Haftalık
Erdoğan Özmen
7 Mayıs 2025 Çarşamba
Aşk sende olmayanı vermektir. Sinemanın en dokunaklı sahnelerinden bir başkası: Aşk karşılaşması en saf haliyle, öylesine yoğun, imkansız bir şeydir ki, onu daha fazla taşıyamayacağı korkusuyla, taşıyamadığından, gücü yetmediği için (zamanın ve koşulların kahredici imkansızlıkları vardır bir de) bayılır kadın; bedenin alev almış olmasını, fiziki acıyı duymaz, hissetmez bile. Ya da tam tersi, beden maddi acıyla öylesine kendinden geçmelidir ki, ruhun ızdırabı, ruhun aşkla dolup taşması, hazla acının bu yoğun iç içeliği katlanabilir olsun. Hazzın tahammül edilemediği eşiğe kadar yoğunlaşması, nihayet gerilim ve acının ortaya çıktığı bu aşırılık, zevk hali.
Tanıl Bora
30 Nisan 2025 Çarşamba
Sırrı Süreyya Önder, Öcalan'ın "Barış ve demokratik toplum çağrısı"nın okunduğu gün, barış umudunun düğün sahibi gibi görünmüştü. Onun herkese hitap edebilme, bir derdi "herkese" anlatabilme kabiliyetine, o umudun güç kaynaklarından biri olarak bakanlar az değildi. Derken, kalbi baskına uğradı. Günlerdir "herkes," –siretine birazcık insaniyet hûzmesi vurmuş herkes–, Sırrı Süreyya'nın gitmemesi için, itikadınca dua ediyor. Bu satırlar yazılırken, hayatî tehlikenin büyüdüğü haberleri geliyordu.
Derviş Aydın Akkoç
29 Nisan 2025 Salı
Skandal, sansasyon, provokasyon, şok gibi negatif etkiler de fikrin -sanatın- doğasına içkindir. Fikirleri ayıklamak ve tasniflemek, fikirdeki kudreti zapturapt altına alıp düşünceyi ıslah etmek, hâsılı insani hakikatleri birer “norm” haline getirmek ve bu normlara dair mutlak biat talep etmek mümkün olmadığı gibi, bu türden iktidar pratikleri çok daha vahim neticelere eğilimli tutumlardır.
Cuma Çiçek
27 Nisan 2025 Pazar
Son günlerde Cumhur İttifakı’nın siyasal temsil açısından küçük ama devlet ve hükümet kararlarının şekillenmesinde etkisi büyük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yapabileceği ihtimali üzerine çokça yazılıp çiziliyor. Bahçeli’nin bir yandan sert mesajlar verirken öte yandan Ekrem İmamoğlu’nun tutukluğuna ilişkin ‘beraate’ işaret eden açıklamaları, CHP’ye kayyım atanması konusunda kapıları kapatan değerlendirmeleri söz konusu tartışmaları canlı tuttu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Bahçeli’ye yönelik “ittifak çağrısı” olarak yorumlanabilecek cevapları da söz konusu iddiaların gündemde kalmasını sağladı.
Ömer Laçiner
25 Nisan 2025 Cuma
Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. Ancak şu ana kadar konuyla ilgili tavır alışlarının geneline bakıldığında kuvvetle tahmin ediyoruz ki; iktidarın AKP tarafı “proje”den resmen değilse bile fiilen dışlandığından kuşkulanmakta ve dahil olma yolunu aramaktadır. Buna mukabil MHP ise projenin Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracak bir yöne “evrildiği” kanaatine varmış ve önlem olarak Türkiye’nin Ortadoğu politikasını bir Türk-Kürt uzlaşımı temelinde ciddi bir revizyonla yeniden biçimlendirmek amacıyla o hiç beklenmeyen çağrıları yaparak harekete geçmiştir. Bu yaklaşım farklılığı iktidar cephesinde bir çatlamaya yol açmış görünmüyor henüz. Ama bu durum önümüzdeki birkaç hafta içinde pekâlâ değişebilir ve değişmek zorunda.
