Erdoğan Özmen
30 Eylül 2020 Çarşamba
Şunu da eklemeliyiz demek ki: “Beden kayıt tutar” filan denilerek, bedeni, bedenin güçlerini ve acılarını öne çıkartan, “bedenin özgürleşmesine” vurgu yapan, söz karşısında bedeni yücelten çağdaş terapi biçimlerine ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. O bağlamda terapinin vaat ettiği şeyi çoktan/zaten biz kendimiz yapmışızdır ve analizin/terapinin başlangıç noktası tam da burasıdır. Klasik psikanaliz ve psikanalitik psikoterapilerde analistin/terapistin seanslarda esas olarak dinleyici konumunda bulunması, sesiz kalması ve pek konuşmamasının bir sebebi de budur
Kemal Can
29 Eylül 2020 Salı
İyi Parti, seçmeni ile teşkilat ilişkisi en zayıf parti görüntüsünü hâlâ devam ettiriyor. Bunun elbette doğuş koşullarıyla çok yakın ilgisi var. Olağanüstü ve sıkıştırılmış bir takvim içinde, siyaset alanı kalmamış (açamamış) profesyoneller ile kendini ifade etme ihtiyacına cevap bulamamış seçmen kalabalıkları hızlı biçimde buluştu. Kendi sınırlarında epey ciddi bir başarı sayılabilecek bir de sonuç alındı. Fakat geçen sürede, tabanın partiye oy vermekten daha fazla dahil olma (sahip olma) iştahını kabartan bir süreç işlemedi. “Tabanının biçimlendirmesine en açık ama tabanının partiyi biçimlendirmeyi öncelik olarak görmediği şekilsiz bir parti” olarak kaldı.
Murat Belge
28 Eylül 2020 Pazartesi
Uygulandığı biçimiyle Komünizm, son kertede, bir 19. yüzyıl ideolojisiydi ve gerçeklik düzeyinde ilk kez olmak üzere deneniyordu. Ama bu Komünistler’in demokrat olmadıkları, olmamaları gerektiği anlamına da gelmez. “Bileşik kaplar” olgusunun gereği, Komünistler’in demokratikleşme dereceleri de, mücadele ettikleri toplumun demokratik kültürünce belirlenir. Onun için, diyelim Laos’taki Komünist’in demokrasi anlayışıyla Fransa’dakinin anlayışı arasında çok büyük mesafe olabilir. Bunlar hep sorunlar. Ama sonuç olarak, demokrasinin olmadığı bir yerde sosyalizmin, komünizmin de olmayacağı olgusu yokmuş gibi davranamayız.
Ahmet İnsel
24 Eylül 2020 Perşembe
Monetarist iktisat kuramının amentüsü olan, “enflasyon her yerde ve her zaman parasal bir olaydır” inancı, 2008 mali krizi sonrasında iyice batıl itikat konumuna düştü. Daha önce de somut iktisadi veriler ışığında doğrulanmamıştı. 2008 krizi sonrasında merkez bankalarının, esas olarak kamu borçlanması kâğıtlarını satın alarak dünya ekonomisine enjekte ettikleri devasa likidite, enflasyonu tetiklemedi. Dünya para stoku dünya gayri safi yurtiçi hasılasından çok daha hızlı büyüdü ama genel fiyat seviyesi artışı hemen her yerde bunun çok gerisinde kaldı.
Tanıl Bora
23 Eylül 2020 Çarşamba
Son olarak ABD’de siyahlara karşı “orantısız” polis şiddeti meselesi (“Black Matters”) bir defa daha alevlendiğinde yapılan tartışmalarda, toplumdaki silahlanmayla polisin silahlanma düzeyinin yüksekliğine dikkat çekildi. Sivillerin silah kullanma sıklığı ile polisin kolayca silah kullanmaya yatkınlığı, birbirini tetikliyor (silah mecazından kurtulamadık!) buna göre; vatandaşın pompalı tüfeğine davranma eğilimi ile polisin silah kullanmasının “normalleşmesi,” birbirini destekleyerek sarmal bir gelişme arz ediyor.
Mete Çubukçu
20 Eylül 2020 Pazar
İsrail’in Judeha ve Samara olarak adlandırdığı işgal altındaki Batı Şeria’nın tamamını,  ardından Golan’ı ilhakını içeren bir durumla karşı karşıyayız; imzalanan anlaşmayla bu ilhakları bir süreliğine durdurmak “lütfunda” bulunmak da normalleşmenin bir parçası. Filistin’i bir sorun olarak görmek istemeyen Arap ülkelerinin sayısı artıyor. Son 10 yılda Suriye, Yemen, Libya gibi ülkelerde olanlara bakılırsa, Arapların ya da Arap Birliği’nin Filistin meselesine yaklaşımları daha iyi anlaşılabilir.
