Faşizm, hukuk devletinin en temel ilkelerinin dahi ortadan kaldırılmasıyla, yargının bütünüyle iktidarın kontrolünde bir baskı ve haksız cezalandırma aygıtına dönüştürülmesiyle ve süresiz bir istisna halinin icra edilen bir rejimdi. Devletin baskı ve zor aygıtlarının etkin bir şekilde kullanıldığı bu rejimde, kolluk kuvvetleri ve yargı, rejim karşıtı sesleri bastırmak için aktif olarak kullanılıyordu. Devlet bürokrasiyle ile iktidardaki partinin (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) iç içe geçtiği bu rejimde, gizli polis teşkilatı olan Gestapo (Geheimes Staatspolizeiamt) gündelik hayatın her alanında rejim karşıtlarını tespit edip tutuklamaktaydı. Yaratılan korku atmosferi ile basın, üniversiteler ve aydınlar büyük bir baskı altına alınıyordu. Halk, muhalifleri, komşuları olsa dahi ihbar etme yönünde teşvik ediliyordu. Faşizm bu yönüyle gündelik yaşamı ve toplumsal yapıyı hücrelerine kadar kuşatmaya çalışan ve kontrol edemediği her unsuru tehdit olarak gören paranoyak bir ideolojiye yaslanmaktaydı ve Max Horkheimer’in de dediği gibi böyle bir rejimde, yani “kötülerin totaliter iktidarında insanlar salt yaşamlarını değil, Ben'lerini de sadece rastlantıyla koruyabilirler.”[1]
Bugün Almanya’da faşizmin tarihi aynı zamanda hatırlamanın ve yüzleşmenin kültürel sahasıdır. Etkinlikler, sergiler, konferanslar gibi sayısız formlarda faşizm hatırlanmakta, tartışılmakta ve yüzleşme alanı olarak toplumun önüne çıkarılmaktadır. Şüphesiz bu yüzleşmede semboller önemli bir yer tutmaktadır. Zira semboller, sembolik olaylar ve sembolik karakterler toplumsal hafızada, geçmişin hatırlanma biçimlerinde ve geçmişin bugün hala diri kalmasında önemli yere sahiptirler. Geçmişi hatırlama bu imgeler etrafında sembolize edilir ve bu semboller yaşanılanların toplandığı hafıza mekanları, anları ve simgeleridir. Maurice Halbwachs’ın da vurguladığı üzere “her kişilik ve her tarihsel olay bu hafızaya girdiği anda bir öğretiye, bir nosyona, bir sembole aktarılır; bir anlam kazanır ve toplumun fikir sisteminde bir unsur haline gelir.”[2] Toplumsal hafızadaki semboller bu anlamıyla neyin ve kimin nasıl hatırlandığını açık bir biçimde gösterme özelliğine sahiptirler.
Meselemize dönersek, faşizm gibi tarihin baskı ve şiddet dönemlerinden bugüne arta kalanlar genelde kırılma anları olarak değerlendirilebilecek tarihi olaylar ve sembolik karakterler üzerinden hatırlanmaktadır. Nasyonal Sosyalist rejimin hukukçularından, infazcılarından ve Holokost’un organizatörlerin biri olan yargıç Karl Roland Freisler (1893-1945) ile faşizme karşı direnen ve çoğunluğu öğrencilerden oluşan Weiße Rose (Beyaz Gül) hareketinin öncülerinden olan Alexander Schmorell (1917-1943) (Münihli Alexandre olarak anılmaktadır) faşizm tarihinin iki sembol ismi olarak hatırlanmaktadır: İlki insanlığa karşı işlediği suçlarla, ikincisi ise kötülük zamanlarında cesaretin, umudun ve direnişin çağrıştırdığı duygularla.