Osman Özarslan
22 Nisan 2025 Salı
Tayyip Erdoğan, bilhassa Başbakan olduğu dönemden itibaren, tıpkı Oedipus kehanetindekine benzer bir şekilde Türkiye siyasetinin bilhassa milliyetçi muhafazakâr oğlan çocuklarının hepsini ya tasfiye etti ya da kendi saflarına katıp onları siyasi olarak iğdiş etmiş oldu. Elbette bu konuda ilk önemli örnekler, Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar, onları Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş takip etti; Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener & Sinan Oğan kuşatmasından çıkarılmasını; Muhsin Yazıcıoğlu ve Sinan Ateş’in ölümlerini de sağ muhafazakâr dünyanın oğullarının (Akşener dahil) siyaseten öldürülmesi, ya da Tayyip Erdoğan’ın iktidarını alacak olan oğuldan kurtulma operasyonu kapsamında değerlendirmek mümkün.
Murat Belge
21 Nisan 2025 Pazartesi
Sonuç: iki gerçeklik vardır. Bunların biri gerçekliğin kendisidir; biri AKP tezgahlarında imal edilen gerçekliktir. “Gerçekliğin kendisi olan gerçeklik önemli değildir. Bir kere, kusurludur. Her zaman olması gerektiği gibi ilerlemez. Hatta, “her zaman” ne kelime, hiçbir zaman öyle yapmaz. Şimdi, sevgili ve saygıdeğer padişahımız Abdülhamid Britanya sefirinin suratına bir Osmanlı tokadı aşketse, fena mı olurdu? Ne kadar iyi olurdu! Öyleyse bizim dizide indirsin şamarı; hepimizin yüreğini yağ bağlasın.
Barış Özkul
20 Nisan 2025 Pazar
David ile Uriah arasındaki karşıtlık, yalnızca karakter özellikleri ya da ahlaki tercihler üzerinden değil, Dickens’ın roman boyunca işlettiği daha derin bir “eleme” mekanizmasıyla kurulur. Bu mekanizma, karakterleri görünüşleri, konuşma biçimleri, beden dilleri ve toplum içindeki temsilleri üzerinden değerlendirir. David, daha çocukluğundan itibaren nezaketi, duygusal duyarlılığı ve çevresindekilerle kurduğu doğal bağlar sayesinde anlatının gözdesidir. Uriah Heep ise, daha ilk sahnesinden itibaren “eğik duruşu”, yapışkan tevazusu, sık sık yinelediği “çok alçakgönüllüyüm efendim” gibi sözleriyle hem grotesk hem de tehditkâr bir figür olarak kodlanır. Dickens, Uriah’ın ahlaki düşkünlüğünü fiziksel görünüşü ve dili üzerinden işaretler. Karakterlerin anlatı tarafından onaylanan ya da dışlanan temsilleriyle biçimlenmiş estetik ve sınıfsal bir süzgeç devreye girer.
Işıl Kurnaz
17 Nisan 2025 Perşembe
Türkiye’den de biliyoruz, toplumsal bellek mücadelesi, en yakınının ölüm belgesine ve kemiğine dahi olsun ulaşabilmenin mücadelesidir. Büyük umutların, yakınını sağ salim görebilmenin, umutlu yarınların değil de onun öldüğünü kanıtlayabilmenin mücadelesi. Cumartesi Anneleri de bunu yapmıyorlar mı? Eunice Pavia, asla pes etmeden bir insan hakları mücadelesi yürütüyor, önce hukuk okuyor, daha sonra insan hakları hareketi ve kendi uzmanlık alanı olan toprak mülkiyeti haklarıyla ilgileniyor. Bunu biraz da yas tutma hakkına sahip olabilmek için yapıyor, yasın tutulabilir bir şey olup olmadığını bilmeden üstelik. Çünkü yasını tutabilmeniz için, önce birini kaybettiğinizi görmeniz gerekiyor, onun kaybedildiğini.
Orhan Koçak
8 Nisan 2025 Salı
Küreselleşme denilen sürecin geri gitmek veya sona ermek şöyle dursun daha da yoğunlaştığının en şaşmaz göstergelerinden biri tam da bu konudaki çığırtkanlığın nicel ve nitel artışıdır. Sürecin çeşitli muarız ve eleştirmenleri, egemenlikçiler, milli devletçiler, milliyetçiler, “komünistler”, dünyada gözden uzak pek az yer kaldığının farkında değilmiş gibi davransalar da “uluslararası ilişkiler” veya “jeopolitiğin” akademiden medyaya, parti kongrelerinden köy kıraathanelerine kadar bütün tartışma ortamlarının en popüler ve canhıraş konusu haline geldiğini görmüyor olamazlar. “Jeopolitik akıl” diyebileceğimiz bir düşünme, hesaplama ve arzulama tarzı, düne kadar farklı hatta karşıt görünen siyasi akım ve ideolojilerin birbirine değmesini ve benzemesini sağlayan geçer akçedir artık.
