Tanıl Bora
26 Temmuz 2023 Çarşamba
İçinden ve/veya dışından sol tazyik olmadığında, ‘kendi haline’ kaldığında, CHP’nin iliği kemiği, Güven Partisi’dir. 2017 Mayıs’ındaki haftalık yazısında söylediğimi tekrarlarsam, içinden ne kadarını çıkarıp atsa yine bitmeyecek bir Güven Partisi iliği... Cumhuriyetçi-muhafazakârlığın partisi… Üzerindeki “devlet partisi” kılığına ayna karşısında sürekli çeki düzen vererek, dışına itildiği devlete kendini beğendirmeye çalışan bir parti.
Erdoğan Özmen
23 Temmuz 2023 Pazar
Kökensel acizliğimizi ve yetersizliğimizi, çeşitli duygu durumlarımızı aynalayarak temsil alanına taşıyan ve tahammül edilebilir kılan ötekini/anneyi aynalamaya çalışmaktan, demek bir karşılıklılık ve ortaklık ilişkisi arayışından, pasif konumdan çıkarak aktif olmanın imkanlarını yaratma çabasından köken alır vicdan. Ötekini ilk kez kendi ötekiliği içinde tanımanın, ötekine uzanmanın ve temas etmenin, kendi dikkatini, bakışını ve sevgisini ötekine hediye etmenin ilk momentidir bu.
Murat Belge
18 Temmuz 2023 Salı
AKP iktidarının bu keyfi “iktidar sürme” üslubunun normal olarak bir siyasi partinin ortaya koyacağı muhalefeti bir şekilde geçersizleştirdiğini düşünüyorum. Örneğin “mecliste muhalefet” bu iktidarla birlikte anlamlı bir şey olmaktan çıktı. Soru önergesi veriyorsun, ama adamın bunu ciddiye alıp cevap vermeye niyeti yok. Bu koşullara bakınca bir “parti yapısı içinde” muhalefet değil de “bir hareket” olarak muhalefet akla geliyor: “vaka mahallinde” bulunmayı temel alan bir etkinlik biçimi.
Derviş Aydın Akkoç
16 Temmuz 2023 Pazar
“Kırk yıllık kel tiryakiler gibi” sigaraya başladığında daha on üçünde, arkadaşlarıyla Çılgınlar Grubu’nu kurup da “kız başına” düğün salonlarında şarkılar söylemeye başladığında ise on beşindedir. “Yerçekimi ve zaman” hariç önüne dikilen her engele ve haksızlığa itiraz edeceği daha baştan bellidir: El bebek gül bebek bir prenses değil, bir Amazon savaşçısı gibidir, yaradılıştan hırçın ve kural tanımazdır; asla evcilleştirilemez. Yabanıl güzelliğinin gerisinde tuz sesleri vardır.
Işıl Kurnaz
15 Temmuz 2023 Cumartesi
Milli Eğitim Bakanı "Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin ilk söylediği şey 'Erkeklerin olduğu yerde olmasını istemiyorum' oluyor. Karma eğitim esas ama kız okulları kurmak gerekiyorsa kurulur." dedikten hemen sonra tarikatlardan ve Hüdapar’dan destek gecikmedi. Milli Eğitim Bakanı’nın açıklaması, kılıfıyla beraber geliyordu tabii. Kız çocuğunu erkeklerle aynı okula göndermek istemeyen mağdur ve mazlum ailelerin kız çocukları için kız okulları açılabilmeliydi. Toplum mühendisliğiyle siyaseti dizayn etme çabası diyelim mi?
Cuma Çiçek
14 Temmuz 2023 Cuma
1960’lı yıllardan bu yana Kürtler dışında Kürt davasına sahip çıkan yegâne siyasi geleneğin Türkiye sosyalist/komünist hareketi içinden çıktığını not etmek gerekir. Bugün de ne yazık ki sadece Türkiye sosyalist ve komünist hareketinin kimi bileşenleri ile belki de bugünün solu olarak değerlendirilebilecek kimi feminist hareketler Kürtlerin eşitlik ve özgürlük taleplerini görüyor ve Kürtlerin mücadelesine omuz veriyorlar.