Roland Freisler: Bir Operasyon Yargıcı
Kariyeri bir avukattan Nazi yargıcına doğru dönüşen Roland Freisler imza attığı kararlar nedeniyle “Blutrichter” yani “kanlı yargıç” olarak anılmaktadır.[3] Hukuk alanında doktora gibi oldukça yüksek bir eğitim geçmişine sahip olan Roland Freisler, 1925’te Nazilerin partisine üye olmuş ve sonraki yıllarda Nasyonal Sosyalist yargının inşasında önemli bir rol üstlenmiştir. 1933’te Nazilerin iktidarı ele geçirmesinden sonra kariyerinde hızla ilerleyen Freisler, Adalet Bakanlığı’nda üst düzey görevlere getirilmiştir. İktidarın açık desteğiyle kısa sürede rejimin sadık yargıcına dönüşen Freisler, Nasyonal Sosyalist Alman Hukuk Akademisi üyeliği, Ceza Hukuku Komitesi'nin başkanlığı ve Nasyonal Sosyalist Alman Hukukçular Birliği başkan yardımcılığı gibi hukuk bürokrasisinin çok sayıda noktasında üst düzey görevlerde yer almıştır. Freisler aldığı eğitimin “hakkını vererek” Nasyonal Sosyalist ceza hukukunun geliştirilmesinde rol almış, Holokost’un organize edilmesinde önemli bir dönemeç olan Wannsee Konferansı’na katılan sayılı bürokratlardan biri olmuş ve kritik davalarda mahkeme başkanlığı yapmıştır.[4] Dolayısıyla Roland Freisler, akademik bir eğitim almasıyla bir yandan Nazi yasalarının hazırlanmasında rol alırken diğer yandan planlama faaliyetlerine katılmış ama yeri geldiğinde de muhaliflerin davalarında mahkeme başkanı olarak görev alarak rejim karşıtlarının kalemini hızla kırma sorumluluğunu üstlenmiştir. Freisler’in ilk duruşmada idama mahkum ettiği muhaliflerin başında, öğrencilerden oluşan muhalif direniş gurubu olan Weiße Rose’un üyeleri olmuştur. Freisler cezalandırma dosyalarıyla uğraşırken 3 Şubat 1945'te Berlin'e düzenlenen ABD hava saldırısında öldürülmüştür.[5]
Münihli Alexander: Bir Direniş Sembolü
Tarihin en karanlık dönemlerinde ve en baskıcı rejimlerinde bile direnme cesareti gösteren kişilere rastlamak mümkündür. Nazi dönemi de bu cesur kişilerden muaf değildi. Weiße Rose yani Beyaz Gül hareketi, Nazilerin iktidarına karşı direnmiş bir grup öğrenciden meydana geliyordu. Haziran 1942'de Münih etrafında başlayan hareketin öncüleri Hans Scholl, Sophie Scholl, Christoph Probst ve Alexander Schmorell etrafındaki bir arkadaş çevresiydi. Bu öğrenciler faşizm karşıtı bildiriler yazarak isimsiz postayla aydınlara gönderiyorlardı. İlk dört bildiriyi 1942’de yazan ve aydınlara gönderen bu öğrenciler kısa sürede Gestapo’nun hedefi haline geldi ve altıncı bildirilerini dağıttıkları 1943 yılının Şubat ayında tutuklandılar. Önce Hans, Sophie ve Christoph ve kısa süre sonra da Alexander tutuklandı.[6]
