“Herkes Genç Ölür”
Aksu Bora

“65 yaş üstündekiler sokağa çıkamaz”.  Üç aydır evdeler.

İki ay tam hapisten sonra, Pazar günleri altı saatlik izin çıktı (yaşasın!). Yanlarında “refakatçi”yle birlikte bayramda memleketlerine gidebildiler (üstelik köprü geçişleri bedavaydı). Bir de işyerleri varsa çıkabiliyorlar (esnaf adam kendini korumayı biliyorsa demek).

Sonra Sağlık Bakanı çıkıp dedi ki, “ölümlerin %93’ü 65 yaş üstü”. Korona salgını sebebiyle ölenlerin sayısını biliyoruz (bu da tartışmalı) bir de çoğunun 65 yaşından daha yaşlı olduğunu. Ki zaten salgının en başından beri mütemadiyen “yaşlıları vurduğu” söylendi. Vurulmamaları için en iyisi evden çıkmasınlar. Öyle ya. Hep kendi iyilikleri için. O kadar ki, yalnız yaşıyorlarsa, temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere “65 yaş üstü vefa sosyal destek grubu” diye bir şey bile icad edildi. Ekmekti şuydu buydu.

Aileyle ilgili mitlerin çok, bilginin az olduğu bir memlekette, bütün bu kararların nasıl alındığını hayal edebiliyoruz, değil mi? (karar süreçleri de mitlerin çok, bilginin az olduğu konulardan biri ne de olsa, dolayısıyla, hayal ediyoruz biz de!) Yaşlılar ile ilgili birtakım sterotiplerden hareketle, ekmekleri suları verildiği takdirde pekala evde kalabilecek bir grup oldukları kararına varılmış olduğunu çıkarsayabiliyoruz. Sterotiplerin büyük faydası da bu işte; yedi buçuk milyon civarında insanın neye benzediklerine ilişkin üç aşağı beş yukarı bir fikir veriyor, sen de o fikre dayanarak “kapatılabilirler” diyebiliyorsun. İpek Hocam (Gürkaynak) Birikim’in yaşlanma ile ilgili özel sayısına (Haziran/Temmuz 2019, 362-363) “Herkesin Annesi Olmak” diye bir yazı yazmıştı. Yaşlılıkla ilgili sterotiplere dair nefis bir hikâye anlatıyordu orada:

Susam Sokağı adlı TV programına danışmanlık yaparken, programdaki, tıp öğrencisi olan genç kadının bir anneannesi ya da babaannesi olsa da, arada bir torununu ziyarete gelse, izleyen çocuklara, farklı kuşakların birbiriyle ilişkisini de gösterecek fırsatlar yaratılsa diye konuşuyorduk bir gün; masanın bir tarafında ben ve diğer danışman arkadaş, karşı tarafında da, o zamanki TRT çocuk ve gençlik yayınları sorumlularından kişiler. Ben bir ara, “ah olanak olsa da Macide Tanır’a rica edilse, o oynasa yaratılacak anneanne/babaanneyi” dedim. TRT ekibinden, çok sevip çok dostluk ettiğim, genç denecek yaşta kaybettiğimiz bir kadın “ama olmaz ki İpek Hocam, Macide Hanım çok genç ve dinç; tayyörlü falan” dedi. Ben şaşırdım zira Macide Hanım’ın annemin, kendinden az daha genç bir sevgili arkadaşının liseden sınıf arkadaşı olduğunu biliyordum; yani Tanır az çok annem yaşında! Bunu söylediğimde TRT mensubu arkadaş, “yaşı tutmaz demiyorum; görünümü genç” gibisinden bir şey söyledi. “Aa, dedim, siz Barış Manço’nun Süper Babaanne’sindeki gibi bir görüntü istiyorsunuz!” Karşımdaki duraladı. Bastırdım: “Sizin anneanneniz yaşıyor mu ya da siz, Susam Sokağı’nın tıp öğrencisi kızı yaşındayken, anneanneniz sağ mıydı?” Yanıt: “Evet”. “Peki, bağa gözlüklü, biraz kambur, melek yüzlü, titrek sesli, yapyaşlı birisi miydi yoksa Macide Tanır gibi birisi mi?” Sonunda Macide Tanır oynadı Susam Sokağı’nın anneannesini!

Geçtiğimiz hafta sonu, bir grup 65 yaş üstü vatandaş, sterotipleri falan takmadan (ama “izinli” günlerinde!) sokağa çıkıp, “salgının günah keçisi olmak istemiyoruz” diye gösteri yaptı. “Yetti artık, biz nasıl hayatta kalınacağını biliyoruz” diye. Biri de cumhurbaşkanına hitaben “siz de 65 yaş üstüsünüz, neden kendinizi bizimle bir tutmuyorsunuz?” diye sordular. Gayet haklı ve yerinde bir soru. Delilik derecesinde hükümet yanlısı bir haber sitesinde “ilginç bir eylem” başlığıyla haber oldular. İlginçlik belli ki bağa gözlüklü, biraz kambur, melek yüzlü, titrek sesli, yapyaşlı olmamalarındaydı. 

Yaşlıların antika arabalara benzedikleri, tıpkı antika arabalar gibi değerli oldukları söylendiğinde o yüzden çok da dertlenmedim- ilginç değil de normal olan (yani aslında var olmayan) yaşlılardan bahsediliyordu çünkü! Biraz sıkıldınız ama hep sizin iyiliğiniz için. Sanki mesele sıkılmakmış gibi.

Bu satırları yazarken yetmiş beş yaşındaki komşum Cavit ağabey bir torba erikle geldi- bahçesindeki ağacın son ürünlerini toplayıp getirmiş. Ona antika arabalardan falan bahsetmedim tabii. Kızını ziyarete gitmişken şehirlerarası yolculuk yasağına takılıp bir ay orada kalmış. Sokağa çıkamamış, yürüyememiş, “bir ayda yaşlandım yahu” dedi. Biliyorsunuz, yalnızca yaşlılar için değil, hepimiz için hareketsizlik ciddi sağlık riskleri yaratıyor. Cavit ağabeyin bildiğini “kapatılsınlar” diyenler bilmiyor mu?

“Kronolojik yaşa indirgenerek hayata geçirilen yasaklar, hak ihlalidir” diye açıklama yaptı Senex Yaşlanma Çalışmaları Derneği. (http://www.senex.org.tr/pandemi-surecinde-yaslilara-yonelik-tutum-ve-uygulamalar-hakkinda/)Şimdi de korona krizinde yaşlılık algısı üzerine bir araştırmaya giriştiler. Yaşlılara yönelik ayrımcılığın zaten var olan kırk çeşidine hangi yenilerinin eklenmiş olduğunu, eskilerin nasıl güç kazandığını, pekiştiğini göreceğiz muhtemelen araştırma sonuçları açıklandığında.

Bütün ayrımcılıklarda olduğu gibi, yaşlılara yönelik olan da ciddi önyargılar ve sterotipleştirmeler içeriyor. Yaşlıların kendilerine kulak vermeyi ihmal eden, onlarla değil de onlar hakkında konuşan her türlü karar mekanizması, ayrımcılıkla malul. Bedeli çok ağır olacak bir ayrımcılık.


Görsel: Firuz Kutal