14 Mayıs 2025 Çarşamba
İşte, -tıpkı Neşet Ertaş’ınki gibi-, Sırrı Süreyya’nın şivesi, şiveliliği o değildi. Ne cehalet-kabalık belirtisi ne otantisite gösterisi… ne Adıyaman ağzı, ne ora ne şora ağzı… Onunkisi, zalimin, müstekbirin, muktedirin resmî ağızlarına kanmadığını duyurmanın, onlara meydan okumanın şivesiydi; üstüne tünediği bir variyet olmayanın gamsızlığıyla, hak yememiş olanın gönül ferahlığıyla, “gün olur devran döner” genişliğiyle, “var sen oyalan” alaycısı bir şive… Başka tonlayışıyla, başka telâffuzuyla, başka sesiyle, kulağa başka bir ihtimali, başka türlü bir şeyi gösterir gibi gelen bir şive…