Aksu Bora
17 Eylül 2020 Perşembe
Chung-Sook o yaşa kadar itilip kakılmanın, sömürülmenin, lağım basan bodrumda yaşamanın ne demek olduğunu öğrenmiş, bunlarla cinayet işlemeden başa çıkabilmiş bir adamken, koku mevzuunda ipler kopuyor. İstediği kadar yıkansın, kıyafet değiştirsin, çıkmayan o yoksulluk kokusunu patronunun bakışında gördüğünde, onu bıçaklıyor. Kokuyu bir metafor, sınıfsal farkın metaforu olarak görenler olmuş. Muhtemelen haklılar. Ama bir yandan da sınıfın kokusu bir metafor olamayacak kadar güçlüdür, bilirsiniz. Ona bakıp (onu duyup) başka bir şey düşünmek mümkün olmaz pek. Oradadır, kendisidir.
Barış Özkul
16 Eylül 2020 Çarşamba
Kendi güvenli mikro-kozmosunda şüphe çekmeden yaşamayı tercih ediyor. Çocuğunu kazançlı bir işe sokabildiğinde mutlu oluyor. Yeni bir anayasa talebinden ziyade cinsel gücü arttırıcı yeni bir ilacın piyasaya sürülmesi onu heyecanlandırıyor. Gerektiğinde diktatörün zulmüne ortak olabiliyor. İyi vatandaş akıllı birisinin demokrasi ve özgürlük gibi içeriği belirsiz kavramlar uğruna meslek hayatını riske atabileceğine, cezaevini ve işkenceyi göze alabileceğine inanmadığı için devrimcileri, demokratları ahmak yerine koyuyor. Bu dört dörtlük sinik tip diktatörlüğün normalleşme aşamalarından birini temsil ediyor.
Erdoğan Özmen
16 Eylül 2020 Çarşamba
Her birimizi kendi kusursuzluğunu, mükemmelliğini, masumiyetini başka herkese gösterme ve kanıtlama arzusuyla baştan çıkaran, herbirimize başka herkesi gözetleme, inceleme, didikleme, suçlama, yargılama hakkı/yetkisi veren bir manevi iklimin üç söylem biçimi. Değişik düzeylerde farklı ölçü ve had bildirme skalalarına tabiyiz herbirimiz artık. Her birin başka herkesin yargıcı, gözetmeni, izleyeni (her iki anlamda) olduğu tuhaf bir çözülme, ayrışma, dağılma hali. Toplumsal insanın kaybı.
Murat Belge
15 Eylül 2020 Salı
Bayrak mitingleri v.b. ile temel stratejisi askere darbe yolu açmak olan bir muhalefetti bu. 28 Şubat olmuş, Erbakan boyunun ölçüsünü almış, ama şimdi onun devamı yeniden seçim kazanmıştı. Buna kızıp köpürmemek elde değildi. Bunların belini iyice kırmak gerekiyordu. Bu gerilim kapatma davasının açılmasına kadar artarak devam etti. Kapatma kararı alınamadan ve Kanadoğlu hesaplarına rağmen Abdullah Gül sonunda Cumhurbaşkanı olunca dengeler değişmeye başladı. Ergenekon davaları ile darbeci olabilecek çevreler üzerinde baskı kuruldu.
Sezen Ünlüönen
14 Eylül 2020 Pazartesi
Bunun benim görebildiğim kadarıyla iki temel nedeni var. Birincisi liyakat mekanizmalarının hepten yok sayılmasıyla kurumlara ve uzmanlığa, o kurumları temsil ve teşkil eden kişilere olan güvenin bizzat iktidarın eliyle sarsılması. SODEV’in geçenlerde yayınlanan araştırması, araştırmaya konu olan genç nüfusun yüzde sekseninin torpilin yetenekten daha önemli olduğunu düşündüğünü gösteriyor mesela. Herhangi bir işin o işi iyi bilene değil, “tanıdığı” olana emanet edileceğini düşünmek o işe duyulan emniyeti de sarsıyor ister istemez.
Tanıl Bora
9 Eylül 2020 Çarşamba
12 Eylül rejiminin istibdadını, zulmünü anlatmaya rakamlar yetmez ama her yerden bulunabilecek rakam dökümleri, -idamlar, öldürülenler, işkenceler, hapsedilenler, ilticalar…-, bir fikir verir yine de. Rıza ve sadakat üretimi için milliyetçi hamasetin ve dinin seferber edilmesi üzerine, çok yazıldı. Neoliberalizmin “önünün açılması,” eşitlik, kamu yararı ve sosyal haklar “fikirlerinin” iktisadiyattan kovalanması hakkında, çok yazıldı.