Haziran 1942- Şubat 1943 arası çok kısa süre varlığını sürdüren Beyaz Gül grubu üyeleri Nasyonal Sosyalizme karşı direniş çağrısı yapan toplam altı bildiri yazdılar, bunları bastırdılar ve dağıttılar. Gurup üyeleri Münih’teki evlerin duvarlarına “Kahrolsun Hitler” ve “Özgürlük” gibi ifadeler yazdılar ve halkı faşizme karşı direnmek konusunda cesaretlendirmeye çalıştılar. Naziler bu direnişi öylesine büyük bir tehdit olarak gördüler ki öğrencileri yargılamak için Birinci Senato üyeleri Berlin'den Münih'e kadar gittiler ve davanın ilk duruşmasında, Scholl kardeşler ve Christoph Probst giyotinle idama mahkûm edildiler. 22 Şubat 1942'de infaz edilen bu cezanın gerekçeleri “askeri morali bozmak”, “düşmana yardım ve yataklık etmek” ve “vatana ihanete hazırlanmak”tı.[7] Öğrencileri apar topar idama mahkum edip infaz ettiren yargıç “Blutrichter” Roland Freisler’dan başkası değildi. Anlatılanlara göre Freisler mahkemede öyle öfkeliydi ki sanıklara daha ilk duruşmada, Nasyonal Sosyalizmin bu tür “hainlere” karşı bir ceza yasasına ihtiyacı olmadığını haykırmıştı: Yani onların yasa olmadan da cezalandırılmaları mümkündü. Bunun üzerine mahkemedeki değerlendiricilerden biri sessizce ceza yasasını Freisler’e uzatmış ve Freisler ceza yasasını sanıklara doğru fırlatmıştır.[8]
Beyaz Gül hareketinin öncülerinden biri olan 26 yaşındaki Münihli Alexander saklandığı sığınakta tanınıp ihbar edilmesinin ardından yakalandı ve tutuklandıktan kısa bir süre sonra, 13 Temmuz 1943’te, tıpkı arkadaşları gibi giyotinle idam edildi.[9] Münihli Alexander ismi bugün Almanya’da Nazilere karşı direnişin bir sembolüne dönüşmüştür ve hatırası her yıl ölüm yıl dönümlerinde anılmaktadır. Adına vakıflar kurulmuş ve bu vakıflar öğrencilere burs vermektedir. Almanya’nın Rostock ve Kassel gibi çeşitli kentlerindeki bazı okullara onun adı verilmiştir. Çok sayıda kent belediyesi onun ismini hafıza mekanlarında yaşatmak için Schmorellplatz’lar oluşturmuşlardır. Geçtiğimiz yıl, 16 Ekim 2024'te Münih'te onun adına bir hafıza anıtı açılmıştır.[10] Toplumsal hafızanın onur ve haysiyet kutbunda yer alan Münihli Alexander hakkında sayısız sergi açılmış, biyografi, roman ve tiyatro oyunu yazılmış ve sergilenmiştir.
[1] Max Horkeimer, Geleneksel ve Eleştirel Kuram, çev. Mustafa Tüzel, YKY, İstanbul, 2005, s.397.
[2] Maurice Halbwachs, Hafızanın Toplumsal Çerçeveleri, çev. Büşra Uçar, Heretik Yayınları, Ankara, 2016, s.365
[3] “Roland Freisler: Vom Rechtsanwalt zum Blutrichter”, https://www.mdr.de/geschichte/ns-zeit/politik-gesellschaft/roland-freisler-richter-volksgerichtshof-100.html
[4] https://www.dhm.de/lemo/biografie/roland-freisler; https://de.wikipedia.org/wiki/Roland_Freisler;
[5] https://www.welt.de/wams_print/article1984850/Du-haettest-schiessen-sollen.html
[6] https://kulturstiftung.org/biographien/schmorell-alexander; http://www.sobor.de/index.php?option=com_content&view=article&id=198
[7] “Roland Freisler: Vom Rechtsanwalt zum Blutrichter”, https://www.mdr.de/geschichte/ns-zeit/politik-gesellschaft/roland-freisler-richter-volksgerichtshof-100.html
[8] “Roland Freisler: Vom Rechtsanwalt zum Blutrichter”, https://www.mdr.de/geschichte/ns-zeit/politik-gesellschaft/roland-freisler-richter-volksgerichtshof-100.html
[9] http://www.sobor.de/index.php?option=com_content&view=article&id=198
[10] https://www.weisse-rose-stiftung.de/erinnerungszeichen-fuer-alexander-schmorell/