Kenan Erçel
3 Nisan 2025 Perşembe
Fakat hem neoliberal hem neo-merkantilist politikalar çelişkilerle malul. Kamu kurumlarına yönelik taarruz bir yandan yüzbinlerce kamu çalışanını işsiz bırakırken öte yandan bu kurumların sorumlu olduğu yardım ve hizmetlerden yararlanan milyonları zora sokacak. Örneğin, 18 milyon gaziye sağlık, eğitim, sigorta, vs. hizmetleri veren, yaklaşık 500 bin insan istihdam eden Veterans Affair (VA) için planlanan küçülmenin etkileri ülkenin her köşesinde, Demokrat olmayan seçmenlerce de hissedilecek. Cumhuriyetçi siyasetçilerin son haftalarda seçmenlerle yaptıkları toplantılarda başka hususlara ilaveten bu konuda da itirazlar yüksek perdeden dillendirilmeye başlandı şimdiden. Gümrük vergileri de mağduriyeti katlayacağa benzer.
Aybars Yanık
1 Nisan 2025 Salı
“Turpun büyüğü heybede”, elbette gündelik hayatta kullanılan bir deyim ve esas büyük olayın henüz ortaya çıkmadığı ama eli kulağında olduğu anlamına geliyor. Bu laf ilk kez de kullanılmıyor, fakat köşe yazarları, gazeteciler, troller ve yorumcularla birlikte bu deyime bu denli abanılması yakın geçmişten bir şeyler de hatırlatıyor.
Menderes Çınar
25 Mart 2025 Salı
Bu plan gerçekleştirildikçe de iktidarda kalacak, iktidarda kalmasının “doğal” olduğu Türkiye toplumun hafızasına kazınacaktır. AKP liderliği son sivil darbesinin öncesinde, bu boş ezberi dayanak alarak yanlış partiye (HDP) oy veren seçmenden hesap sorulacağı tehdidini savurmuş ve seçim yoluyla kendisine darbe yapılmak istendiği absürt iddiasını öne sürebilmiştir. Bu iddiaların arkasında ve altında malum ezbere duyulan samimi inanç değil, tek elde temerküz anlamına gelen icracı başkanlık sisteminin adım adım derinleştirilmesi ve tahkim edilmesi projesi yatmaktadır.
Güncel
İnançlarımdan Dolayı Tutuklandım – Sıradaki Kim?
7 Mayıs 2025 Çarşamba
Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre, İsrail’in Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana yürüttüğü saldırılar sonucunda 52 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Ölenlerin çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyor; üstelik son araştırmalar, bu sayının muhtemelen ciddi şekilde eksik hesaplandığını gösteriyor. Bu, delilik ve intikam güdüsüyle yürütülen bir savaş; Amerikan silahlarına dayanıyor, Amerikan vergi mükelleflerinin parasıyla finanse ediliyor ve Amerikan siyasetçileri tarafından meşrulaştırılıyor. Benim dosyam, Amerikalıların ve Filistinlilerin adalet mücadelelerinin nasıl iç içe geçtiğini gösteriyor. Amerikalılar artık şunu seçmek zorunda: Savaşı mı destekleyecekler, yoksa barışı mı; baskıyı mı, yoksa demokrasiyi mi?
Güzel Günleri Art Arda Hatırlamak: Hasankeyf için bir Ağıt
6 Mayıs 2025 Salı
İnsanın doğup büyüdüğü şehirde, çocukluğuna kolay dönebildiği mekânları vardır. En çok oralarda kendidir insan. Benim için bu mekânlar çocukken yoğurt sattığım Sanayi Mahallesi’nin sokakları ve Hasankeyf’tir. Batman’a her döndüğümde o sokaklara ve Hasankeyf’e mutlaka uğrardım. Son seferi benim için en zor olanıydı. Hasankeyf’e gitmek istiyor ama karşılaşacağım tahribattan korkuyordum. Uzun bir tereddütten sonra gitmeye karar verdim. Yol boyunca Zero’dan Günther Uecker’ın tenimde hissettiğim gri çivileri, mıh olup deldi geçti beni Hasankeyf’in son halini gördüğümde.