Erdoğan Özmen
13 Temmuz 2023 Perşembe
Belki de içinde olduğumuz bu ağır ve kasvetli durumun en büyük faydası her birimizin en temel soruları sormaya başlaması olacak: İnsan olmak ne demektir? Diğer insanlarla paylaştığımız ortak insaniyet zeminini kuran temel vasıflar nelerdir? Bugün insanlık durumumuzun yeni bir krizinden mi söz etmeliyiz? Ne tür bir gelecek ufkuna ve hayaline sahip olmalıyız ki tüm bunlar salt felsefi/teorik bir meşguliyetten ibaret kalmasın ve ortaklaşa kurulacak yeni bir hayat ve dünya için pusula olsun?
Tanıl Bora
12 Temmuz 2023 Çarşamba
2007 yılında bugün (12 Temmuz) kaybettiğimiz Ulus Baker, “Yapacak bir şey yok”un paradoksunu daha evvelde kurmuştu. Her gün tespih ettiği, edatlaştırdığı sözlerdendi bu. Bir kötülüğü, bir saçmalığı, bir rezilliği, bir budalalığı, “Yapacak bir şey yok”la bir kenara koyuverirdi. Hoşgörüye benzeyen, bazen sanki mahçubiyete de (mahçup olması gereken adına duyulan bir mahçubiyet) benzeyen bir yumuşaklıkla gülümseyerek, geçiştirircesine. Oraya takılmayalım, dercesine.
Orhan Koçak
10 Temmuz 2023 Pazartesi
TV’lerde, basında, edebiyat dergilerinde ve gazetelerin sanat-kültür eklerinde ne kadar yer bulursa kalitesi (sermayesi) de o kadar artar. Edward Said’in bir “kamusal entelektüel” olduğunu kimse yadsıyamaz, sadece sınırda İsrail tarafına taş atmasıyla değil, Filistin-İsrail çatışması konusunda uluslararası ana akım medyanın İsrail yanlısı tutumunu açığa çıkaran yazı ve söyleşileriyle önemli bir işlev üstlenmiştir. Şu var ki ardında Şarkiyatçılık ve Kültür ve Emperyalizm gibi kitaplar olmasaydı ona medyada bu kadar geniş yer açılabilir miydi?
Murat Belge
3 Temmuz 2023 Pazartesi
Tarihçi Eric Hobsbawm, Fransız Devrimi ile açılan çağı “Devrimler Çağı” olarak adlandırmıştı. Evet, Avrupa ondokuzuncu yüzyılı devrim amaçlayan başkaldırma eylemleriyle geçirdi. Kıtanın batısında patlak veren devrim girişimlerinde taleplerin, sıkıntıların kaynağı toplumsaldı, yani sorunlar sınıfsal bir temele dayanıyordu. Sanayide öncü rolü oynayan “Batı” yeni sınıflaşmanın da, sınıf sömürüsünün de başlıca aktörüydü. Mücadele burjuvaziye karşı veriliyordu.
Barış Özkul
2 Temmuz 2023 Pazar
Demirel’in Cereyanlar’la boy ölçüşebilecek çapta olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yazarlığın, araştırmacılığın gitgide “kısa yazmak”la, sözü uzatmamakla, sayısal veri analistliği ve “anketçilik”le özdeşleştirildiği; görselliğin sahih düşünceye galebe çaldığı bir çağda Tanıl Bora’nın kitabı müstesna bir yerde duruyor. Tarihi kişilikler karşısında yergi ya da methiye kültürünün yaygın olduğu bir toplumda, uzun süre tercüme-i hallerle idare edegelmiş bir yazı geleneğinde bu eser özel bir takdiri hak ediyor.
Işıl Kurnaz
1 Temmuz 2023 Cumartesi
Türkiye’de Onur Haftası, ilk kez 1993’te kutlanmak istedi. O zamanki slogan: “Özgür Cinsellik Haftası” idi. Valilik izin vermedi, yurtdışından destek için gelen heyet sınır dışı edildi. 1994’te Onur Haftası organize edildi, ilk Onur Yürüyüşü 2003’te, sadece 40 kişiyle yapıldı. 2013 yılındaki 11. Onur Yürüyüşünde bu sayı 100.000 kişiye ulaşmıştı. Çünkü direniş, direnildikçe büyüyordu. İstanbul’da 1993’teki ilk onur yürüyüşü denemesini Yıldız Tar’ın kaleminden bir isyanın tarihi olarak okuyorduk.