Sevindirmeyelim
Tanıl Bora

AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum'un şu 'vaadini' biliyorsunuz: "31 Mart'ta Gazze'deki mazlumlar sevinecek, Gazze'de elini bize uzatan kardeşlerimiz sevinecek." Türkiye'deki seçimlerden AKP'nin galip çıkmasının, sadece şu memleketin fani seçmenlerini değil, cümle Müslüman ümmetini, hatta bütün dünyanın mazlumlarını sevindirecek bir kutlu hadise olduğu müjdesini, nicedir işliyorlar. Geçen yılki Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası sırasında Recep Tayyip Erdoğan, "14 Mayıs'ta seccadeye ayakkabıyla basanlar değil, kıblesi Kabe olanlar sevinecek" demişti, mesela (5 Mayıs 2023). Sözün öncesinde. sevineceklerin kadrosunu azami genişletmişti: "Türkler kadar Kürtler de kazanacak. Sünniler kadar, Aleviler de kazanacak. AK Parti ve Cumhur İttifakı kadar, CHP ve diğer yandaşlarına gönül vermiş vatandaşlarımız da kazanacak. Gece yarısı bizim için ellerini semaya açan milyonlar sevinecek. Sadece Türkiye'de değil ha. Yurt dışında da gözleri yaşlı gönüller de sevinecek."

***

Fakat Erdoğan'ın ve iktidar medyasının diline, iktidar havzasındaki sosyal medya neşriyatına baktığınız zaman, sevinme müjdesinden ziyade, sevindirmeme ikazına rastlarız. Sürekli dolaşımdadır. Seçimlerde çoğalır, fakat sair zamanda da eksik olmaz, 'sevindirmeyelim!' uyarıları.

2013 Kasım’ında Erdoğan, yine bir eleştirel mırıldanma seansı üzerine Bülent Arınç’a, “Düşman sevindirmeyelim” mesajı vermiş. Düşmanı değil, -i haliyle, belirli bir düşman değil; yalın haliyle düşman sevindirmemek - müstakil bir fiil olarak, düşman-sevindirmemek...

2014 Ağustos'unda, “AK Parti’nin yalpalamasını isteyenleri Allah için sevindirmeyelim,” demiş Erdoğan. Aynı ay başka bir yerde: "Biz nifak için, fitne için pusuda yatanları sevindirmeyeceğiz. AK Parti içinde sorun çıksın diye ellerini ovuşturanlara, Bahçelilere malzeme vermeyeceğiz," demiş.

Yeni Akit'in 1 Kasım 2015 seçimi öncesi attığı manşet, meşhurdur: "Gâvuru sevindirme, oy kullan."

“Şeytanı... gâvuru... din düşmanlarını... zalimi...” sevindirmeme ikazının, duaların asalağı olarak kullanıldığını ve bu ağır sıfatların göze ilişen her hasma yapıştırılabildiğini biliyoruz. İç çekişmelere set çekme ihtarı, ara ara yinelenen, "Düşmanı sevindiren ihtilaftan kaçınmanın farz olduğu" vaz'edilerek güçlendiriliyor.

İktidar medyasında ve sosyal medyasında, trol neşriyatında, 'birilerini' sevindirmeme ikazının, sevindirmeme teyakkuzunun, âfâkı sarmıştır. “Hainleri sevindirmeyelim,” “Türkiye düşmanlarını sevindirmeyelim,” “FETÖ’yü sevindirmeyelim,” “Bölücüleri sevindirmeyelim,” "Terör destekçilerini sevindirmeyelim," “Türkiye’nin diz çökmesini bekleyenleri sevindirmeyelim”...

Bazen, iyice hedef küçülterek: "CHP'lileri sevindirmeyelim." Bazen, uhrevîleştirerek: “Üç harflileri sevindirmeyelim.” - Üç harflileri bilmeyiz ama gayrı uhrevî bir hedef olarak, 'beş harflileri' sevindirmemeye azmettiklerini biliyoruz.

Covid salgını sırasında İstanbul Valisi halkı “Virüs kalabalığı seviyor, onu sevindirmeyelim” diye uyarmıştı. Sakın, virüsü de sevindirmeyelim.

Ağız alışkanlığı - veya, işte zamanın kelimelerinden. İktidar havzası dışında da zaman zaman işitilebiliyor, "düşmanı sevindirmeme" ikazı. Futbolda taraftarlar, taraftar-yorumcular, yöneticiler, zaten rutin olarak söylüyorlar: “Galatasaray düşmanlarını/Fenerbahçe düşmanlarını sevindirmeyelim...”

***

Sevindirmeme teyakkuzunda, adeta sevinci de sevindirmemekte bulan bir ruh hali var, değil mi? Bir duygusal 'değer' olarak, ötekinin sevinmesini-istememek... (İki idam mahkumundan Kürt olan, son arzusunun annesini görmek olduğunu söyleyince; Türk olanın " son arzum: Kürt anasını görmesin," dediği meşhur fıkradaki gibi.) Hınç. Gayz.

Almanca terimiyle bilinen Schadenfreude'yle, -başkasının fenalık görmesinden, üzüntüsünden sevinç duymakla yani-, ancak bu aşık atabilir. Hem zaten Schadenfreude'yi havidir, hem ekstrası var: Başkasının sevinmesine mani olmaktan duyulan sevinç.

***

Haziran 2015 seçimleri sonrasında muhalifler arasında yaşanan sevincin, o sevincin iktidar mahfillerinde yol açtığı hıncın, gayzın, 2015'in ikinci yarısından itibaren tırmanan harp-darp sürecinin psişik yakıtlarından olduğuna inanıyorum.

***

Rakibin, hasmın, düşman bellenenin sevincinden duyulan rahatsızlıkta, bu sevindirmemeye adanmışlıkta, bizzat sevincin, neşenin kendisinden duyulan rahatsızlık da kıpırdamıyor mu? Beş harflilerle ilgili haklı olarak dikkat çekildiği gibi: Kadınların kahkahasından korkmak...

***

Sevindirmemeye bu kadar büyük duygusal yatırım yapmaktaki maraz, görünür yerde duruyor. Sevindirme azminde de bir maraz göz kırpıyor olabilir mi bazen? Sevindirme vaadi, bir müstekbir çehresi takındığında, bir muktedir jestine dönüştüğünde... Sevinç, bir ihsan olarak uzatıldığında; sevindirme kudreti, bir gurur mührü olduğunda...

Onu, şunu, bunu sevindirmemek, onu, şunu, bunu sevindirmek beri dursun... Sevince talip olmak, sevinci savunmak, çok mu acayip? Sevinci sevindirmek...

***

Kimin sevindiği kadar, -bazen galiba ondan fazla-, sevinenin nasıl sevindiği de önemli değil mi? Tasada-sevinçte ortak olmamadaki, olamamadaki tayin edici ince fark, buradadır belki.

Bir tarafta güç sarhoşluğunun kirli sevinci, hınç şetareti, gayz saadeti... Beri tarafta hınçsız, ferah bir neşe. (Neşeyi daha önce uzun konuşmuştuk: Neşe) 'Birilerini' sevindirmeme hırsıyla kasılmamış, salim ve salih bir sevinç.

Kazananın sevinmesi kolaydır; özlediğimiz, sevinci sevenin kazanması.