyla ve kontrolsüz bir hızla sağlık ortamına dahil olan dijitalizasyonla şekillenmiş Yeni Türkiye’nin yeni hekimlerini bilmeye ve onları anlamaya ihtiyacımız var.
Başka herhangi bir ülkede rahatlıkla cezalandırılabilecek söylemler yargı tarafından ifade hürriyeti olarak nitelendirilirken, bahsi geçen ülkelerde bırakın bir davanın konusunu oluşturmayı hakkında soruşturma dahi açılmayacak ifadeler yargılama konusu olmaktadır. Buradan çıkarılacak sonuç kullanılan ifadelerin suç teşkil edip etmediğinden ziyade kimin tarafından edildiğine göre bir pozisyon alındığıdır ki uygulamada karşılaşılan örnekler de bu sonucu doğrular niteliktedir.
Kuvvetli Bir Alkış’ta anlatılan bizim hikâyemiz değil. Ailelerimizin travmalarına, toplumun dertlerine kibir ve bencillikle yüz çeviren, faydasız, ergence ve şımarıkça isyanının hiçbir protest tarafının olmadığı bir tipoloji anlatılan, iradesizliğe bir övgü. Bu haliyle dizi, yer yer alaya aldığı “çağımız” sayıklamalarından bir farkı olmayan, tam da çağın o apolitik ruhunun zırhını üzerine geçirdiği bir konumda duruyor.
İsrail-Hamas çatışması Orta Avrasya’nın farklı bölgelerine yayılıyor ve bu, Orta Avrasya’da jeopolitiğin devam eden yeniden yapılanmasında bir dönüm noktası teşkil ediyor. İsrail, İran destekli Hizbullah’la Lübnan’da ve Husilerle Yemen’de savaşıyor. Yemen’deki savaş, dünyanın konteyner ticaretinin yaklaşık %30’unu ve petrolün %12’sini oluşturan Kızıldeniz deniz ticaretine zarar veriyor.
Oslo Anlaşmaları'nın temelinde yatan siyasi umut, ABD’nin hâkimiyeti altındaki küresel ekonomi içerisinde yeşermiş, Amerikan ordusunun güvencesi altında sermaye akışının ve yatırımların gerçekleştiği bir Filistin ekonomisi ve onu taçlandıran bir Filistin devleti tahayyülüne dayanıyordu. Bu aynı zamanda Batı tahakkümünün söz konusu olduğu bir evreydi; Ortadoğu coğrafyasında ABD’nin müttefiki olan İsrail ve hem NATO üyesi hem de AB üyeliği için sıraya giren Türkiye gibi ülkeler Batı ittifakında sağlam bir konumda yer alıyordu.