Ortak Dikkatin Sessiz Çöküşü: Dikkat Krizi, İlişki Yitimi ve Bireyoluş Üzerine Bir Eleştiri
2 Mayıs 2025 Cuma
Bir yaşındaki çocuğa bir nesneyi gösterin, döner bakar. Kediye gösterin, parmağınıza bakar. Bu sıradan görünen fark, aslında insanı insan yapan şeyin ne olduğuna dair temel bir sezgiyi içinde taşır. Dikkat, yalnızca yöneltilmiş bir bilişsel süreç değil; ortak bir yaşam zemininin, birlikte kurulan bir dünyaya aidiyetin ön koşuludur. Dikkat, dünyayı başkalarıyla birlikte kurmak demektir. Dolayısıyla dikkat eksikliği denilen şeyin kendisi, sadece bireysel bir bilişsel yetersizlik değil, çözülmüş sosyal bağların, kesintiye uğramış ortak anlam kurma pratiklerinin ve içselleştirilmemiş kültürel katılımın bir sonucu olarak düşünülmelidir. Giderek yaygınlaşan dikkat dağınıklığını, salt teknolojik uyarana maruziyetle açıklamak, bir krizin semptomlarını nedensel zemin sanma hatasına düşmektir.
“Senin Bedenin, Benim Kararım”: Türkiye’de Üremenin Eril Normalitesi
1 Mayıs 2025 Perşembe
AKP’nin son dönemine kadar kürtaja erişimin kısıtlanmasıyla fiili bir yasağın uygulandığı, aile planlaması hizmetlerinin sunulmadığı, kutsal aile söylemleriyle evliliklerin özendirildiği ve boşanmaların zorlaştırıldığı politikaların öne çıktığı görülmektedir. Doğum oranlarının düşüşüyle öne çıkan ancak sadece bu düzlemde değerlendirilemeyecek olan bu politikalar makbul aile, annelik ve kadınlık kurgularıyla toplumsal cinsiyet rejimindeki krizin restorasyonunu da içermektedir. İktidarın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesi ve bu kapsamda çeşitli alanlarda yürüttüğü politikaların buyurganlığı 2008’den beri kurgulanan aile biçimlerine ve doğum hızı artışına yönelik politikaların karşılıksız kalmasına yönelik daha otoriter çareler aramasıyla ilişkilendirilebilir.
Muhalefetin İçinde Bulunduğu Krizden Çıkması Mümkün Mü?
30 Nisan 2025 Çarşamba
Eski rejimde seçimler yoluyla iktidar değişimi mümkün olduğu için rejimin ideolojik sınırlarına riayet edeceğini sinyalleyen bir aktör iktidara gelerek yavaş yavaş bu sınırları genişletip rejimi içeriden çökertebildi. AKP ve Erdoğan'ın stratejisi de buydu. Ancak mevcut rejim, seçim yoluyla iktidar değişimini bir seçenek olarak görmediği için hem mevcut rejimin devam ettiği hem de siyasi iktidarın el değiştirdiği bir ihtimal mümkün görünmüyor çünkü iktidar değişimi rejimin de yıkılması anlamına geliyor.
Boş Küme
27 Nisan 2025 Pazar
"Yanılıyorsun, Franz. İnsanlar sadece korkudan boyun eğmez. Bazen görev duygusuyla, bazen terfi ihtimaliyle, bazen de sadece 'normal' kalmak için eğilirler. Totalitarizm, celladı 'komşu'ya dönüştürür. Auschwitz’i işletenler sadece SS subayları değildi — evine ekmek götürmeye çalışan memurlar, çocuklarını okula bırakıp dönen muhasebecilerdi. Kötülük bağırmaz. Üniforma giymez. Kimi zaman bir form imzalayan eldir... Ve en tehlikelisi de budur: İnsan, yaptığı şeyin anlamını düşünmeyi bıraktığında, kötülük sıradanlaşır. "Absürt olan, teslimiyet değil —direnmek için daha çok sebep vermesidir. Sisifos’un taşı yokuştan aşağı yuvarlanırken gülümsemesi bundandı: ‘Ben seçtim’ diyebilmek."
2020’ler Dağarcığımıza Dair Bir Not: Cicim Sarhoş ve Kayıp Alfabe
26 Nisan 2025 Cumartesi
Klipteki yanar dönerli, plastik süsler, beyaz sandalyeler, ucu fırfırlı etekler, yakası açık gömlekler ile sergideki lastik ayakkabılar, rengarenk sokak tabelaları geçmişin çarklarında öğütülüyor. Kısa bir mola için Feshane’ye uğrayan İstanbullunun tüketimine sunulan, cinayetlerin ve kayıpların kuşattığı bir toplumun hafızası nasıl oluyor da nostaljik bir düğün klibini andırıyor? Geçmiş, bir aile albümündeki fotoğrafın kenarında kalmış, diğer fertlerine göre daha eğreti duran bir evlatlığa nasıl dönüşüyor? Utancın ve suçun yüzümüze vurulmadığı bir geçmiş nasıl fütursuzca takdir topluyor? Sergi metni uzun, devam ediyor: “yıkıntılardan doğan bir estetik.. mitlere içkin anlatım olanakları.. örme ve çözme döngüsünün pratiğine bir gölge gibi.. soyu tükenmiş diller.. kayıp alfabelere dair hassasiyet..”
Öğretmen Josef K.’lar
26 Nisan 2025 Cumartesi
Belirtmek gerekir ki, Öğretmen Akademileri sadece öğretmenlerin pedagojik yaklaşımlarını şekillendirmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğin eğitimcilerinin geçmişi nasıl hatırlayacaklarını ve daha da önemlisi nasıl hatırlamalarının beklendiğini de imliyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatı, tarihsel olarak farklı medeniyetler tarafından şekillendirilmiş bir toprak olan Anadolu'yu ebedi ve münhasır bir Türk-Müslüman vatanı olarak yeniden çerçevelendiriyor. Bu müfredat, tarih bilincini yeniden yapılandırmak için Osmanlı nostaljisini Batı karşıtlığıyla birleştiren metapolitik bir strateji kullanıyor. Akademinin gözetim aygıtını, bu minvalde, hafıza mühendisliği işlevinden ayırmak mümkün değil. Akademinin yaklaşımı, aşırı sağın siyasi bir gündeme hizmet etmek için tarihsel hafızayı yeniden inşa etme stratejisiyle yakından paralellik göstermekte.
‘Yerleşik Düşman’ ve Ötesi
25 Nisan 2025 Cuma
Ne var ki, son aylarda taşların biraz oynadığı hissediliyor. Başından itibaren batakta olan Suriye politikasında iktidarın bu sefer fark yaratacak arayışlara girdiğine dair belirtiler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllar boyunca Suriye’de Sünni-İslamcı bir yönetimi hakim kılmaya çalıştı; ne para, ne asker hiçbir şeyi esirgemedi. Ama bugün gelinen noktada, tam da emeline ulaşmış görünürken parçalanmaya yüz tutmuş bir Suriye ile, üstelik bir de İsrail ile karşı karşıya. Bu durumda, acaba Suriye’de PYD’den gayrı alternatifi görünmeyen bir Kürt devletinin oluşumuna razı olma aşamasına mı geldi? ‘Yerleşik düşman’ doktrininin öngördüğü stratejik bir ufka sahip olmadığı kesin de, acaba şartların dayatmasıyla mı bu aşamaya vardı?
Darfur Soykırımı Hiçbir Zaman Bitmedi
22 Nisan 2025 Salı
Uluslararası Göç Örgütü, RSF saldırısı sırasında Zamzam’dan kaçmak zorunda kalanların sayısının 400 bine ulaştığını bildirdi. Bu insanlar, El-Faşir’in kuzeyinde, yiyecek ve suya erişimin son derece kısıtlı olduğu çorak bir araziye yerleştirildi. Ayakta kalmak için yaya ve bitkin halde Zamzam’ın yaklaşık 60 kilometre batısındaki Tavilah kasabasına gitmeye çalışanlar yolda yere yığıldı. Civardaki bir başka yerinden edilmişler kampı olan Abu Shouk da RSF tarafından tekrar tekrar saldırıya uğradı. Onlarca kişi hayatını kaybetti. Bu sadece bir yerinden edilme değil; aynı zamanda bir yok etme harekâtı. RSF’nin eylemleri, daha büyük bir terör kampanyasının parçası. Bu grup, sivillere karşı savaş aracı olarak yargısız infaz, cinsel şiddet ve bilinçli aç bırakma yöntemlerine başvurmakla suçlanıyor.